20. Hukuk Dairesi 2012/11096 E. , 2013/2222 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1983 yılında yapılan kadastro sırasında .... Köyü 430 parsel (15232 m2) Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle, tarla niteliğinde Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacıların zilyedliğe dayalı açtıkları davanın temyizi üzerine; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 24.02.2004 gün ve 2004/242 - 571 sayılı bozma kararında özetle; “Mahkemece dava konusu taşınmaz üzerinde davacı yararına zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçe gösterilerek dava kabul edilmiş ise de, dava konusu taşınmazın tesbit tutanağı incelendiğinde hükme dayanak yapılan, keşifte dinlenen bilirkişi ve tanık sözleri ile tutanak bilirkişi beyanlarının çeliştiği, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için yeniden keşif yapılarak tutanak bilirkişilerinin taşınmaz başında ayrı ayrı dinlenilmesi, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra davacı ...’ın davasının feragat nedeniyle reddine, diğer davacıların davasının kabulü ile 430 sayılı parselin kadastro tesbitinin iptali ile payları oranında davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiş, bu kez Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.05.2010 gün ve 3233 - 7144 sayılı bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Mahkemece dava konusu taşınmaz üzerinde davacı yararına zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçe gösterilerek dava kabul edilmiş ise de, beyanlarına başvurulan yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre, davacıların bayi Mehmet Şefi’nin davalı yerde 1,5-2 dönümlük Ermenilerden kalma yerinin olduğu, kalan bölümün çalılıkları temizlenmek suretiyle tarla haline getirildiği, hükme esas alınan 29.05.2000 tarihli ziraat bilirkişi raporuna göre ise, “taşınmazın toprak yapısı killi ve milli yapıda, üzerinde bir adet çam ve bir adet zeytin ağacı bulunduğu, 1999 yılında zeytin fidanları dikildiği, kuzey sınırında 564 nolu parsel, diğer bütün sınırlar çalılık ve fundalıklarla çevrili, 10-15 yıl kadar önce çalı ve fundalıklar temizlenmek suretiyle tarla haline getirildiği, Ermenilerden kalan 1,5 dönümlük alan dışında kalan bölümü çalılık ve fundalıklar temizlenmek suretiyle imar ve ihya edildiğinin…” belirtildiği, her nekadar davacıların dayandığı 29.06.1981 tarihli, satıcısı Mehmet Şefi, alıcısı ... ve arkadaşları olan satış senedinde taşınmazın Aralık 1960 tarih 186 sayılı tapu kaydı kapsamında olduğu belirtilmiş ise de, söz konusu tapu kaydı ve senedin davalı olmayan 459 nolu parsele uyduğunun keşfen saptandığı, bu olgulara göre davalı taşınmazın öncesinde 1,5-2 dönümlük bölümünün kaçak ve yitik Ermenilerden kaldığı ve zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı, kalan bölümünün ise %25-30 eğimli çalılık olduğu, yüksek eğimli funda ve makilerle kaplı alanların orman ve toprak muhafaza karakteri taşıması
nedeniyle 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi kapsamı dışında aynı kanunun 1/1. maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olduğunun kabulü gerektiği, 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/p maddesinde "orman ve orman toprak muhafaza karakteri, üzerindeki bitki formasyonu ile taşkınları, şiddetli yağış sonrası oluşan zararlı akışları, toprak erozyonu, toprağın strüktür ve tekstürünün, bozulmasını önleyici, su verimini artırıcı etkisi bulunan ve eğimi yüzde on ikiden fazla olan yerlerdir." şeklinde tanımlanmış ve yine aynı yönetmeliğin "Devlet Ormanı Olarak Sınırlandırılacak Yerler" başlığını taşıyan 26/j maddesi "orman ve toprak toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanların Devlet Ormanı olarak sınırlandırılacağını" aynı maddenin 2. fıkrasında "orman rejimine girmiş olan bu gibi yerlerin komisyonlarca herhangi bir nedenle sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olmasının bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı" konularında hükümler bulunduğu, 15.07.2004 günlü Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26 (a) ve (j) maddesi ile aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince "komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olmasının bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı", bu nedenle çekişmeli parselin kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında bırakılsa da, 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7/1. maddesi gereğince "herhangi bir nedenle sınırlama dışında kalmış orman olması nedeniyle" her zaman orman olarak sınırlandırılabileceği gözetilerek davacıların davasının reddine karar verilmesi gerektiği" açıklanmıştır.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın reddine, taşınmazın tesbit gibi Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1987 yılında orman kadastrosu yapılmış, 08.02.1988 günü ilân edilerek kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacılara yükletilmesine 05/032013 gününde oy birliği ile karar verildi.