8. Hukuk Dairesi 2011/3401 E. , 2011/3594 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Sınırlandırmanın iptali ve tescil
... ile Hazine ve Tohumlar Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki sınırlandırmanın iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24.12.2009 gün ve 77/84 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı 22.12.2008 havale tarihli dilekçesiyle ... Kadastro Mahkemesinde açtığı davanın dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın babasına ait olduğunu, öncesinde babası tarafından kullanıldığını, daha sonra da kendisinin tasarruf ettiğini, ancak mera olarak tespitine karar verildiğini açıklayarak mera sınırlandırılmasının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... köyü tüzel kişiliğini temsilen köy muhtarı davaya kabul ettiğini bildirmiştir.
Davalı ... Hazinesine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşı yargılama oturumlarına katılmamış, cevapta vermemiştir.
Mahkemece, İl Mera Komisyonunca mera olarak sınırlandırılan 102 ada 1 sayılı parsele ait krokide A ve B harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümleri hakkındaki davanın kabulü ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve eklemeli zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dava koşulu yerine getirilmediği gibi, yapılan araştırma ve inceleme de hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava başlangıçta ...Kadastro Mahkemesinde açılmış, İl Mera Komisyonunca taşınmazın mera olarak Tohumlar köyüne tahsis edilmesi ve gerekli ilanların yapılmasıyla bu işlemlerin kesinleşmesi sonucu davanın 5 yıllık süre içerisinde açıldığı bu nedenle görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle 4342 sayılı Mera Kanununun 13. maddesi gereğince kadastro mahkemesinin görevsizliğine, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın görevli ve yetkili... Asliye Hukuk
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Görevsizlik kararı 22.6.2009 tarihinde kesinleştikten sonra HUMK.nun 193. maddesinde öngörülen 10 günlük hak düşürücü süre içerisinde (kesinleşmeden önce) kadastro mahkemesi dosyasının görevli mahkemeye aktarıldığı anlaşılmıştır. Bu konuda bir uyuşmazlık söz konusu değildir.
Davacı dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın babasından kaldığını bildirmiştir. Kadastro mahkemesince yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler 102 ada 1 sayılı parsel içerisinde yer alan yaklaşık 25 dönüm yerin davacıya ait olduğunu, babasından kendisine kaldığını, toplam yaklaşık 80 yılı aşkın bir süreden beri davacının babası ve davacı tarafından tasarruf edildiğini bildirmişler, ancak satış, bağış ve paylaşımdan söz etmemişlerdir. Dava konusu taşınmaz davacının babasından kaldığına göre davacının babasına ait tereke elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Bu nedenle öncelikle davacı dışında babasının başka mirasçısının olup olmadığının anlaşılabilmesi için babasına ait veraset belgesini dosyaya sunması konusunda davacıya süre ve imkan tanınması, veraset belgesi sunulduğunda davacı dışında başka mirasçının bulunmaması ya da dava konusu taşınmazın satış, bağış veya paylaşım sonucu davacıya düştüğünün anlaşılması halinde davanın bulunduğu bu durum itibariyle yürütülmesi, uyuşmazlık konusu ve tescili istenen taşınmaz bölümlerinin satış, bağış ve paylaşım sonucu davacıya geçmediğinin ve davacı dışında başka mirasçıların bulunduğunun anlaşılması halinde ise, elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz hakkında davacının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve yetkisi bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir. TMK.nun 701 ve 702. maddeleri uyarınca elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar üzerinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamını kapsadığından, bir veya birkaç mirasçı tarafından açılan dava bu nedenle diğer mirasçıların paylarını da kapsamadığından ve onlar tarafından yöntemine uygun bir biçimde açılmış bir dava ve istek de olmadığından davacı dışındaki mirasçılar bakımından da iptal ve tescile karar verilemez. TMK.nun 702. maddesi gereğince elbirliği mülkiyetinde yapılacak tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Bu bakımdan terekeye dahil taşınmazlar açısından tüm mirasçıların üçüncü kişilere karşı birlikte dava açmaları zorunludur. Bunun tek istisnasını mirasçılar arasında açılıp yürüyen davalar oluşturmaktadır. Bu nedenle yukarıdaki açıklamalar gözetilerek öncelikle dava koşulunun davada oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Dava konusu taşınmaz satış, bağış veya paylaşım sonucu davacıya düşmüş ise, bu taktirde aşağıda belirtilecek hususların yerine getirilmesi gerekir. Dosyadaki bilgi belgelere göre 3402 sayılı Kanunun hükümleri uyarınca 2009 yılında taşınmazın bulunduğu Tohumlar köyünde kadastro çalışmalarının yapıldığı belirlenmiştir. İl Mera Komisyonu ise, anılan köyde 2003 yılında mera tespit çalışmalarına başlamıştır. Bu durum karşısında 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan kadastro çalışmaları İl Mera Komisyonunun çalışmalarından sonra olduğu, dava konusu ve mera olarak belirlenen taşınmaza kadastro komisyonunca sadece ada ve parsel numarası verildiği görülmektedir. Şu halde İl Mera Komisyonu normal arazi kadastro çalışmasından önce Tohumlar köyünde mera tespit ve tahsis çalışmalarına başladığına göre dava konusu taşınmazın hali araziden mera olarak Tohumlar köyüne tahsis edildiğinin kabulü gerekmektedir. Davacı İl Mera Komisyonunun yaptığı çalışmalardan önceki hukuki sebeplere dayanarak mera sınırlandırmasının iptalini istemiştir. Bu durum karşısında tahsisli ve kadim mera araştırmasının yapılması zorunludur. Öyleyse öncelikle Tohumlar köyüne ait tahsisli ve kadim mera kayıtlarının olup olmadığının İlçe ve İl Özel İdare Müdürlüğü ile Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, varsa tahsisli ve kadim meraya ait kayıtlar getirtilerek dosya arasına konulması, davacı tarafın dayandığı 1938 tarih 95 ve 184 tahrir nolu vergi kayıtları, tahsisli ve kadim meraya ait kayıt ve belgeler ile haritanın yeniden yapılacak keşifte teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, anılan vergi kayıtlarının kadastroda başka parsellere revizyon görüp görmediğinin Kadastro Müdürlüğünden sorulması, mera iddiası söz konusu olduğundan meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından yerel bilirkişilerin mahkemece belirlenmesi, aynı şekilde komşu köyler halkı arasından olayı bilen yaşlı tanıklarını bildirmeleri için taraflara süre ve imkan tanınması, dava konusu taşınmaz bölümlerinin tahsisli ve kadim mera kayıtları ile vergi kayıtları kapsamında kalıp kalmadığının keşfen belirlenmesi, tahsisli ve kadim mera kayıtları kapsamında kalmadığının saptanması halinde, bu taktirde kadim mera araştırmasının yapılması, dava konusu taşınmaz bölümlerinin kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, davacının dayandığı vergi kayıtlarının mevkii ve hudutları itibariyle krokide A ve B harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümlerini kapsayıp kapsamadığının saptanmasına çalışılması, teknik bilirkişiye vergi kayıtlarının hudutlarının krokisinde işaret ettirilmesinin sağlanması, anılan vergi kayıtlarının kadastroca herhangi bir parsele revizyon görüp görmediğinin Kadastro Müdürlüğünden sorulması, böylece kadim mera araştırmasının yöntemine uygun bir biçimde eksiksiz olarak yapılması zorunludur.
Bundan ayrı davacı, babası ve varsa babasının diğer mirasçıları hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması, belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davaları açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve ekleriyle kadastro tapularının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil dosyalarının ise, bulundukları mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları yönünden göz önünde tutulması, krokide A ve B harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümleri, İl Mera Komisyonunca mera olarak Tohumlar köyüne tahsis edilmekle kamu emlakine dönüştüğünden kazanma koşulları ve süresinin davacı yararına gerçekleştiğinin saptanması halinde, mera sınırlandırmasının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline değil, mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi gerekmektedir.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dava koşulu üzerinde durulmadan, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.