Hukuk Genel Kurulu 2017/2907 E. , 2017/1402 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla İzmir 1. Tüketici Mahkemesinden verilen 04.12.2013 gün ve 2013/679 E., 2013/1314 K. sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 07.06.2017 gün ve 2017/13-653 Esas, 2017/1085 Karar sayılı kararın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulu bozma kararında yer alan açıklamalara göre 6217 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440’ıncı maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, aynı Kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 4/b-1 maddeleri gereğince takdiren 270 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine, gerekli karar düzeltme harcı peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 22.11.2017 gününde yapılan ikinci oylamada oyçokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
Davacı, kendisine gizli ayıplı olarak satılan aracın iadesiyle bedelinin tahsilini istemiştir.
Davalı, herhangi bir ayıbın bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece, ayıbın gizli olduğu, Tüketici Yasası gereğince davacının gizli ayıp nedeniyle sözleşmeden dönerek bedelin iadesini isteyebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar öncelikle Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından onanmış, karar düzeltme aşamasında ise özetle ayıbın sözleşmeden dönmeyi gerektirecek nitelikte bulunmaması bu nedenle bedelde indirime gidilebileceği gerekçesiyle söz konusu karar bozulmuştur.
Mahkemece ilk karardaki gerekçelerle direnilmiş, Hukuk Genel Kurulu tarafından bu karar
Özel Daire görüşü gibi bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde ayıplı maldan kaynaklanan seçimlik hakların kullanılmasında hakkaniyet ve karşılıklı menfaat dengesi ilkeleri gözetilerek tüketicinin talebinden ve tercihinden farklı yönde karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
4077 sayılı yasanın 4. maddesinde ayıplı mal tarif edildikten sonra tüketicinin haklarını,
a- bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme,
b- malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi,
c- ayıp oranında bedel indirimi,
d- ücretsiz onarım isteme
olarak saymıştır.
Yasa metninden de açıkça anlaşılacağı üzere tüketici bu haklarından dilediğini tercih edebilecektir. Bir başka ifadeyle tercih hakkı mahkemeye değil tüketiciye verilmiş, bu tercih hakkının kullanılmasında malın ayıplı olmasından başka ayıbın azlığı, küçüklüğü veya çokluğu şeklinde bir ölçüt getirilmemiştir. Ayrıca gerek 4077 sayılı, gerekse 6502 sayılı yasalarda tüketiciye bilerek hatasız veya kusursuz göstererek ayıplı mal satan üreticiye(bayiye) hiç bir taviz verilmemiştir. Ancak özellikle ayıplı malın mislinin temininin veya tamirinin mümkün olmaması veya çok güç olması hallerinde kötü niyetli tüketicinin haklarını suistimal etmesini önlemek için yalnız bedel iadesi veya bedelde indirim isteyebileceği (somut olayda uygulama imkanı olmayan ) 6502 sayılı yasa ile düzenlenmiş ki elimizdeki somut olayda tüketici zaten bedel iadesi istediği için bu yola gidilmesi de mümkün değildir.
Diğer yandan Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun “Yargılamaya Hakim Olan İlkeler” başlıklı ikinci bölümü “Taleple bağlılık ilkesi” başlığı altında 26/1.madde ile “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmünü getirmiştir.
Somut olaya döndüğümüzde; dava konusu aracın yeni alındığı, gizli ayıplı olup ihbarın zamanında yapıldığı hususunda Hukuk Genel Kurulu, Özel Daire ve İlk Derece Mahkemesi arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda bedelini tam olarak ödeyerek yeni bir araç alan kişiden ayıbın küçük olması nedeniyle bu aracı kabul etmesinin beklenip beklenemeyeceği çözümlenmesi gereken uyuşmazlıktır. Davacı aracı aldıktan, fatura kesildikten çok kısa bir süre sonra örneğin galeriden çıktıktan hemen sonra bu gizli ayıbı fark etse ve geri dönerek aracının ayıpsız bir başka araç ile değiştirilmesini istese acaba yine ayıbın küçük veya önemsiz olduğu gerekçesiyle sen bunu iade edemezsin veya değiştirme isteyemezsin diyebilecek miydik. Öyle sanıyorum ki bunu demek zorlaşacaktı. Gizli ayıbın hemen fark edilmesi ile bir müddet sonra fark edilerek ihbar süresi içinde bildirilmesi arasında hukuki açıdan bir fark olmasa gerektir.
Usul hukuku açısından baktığımızda da davacı Tüketici Yasasının kendisine verdiği tercih haklarından dilediğini kullanabilecektir. Söz konusu yasada “hakkaniyet ve karşılıklı menfaat dengesi” adı altında bir ölçüt getirilmemiştir.
Hakim yasa koyucunun öngörmediği bir tercihi tüketiciye dayatabilecek midir. Bu da çözümlenmesi gereken bir başka sorundur. Hakim taraflarca getirilme ilkesine tabi bir uyuşmazlıkta, bir başka ifadeyle kamu düzenini ilgilendirmeyen bir uyuşmazlıkta davacının talebinden başka bir şeye karar veremeyecektir. Ayıbın küçük olduğu gerekçesiyle talepten başka bir şeye hükmetmek “talebin daha azı “ değildir. HMK"nın 26. maddesinde bahsedilen “talep sonucundan daha azı” örneğin 100 TL talep edilmişse 50 TL ye hükmetmektir. Yerel mahkeme de zaten bedel iadesi talebinde tüketicinin kusuruyla sebep olduğu 500 TL yi bedelden mahsup ederek talebin daha azına karar vermiştir. Özel Dairenin bozması mahkemeyi talepten başka bir şey hakkında karar vermeye zorlamaktır ki Usul açısından bu mümkün değildir.
Sonuç itibariyle usul ve yasaya uygun olan yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle Karar Düzeltme talebinin reddi yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.