8. Hukuk Dairesi 2010/6971 E. , 2011/3557 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mera tahsis kararının iptali ve tescil
...ile Hazine ve Pınarhüyük Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki mera tahsis kararının iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.06.2010 gün ve 135/261 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını belirtmiş olduğu yaklaşık 27 dönümlük taşınmazın murisinden intikalen 60 yılı aşkın süredir vekil edeninin malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğunu belirterek, İl Mera Komisyonunun 20.02.2008 tarihinde 131 mera parseli olarak yaptığı sınırlandırmanın iptali ile bu kısmın vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın mera olup, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, zilyetlikle kazanılamayacağını ve davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığını açıklayarak, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... temsilcisi, dava konusu taşınmazın hiç bir zaman mera olarak kullanılmadığını ve 45 yıldır davacının zilyetliğinde olduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece, davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının kısmen oluşutuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile 131 parselde, Fen bilirkişi Ali Cücük tarafından 01.06.2010 tarihinde düzenlenen krokide A harfiyle gösterilen 24108,83 m2 yüzölçümündeki kısma ilişkin mera tahsis kararının iptaline ve davacı adına tarla niteliği ile tapuya kayıt ve tesciline, krokide B harfiyle gösterilen kısmın Aksu nehri içinde kaldığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi üzerine; hükmün, kabule ilişkin bölümü, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mera sınırlandırmasının kısmen iptal ve tescili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu ve krokide A harfiyle gösterilen taşınmaz bölümünün teknik bilirkişi ...tarafından düzenlenen 01.06.2010 tarihli rapor ve krokiye göre mera olarak sınırlandırılan 131 sayılı parselin içerisinde kaldığı anlaşılmıştır.
131 sayılı parselin; 22.08.1952 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığı, İl Mera Komisyonu tarafından yapılan mera tahsis çalışmaları sırasında, 4342 sayılı Mera Kanununun 11 ve 12. maddesine göre 24.02.2006 tarihinde Pınarhüyük Köyü Merkez Mahallesine tahsis edildiği ve 03.07.2006 tarihinde Vali tarafından uygun bulunduktan sonra, ilan edilerek kesinleştiği ve 20.02.2008 tarihinde de 70846,78 m2 yüzölçümlü Mera olarak orta malı niteliğinde sınırlandırılarak özel siciline kaydedildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
4342 sayılı Mera Kanununun, 3/d maddesine göre, “Mera: Hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yeri,” ifade etmektedir.
Aynı Kanunun 4. maddesinde de; “Mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Bu yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Komisyonun henüz görevine başlamadığı yerlerde, evvelce çeşitli kanunlar uyarınca yapılmış olan tahsislere ve teessüs etmiş teamüllere göre; mera, yaylak ve kışlakların köy veya belediye halkı tarafından kullanılmasına devam olunur. Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zaman aşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz ...” denilmiştir.
Dava konusu taşınmaz, mera olarak tahsis edilip daha sonra orta malı mera olarak özel siciline kaydedildiğine göre, mera olarak tahsis edilen böyle bir yerin tapuya özel mülkiyet olarak tesciline karar verilemez. Zilyetlikle kazanma koşulları oluştuğu takdirde ancak, mülkiyetin tespitine karar verilebileceği hususu gözden kaçırılarak davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi doğru olmamıştır.
Öte yandan; mahallinde 02.04.2010 tarihinde yapılan keşif sırasında bilgisine başvurulan Fen bilirkişi ...tarafından 01.06.2010 tarihinde düzenlenen krokili rapora göre, dava konusu taşınmazın kuzeyinde " Aksu Nehri" bulunmaktadır.Aynı tarihli keşifte bilgisine başvurulan Orman Yüksek Mühendisi ...07.06.2010 tarihli raporunda, mahkemece celp edilerek dosya arasına konulan ve keşifte uygulanan 1985 tarihli hava fotoğraflarında krokide A harfiyle gösterilen dava konusu taşınmaz bölümünün "... dere yatağı içinde yer aldığını" bildirmiştir. Jeoloji Mühendisi Erkan Aygördü tarafından hazırlanan 05.04.2010 tarihli raporda da; Aksu Çayında bundan önceki yıllarda defalarca taşkın olmasına karşın 1971 yılında Kartalkaya Barajının yapılmasından sonra baraja su tutulduğunu ve 1985 yılından sonra da DSİ tarafından Aksu Çayı Taşkın Kontrol Projesi hazırlandığını ve bu proje ile Aksu çayına taşkın koruma seddeleri yapıldığını, bu seddelerin tek amacının söz konusu araziler üzerinde güvenli tarım yapmak olduğunu, dava konusu taşınmazın pasif dere yatağı konumunda olduğunu ve DSİ tarafından taşkın koruma seddeleri yapılana kadar Aksu Çayının taşkın alanında kaldığını, seddeler yapıldıktan sonra ise dava konusu taşınmazın dere yatağı vasfını kaybettiğini bildirmiştir.
D.S.İ. XX. Bölge Müdürlüğünün mahkemeye hitaben yazdığı 09.10.2009 tarih ve ... 93988 sayılı yazıya göre de; 131 parselin kenarında bulunan taşkın koruma seddelerinin inşaatının 2006-2008 yılları arasında tamamlandığı anlaşılmaktadır
Dava konusu ve kabulüne karar verilen taşınmaz bölümünün; 1985 tarihli hava fotoğraflarında Aksu çayı yatağı içinde yer aldığına, uzman Jeloji Mühendisi raporundan da öncesinde pasif dere yatağı konumunda iken DSİ tarafından yapılan taşkın koruma seddeleri ile tamamen dere yatağı sıfatını kaybettiği bildirildiğine ve D.S.İ. XX. Bölge Müdürlüğünün yukarıda açıklanan karşılık yazısına göre de taşkın koruma seddelerinin 2006-2008 yılları arasında tamamlandığı anlaşıldığına göre, resmi yazı, hava fotoğrafı ve teknik bilirkişilerin bilimsel, ayrıntılı ve birbirini tamamlayan raporları karşısında yerel bilirkişi ve tanıkların soyut beyanlarına değer verilemez. Yukarıda açıklandığı gibi, DSİ taşkın koruma seddelerinin tamamlanarak taşınmazın dere yatağı sıfatını kaybettiği 2006-2008 yılından 14.04.2009 dava tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresi ve koşulları davacı yararına oluşmadığına göre, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün kabule ilişkin bölümünün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.