8. Hukuk Dairesi 2019/2670 E. , 2019/4814 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davac üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı 3. kişi vekili, 17/06/2013 tarihinde yapılan haciz sırasında mülkiyeti müvekkiline ait olan 63 adet keçinin haczedilerek muhafaza altına alındığını, ancak mahcuzların boçluya ait olmadığını, tüm keçilerin müvekkiline ait olduğunu, borçlunun hayvanların sadece bakımlarını yaptığını iddia ederek davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davanın reddini istemiştir.
Davalı borçlu, mahcuzların davacıya ait olduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece, toplanan delillere, tanık anlatımlarına dosyaya sunulan belgelere ve kolluk araştırmasına göre, borçlunun davacı 3. kişiye ait hayvanların bakımı ile uğraştığı, borçlunun davacının evinde ikamet ettiği, hayvanların davacıya ait olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Hükmün davalı alacaklı vekilince temyizi üzerine Dairemizce, ispat külfeti üzerinde bulunan davacı 3. kişinin, İİK’nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin aksini güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün hatalı olduğu belirtilerek karar bozulmuş, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir. Davacı üçüncü kişi vekilince bu son hüküm temyiz edilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa"nın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK. nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527; 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337; 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288; 03.12.2008 gün ve 2008/10-730-732; 27.05.2009 gün ve 2009/21-168-218 sayılı ilamları).
Dava, üçüncü kişinin İİK"nin 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı istihkak davası niteliğindedir.
Dava konusu haciz, ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste, borçlunun huzurunda, borçlunun yaşadığı evin avlusunda yapılmıştır. Bu sebeple; İİK’nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin, borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu kuşkusuzdur. İspat yükü altında olan üçüncü kişi karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahiptir. Davaya konu 17.6.2013 tarihli hacizde hazır bulunan borçlu, haczedilen keçilerin üçüncü kişiye ait olduğunu, kendisinin sadece bakımlarını yaptığını beyan etmiş ve borçlunun iş bu beyanı Mahkemece dinlenen davacı tanık beyanları ve dosya arasına celp edilen 21/02/2014 tarihli kolluk tutanağı ile de doğrulanmıştır. Öte yandan, üçüncü kişi tarafından dosyaya delil olarak sunulan belgelerden, üçüncü kişinin 2011 yılında Köseler Köyünde hayvancılığa başladığı ve üçüncü kişi adına tanzim edilen hayvanlara ait nakil belgelerinde yazılı keçilerin kulak küpeleri ile hacze konu keçilerin kulak küpelerinin çoğunun uyumlu olduğu da görülmektedir. O halde, ispat külfeti altındaki üçüncü kişi karinenin aksini ispatlamıştır.
Açıklanan nedenlerle Dairemizce karinenin aksinin ispatlandığı gözden kaçırılarak maddi hataya dayalı olarak oluşturulan bozma ilamına uyulmakla taraflar yönünden usuli kazanılmış hak oluşmaz.
Bu durumda, Mahkemece, üçüncü kişi tarafından açılan istihkak davasının, ilk karar doğrultusunda kabulüne karar verilmesi gerektiği nazara alınarak buna göre hüküm tesisi için kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenle İİK"nin 366 ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 9.5.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.