8. Hukuk Dairesi 2010/6508 E. , 2011/3506 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Kızılhisar Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair .... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.10.2010 gün ve 302/483 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, “dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın vekil edeni tarafından imar ve ihya edildiğini, bitişikte bulunan kendisine ait 2130 sayılı parselle birlikte tarla olarak kullandığını açıklayarak kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan şimdilik 5000 m2 yüzölçümlü taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.”
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... ve Geneyik köyü tüzel kişiliğine yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamışlardır.
Mahkemece, teknik bilirkişi O....’nun 12.5.2010 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 5916,58 m2 yüzölçümlü taşınmaz hakkındaki davanın kabulüyle, davacı ...adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal, paylaşım, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Davacı vekili dava dilekçesinde; taşınmazı imar ve ihya ettiklerini bildirmiştir. ... Kadastro Müdürlüğünün 03.07.2009 tarih ve 1404 sayılı karşılık yazılarında ise, 1969 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu yerin “bor ve hali arazi niteliğiyle” tapulama dışı bırakıldığını bildirmiştir. Taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre dava konusu yerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde imar ve ihya için aranan tüm olumlu ve olumsuz koşulların saptanması gerekir. Ne var ki, teknik bilirkişi tarafından keşif sırasında uygulanan 1985 tarihli hava fotoğrafına ve rapor kapsamına göre dava konusu taşınmazın tarım arazisi olduğu anlaşılmıştır. Eldeki tescil davası da 11.6.2009 tarihinde açıldığına göre kazanmayı sağlayan 20 yıllık sürenin dolduğu, bu bakımdan imar ve ihyanın uygulanan hava fotoğrafına göre 1985 yılında tamamlandığının da kabulü gerekmektedir. O halde, saptanan bu durum karşısında imar ve ihya koşulları yönünden ayrıca bir araştırma ve inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak imar ve ihyaya muhtaç bir yerin 3402 sayılı Kanunun 17. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilebilmesi
için imar planlarının oluşturulduğu ve onaylandığı tarihe kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolmuş bulunması gerekmektedir. Çünkü aynı maddenin son fıkrasında; “il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda 1. fıkra hükmünün uygulanamayacağı” açıklanmıştır...Belediye Başkanlığının yukarıda tarih ve sayısı belirtilen yazısına göre dava konusu yerin imar planları kapsamında kaldığı, ancak; hangi tarihli imar planı kapsamına alındığı ve planın onay tarihi açıklanmamıştır. Mahkemece de bu husus üzerinde durulmamıştır. Bu nedenle teknik bilirkişi harita-kadastro mühendisi O. ...’nun 12.5.2010 tarihli rapor ve krokisi eklenmek suretiyle krokide 2130 sayılı parselin batısında A harfi ile gösterilen tescile konu taşınmazın hangi tarihte imar planı kapsamına alındığı ve imar planının onay tarihinin Şahinbey Belediye Başkanlığından sorulması, imar ve ihyanın tamamlandığı 1985 yılında imar planının onaylandığı tarihe kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolup dolmadığının belirlenmesi ve buna göre değerlendirmenin yapılması gerekir.
Bundan ayrı Şahinbey Belediye Başkanlığı, İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 24.3.2010 tarihli yazılarında; taşınmazın 1/1000 ölçekli imar planı kapsamında kaldığını, lise alanı, yeşil alan ve kısmen de imar planı dışında bırakıldığını açıkladığına göre yeniden yapılacak keşifte lise alanı, yeşil alan ve imar planı dışında kalan taşınmaz bölümlerinin ayrı ayrı kroki üzerinde ölçülerek miktarları da raporda belirtilmek suretiyle işaretlenmesi zorunludur. İmar planı dışında kalan yerler bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinin son fıkrasının uygulama olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle belirtilen hususların keşfen yerine getirilmesi ve olayın çözümünde göz önünde tutulması düşünülmelidir.
Öte yandan, dosya arasında bulunan veraset belgesine göre davacının murisi ... 5.8.2002 tarihinde vefat etmiş olup murisin ölümünden sonra mirasçıları arasında yapılan tereke paylaşımı sonucu dava konusu yerin davacıya düştüğü anlaşılmaktadır. Ölüm tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar davacının bağımsız 20 yıllık kazanmayı sağlayan zilyetliği bulunmamaktadır. Davacı dışında muris ve veraset belgesinde yer alan diğer mirasçıları yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması lazımdır. Bu nedenle muris ve davacı dışında diğer mirasçıların belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davaları açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve ekleri ile kadastro sonucu oluşan tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı olarak açılan tescil davalarına ait dosyaların ise ait olduğu mahkemelerden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen sınırlamalar yönünden göz önünde tutulması, ondan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Kabule göre de listede yer almayan Mehmet Türk’ün tanık olarak dinlenmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA 16.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.