8. Hukuk Dairesi 2010/6939 E. , 2011/3490 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ...Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.01.2010 gün ve 389/18 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı ve dilekçesine ekli krokide A ve B harfleriyle gösterilen toplam 38000 m2’lik taşınmazların zilyet ve tasarrufu altında bulunduğunu, yonca ve buğday ekerek kullandığını, Hazineyle bir ilgisinin bulunmadığını açıklayarak dava konusu taşınmaz bölümlerinin adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Diğer davalı ... Belediye Başkanlığına yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişinin 21.5.2007 tarihli rapor ve krokisinde A ve B harfleriyle gösterilen sırasıyla 14453.76 ve 19903.65 m2 yüzölçümlü taşınmazlar hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bozma ilamına uyulduğunda taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu nedenle bozma ilamı çerçevesinde araştırma ve incelemenin eksiksiz olarak yapılması zorunludur. Daire; 9.2.2006 tarih ve 2006/213 Esas, 2006/740 Karar sayılı bozma ilamında; dava konusu taşınmazın uzman ve teknik bilirkişinin belirledikleri niteliklere göre imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğu, komşu parsellerle bağlantısının sağlanamadığı, tespit dışı bırakılma tarihi ile niteliğinin kadastro müdürlüğünden sorulmadığı, 1937 tarih 301 tahrir nolu vergi kaydının kadastro sırasında herhangi bir parsele revizyon görüp görmediğinin araştırılmadığı, imar ve ihya koşullarının da belirlenemediği, kadim ve tahsisli mera araştırmasının yapılması gerektiği, dava konusu yere komşu parsellere ait kadastro tutanakları ve ekleri ile dayanağı tapu ve vergi kayıtları getirtilip uygulanmadığı ve komşu kayıt ve belgelere göre taşınmaz yönünün ne gösterildiği üzerinde durulmadığı hususlarına değinilmiş ve araştırmaya yönelik bozma yapılmıştır.
Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda öngörülen araştırma ve inceleme tam yapılmadan ilk karar doğrultusunda yine davanın kabulüne karar verilmiştir. TMK.nun 713/1. maddesine dayalı olarak açılan davalar, kural olarak; kamu düzeni ağırlıklı davalar olup kendiliğinden araştırma ve inceleme ilkesine tabidirler. Bozma sonrası keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ve tanıklar taşınmazın dört tarafının mera ile çevrili olduğunu bildirmişlerdir. Bu bakımdan tahsisli ve kadim mera araştırmasının yapılması zorunludur.
Bu nedenle dava konusu taşınmazın bulunduğu mahalleye ait tahsisli ve kadim mera kayıtlarının İlçe Özel İdare ve İl Özel İdare Müdürlüğü ile Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, varsa kadim ve tahsisli mera kayıtları ile dava konusu taşınmazın tapulama çalışmaları sırasında 1972 yılında tespit dışı bırakıldığı tarihten sonra ancak davanın açıldığı 19.10.2004 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1975-1984 ve ayrıca 1984-1990 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları, Kozluca köyüne ait 141 nolu parsele ilişkin kadastro tutanağı ve ekleri ile kadastro sırasında uygulanan tapu ve vergi kayıtları bulundukları yerlerden getirtilip dosya arasına konulması, ondan sonra yapılacak keşifte tüm kayıt ve belgeler ile haritaların teknik, yerel bilirkişiler ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, mera savunması söz konusu olduğundan, meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından yöreyi bilen yaşlı yerel bilirkişilerin mahkemece belirlenmesi, aynı şekilde komşu köyler halkı arasından yerleri bilen yaşlı tanıkları belirleyip bildirmeleri için taraflara süre ve imkan tanınması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258. maddesi gereğince keşif yerine davetiye ile çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmazlara ilişkin bulunması nedeniyle aynı Kanunun 259. maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanıkların keşifte dinlenmeleri, beyanlar arasında aykırılık bulunduğu taktirde HUMK.nun 265. maddesi uyarınca aykırılığın giderilmesi, yapılacak uygulama sonucu dava konusu parsellerin tahsisli ve kadim mera kayıtları kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde, bu taktirde, kadim mera araştırmasının yapılması, 14.5.2007 tarihli keşifte dinlenen yerel bilirkişiler taşınmazın dört tarafının mera ile çevrili olduğunu, üç tarafında ise Ünseli köyüne ait mera bulunduğu yönünde yaptıkları açıklamalar gözetilerek dava konusu taşınmaz bölümlerinin kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, teknik bilirkişinin bozmadan sonra sunduğu rapor ve kroki ile dosya arasında bulunan orijinal paftaya göre gerçekten taşınmazın dört tarafının tescil harici yer ile çevrili olduğu ve bu şekilde nitelendirilen arazinin yerel bilirkişilerce mera olarak tanımlandığı bu durum karşısında tecili istenen taşınmaz bölümlerinin meranın ortasında kaldığı, ilke olarak; kadim meraların ortasında yer alan taşınmazların özel mülkiyete konu yapılması halinde mera bütünlüğünün bozulacağı, bu nedenle taşınmazların zilyetlikle edinilemeyeceği gözetilerek mahkemece bu yönler üzerinde de durulması gerekmektedir. Taşınmaz bölümlerinin hangi tarihte ve ne niteliğiyle tapulama dışı bırakıldığı Kadastro Müdürlüğünden sorulmalıdır.
Bundan ayrı davacı tarafın dayandığı 1937 tarih 301 tahrir nolu vergi kaydının olup olmadığının yeniden İl ve İlçe Özel İdare Müdürlüğünden sorulması, temin edildiğinde keşifte uygulanması ayrıca kadastro çalışmaları sırasında bu vergi kaydının herhangi bir parsele revizyon görüp görmediğinin Kadastro Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Bundan başka bozma ilamında açıklandığı biçimde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi uyarınca imar ve ihya koşullarının araştırılması, 20 yıllık kazanma süresinin imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren dava tarihine kadar dolup dolmadığının saptanması gerekir.
Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,16.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.