Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/6305
Karar No: 2011/3426
Karar Tarihi: 13.06.2011

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/6305 Esas 2011/3426 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/6305 E.  ,  2011/3426 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

    ...ile Hazine, Yukarıhüyük Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kangal Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.07.2010 gün ve 100/118 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
    KARAR

    Davacı, miras ve taksim yolu ile intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak 152 ada 60 parsel sayılı taşınmaz içerisinde bulunan 52 dönümlük taşınmaz bölümünün Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddini savunmuştur.
    Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi takdirin mahkemeye ait olduğunu belirtmiştir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddine, davalı ... tüzel kişiliği aleyhine açılan davanın reddine, 152 ada 60 parsel sayılı taşınmazdan kadastro bilirkişisi İbrahim Özdemir"in 26.07.2010 havale tarihli raporuna ekli krokisinde sınırları yeşil kalemle taralı ve A harfi ile özgülenen 56.238,52 m2 yüzölçümündeki taşınmazın ana parselden ifrazına ve ifraz edilen kısmın davalı Hazine adına olan tapusunun iptali ile aynı ada ve son parsel numarası adı altında davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava konusu 152 ada 60 parsel sayılı taşınmaz kadastro çalışmaları sırasında “ham toprak” niteliğiyle tesbiti yapılmış ve itirazsız olarak 30.01.2007 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkemece, her ne kadar davacının davasının kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
    Şöyle ki, bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının tespit tarihinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için kadastro tespitlerinin yapıldığı 2006 yılından geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait stereoskopik hava fotoğrafları ile topoğrafik haritaların dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen alanların net bir biçimde tespitinin yapılması mümkündür. Mahkemece, uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
    Bundan ayrı, taşınmaz başında yapılan keşif sonucu ziraat bilirkişi Selma Macit tarafından tanzim edilen 27.07.2010 tarihli raporda taşınmazın dört tarafının mera ile çevrili olduğu bildirilmiş olmasına karşılık usulüne uygun olarak kadim ve tahsisli mera araştırması yapılmamıştır. Esasen, uyuşmazlık dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile de ilgilidir. Başka bir anlatımla, dava konusu taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması zorunludur.
    Bir yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından bir ya da birden fazla köyün ya da belde halkının yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK’nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasından ibarettir.
    Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresi ile İl ya da İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4342 sayılı Mera Kanununun 5/b. maddesine göre Devletin hüküm ve tasarrufundaki veya Hazinenin mülkiyetinde bulunan yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir.
    Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, meradan yararı bulunmayan komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi, tanık ifadeleri ve uzman ziraat bilirkişisi aracılığı ile tespiti, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün kim ya da ne gösterildiğinin tespit edilmesi, nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazların mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlarda düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Dosya arasında bulunan ziraatçi bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın dört tarafının mera ile çevrili olduğu belirtilmesine rağmen mahkemece yukarıda kapsamlı olarak izah edildiği üzere mera araştırması yapılmadan, taşınmazın meradan elde edilip edilmediği tespit edilmeden hüküm vermeye yeterli olmayan ziraatçi bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.
    Öte yandan, yukarıda açıklanan harita ve belgeler ile komşu parsellere ait varsa tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmesi, HUMK.nun 259. maddesi hükmü uyarınca; dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, aynı Kanunun 258. maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanıkların davetiye ile çağrılması, mümkün olduğunca akademik ünvanlı ziraat mühendisi ile bir harita veya kadastro (Jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ve bir jeologdan oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tapu kaydının Hazine adına oluştuğu tarihten geriye doğru en az 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak, taşınmazın niteliğinin ve kullanım süresinin ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılması, tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi, beyanlar arasında aykırılık çıktığı taktirde, aynı Kanunun 265.maddesi hükmü nazara alınarak giderilmesine çalışılması, taşınmaz üzerinde tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihlerinin ayrı ayrı belirlenmesi, temyiz incelemesi sırasında gözönünde tutulmak üzere HUMK.nun 366.maddesi hükmü uyarınca dava konusu taşınmaz ve çevresinin fotoğraflarının çektirilip mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, Kadastro Kanununun 17. maddesindeki tüm koşulların davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesi ve ondan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
    Diğer yandan davacı, eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir. Anılan hüküm gözönünde tutularak muris Muhlis Alıcı’ya ait mirasçılık belgesi veya aile nüfus kaydı getirtilerek mirasçılarının kimler olduğu tespit edilmemiş, muris Muhlis ile tüm mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış zilyetliğe dayalı tescil davası olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmemiştir. Mahkemece, yukarıda açıklanan araştırma ve incelemeler yapılmadan ve taşınmazın kuru-sulu niteliğinin 5403 sayılı Yasa hükümlerine göre saptanması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Kabule göre de; iptal ve tescile karar verirken 827.637 m2 miktarlı ana taşınmazın ada numarası belli olup, bu yerden özgülenen dava konusu taşınmaz için aynı ada numarasıyla o yerdeki en son parsel numarası verilerek sicil oluşturulması 3402 sayılı Yasanın emredici koşulu olup, yeni bu ada numarası verilmesi de doğru değildir.
    Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, 13.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi