3. Hukuk Dairesi 2020/1031 E. , 2020/2687 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki cezai işlemin iptali ile istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davaya konu 18.04.2014 tarihli cezai işleme ilişkin eylem nedeniyle savunması alınmadan başka bir eyleme yönelik savunması alınarak cezai işlemin tesis edildiğini, cezai işlemin sadece hasta beyanı doğrultusunda başkaca inceleme ve araştırma yapılmadan uygulandığını, reçete arkasında bulunan imzaya ilişkin de herhangi bir inceleme yapılmadığını, cezai işlem için sözleşmenin 5.3.5. maddesi yerine 5.3.10. maddesinin uygulandığını belirterek; davalı kurum tarafından verilen cezai işlemin iptaline, cezai işlem sebebi ile tahsil edilen para cezasının faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davaya konu cezai işlemin, muayene olmamış hastaya düzenlenen sahte reçete nedeniyle uygulandığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; Davanın 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1/b bendi uyarınca idari eylem ve işlemlerden kaynaklandığı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemenin ... İdare Mahkemesi olduğuna karar verilmiş, kararın, taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 30.09.2015 tarihli ve 2015/26477 Esas, 2015/27730 Karar sayılı ilamıyla; taraflar arasında sözleşme imzalanması ile aralarındaki ilişkinin özel hukuk alanında sonuç doğurmaya başladığını, bu nedenle ihtilafların özel hukuk alanını ilgilendirdiğini,uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin adli yargı mahkemeleri olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyularak ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; dosyada bulunan denetim raporunda tanık beyanına rastlanmadığı, mahkemeye de herhangi bir tanık bildirilmediği, tutanağın aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bu noktada, uyuşmazlığın çözümü için, hâkimin davayı aydınlatma ödevi üzerinde durulması gerekmektedir.
HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma ödevi” başlıklı 31 inci maddesi; “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir.
Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede, her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir.
Somut olay incelendiğinde; davaya konu 18.04.2014 tarihli cezai işlemin, Alo 170 ihbar hattına, sistemde 1 gün süre ile reçete tutulması sebebiyle hastanın mağdur olduğu şikayeti üzerine yapılan inceleme sırasında, aynı hastaya ait 29.05.2013 tarihli reçetenin hastanın bilgisi dışında yazıldığı ve ilaçların hastaya teslim edilmediği gerekçesiyle uygulandığı anlaşılmıştır.
Davaya konu cezai işlemin dayanağı olan 19.02.2014 tarihli inceleme raporunda; şikayetçi ..."ya ait SGK sistemine 17.05.2013, 15.07.2013 ve 29.05.2013 tarihli 3 adet reçetenin girildiği, şikayetçinin 17.05.2013 tarihinde doktora muayene olup reçetedeki ilaçları davaya konu eczaneden aldığından ve 15.07.2013 tarihli reçetenin ise sistemden silindiğinden kurumun zararının bulunmadığını, ancak 29.05.2013 tarihli reçete ile ilgili olarak; reçete sahibinin doktora muayene olmadığını ve ilaçları almadığını beyan ettiğinden hastane kayıtları bulunmasına rağmen davacının sahip olduğu eczaneye protokolün 5.3.10. maddesi kapsamında cezai şartın uygulanması yönünde görüş bildirdiği anlaşılmıştır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin bozma ilamından sonra Mahkemece Eczacı ve S.M.M.M. bilirkişilerden alınan 01.02.2017 tarihli ortak rapora göre; cezaya dayanak olan reçetenin doktor eli ile yazılan ve elektronik olmayan reçete olduğu, reçete arkasına atılan imzanın ilaçların teslimine ilişkin delil teşkil ettiği, dosyada fotokopisi bulunan reçetenin arkasına reçete sahibinin kızı ... adına atfen imza atıldığı, reçete sahibinin alınan beyanında 29.05.2013 ve 18.7.2013 tarihlerinde Erdemli Devlet Hastanesinin acil polikliniğinde muayene olmadığını, reçete yazdırmadığını, reçetenin arkasında yer alan imzanın kızına ait olmadığını belirttiği, 17.05.2013 tarihli raporda reçete sahibinin Alzheimer hastalığının olduğu tespit edildiği, soruşturmanın sağlığı açısından hastanın alzheimer hastalığının da mevcut olduğu nazara alınarak reçete yazdırılma, reçete arkası imzanın kime ait olduğu ve ilaçların alınıp alınmadığı konusunda reçete arkasında imzası olduğu beyan edilen ..."nun da beyanının alınması gerektiğinin belirtildiği görülmüştür.
Diğer taraftan, reçete sahibi hasta kronik rahatsızlıklarının bulunduğunu beyan etmiştir. Bu nedenle 29.05.2013 tarihli reçete ile inceleme raporunda gerçek olduğu kabul edilen 17.05.2013 tarihli reçetede belirtilen ilaçların aynı olup olmadığına yönelik tespit yapılmadığı gibi 29.05.2013 tarihli reçetedeki ilaçların kronik rahatsızlıklarına ilişkin olması halinde hastanın bilgisi dışında yazıldığı ve ilaçları alamadığına dair herhangi bir şikayetinin de dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, mahkemece; hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davacının dava dilekçesinde tanık deliline başvurduğu halde reçete arkasında imzası olduğu beyan edilen ..."nun tanık olarak dinlenilmediği, sadece Alzheimer hastası reçete sahibinin beyanı doğrultusunda işlem tesis edildiği görülmüştür.
O halde Mahkemece; reçete sahibinin hastanede muayene olup olmadığı, ilaçları teslim alıp almadığı konusunda reçete arkasında imzası bulunduğu iddia edilen ..."nun beyanının alınması, 17.05.2013 ve 29.05.2013 tarihli reçetelerdeki ilaçların aynı olup olmadığının tespit edilmesi ve reçete sahibi hastanın 29.05.2013 tarihli reçeteye ilişkin şikayetinin de bulunmadığı da gözetilerek iddianın açıklığa kavuşturulması ve ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428 inci maddesi gereğince davacı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.