10. Hukuk Dairesi 2015/1031 E. , 2015/2299 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava , 01.02.1982-10.08.1985 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde geçen çalışmaların tespiti iken talebin daraltılmasıyla 01.02.1984 tarihinde (1) gün süreyle çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın tavzihen kabulü ile, davacının 01.02.1984 tarihinde şirket müdürünün ..... olduğu, ....."nde sigortalı işçi olarak 1 gün müddetle çalıştığının tespiti ve davacının atiye terk ettiği talepleri ile ilgili olarak şimdilik bir karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davacı vekili, 30.06.2014 tarihli dilekçe ile hükmü temyiz ettikten sonra, 09.01.2014 tarihli dilekçe ile temyizden vazgeçme dilekçesi sunduğundan, vazgeçme nedeniyle temyiz dilekçesinin Reddine,
2-5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur.Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalı , diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Eldeki davada, davacının, 01.07.1982 tarihinde üzerinde “ Çırak” ibaresi yazılı, davalı işverence usulünce düzenlenip Kurum’a intikal eden bir işe giriş bildirgesinin bulunduğu, hizmet cetvelinde 1983/ 1. dönemde 120 günlük hizmetin davalı işveren tarafından bildirildiği ancak Kurum tarafından iptal edildiği, davacının, 01.02.1984-10.08.1985 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde kalfa olarak çalıştığına ilişkin davalı işverence düzenlenmiş bonservisin bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, bonserviste geçen kalfalık başlangıç tarihini tavzih yoluyla sigortalılık başlangıcı olarak istemiş ve Mahkemece “bonservis” adlı belgenin hak düşürücü süreyi kesen belgelerden olmadığı dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Mahkemece, davacının ıslah yoluyla 01.07.1982 tarihini talep etmeyerek bonserviste geçen 01.02.1984 tarihin talep edilmiş olması karşısında davaya konu döneme ilişkin, davacının hizmetlerini bildirir işe giriş bildirgesi ya da dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerden herhangi birinin davalı Kuruma verilmediği, davacının çalışmalarının Kurum tarafından tespit de edilmediği sabittir. Hal böyle olunca, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, isabetsizdir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.