8. Hukuk Dairesi 2016/9799 E. , 2019/4785 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili ile davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı üçüncü kişi vekili, 15.12.2015 tarihli haciz esnasında,... 4. Noterliğinin 27.11.2015 tarihli ve 6135 yevmiye numaralı rehin sözleşmesi ile müvekkili lehine rehin hakkı kurulan zeytin yağı sıkma makinesi ünitesinde yer alan makinelerin haczedildiğini öne sürerek, istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, haczin yapıldığı tarihte rehin hakkının doğmadığını, bu nedenle üçüncü kişinin rehne dayalı istihkak iddiasında bulunamayacağını, bunun yanı sıra rehin sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığını öne sürerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece dosya üzerinden yapılan yargılama sonunda, davanın, taşınır mal haczine yönelik istihkak iddiasına ilişkin olduğu, dava konusu haczin borçlunun işyerinde, borçlunun zilyetliğinde bulunan taşınırlar üzerinde yapıldığı, haczedilen taşınmazların fiilen rehin alacaklısının zilyetliğinde bulunmadığı, rehin hakkının ticaret siciline tescil edilmediği, ortada yasal olarak geçerli bir rehnin olmadığı, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile, mahcuzlara yönelik istihkak iddiasına ilişkin olarak takibin taliki talebinin reddine, İİK"nin 97/6. maddesi uyarınca istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişinin işbu kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde istihkak davası açabileceğine, bu müddet zarfında dava açılmadığı takdirde üçüncü kişinin alacaklıya karşı iddiasından vazgeçmiş sayılacağının ihtarına karar verilmiş, karar, davacı üçüncü kişi vekili tarafından esas bakımından, davalı alacaklı vekili tarafından vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK"nin 96 vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nin 294 ve devamı (Mülga HUMK’un 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi yazılacak gerekçenin, verilen hükme uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır.
Bu anlamda, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nin 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.
6100 sayılı HMK"nin 26. maddesi ise ; “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmünü içermektedir.
Tüm bunlardan ayrı olarak, istihkak davalarına İİK’nin 97/11. maddesi uyarınca genel hükümler dairesinde ve basit yargılama usulüne göre bakılır. İcra hakimi, tarafların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için, yöntemine uygun biçimde davet etmeden hüküm veremez.
Basit yargılama usulünü düzenleyen HMK"nin 317 ve devamı maddelerinde belirtilen usul çerçevesinde yargılama yapılıp hüküm verilmesi gerekir.
Bu durum, Anayasa’nın 36. maddesi ile teminat altına alınan ve 18.05.1954 tarihinde ana metnini imzalayıp, 25.09.1989 tarihli ve 89/14563 sayılı kararnameyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bağlayıcı yetkisini tanıyan Ülkemizde de geçerlilik kazanmış bulunan AİHS’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.
Her ne kadar 01.10.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nin “Ön İnceleme ve Tahkikat” başlıklı 320. maddesinin 1. fıkrasında 1086 sayılı HUMK’ndaki düzenlemelerden farklı olarak: “(1) Mahkeme, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir…” düzenlemesine yer verilerek basit yargılama usulüne tabi davalar açısından duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesi olanağı getirilmişse de; mahkemelerce bu hükmün uygulanacağı haller tayin edilirken, özellikle iddia ve savunma haklarının kısıtlanması sonucunu yaratacak uygulamalardan kaçınılması ve her olayın özelliğine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Somut olaya gelince, davacı üçüncü kişi, haczedilen menkullere ilişkin rehin hakkına dayalı olarak istihkak iddiasında bulunmuştur. Bu durumda Mahkemece duruşma açılarak, taraflara duruşma gün ve saati tebliğ olunarak, iddia ve savunma çerçevesinde kanıtların toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde duruşma açmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu, gerekçe bölümünde davanın üçüncü kişinin rehin hakkına dayalı istihkak iddiasına ilişkin olduğu, ortada yasal olarak geçerli bir rehnin olmadığı, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında mahcuzlara yönelik istihkak iddiasına ilişkin olarak takibin taliki talebinin reddine, İİK"nin 97/6. maddesi uyarınca istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişinin işbu kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde istihkak davası açabileceğine, bu müddet zarfında dava edilmediği takdirde üçüncü kişinin alacaklıya karşı iddiasından vazgeçmiş sayılacağının ihtarına karar verilerek, gerekçe ile çelişkili olacak şekilde talepten başka bir şeye karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2. Bozma neden ve şekline göre davalı alacaklı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nin 366 ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 08.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.