Dolandırıcılık suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü. Hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanığın duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken CMUK"un 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede; Gerekçeli karar başlığında hatalı yazılan suç tarihinin 2009 yılı olarak mahallinde düzeltilmesi imkan dahilinde olduğundan, bu hususlar bozma nedeni yapılmamıştır. Somut olayda; sanığın, şikâyetçiye eşinin emeklilik işlemlerine yardımcı olacağını söyleyerek şikâyetçiden 2.000,00 TL aldıktan sonra, borcunun daha çok olduğunu belirtip 10.000,00 TL daha istemesi sonucunda, toplam 12.000,00 TL’yi hile ile aldığı, daha sonra emeklilik işleminde yardımcı olmadığı gibi parayı da iade etmediği anlaşıldığından, eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Değişik zamanlarda ve farklı bahanelerle şikayetçiden para aldığı anlaşılan sanık hakkında, TCK’nın 43. maddesinde yer alan zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın adil yargılanmadığına ve eksik incelemeyle karar verildiğine ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 11.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.