10. Hukuk Dairesi 2021/2901 E. , 2021/8094 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, davacının hizmet süresinin tespiti ve aylık bağlama istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, davacının ... İlkokulu ve ... Yetiştirme Yurdundaki çalışmalarının tespiti halinde 3600 hizmet gününü doldurmuş olacağının ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece verilen ilk karar , (kapatılan)21.Huk Dairesi’nin 25/05/2015 tarih 2015/7486 Esas , 2015/11862 karar sayılı ilamı ile ; “.. davacının ... İlkokulu ve ... Yetiştirme Yurdundaki geçtiği iddia edilen çalışmalarının 506 sayılı Kanun hükümlerine göre mi; yoksa 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre mi geçtiği hususlarının açıklatmak, yine davacının yaşlılık aylığı talebinin 506 sayılı Kanun hükümlerine göre mi; yoksa 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre mi istenildiği hususunu da açıklatmak, toplacak delillere göre değerlendirme yapılarak ....” konularına işaret edilerek bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne dair yazılı şekilde karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olay incelendiğinde;Bozma ilamında belirtilen hususlar davacı isticvap edilmek suretiyle sorulmuş ancak netleştirilememiştir. Yapılan yazışmalardan ve toplanan delillerden davacının 506 sayılı Kanun hükümlerine göre hizmet tespiti isteminde bulunduğu, davacının 07.05.1965- 30.06.2012 tarihleri arasında 952 günlük 4/a kapsamında çalışmasının bulunduğu,01.11.1961- 30.02.1962 tarihleri arasında ... ... İlköğretim Okulundaki vekil öğretmenlik görevi nedeniyle 4/c kapsamında 4 ay (120 gün ) hizmetinin ve ... ... Sandığı Vakfında 05.12.1967- 31.05.1973 tarihleri arasında 506 sayılı Yasanın geçici 20.maddesi kapsamında geçen 1895 günlük hizmetinin bulunduğu,01.08.2012 tarihli dilekçesi ile davacı doğum borçlanması yapmak istemiş ancak SGK tarafından 14.08.1971 tarihinde yapılmış olduğu doğum esnasında ... ... Sandığı Vakfı üyesi olduğundan borçlanma hakkının bulunmadığı bildirilmiştir. Davacı, 31.03.2011,10.10.2011, 13.09.2012 tarihli dilekçeler ile yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuştur. Kurum yazı cevabında 3600 günü bulunmadığından dolayı yapılacak işlem olmadığı bildirmiştir.
Hak düşürücü süreyi düzenleyen 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi, ya da, çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki, sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde,
Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Mahkemece, davacının hizmetlerinin geçtiği “... İlkokulu ve ... Yetiştirme Yurdu” olduğu ve davaya dahil edilmediği, kamu kuruluşu olan işverenlikte herhangi bir yazılı belgeye ulaşılamadığı, yetersiz tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca kesintisiz çalışma iddiası olduğundan yukarıda ilkeleri ortaya konulan hak düşürücü sürenin hesaplanması için kesintisiz çalışma süresinin sonu, hak düşürücü sürenin hesabında başlangıç tarihi olarak dikkate alınmalıdır.
Mahkemece yapılacak iş, öncelikle “... İlkokulu ve ... Yetiştirme Yurdunda” nezdinde işverenin davaya dahil edilmesinin sağlanmalı, ilgili Kaymakamlık ve Valilikten kapatılan davalı kurumların hizmet belgelerinin istenmesi sağlanmalı, bozmadan sonra dinlenen ve davacının çalışmasını doğrulayan tanıkların davalı ... ... İlkokulu ve ... Yetiştirme Yurdundaki çalıştıklarına dair kurum kayıtları araştırılmalı, dava edilen dönem için başka bordro tanıkları araştırılmalı ve tespit edilecek tanıklardan resen seçilecek tanıklar dinlenmeli, davacının çalışmasının varlığı, ne zaman sona erdiği şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmalı ve buna göre hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılmalıdır.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi