Hukuk Genel Kurulu 2017/1726 E. , 2017/1375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.03.2014 gün ve 2013/1057 E., 2014/262 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından ayrı ayrı istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 15.10.2015 gün ve 2015/4858 E., 2015/17413 K. sayılı kararı ile;
"…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 10. ve 18. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı idare ile davalılardan ..., ... vekillerince temyiz edilmiştir.
Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle davacı idare vekilinin tüm, bir kısım davalı vekilinin ise aşağıdaki bent dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
Kamulaştırma Kanunu’nun 25/2 maddesi uyarınca mahkemece verilen tescil kararı ile mülkiyetin idareye geçeceği, keşif tarihi ve gözlemine göre de bu ağaçların 6495 sayılı kanunun yürürlük tarihinden önce dikildikleri sabit olup, söz konusu yasa maddesindeki muhtesat bedelinin dikkate alınmayacağına ilişkin hükmün de uygulama yeri olmadığından, taşınmazdaki ağaçların değerinin ödenmesi gerekir. Bu itibarla;
Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan zeytin ağaçlarının dosya içerisindeki fotoğraflarına göre dava tarihi itibari ile 2 yaşında olduğundan, bu yaşdaki ağaçlarının dava tarihi itibari ile ve adet olarak maktu bedelleri İl Tarım Müdürlüğünden getirtilip, bilirkişi raporu denetlendikten sonra ağaç bedellerine de hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir..."
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili dava konusu taşımazın Ilısu Barajı ve HES Baraj Gölü alanında kalması nedeniyle kamulaştırmasına karar verildiğini, ancak taşınmazın mülkiyetinin kime ait olduğunun tapu kaydından anlaşılamadığını, bu konuda hak sahibi olduğunu iddia eden davalılar tarafından Siirt Kadastro Mahkemesinde dava açıldığını, mülkiyeti ihtilaflı olan taşınmazın değerinin belirlenmesi için kıymet takdir komisyonun kurulduğunu ve bedelin komisyon tarafından takdir edildiğini, taşınmazın mülkiyetinin ihtilaflı olması nedeniyle kamulaştırmaya konu taşınmazın pazarlıkla satılması usulünün gerçekleştirilemediğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan rapordaki değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığını savunmuş, davalı ... vekili ise taşınmazın değerlerin çok düşük olduğunu ifade etmiştir.
Diğer davalılara ayrı ayrı duruşma gününü bildirir tebligat çıkartılmış olup, davalılar duruşmaya gelmemişler, esas hakkında bir beyanda da bulunmamışlardır.
Mahkemece dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti amacıyla eldeki davanın açıldığı ve taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi amacıyla keşif yapıldığı, yapılan keşif neticesinde bilirkişi kurulundan aldırılan raporda taşınmazın bedelinin tespit edildiği, bilirkişi raporunun ayrıntılı ve denetime açık, bilimsel verilere uygun olduğu, kamulaştırma kriterlerine uyduğu, bu yönüyle hüküm kurmaya elverişli bulunduğu, bununla birlikte her ne kadar keşif tarihinde dava konusu taşınmazın üzerinde bulunan tüm yapı ve bitkilerin değeri ayrı ayrı hesaplanmış ise de, yakın tarihlerde yapıldığı anlaşılan yapıların ve dikilen fidanların değerlerinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmasının doğru olmayacağı, zira 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 25. maddesinde 6495 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle birlikte kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren kamulaştırılacak taşınmazların üzerine yapılan sabit tesislerin ve dikilen ağaçların değerinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmayacağının ve taşınmazlardaki bu sınırlamanın ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı geçemeyeceğinin hüküm altına alındığı, değişiklikte belirtilen “ilan tarihinden sonraki ilk 5 yıllık süre”ye isabet etmeyen tasarruflarla ilgili olarak hâkimin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1. maddesi uyarınca başta Kanunun genel hükümleri olmak üzere anılan Kanunun 4. maddesiyle birlikte değerlendirme yapma görevinin bulunduğu, mahkeme tarafından da bu doğrultuda inceleme yapıldığı, mülkiyet hakkının hak sahibine, bu hak elinden çıkana kadar her türlü tasarruf imkanını sunduğu düşünülse dahi, Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı dahil olmak üzere herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı kamulaştırma davaları devam eden köylerde “kolektif kötü niyet” durumunun söz konusu olduğu ve toplumun genel örf ve adetleri ile kültürel yapısına aykırı bir şekilde haksız kazanç elde etme fikrinin geliştiği, Türkiye İstatistik Kurumunun resmî verilerine göre 31.12.2013 tarihi itibariyle Yazlıca Köyünün nüfusunun 24, Yokuşbağlar Köyünün nüfusunun ise 267 olduğu, ancak yapılan yeni yapılara ve yapıların büyüklüğüne bakıldığında köylerde mevcut nüfusun bir kaç kat fazlasının yaşamasının gerektiği izleniminin oluştuğu, bu durumun bile başlı başına iyi niyetli olunmadığı kanaatini desteklediği, öyle ki bazı yeni evlerde üst kata çıkmak için merdiven bulunmadığının, bazı evlerde musluklar olduğu halde su tesisatının olmadığının, evlerin iç cephe boyalarının yapılmadığının, tarlaların ortasına içi duvarsız ve sütunsuz çok geniş yapıların inşa edildiğinin, yine tarlalarda poşeti dahi çıkarılmadan dikilmiş fidanların bulunduğunun gözlemlendiği, dolayısıyla gerek keşif esnasındaki mahkeme gözlemi ve çekilen fotoğraflar gerekse de bilirkişi raporlarındaki nitelendirmeler dikkate alındığında çok yeni nitelikteki (5 yıl ve altı yaşlardaki) yapı ve fidanların değerinin kamulaştırma bedelinin hesabında dikkate alınmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle bu kısımlar çıkarıldıktan sonra belirlenen bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin ayrı ayrı temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece yapılan keşif sırasında taşınmaz üzerinde 6x6 aralıklarla dikilmiş zeytin fidanlarının olduğunun görüldüğü, bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan raporda zeytin fidanlarının değerinin ayrıca hesaplandığı, TMK’nın 2. maddesine göre herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni tarafından korunmayacağı, aynı Kanun"un 683. maddesine göre de bir şeye malik olan kimsenin, hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 25. maddesine göre büyük projelerde kamu yararı kararının, kamulaştırılacak taşınmazların bulunduğu mahalle ve/veya köy muhtarlığında onbeş gün süre ile asılmak suretiyle ilan edileceğinin özellikle ifade edildiği, ilan süresinin bitiminden itibaren kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedelinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmayacağı, taşınmazlardaki bu sınırlamanın ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı geçemeyeceği, bu durumda taşınmaz sahibinin kamulaştırma projelerinde ilan süresinin bitimine kadar tasarruf hakkına sahip olacağı, ancak malikin taşınmazın kullanım amacına ve niteliğine aykırı şekilde üçüncü kişiye zarar verme veya sadece daha fazla kamulaştırma ücreti alma gayesiyle hareket etmesi durumunda TMK’nın 2. maddesinin devreye gireceği, bu maddeye göre dürüstlük kuralının, hak sahibinin hakkını kullanırken veya borçlarını yerine getirirken dürüst, makul, ve orta zekalı bir insandan beklenen hareket tarzına göre davranması olarak tanımlanabileceği, mahkeme gözleminde 3-4 yaşlarında olduğu tespit edilen zeytin fidanlarının sular altında kalacak olan bir yere ve aynı anda 312 adet dikilmesinin beklenemeyeceği, kaldı ki davacı kurum tarafından yaptırılan kıymet takdir raporunda taşınmazın üzerinde zeytin ağacının bulunmadığının açıkça belirtildiği, davalıların zeytin ağaçlarını dikerken TMK’nın 2. maddesine uygun davranmadıkları, sadece kamulaştırmadan daha yüksek bedel almak için hareket ettikleri, bu yönüyle taşınmaz üzerinde bulunan zeytin fidanlarına bedel verilmesinin uygun olmadığı belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemiyle açılan eldeki davada taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların değerinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce mahkemenin davanın kabulüne dair ilk kararın Özel Daire tarafından bozulduğu, bozma sonrası yerel mahkemece 17.02.2016 tarihli celsede “…İl Tarım Müdürlüğüne ve Siirt Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlığına müzekkere yazılarak Siirt ilinin ekonomik amaca uygun zeytin yetiştiriciliği yapılıp yapılmadığı hususunun sorulmasına,…” ve “…İl Tarım Müdürlüğüne müzekkere yazılarak iki yaşındaki zeytin ağacına ilişkin bedelin bildirilmesinin istenilmesine,…Bozma ilamına uyulup uyulmayacağının hususunun müzekkere cevaplarının gelmesinden sonra değerlendirilmesine,…” karar verildiği ve 11.05.2016 tarihli celsede, Siirt ilinde ekonomik amaca uygun zeytin yetiştiriliciliğinin yapılmadığının gelen müzekkere cevaplarında belirtildiği zapta geçtikten sonra “…Mahkememizin 19/03/2014 tarihli kararında direnilmek suretiyle, Davanın KABULÜNE,…” şeklinde hüküm kurulduğu dikkate alındığında, mahkemece verilen direnme kararının, ilk hükmün gerekçesinde yer almayan yeni bir olguya dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre de temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenerek, yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
Eş söyleyişle mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda yerel mahkemece verilen ilk kararın bozulması üzerine, bu kez mahkemece 17.02.2016 tarihli celsede İl Tarım Müdürlüğüne ve Siirt Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlığına müzekkere yazıldığı ve Siirt ilinin ekonomik amaca uygun zeytin yetiştiriciliği yapılıp yapılmadığı hususunun sorulduğu, aynı şekilde İl Tarım Müdürlüğünden iki yaşındaki zeytin ağacına ilişkin bedelin bildirilmesinin istenildiği, Siirt ilinde ekonomik amaca uygun zeytin yetiştiriliciliğinin yapılmadığı yönünde gelen yazı cevabının zapta geçirilmesinden sonra da eski hükmün kurulduğu, bu yönüyle yeni bir hukuki gerekçeye dayalı olarak direnme olarak adlandırılan kararın verildiği anlaşılmıştır.
Buna göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Hâl böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı ... vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 15.11.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.