Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/6431
Karar No: 2011/3218
Karar Tarihi: 06.06.2011

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/6431 Esas 2011/3218 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/6431 E.  ,  2011/3218 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tescil

    ... ile Hazine aralarındaki tescil davasının reddine dair Kars Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 22.12.2009 gün ve 350/815 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı, Kars Kadastro Mahkemesine verdiği 28.2.2007 tarihli dava dilekçesiyle, 116 ada 32 parselin batısında dere yatağı olarak kadastro harici bırakılan taşınmazın zilyet ve tasarrufunda olduğunu, Hazineyle bir ilgisinin bulunmadığını açıklayarak dava konusu yerin adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine vekili, 7.7.2009 tarihli yargılama oturumunda; dava konusu taşınmazın Kadastro Kanununun 16. maddesi gereğince kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olarak tespit harici bırakıldığını, aynı kanunun 18. maddesi uyarınca Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması nedeniyle kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle iktisap edinilmesinin olanaklı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Davanın açıldığı Kars Kadastro Mahkemesi, 8.5.2009 tarihinde kesinleşen 4.2.2009 gün ve 2007/25 Esas, 2009/44 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan bir yer olduğunu, hakkında tutanak düzenlenmediğini, bu nedenle Kadastro Mahkemesinin görevli olmadığını gerekçe göstermek suretiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Kars Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dava dosyası HUMK. nun 193. maddesinde açıklanan 10 günlük yasal hak düşürücü süre içerisinde Kars Sulh Hukuk Mahkemesine aktarılmıştır.
    Dosyanın aktarıldığı Kars Sulh Hukuk Mahkemesi, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle mera ve dere yatağı niteliğinde bulunan yerlerin iktisap edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve babadan intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.Dava konusu taşınmaz 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olarak tespit dışı bırakılan yerlerden olduğu, keşifte dinlenen teknik bilirkişi tarafından bildirilmiştir. Dava, TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca açılan tescil isteğine ilişkin dava niteliğinde bulunulduğuna göre öncelikle TMK. nun 713/3. fıkrası uyarınca ilgili kamu tüzel kişisi niteliğinde bulunan merkez Başkaya köyü tüzel kişiliğine davanın yöneltilmesi, davaya katıldıkları taktirde delillerini sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması, böylece taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra davanın yürütülmesi gerekmektedir. Dava koşulu kamu düzeniyle ilgili olup, mahkemece, kendiliğinden göz önünde tutulur. Bu nedenle taşınmazın sınırları içerisinde bulunduğu Başkaya köyünün davaya katılmasının sağlanması zorunludur. Bundan ayrı, dava dilekçesinde açıklanmamakla birlikte 17.7.2008 tarihinde yapılan keşifte dinlenen tespit bilirkişileri dava konusu taşınmazın davacının babasından kaldığını, babası Remzi tarafından 40 – 50 yıl süreyle çayır olarak kullandığını, daha sonra Kıbrıs’a gittiğini ve dava konusu yerin davacı oğlu tarafından kullanıldığını bildirmişlerdir. Dosya kapsamına göre, davacının babasının sağ olup olmadığı anlaşılamadığı gibi, ölmüş ise başka mirasçısının olup olmadığı da anlaşılamamaktadır. Bu bakımdan öncelikle davacının babasına ait nüfus aile kayıt tablosunun ya da ölmüş ise, veraset belgesinin alınıp dosyaya sunulması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, ölü olduğunun saptanması halinde terekesinin TMK. nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğunun gözetilmesi, davacı dışında başka mirasçısının bulunmaması ya da bağış, satış veya paylaşım yoluyla dava konusu yerin davacıya kaldığının belirlenmesi halinde, davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve aşağıda belirtilecek eksikliklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Şayet satış, bağış veya paylaşım yoluyla dava konusu yerin davacıya kalmadığının ve davacı dışında başka mirasçılarında bulunduğunun anlaşılması halinde, dava konusu yerin babası Remzi’nin terekesine dahil bir taşınmaz olduğu göz önünde tutularak terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya bir kısım mirasçıların tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat (hukuki ehliyetlerinin) ve yetkilerinin bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesinin düşünülmesi gerekir.
    Uyuşmazlık konusu taşınmazın satış, bağış ve paylaşım yoluyla davacıya kaldığının ve başka bir mirasçının da bulunmadığının anlaşılması halinde aşağıda belirtilecek hususların yerine getirilmesi zorunludur. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, dava konusu edilen ve kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olarak tespit dışı bırakılan taşınmazın çayır (biçenek) olarak öncesinin babası tarafından daha sonra da davacı tarafından kullanıldığına göre, bu tür yerlerin kural olarak; kazanmayı sağlayan zilyetlikle (taşınmaz edinme koşullarının saptanması halinde) edinilmesi mümkündür. Ancak keşifte dinlenen uzman bilirkişi ziraat mühendisi raporunda; dava konusu taşınmazın dere yatağı ve mera olduğunu bildirdiğine göre, somut olayda kadim mera araştırmasının da yapılması gerekmektedir. Kadastro mahkemesince yapılan keşifle yetinilerek hüküm kurulmuştur. Kadastro mahkemesi tarafından yapılan keşifte sadece tespit bilirkişisi ile iki yerel bilirkişi dinlenmiştir. Zilyetlik maddi olaylardan olup, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/1. fıkrası uyarınca zilyetliğin yerel bilirkişi ve tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Kadastro Mahkemesince, 14.06.2007 tarihli yargılama oturumu ara kararıyla taraflara tüm delillerini bildirmeleri için süre verilmiş, ancak herhangi bir uyarı yapılmamış kesin süre olduğu da açıklanmamıştır. Aynı mahkemece verilen keşif ara kararında ise taraflar tanıklarını keşifte hazır bulundurduklarında dinlenmelerine denilmiş ve uyarıda bulunulmuştur (12.5.2008 tarihli yargılama oturumu). Açıklanan sebepler ile dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre taraflara delillerini sunmaları için yöntemine uygun ve kesin süreyi içeren herhangi bir süre ve imkan tanınmamıştır. Bu nedenle uyuşmazlığın meraya ilişkin olduğu da gözetilerek yerel bilirkişilerin meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından mahkemece belirlenmesi, yine tarafların tanıklarını komşu köyler halkı arasından belirleyip mahkemeye bildirmeleri için kendilerine süre ve imkan tanınması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258. maddesi uyarınca davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, aynı kanunun 259. maddesi gereğince, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenmeleri, yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu taktirde HUMK. nun 265. maddesi uyarınca bu aykırılığın giderilmesi, taşınmazın kadim mera niteliğinde olup olmadığının, yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, dava konusu yerin davacı ve babası tarafından hangi tarihten itibaren biçenek olarak kullandıkları, davacının babası ölmüş ise mirasçıları arasında paylaşımın yapılıp yapılmadığı, ya da satış, bağış ve paylaşım yoluyla dava konusu yerin davacıya düşüp düşmediği konularında da yerel bilirkişi ve tanıkların bilgilerine başvurulması, dava konusu yerin dere yatağı olarak tespit dışı bırakıldığı gözetilerek uzman bilirkişi jeoloji mühendisi aracılığıyla inceleme yaptırılması, uyuşmazlık konusu taşınmaza komşu 106 ada 2, 106 ada 8 ve 9 sayılı parsellere ait kadastro tutanakları ve ekleri ile kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla komşu kayıt ve belgelerinin keşifte uygulanması, dava konusu yeri ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişiye krokisinde işaret ettirilmesinin sağlanması, daha önce götürülmeyen toprak ve çayır konusunda uzman başka bir ziraat mühendisi veya akademisyen aracılığıyla keşif yapılması, dava konusu taşınmazın mera ya da biçenek niteliğinde çayır olup olmadığı yönünde (bölgenin durumu da gözetilerek) tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı ve gerekçeli rapor alınması gerekir.
    Öte yandan, dava konusu taşınmaz davacının babasından kaldığı anlaşıldığına göre, satış, bağış ve paylaşım suretiyle davacıya kalmış ve satış, bağış ve paylaşımın yapıldığı ya da babasının öldüğü tarihten itibaren davacının bağımsız 20 yıllık zilyetliği yok ise, davacının babası açısından da 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca miktar araştırmasının yapılması, babası Remzi’nin belgesizden taşınmaz edinip edinmediğinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup saptanması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve ekleriyle tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı olarak açılan tescil dosyalarının ise bulundukları mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlaması yönünde göz önünde tutulması, yine davacının belgesizden edindiği ve dosya arasında bulunan listede yer alan ada ve parsellere ait kadastro tutanak ve ekleriyle tapu kayıtlarının aynı şekilde Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek taşınmazların belgesizden edinilip edinilmediğinin değerlendirilmesi ve miktar sınırlaması yönünden göz önünde tutulması, ondan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
    Davacının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle HUMK.428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 06.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi