Hukuk Genel Kurulu 2017/782 E. , 2017/1373 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.09.2014 gün ve 2014/434 E., 2014/792 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ile davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 04.11.2015 gün ve 2015/6261 E.,2015/19442 K. sayılı kararı ile:
(…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Sulu tarım arazisi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak, değer biçilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1-Hükme esas alının bilirkişi raporunda taşınmızda (taşınmazda) sebze tarımı yapıldığı belirtilmiş ise de, hangi sebzelerin münavebede esas alındığı açıklanmadan tarla sebzeciliği adı altında değer biçilmesi usul ve yasaya uygun değildir.
Bu nedenle, münavebe ürünü olarak değer biçmede esas alınan sebzelerin ayrıntılı ve açıkça neler olduğu belirtilip, her birinin net gelirine göre hesaplama yapılması ve dekar başına verim miktarlarının İlçe Tarım Müdürlüğünden, değerlendirme tarihi olan 2014 yılı dekar başına üretim masrafları ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg. satış fiyatlarının da ilgili resmi kuruluşlardan sorulup rapor denetlendikten sonra, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden, bu yönteme uyulmadan hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması,
2-Dava konusu taşınmaz üzerindeki yapının yaşı ve keşif tarihi itibari ile 6495 sayılı yasa uyarınca köyde yapılan ilanın askıdan indiği 12.09.2013 tarihinden önce yapıldığı sabit olup, Kamulaştırma Kanununun 25/2. maddesi uyarınca bu yapı ve ağaçların bedellerinin tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-Dava konusu taşınmaz üzerindeki yapının bedeli hesaplanırken iç ve dış özellikleri ayrıntılı olarak incelenerek, içme suyu, kanalizasyon tesisatlarının su ve elektrik aboneliklerinin olup olmadığı, ıslak ve kuru zemin kaplamaları ile çatı kaplaması vs. gibi bir meskende olması gereken tüm unsurları bulunup bulunmadığı araştırılıp, buna göre varsa eksik imalatlar belirlendikten sonra buna göre yapı sınıfı ile eksik imalat oranı tespit edilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmemesi,
Doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece bozma kararının 2. ve 3. bentlerinde direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili davalıya ait taşımazın, Ilısu Barajı ve HES Baraj Gölü alanında kalması nedeniyle kamulaştırmasına karar verildiğini, kamulaştırılacak taşınmazın değerinin belirlenmesi amacıyla uzlaşma komisyonu kurulduğunu ve mülk sahibinin kamulaştırmaya konu taşınmazı pazarlıkla satmak hususunda iradesini bildirmek ve uzlaşma komisyonu ile pazarlık görüşmeleri yapmak üzere davet edildiğini, ancak mülk sahibinin pazarlık görüşmesine katılmadığını, bu nedenle de kamulaştırma işleminin satın alma usulü ile gerçekleşmediğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili belirlenen bedelin taşınmazın gerçek değerinin çok altında olduğunu, ayrıca dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan yapının 3. Sınıf A grubu yapılar arasında olduğunu savunmuştur.
Yerel mahkemece dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti amacıyla eldeki davanın açıldığı ve taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi amacıyla keşif yapıldığı, yapılan keşif sırasında dava konusu taşınmazın üzerinde kullanım amacı dışında bina bulunduğunun tespit edildiği, bilirkişi kurulu tarafından taşınmazın çıplak arazi bedeli ile taşınmaz üzerindeki binaların bedellerinin ayrı ayrı hesaplandığı, binanın eksiklerinin bulunduğunun ve 0-1 yaş aralığında olduğunun raporda açıkça yazıldığı, gerek keşif esnasında yapılan gözlem gerekse bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde binanın değerinin kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında dikkate alınmasının hakkaniyete uygun olmayacağı, mülkiyet hakkına dayalı olarak bina yapılan taşınmazın köy merkezi yerleşim alanında olmadığı ve taşınmazın tarım arazisi niteliğinde olduğu gözetildiğinde taşınmaz üzerine bina yapılmasının aslında kullanım amacını taşımadığı, bunun dışında bilirkişi raporunun ayrıntılı ve denetime açık, bilimsel verilere uygun olduğu, kamulaştırma kriterlerine uyduğu, bu yönüyle hüküm kurmaya elverişli bulunduğu düşünülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı idare vekili ve davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davalarında taşınmazın dava açıldığı tarihteki durumunun ve değerinin dikkate alınması gerektiği, bir yapının ömrünün asgari 50-60 yıl olduğu düşünüldüğünde taşınmaz malikinin iki üç sene içerisinde sular altında kalacağını bildiği bir yer için fazla bedel almak amacıyla böyle bir yola başvurmuş olabileceği, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 25. maddesinde 6495 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedelinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmayacağının ve taşınmazlardaki bu sınırlamanın ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı geçemeyeceği hükmünün eklendiği, idare tarafından baraj inşaatına başlanmasından sonra gerçek kamulaştırma bedelinden çok daha fazla bedel almak amacıyla suiniyetli binalar yapıldığı ve suiniyetli fidanlar dikildiği, bu evlerin ve fidanların kamulaştırma bedellerinin kamulaştırma projesinin rantabilitesini olumsuz yönde etkilediği kanun koyucunun mülkiyet hakkına yaptığı sınırlamanın haricinde kalan kullanımla ilgili olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 1. maddesi uyarınca başta Kanunun genel hükümleri olmak üzere anılan Kanunun 4. maddesiyle birlikte değerlendirme yapma görevinin bulunduğu, mahkeme tarafından da bu doğrultuda değerlendirme yapıldığı, mülkiyet hakkının hak sahibine bu hak elinden çıkana kadar her türlü tasarruf imkânını sunduğu düşünülse dahi, TMK"nın 2. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı dahil olmak üzere herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı, dürüstlük kuralının hak sahibinin hakkını kullanırken veya borçlarını yerine getirirken dürüst, makul, ve orta zekâlı bir insandan beklenen hareket tarzına göre davranması olarak tanımlanabileceği, kamulaştırma işlemlerinin kamu yararı gözetilerek ve toplumun tamamının ya da en azından o bölgede yaşayanların yararı düşünülerek yapıldığının ve kamulaştırma işlemleri sırasında yapılan harcamaların milli servet niteliğinde olduğunun unutulmamasının gerektiği, Türkiye İstatistik Kurumunun resmî verilerine göre 31.12.2013 tarihi itibariyle Yazlıca Köyünün nüfusunun 24, Yokuşbağları Köyünün nüfusunun ise 267 olduğu, ancak yapılan yeni yapılara ve yapıların büyüklüğüne bakıldığında köylerde mevcut nüfusun birkaç kat fazlasının yaşamasının gerektiği izleniminin oluştuğu, bu durumun bile başlı başına iyi niyetli olunmadığı kanaatini desteklediği, öyle ki bazı yeni evlerde üst kata çıkmak için merdiven bulunmadığının, bazı evlerde musluklar olduğu halde su tesisatının olmadığının, evlerin iç cephe boyalarının yapılmadığının, tarlaların ortasına içi duvarsız ve sütunsuz çok geniş yapıların inşa edildiğinin gözlemlendiği, netice itibariyle özel hukuktan kaynaklanan hiçbir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılamayacağı, dürüstlük kuralının amacının, bireyin hatalı tutum ve davranışlarından toplumun geri kalanını korumak olduğu, hâkimin, değerlendirilmesi söz konusu olan davranışın dürüstlük kuralına uygun olup olmadığına karar verirken toplumun genel anlayış ve değer yargılarını gözönünde tutmasının gerektiği, kişisel haksız menfaatlerin, belli bir hakka dayanan toplumsal menfaatlerden üstün olamayacağı, aksi takdirde toplumun refahının, bireylerin hiçbir hukuki temele dayanmayan kötü niyetli tutumları nedeniyle zarar göreceği, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı olarak kullanılamayacağının düzenlendiği, dolayısıyla gerek keşif esnasındaki mahkeme gözlemi ve çekilen fotoğraflar, gerekse de bilirkişi raporlarındaki nitelendirmeler dikkate alınarak çok yeni nitelikteki (5 yıl ve altı yaşlardaki) yapı değerinin kamulaştırma bedelinin hesabında dikkate alınmasının yerinde olmadığı belirtilerek Özel Daire bozma kararının 2. ve 3. bentleri yönünden direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık:
1) Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemiyle açılan eldeki davada taşınmaz üzerinde bulunan yapının değerinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı,
2) Dava konusu taşınmaz üzerindeki yapının bedelinin tespitinde, bir meskende olması gereken tüm unsurların bulunup bulunmadığı ve eksik imalat olup olmadığı, eksik imalat var ise oranı ile yapı sınıfı yönünden araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
I- Yerel mahkemenin verdiği direnme kararı yönünden yapılan incelemede;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ışığında somut olay incelendiğinde: her ne kadar kamulaştırma işlemlerinin başladığı sırada hazırlanan kıymet takdir komisyonu raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde yapı bulunmadığı belirtilmiş ise de, 20.08.2014 tarihli yapılan keşif sırasında mahkeme tarafından yapılan gözlemde taşınmazın bir kısmı üzerinde yan parseldeki binanın bir bölümünün kaldığının, davaya konu binanın pencerelerinin PVC olduğunun ve camların sağlam olduğunun, su, elektrik ve sıhhi tesisatın olmadığının, binanın iç kapılarının tam olduğunun, mutfağın bulunmadığının, yerlerin beton olduğunun gözlemlendiğinin keşif zaptına yazıldığı, fotoğrafların da bu gözlemi doğruladığı anlaşılmıştır.
Kamulaştırma Kanunu’nun 25. maddesinde taşınmazın mülkiyetinin idareye geçmesinin, mahkemece verilen tescil kararı ile olacağı açıkça düzenlenmiştir. Tescilin medeni hukuktaki anlamı mülkiyetin el değiştirmesidir. Tescil kararının verilmesinden önce taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı davalı malike ait olup, malik mülkiyet hakkından doğan tasarruf yetkisini kanunun tanıdığı sınırlar içerisinde kullanabilir. Taşınmaz üzerine yapı yapılması ya da taşınmazda tarımsal faaliyette bulunulması veyahut ağaç dikilmesi bu tasarruf yetkisinin kapsamı içerisindedir. Dolayısıyla malikin kendi taşınmazı üzerinde ağaç dikmesi TMK’nın 2. maddesi anlamında dürüstlük kuralının ihlali anlamında yorumlanamaz.
Bu durumda Kamulaştırma Kanunu’nun 25/2 maddesi hükmünün somut olayda uygulama yeri olamadığı da dikkate alınarak dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan yapı için bozma kararında belirtilen hususlar değerlendirilmek suretiyle bedele hükmedilmesi gerekir.
Buna göre tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle 2. ve 3. bentler yönünden verilen direnme kararı bozulmalıdır.
II- Öte yandan Özel Daire bozma kararında yer alan ve “Hükme esas alının bilirkişi raporunda taşınmızda (taşınmazda) sebze tarımı yapıldığı belirtilmiş ise de, hangi sebzelerin münavebede esas alındığı açıklanmadan tarla sebzeciliği adı altında değer biçilmesi usul ve yasaya uygun değildir.
Bu nedenle, münavebe ürünü olarak değer biçmede esas alınan sebzelerin ayrıntılı ve açıkça neler olduğu belirtilip, her birinin net gelirine göre hesaplama yapılması ve dekar başına verim miktarlarının İlçe Tarım Müdürlüğünden, değerlendirme tarihi olan 2014 yılı dekar başına üretim masrafları ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg. satış fiyatlarının da ilgili resmî kuruluşlardan sorulup rapor denetlendikten sonra, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden, bu yönteme uyulmadan hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması” gereğine işaret eden ve 1. bentte yer alan bozma nedenine mahkemece uyularak bozma doğrultusunda işlem yapılmıştır.
Hâl böyle olunca, bozma kararına uyularak oluşturulan yeni hüküm Özel Dairesince incelenmediğinden, bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA; (II) Numaralı bentte açıklanan nedenlerle uyulan kısım yönünden davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 15.11.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.