Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/72
Karar No: 2021/190

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/72 Esas 2021/190 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/72 E.  ,  2021/190 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza

    Sanık ...’nin kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 125/3-a, 125/4, 62 ve 52/2-4 maddeleri uyarınca 7.080 TL; görevi yaptırmamak için direnme suçundan ise aynı Kanun’un 265/1, 62, 50/1-a ve 52/2-4 maddeleri gereğince 3.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin Foça Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.02.2014 tarihli ve 253-82 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 02.10.2017 tarih ve 38600-10053 sayı ile;
    "1. Sanığın, aracını bağlamak isteyen katılan polis memuruna hitaben "sen kim oluyorsun da benim aracımı bağlıyorsun bu arabayı bağlayacak adamın am..na korum” şeklindeki tehdit içeren sözlerini, görevli polis memurunun işlem yapmasına engel olmak için söylediği, sözlerde katılana yöneltilmiş bir hakaret bulunmadığı, eylemin bütün halinde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıyla hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından ayrı ayrı mahkûmiyet kararı verilmesi,
    2. 28.06.2014 tarihinde Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 81. maddesi ile 5275 sayılı Kanun’un 106/1. maddesinde; "Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet Savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir." şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde, verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapse çevrileceğine karar verilmesi," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.11.2017 tarih ve 272384 sayı ile;
    "...Ceza Genel Kurulu’nun 31.10.2012 gün ve 850-1828, 26.06.2012 gün ve 419-247, 27.10.2009 gün ve 196-248, 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, 765 sayılı Türk Ceza Kanundaki hakaret ve sövme suçu ayrımı kaldırılmıştır. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olduğundan bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
    Bu açıklamalar çerçevesinde, maddi olayda, katılan ...’ın Foça ilçe Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Büro Amirliğinde görevli polis memuru olduğu, olay günü görevi gereği sanık ...’nin aracını eksik belgeler sebebi ile bağlamak istemesi üzerine sanım ..."nin, katılan ..."a hitaben "sen kim oluyorsun da benim aracımı bağlıyorsun, bu arabayı bağlayacak adamın a… korum, sen şu sicilini ver bana sana göstereyim seni buradan sürdüreceğim" şeklinde sözler sarf ederek gerçekleşen olayda, sanığın eyleminin iki ayrı suç oluşturduğu, sanığın "bu arabayı bağlayacak adamın a.. korum g.. yiyorsa aracı bağlarsın" şeklindeki sözlerinin suç tutanağında yer aldığı ve eylemin, görevli memura hakaret suçunu oluşturduğunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Bunun sonrasında suç tutanağında belirtildiği üzere, sanık ..."nin taşkınlığına devam ederek "şu sicilini ver bana sana göstereyim seni buradan sürdüreceğim" diyerek tehditte bulunduğu ve sanığın görevli memura etkin direnmede bulunarak aracının bağlanmasına karşı çıktığı ve eyleminin TCK 265/1 maddesinde yazılı suçu oluşturduğu ve sanığın her iki suçtan cezalandırılması gerektiği kabul edilmelidir.
    Yüksek Dairece, bir nolu bozma kararında yazılı sanık hakkında eylemin, bütün halinde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıyla hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından ayrı ayrı mahkûmiyet kararı verilmesi, usul ve yasaya aykırı görüldüğünden hükmün bozulmasına ilişkin karar verilmesi, hukuka aykırı niteliktedir.
    Bilindiği üzere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun, genel kurallarında birisi de "ne kadar fiil varsa o kadar suç ve ne kadar suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesidir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda ise, her eyleme ayrı ayrı ceza verilmesi yerine, birbiriyle bağlantılı eylemlerin tek ceza verilerek bu cezanın artırılması ilkesini benimsemiştir. Bu konuda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.09.1992 tarih ve 4/205-228 sayılı ilamında, sanık görevli memurlara karşı direnmenin, ciddi olduğunu göstermek ve elverişliliğini sağlamak amacıyla ayrıca sinkaflı sözlerle hakarette bulunduğu ve sanığın görevlilere karşı mukavemette bulunarak direnme kastıyla hakaret ettiği ve bu amacına uluşmak için küfrettiği ve sanığın eyleminin kül halinde görevli memura etkin direnme suçunu oluşturduğu şeklindeki kabulün, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun genel konseptine uygun olduğu, ancak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5237 sayılı TCK kabul edilen "ne kadar fiil varsa o kadar suç ve ne kadar suç varsa o kadar ceza vardır" genel ilkelerine aykırı bulunduğu, tartışmasızdır.
    Kabule görede, Yüksek Dairece verilen bir nolu bozma kararında, sanığın katılana hitaben "sen kim oluyorsun da benim aracımı bağlıyorsun, bu arabayı bağlayacak adamın a… korum, sen şu sicilini ver bana sana göstereyim seni buradan sürdüreceğim" şeklinde sözlerle tehdit ve hakarette bulunmasının, hakaret suçunu oluşturmadığını ve sanığın eyleminin bir kül halinde görevli memura etkin direnme suçunu oluşturduğuna yönelik kabulünün dairenin genel uygulamalarına aykırılık oluşturduğu tartışmasızdır, bu duruma ilişkin örnek karar vermek gerekirse;
    Yargıtay 18 Ceza Dairesinin 06.02.2017 tarih ve 2015/21305 Esas ve 2017/1150 Karar sayılı ilamında da görüldüğü üzere, sanığın görevli polis memurlarını şikâyet edeceğine ve görevlerinden sürdüreceğine, yönelik olarak bu sözleri söylemiş olduğu, sanığın polis memurlarının görev yerini değiştirme konusunda herhangi bir yetki ve gücü bulunmayıp, anılan sözlerinin tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde tehdit niteliğinde olmadığı ve görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturmadığının gözetilmemesi,
    Yargıtay 18 Ceza Dairesinin 27.03.2017 tarih ve 2015/21599 Esas ve 2017/3308 Karar sayılı ilamında, polis memuru Ayhan Solo ya hitaben "sicil numaranı ver, seninle görüşeceğiz, sin sürdüreceğim" şeklindeki sözlerinin bir bütün halinde şikayet hakkının kullanılmasına yönelik beyan niteliğinde olmasına karşın, tehdit kullanmak suretiyle görevi yaptırmamak için direnme eyleminin gerçekleşmediği gözetilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden hükmün bozulmasına karar verildiği,
    Yüksek Dairenin, bu nitelikte benzer pek çok kararı bulunduğu ve genel uygulamanın bu şekilde olduğu ve etkin direnme suçunda tehdit öğesinin oluşmadığına ilişkindir.
    Yukarıda açıklanan ve Yüksek Dairenin kararları çerçevesinde, Foça Asliye Ceza Mahkemesinin, 07.04.2014 tarih ve 2013/253 Esas ve 2014/82 Karar sayılı ilamıda, görevli memura etkin direnme suçunda tehdit öğesinin ne şekilde oluştuğunun karar yerinde tartışılmadan, Yüksek dairece yerel mahkeme kararının, sanığın eylemin bütün halinde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıyla hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından ayrı ayrı mahkûmiyet kararı verilmesi, usul ve yasaya aykırı görüldüğünden hükmün bozulmasına ilişkin, Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 02.10.2017 gün ve 2015/38600 Esas, 2017/10053 Karar sayılı bir nolu bozma kararının kaldırılması istemiyle anılan karara itiraz edilmiştir..." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 22.01.2018 tarih ve 7255-536 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, evrak eksikliği nedeniyle aracını trafikten men etmek üzere hakkında yasal işlem yapan katılan polis memuruna hitaben sarf ettiği “Sen kim oluyorsun da benim aracımı bağlıyorsun? Bu arabayı bağlayacak adamın a… korum! Sen şu sicilini ver bana, sana göstereyim! Seni buradan sürdüreceğim!” şeklindeki sözlerinin kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarını mı, yoksa bir bütün olarak görevi yaptırmamak için direnme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Foça Emniyet Müdürlüğünce düzenlenen 21.04.2010 tarihli nöbet çizelgesine göre; katılan ...’ın trafik tescil denetleme büro ekip memuru olarak 21.04.2010 günü saat 19.00 ile 22.04.2010 günü saat 08.00 arasında görevli olduğu,
    Katılan ile tanık ... tarafından düzenlenen 21.04.2010 tarihli tutanağa göre; Uğur Mumcu kavşağında olay günü saat 20.00-22.00 saatleri arasında yapılan rutin kontroller sırasında 45 KC 049 plakalı kamyonetin evrak eksiği nedeniyle trafikten men edilmek üzere polis merkezine intikal ettirildiğini, gerekli işlemler yapıldıktan sonra değerli eşyanın alınarak aracın kontak anahtarının teslimi istendiğinde araçta bulunan sekiz kişiden biri olan sanığın yüksek sesle “Aracı kimse bizden alamaz, alacak kişi de varsa adamın a… k…, g…z yiyorsa aracı bağlarsın!” şeklinde sözler söylediği ve “Sicil ve isimlerinizi bana verin görürsünüz, sizi buradan sürdüreceğim!” dediği, sakinleştirilmeye çalışılan sanığın taşkınlık yapmaya devam etmesi üzerine hakkında muamele yapılmak üzere Polis Merkezine getirildiği,
    Anlaşılmıştır.
    Katılan ... soruşturma evresinde verdiği 21.04.2010 tarihli ifadesinde; Foça Emniyet Müdürlüğünde trafik polisi olarak görev yaptığını, olay tarihinde saat 21.30 sıralarında tanık Cemali ile yapmış oldukları trafik uygulaması sırasında evrakının eksik olduğunu tespit ettikleri 45 KC 049 plakalı aracı işlem yapmak üzere Emniyet Müdürlüğüne getirdiklerini, işlemler devam ederken araçta bulunan sanığın kendisine hitaben “Sen kim oluyorsun da bu arabayı bağlıyorsun? Bu arabayı bağlayacak olan adamın a… korum! G... yiyorsa bu arabayı bağla! Sen şu sicilini ver ben sana göstereceğim! Seni buradan sürdüreceğim!” şeklinde tehdit ve hakaret içerikli beyanlarda bulunduğunu, bu olayları tanık Cemali’nin de gördüğünü,
    Yargılama evresinde ise; olay tarihinde Uğur Mumcu Kavşağında yapılan yol kontrolünde görevli olduğunu, sanığa ait aracı durdurarak kendisinden gerekli belgeleri istediğini, belgelerin eksik olduğunu ve aracın bağlanması gerektiğini sanığa izah ettiğini, bunun üzerine Polis Merkezine geldiklerini, işlemler yapılırken sanığın, yanında yakınları da olduğu hâlde kendisine hitaben “Sen kim oluyorsun da benim aracımı bağlıyorsun? Bu arabayı bağlayacak adamın a… korum! Sen şu sicilini ver, ben sana göstereceğim! Seni buradan sürdüreceğim!” şeklinde tehdit ve hakaret içerikli sözler söylediğini,
    Tanık ... soruşturma evresinde 21.04.2010 tarihli bilgi sahibi sıfatıyla alınan ifadesinde; Foça Emniyet Müdürlüğünde trafik polisi olarak görev yaptığını, olay tarihinde saat 21.30 sıralarında katılan ile birlikte yapmış oldukları trafik uygulaması esnasında evrakı eksik olan 45 KC 049 plaka sayılı aracı işlem yapmak üzere İlçe Emniyet Müdürlüğüne getirdiklerini, işlemler yapılırken sanığın bulundukları yere gelerek katılana hitaben “Sen kim oluyorsun da benim aracımı bağlıyorsun? Bu arabayı bağlayacak adamın a… korum! Sen şu sicilini ver, ben sana göstereceğim! Seni buradan sürdüreceğim!” şeklinde tehdit ve hakaret içerikli beyanlarda bulunduğunu,
    Yargılama evresinde ise; üzerinden uzun zaman geçtiği için olayı hatırlamadığını, ancak bu konuda daha önce vermiş olduğu ifadesini aynen tekrar ettiğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık Özer Çiftçi soruşturma evresindeki 21.04.2010 tarihli ifadesinde; olay tarihinde henüz resmen devralmadığı 45 KC 049 plaka sayılı aracı ile Foça’ya geldiğini, alkollü olduğu için aracı birlikte geldiği arkadaşlarından birinin kullandığını, Foça giriş kavşağında polislerin kendilerini durdurup evrak kontrolü yaptıklarını, evrakın eksik olduğunu söyleyerek kendilerini Emniyet Müdürlüğüne davet ettiklerini, burada aracının bağlanacağının söylendiğini, polis memurlarına hiçbir şekilde hakaret ve tehdit içerikli bir söz söylemediğini, yalnızca aracı bağlama konusunda acele etmemelerini rica ederek evrakın birazdan geleceğini belirttiğini, ancak polis memurlarının acıtacak şekilde kolunu tutarak kendisini Polis Merkezine getirdiklerini, suçlamaları kabul etmediğini,
    Yargılama evresinde ise; daha önce vermiş olduğu ifadesini tekrar ettiğini, olay tarihinde yeni bir araç aldığını, ancak ruhsatının henüz çıkmadığını, bu sırada trafik ekiplerinin uygulama sırasında kendisini durdurduklarını, evrakın eksik olduğunu söyleyerek beş dakika içerisinde evrakı tamamlamasını, aksi hâlde aracını bağlayacaklarını ifade ettiklerini, memurlara evrakın Manisa’da bulunması nedeniyle beş dakika içerisinde hazır etmesinin imkânsız olduğunu söylediğini, buna rağmen aracının bağlandığını, polis memurlarına hitaben iddianamede belirtilen sözleri söylemediğini,
    Savunmuştur.
    TCK"nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde, “Görevi yaptırmamak için direnme suçu” başlığı ile düzenlenen 265. maddesi;
    “(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
    (4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklindedir.
    Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden, yerine getirdiği görevi yaptırmamak amacıyla kamu görevlisine karşı kullanılması gerekir.
    Hakaret suçunu oluşturacak eylemler bu suçun içine alınmadığından, suçun işlenmesi sırasında görevlilere hakaret edilmesi durumunda fail ayrıca kamu görevlisine hakaret suçundan da cezalandırılacaktır.
    Uyuşmazlık konusunun açıklığa kavuşturulabilmesi için esasen TCK"da bağımsız suç tipi olarak düzenlenen ancak “Cebir” ile birlikte görevi yaptırmamak için direnme suçunda hareket unsuru olarak öngörülen “Tehdit” kavramı üzerinde durulmalıdır.
    Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “Gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır (M.Emin Artuk- A.Gökcen-A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. bası, s.100).
    Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için de mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır (MAJNO, C.II, s.127; A.Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C.II, s. 517 ve 873).
    Uyuşmazlık konusu ile ilgili diğer suç olan kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakarete gelince;
    Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde, vazgeçilemez ve devredilemez bir niteliğe sahiptir. Öğretide değişik tanımlara rastlanmakla birlikte, genel bir kabulle ifade/düşünce hürriyeti, insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkân ve özgürlüğüdür. Demokrasinin "olmazsa olmaz şartı" olan ifade hürriyeti, birçok hak ve özgürlüğün temeli, kişisel ve toplumsal gelişmenin de kaynağıdır. İşte bu özelliğinden dolayı ifade hürriyeti, temel hak ve hürriyetler kapsamında değerlendirilerek, birçok uluslararası belgeye konu olmuş, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da ayrıntılı düzenlemelere tabi tutulmuştur.
    Bu bağlamda;
    İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesinde;
    "Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malûmat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını gerektirir.",
    İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 10. maddesinin birinci fıkrasında;
    "Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir." hükümlerine yer verilmiştir
    Anayasa’ya bakıldığında;
    25. maddesinde "Düşünce ve kanaat hürriyeti" başlığı altında;
    "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz."
    26. maddesinde, AİHS’nin 10. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemeye benzer şekilde;
    "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir." hükümleri yer almıştır.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi konuya ilişkin olarak; "İfade özgürlüğü, toplumun ilerlemesi ve her insanın gelişmesi için esaslı koşullardan biri olan demokratik toplumun ana temellerinden birini oluşturur. İfade özgürlüğü, 10. maddenin sınırları içinde, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" ve "düşünceler" için değil, ama ayrıca Devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir; bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz. Bu demektir ki, başka şeyler bir yana, bu alanda getirilen her "formalite", "koşul", "yasak" ve "ceza", izlenen meşru amaçla orantılı olmalıdır." şeklinde görüş belirtmiştir (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 07.12.1976). Görüldüğü gibi Sözleşme"nin 10. maddesinin birinci fıkrası ile Anayasa’nın 25 ve 26. maddelerinde ifade (düşünce) hürriyeti en geniş anlamıyla güvence altına alınmıştır.
    Günümüz özgürlükçü demokrasilerinde, istisnalar dışında, geniş bir yelpazeyle düşünceyi açıklama korunmakta ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmek suretiyle özgürlüğün sağladığı haklardan en geniş şekilde yararlandırılmaktadır.
    Ne var ki; iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle cezai yaptırımlara bağlanmaktadır.
    Bu bağlamda TCK"nın "Hakaret" başlıklı 125. maddesi;
    "(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
    (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
    (3) Hakaret suçunun;
    a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
    b)Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
    c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
    İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz
    (4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
    (5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
    Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK"dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 430).
    Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
    Eleştiri ise herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
    Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
    Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasadan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
    AİHM’e göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilemeyecekse, değer yargılarını destekleyecek "yeterli bir altyapı"nın mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan, hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.
    Olgu isnadı içeren ifadeler konusunda ise, en azından ilk bakışta güvenilir görünen delil sunulması gerektiği kabul edilmektedir. Elbette ki, bu deliller sunulamadığı takdirde, AİHM, iddiaların gerçekliğinin kanıtlanmasını beklemektedir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Foça İlçe Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Büro Amirliğinde görevli polis memuru olan katılanın olay tarihinde sanığa ait aracı evrak eksiği nedeniyle trafikten men etmek istediği ve Emniyet Müdürlüğünde işlemler yapılırken bu duruma sinirlenen sanığın katılana hitaben “Sen kim oluyorsun da benim aracımı bağlıyorsun? Bu arabayı bağlayacak adamın a… korum! Sen şu sicilini ver bana, sana göstereyim! Seni buradan sürdüreceğim!” şeklinde sözler söylediği Yerel Mahkemece kabul edilen olayda;
    Sanığın katılana hitaben sarf ettiği “Sen kim oluyorsun da benim aracımı bağlıyorsun? Bu arabayı bağlayacak adamın a… korum!” şeklindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide etmekten ziyade görevini yapmasına engel olmak amacını taşıması, sanık tarafından hemen sonra dile getirilen “Sen şu sicilini ver bana, sana göstereyim! Seni buradan sürdüreceğim!” biçimindeki ifadeler ile somut olayın özellikleri de gözetildiğinde; katılanın cinsel dokunulmazlığına yönelen, iç huzurunu bozmaya veya onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli nitelikteki inceleme konusu sözlerin bir bütün hâlinde görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.04.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi