![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2017/946
Karar No: 2021/189
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/946 Esas 2021/189 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 20. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Tunceli Sulh Ceza Mahkemesince 18.05.2010 tarih ve 210-133 sayı ile sanık ... hakkında TCK"nın 191/2-3-4 ve 5. maddeleri uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiş, söz konusu karar 02.07.2010 tarihinde kanun yollarına başvurulmaksızın,
Tedavi denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığının bildirilmesi üzerine sanık hakkında yargılamaya devam eden Tunceli Sulh Ceza Mahkemesince 20.12.2011 tarih ve 277-568 sayı ile sanığın TCK"nın 191/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve CMK’nın 231/5-6. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, bu karar da 30.12.2011 tarihinde itiraz kanun yoluna başvurulmaksızın,
Kesinleşmiştir.
Bergama Ağır Ceza Mahkemesinin 21.12.2012 tarihli yazısı ile; sanık hakkında 12.06.2012 tarihinde işlediği silahlı yağma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün 10.12.2012 tarihinde kesinleştiğinin bildirilerek ihbarda bulunulması üzerine devam olunan yargılama sonucunda, Tunceli Sulh Ceza Mahkemesince 05.02.2013 tarih ve 6-68 sayı ile sanığın TCK"nın 191/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 18.06.2015 tarih ve 2822-2266 sayı ile;
"Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;
a) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 68. maddesi ile değiştirilen TCK"nın 191. maddesi ve aynı Kanun"un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına’,
b) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise 6545 sayılı Kanun"un 68. maddesi ile değiştirilen TCK"nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen ‘Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz’ hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca ‘davanın düşmesine’
Karar verilmesinde zorunluluk bulunması” nedenleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 14.01.2016 tarih ve 460-12 sayılı kararı ile son hükmünde direnerek, sanığın önceki hükümdeki gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi sonrasında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 20. Ceza Dairesince 03.07.2017 tarih ve 54-4122 sayı ile direnme kararı yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra; hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 68. maddesi ile değiştirilen TCK"nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanun"un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrası gereğince “davanın düşmesine” veya TCK"nın 191. madde hükümleri çerçevesinde "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına" karar verilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
1) Direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin,
2) Direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerdiği sonucuna ulaşılması hâlinde, direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin,
Belirlenmesine ilişkindir.
Direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğine ilişkin ön sorunun değerlendirilmesi:
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, Yerel Mahkeme tarafından CMK’nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece sanığın TCK’nın 191/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine ilişkin verilen hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Ceza Dairesince 18.06.2015 tarih ve 2822-2266 sayı ile;
“Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;
a) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 68. maddesi ile değiştirilen TCK"nın 191. maddesi ve aynı Kanun"un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına’,
b) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise 6545 sayılı Kanun"un 68. maddesi ile değiştirilen TCK"nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen ‘Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz’ hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca ‘davanın düşmesine’
Karar verilmesinde zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden bozulmasına, bozma sonrası yapılan yargılamada Yerel Mahkemece kurulan 14.01.2016 tarihli ara kararda “…Yasaya aykırı olan Yargıtay 20. Ceza Dairesi; 2015/2822 Esas, 2015/2266 Karar sayılı bozma ilamına karşı direnilmesine”, aynı tarihli ve 460-12 sayılı gerekçeli kararda ise; direnme konusunda herhangi bir husus yazılmaksızın önceki hükümdeki gibi sanığın mahkûmiyetine karar verilerek, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yerel Mahkemece, sanık hakkındaki son hükme direnilirken, Anayasamızın 141. maddesi ve CMK’nın 34, 230 ve 232. maddeleri doğrultusunda işlem yapılmamış olup direnme nedenleri gösterilmeden, bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan bozma ilamından önceki karar gibi hüküm kurulması isabetli değildir.
(1) numaralı ön sorunun değerlendirilmesi üzerine ulaşılan sonuç karşısında (2) numaralı ön sorunun değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla, diğer yönleri incelenmeyen direnme kararına konu hükmün belirtilen nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Tunceli Asliye Ceza Mahkemesinin 14.01.2016 tarihli ve 460-12 sayılı direnme kararına konu hükmünün, usul ve yasaya uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.04.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.