10. Hukuk Dairesi 2014/14898 E. , 2015/2094 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ... sigorta rejimine giriş tarihinin 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespitini istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; Kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarıprimlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dahil edileceğini öngörürken, Uluslararası Sosyal Güvenlik Sözleşme hükümlerinin saklı bulunduğu ifade edilmiştir.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler Kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti ile ... arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesi hükmü, Malullük,Yaşlılık ve Ölüm sigortaları hakkındaki ... mevzuatının uygulanmasında, sigortalı, Türkiye’de yaşlılık sigortasına tabi işe girmeden önce, ...’da bir yaşlılık sigortasına tabi olmuşsa, bahis konusu ... rejimine tabi olduğu ilk günün, ... mevzuatına göre yaşlılık sigortasına tabi işe ilk defa girdiği gün olarak kabul edileceğini öngörmüştür.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, Türkiye Cumhuriyeti ile ... arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, bir kimsenin ... sigortasına girmeden önce, ...’da yaşlılık sigortasına girmiş bulunması ve 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılması ile ... sigorta rejimine giriş tarihinin Türkiye"de sigortalılık başlangıcına esas alınabilecektir.
Öte yandan; 11.09.2014 tarihli Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 29"uncu maddesi ile 3201 sayılı Kanunun 5"inci maddesinin beşinci fıkrasına “Ancak uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde ... sigortasına girişinden önce âkit ülke sigortasına girdiği tarihin ... sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini borçlananların âkit ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilir.” cümlesi eklenmiştir.
5754 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanunun 5.maddesine 4.fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3.maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani,Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Eldeki davada; davacı, ... sigorta rejimine giriş tarihi olan 23.09.1985 tarihinin 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespitini istemiş, davacı vekilinin 19.11.2013 tarihli celsede 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında kabul edilmesi isteminden vazgeçtiğini beyan etmiş, mahkemece, davanın sigortalılık başlangıcı yönünden istem gibi kabulüne karar verilmiş, ancak davacının kabul edilen sigortalılık başlangıç tarihinin 5510 sayılı Kanunun 4/1-a ya da 4/1-b maddesi kapsamında olup olmadığı konusunda bir irdeleme ve açıklama yapılmamış, yine davacının borçlanma bedelini ödeyip ödemediği davalı Kurumdan araştırılmamıştır.
Şu hâlde, yapılması gereken iş; davacı tarafça yurtdışı bedelinin ödenip ödenmediği davalı Kurumdan araştırılmalı; davacı tarafça yurtdışı borçlanma bedelinin ödenmediğinin tespit edilmesi halinde, davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, ... sigorta rejimine giriş tarihini içerecek şekilde yurt dışı borçlanması, usulünce sağlanmalı ve borçlanmanın varlığına göre, davacının yurtiçi sigortalılığı araştırılarak, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 5510 sayılı Kanunun 4/1-a ya da 4/1-b maddesi kapsamındaki sigortalılıklardan hangisi kapsamında kabul edileceği tespit edilmeli ve tüm dosya kapsamından varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 12.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.