8. Hukuk Dairesi 2010/6178 E. , 2011/3099 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile Hazine, ...oğlu ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Mudurnu Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.12.2009 gün ve 131/138 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava konusu 725 parsel sayılı taşınmazın dava dışı 16/24 payının adına, dava konusu 8/24 payının ise ..., ... ve ... adlarına kayıtlı olup, davalı payların kayıt maliklerinin kim olduklarının bilinemediğini, zilyetliğin annesinden intikalen kendisi tarafından sürdürüldüğünü açıklayarak, davalı ..., ....ve ...üzerindeki payların iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı-kayıt malikleri gerçek kişilerin belirlenemedikleri, kim olduklarının bilinmediği, kadastro çalışmalarında davalı kayıt malikleri adına hatalı tespit yapılmış olabileceği ve davacı lehine zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 725 parsel 1770 m2 yüzölçümüyle 22.11.1976 tarih ve 6 sayı ile 19.9.1931 tarih ve 63 sayılı tapu kayıtları ve 109 tahrir vergi kaydına istinaden 7.12.1982 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında kayıt malikleri ..., ...oğlu ..., ... oğulları ... ve ... adlarına paylı mülkiyet şeklinde tespit edilmiş ve 5.4.1983 tarihinde kadastro tutanağı kesinleşmekle sicil oluşmuştur. Bilahare davacının annesi ... üzerindeki 16/24 pay 10.10.2000 tarihinde tapuda yapılan satış işlemi ile davacıya aktarılmıştır.
Dava, TMK.nun 713/2.maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi sözkonusu olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK.nun 713/2.maddesindeki düzenlemeler olup, davacı taraf paydaşlardan ..., ... ve ...’nin kim olduğunun tapu kütüğünden anlaşılamadığını belirterek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Kadastroca oluşturulan dava konusu parsele revizyon gören dayanak 19.9.1931 tarih ve 63, 22.11.1976 tarih ve 6 sayılı tapu kayıtlarının iktisap sütunlarında; nizalı taşınmazın TC tebaasından Bitlik yanık şube memuru ... Bey’in 331 senesinde vefatıyla mirasçı olarak karısı ... Hanımla, oğulları ... Bey ile kızları ... ve Aliye Hanımlara terkle, ... Hanımın da 332 de ölümüyle mirasçı olarak ... Beyle, ... ve Aliye Hanımı bıraktığı, ...’in de 1929 da ölümüyle kocası ... Bey ile oğulları ... ve ... Beylerin kaldığının belirtildiği; kayıt maliklerinden ... Bey ve Aliye Hanıma ait payların intikal görerek 20.1.1953 tarihinde davacının dedesi olduğu bildirilen ...’a satışla devredildiği, bilahare adı geçenin üzerindeki payların 22.11.1976 tarih ve 6 sıra tapu kaydı ve hibe suretiyle davacının annesi olan ...’a aktarıldığı belirlenmiştir. Nizalı taşınmazın kadastro tutanağına dayanak tapu kayıtlarının içeriğine göre davalı kayıt malikleri maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan kişilerden değildir. TMK.nun 713/2.maddesinde yazılı “... maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan kimse...” ile bu kişilerin adreslerinin ve mirasçılarının tespit edilememesi halleri farklı olgulardır. Kayıt malikinin açık adresinin belirlenememesi, bilinmemesi veya mirasçılarının tespit edilememiş olmasından o kişinin bilinmeyen kimse olduğu sonucu çıkarılamaz. Somut olayda davalı payların kayıt malikleri ... oğlu ..., ... oğulları ... ve ... kim olduğu bilinmeyen kişiler olarak nitelendirilemez. Kayıt malikleri tanınan ve bilinen kişiler olduğuna ve kademeli olarak başka bir sebep de ileri sürülmediğine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Öte yandan; uyuşmazlık konusu parsele revizyon gören tapu kayıtlarının nizalı taşınmaza ait bulunduğu hususu keşfen saptandığına göre, kayıt maliki davalı paydaşların hataen kadastro çalışmaları sırasında malik olarak belirlendikleri gerekçesi de yerinde değildir. Kaldı ki, tespit öncesi sebepler bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3.maddesinde yazılı hak düşürücü süre de dava tarihi itibariyle geçmiş bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.