8. Hukuk Dairesi 2010/6579 E. , 2011/3097 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptal, tescil ve Katılma alacağı
...ile ...aralarındaki tapu iptali, tescil ve katılma alacağı davasının kabulüne dair Burdur Aile Mahkemesinden verilen 17.02.2010 gün ve 296/67 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi bulunan ve evlilik birliği içinde satın alma yoluyla edinilerek davalı eş adına tescil edilen 1451 ada 33 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapu kaydının ½ oranında iptali ile vekil edeni adına tescilini; bu talep kabul edilmediği takdirde ise yarı payı karşılığı bedelin-fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 1000 TL.nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, uyuşmazlık konusu taşınmazın vekil edeninin kısmi birikimi ve babasının yardımıyla satın alındığını, davacının katkısı bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın edinilmiş mal grubuna dahil bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 1451 ada 33 parselin davalı üzerindeki tapu kaydının kısmen iptali ile ½ hissesinin davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 1.9.2000 tarihinde evlenmiş, 11.6.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 14.5.2009 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. TMK.nun 179.maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. Başka bir mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, taraflar evlenme tarihinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, TMK.nun 202.maddesine göre yasal edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Eşler arasındaki mal rejimi TMK.nun 225/2.maddesine göre boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Dava konusu arsa vasıflı taşınmaz 21.3.2007 tarihinde taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli bulunduğu dönemde satın alma suretiyle davalı adına tescil edilmiştir. Edinilmiş mallara katılma rejimi süresince edinilen mallarda eşler ayni hak sahibi değildir. Başka bir anlatımla rejim süresince edinilen mallarda eşlerin alacak hakkı söz konusudur (TMK. m 236/1). Bu yön gözden kaçırılarak niza konusu taşınmazın iptal ve tesciline karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Ancak, davacı taraf dilekçesinde tapu kaydının iptal ve tescilini, olmadığı takdirde alacağa hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece yapılacak iş; davacının terditli isteğinin gözönünde bulundurularak, iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre katılma alacağı talebi hakkında hüküm kurulmasıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince bozmada oybirliği gerekçe de oyçokluğuyla BOZULMASINA ve 164,75 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 26.05.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu 1451 ada 33 parselde kayıtlı taşınmazın, davalı adına, yanlar arasındaki resmi evlilik devam ederken 21.3.2007 tarihinde satın alındığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın ½ payının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Davacının iddiası, davalı savunması, çap kaydı ve tüm deliller dikkate alındığında; özellikle 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme kararı ve 7.10.1953 tarih 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı dikkate alındığında davacı yan bu konuda yazılı delil başlangıcı olabilecek herhangi bir belge dosyaya ibraz ettiği taktirde davasını her türlü delille kanıtlaması mümkün olacağından öncelikle tapu iptal ve tescil kararı verilmesi gerekirken bu konuda özellikle değinilen içtihadı birleştirme kararları gözardı edilerek ve noksan soruşturmayla yetinilerek karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Ancak, davacının bu konuda bir temyizi bulunmamakla ve temyiz edenin sıfatı dikkate alındığında Dairenin çoğunluk görüşüne belirttiğim gerekçeler dışında sonuç itibariyle katılmak gereği hasıl olmuştur. 26.5.2011