Esas No: 2019/404
Karar No: 2021/187
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/404 Esas 2021/187 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Hukuk Dairesi
Mahkemesi :İcra Ceza
.
Ticareti usulüne aykırı olarak terk etmek suçundan Vodafone Telekomünikasyon AŞ’nin vekili aracılığıyla sanık ... hakkında şikâyetçi olması üzerine yapılan yargılama sonucunda, sanığın İİK’nın 337/a-1, TCK’nın 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.800 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Antalya 4. İcra Ceza Mahkemesince 12.09.2018 tarih ve 376-907 sayı ile verilen hüküm istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu hükme yönelik olarak Adalet Bakanlığının 25.12.2018 tarihli ve 94660652-105-07-15018-2018 sayılı kanun yararına bozma talebine istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 03.01.2019 tarihli ve 344 sayılı ihbarname ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 27.02.2019 tarih ve 1609-3078 sayı ile;
"Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 09.04.2018 tarihli ve 2018/3069 esas, 2018/4132 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde, 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile üçüncü fıkrasında yer alan, "...etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile" ibaresi madde metninden çıkartılarak, yargılama konusu mala zarar verme suçu gibi etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen şikâyete tabi suçların da uzlaştırma kapsamına alındığı, bahse konu kanun değişikliğinin karar tarihinden önce yürürlüğe girmiş olması karşısında, Mahkemece sanığın üzerine atılı bulunan ticareti usulüne aykırı terk etmek suçu bakımından 5271 sayılı Kanun’un 254/1. maddesindeki "Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması hâlinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usule göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." şeklindeki düzenleme uyarınca uzlaştırma işleminin yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunu takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Antalya 4. İcra Ceza Mahkemesinin 12.09.2018 tarihli ve 2018/376 esas, 2018/907 sayılı kararın 2004 sayılı İcra İflas Kanunu"nun 354. madde düzenlemesi karşısında; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin reddine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.04.2019 tarih ve 344 sayı ile;
"...Yüksek Daire ile Başsavcılığımız arasında itirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; ticareti usulüne aykırı terk etmek suçunda 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle değişik CMK"nın 253 ve 254. maddelerinde düzenlenen "Uzlaştırma" hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı CMK"nın "Uzlaştırma" başlıklı 253. maddesine göre;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz."
5271 sayılı CMK’nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi ise;
"Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, uzlaştırma asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.03.2017 tarih ve 2017/19-7 esas, 2017/137 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Uyuşmazlığa konu "Ticareti usulüne aykırı olarak terk etme" suçu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 337/a maddesinde;
"44 üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez.
Borçlunun iflası halinde, birinci fıkradaki durum ayrıca taksiratlı iflas hali sayılır." biçiminde düzenlenmiş,
Aynı Kanun"un 354. maddesinin birinci fıkrasında da;
"Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikâyete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer." hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, 2004 sayılı İİK"nın 337/a maddesinde düzenlenen ticareti usulüne aykırı terk etme suçunun takibi alacaklılardan birinin şikâyetine bağlı olup aynı Kanun"un 354. maddesinin birinci fıkrasında da davanın ve cezanın düşmesine imkân sağlayan özel bir etkin pişmanlık hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda tarih ve sayısı verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararına göre, ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır. 5237 sayılı TCK"nın "zaman bakımından uygulama" başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanun"un 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, her iki maddede de; ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması", "geçmişe etkili uygulama" veya "geçmişe yürürlük" ilkesine de yer verilmiş olup, bu ilke uyarınca suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile" ibaresinin metinden çıkarılması nedeniyle, özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 354. maddesinin aynı Kanun"un 337/a maddesinde düzenlenen suç yönünden uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması, muhakeme şartının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin mahkemece resen değerlendirilmesinin gerekmesi ve İcra ve İflas Kanunu"nun 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, mahkemesince 5271 sayılı CMK"nın 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 12.06.2019 tarih ve 6934-9976 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun on altıncı babında yer alan takibi şikâyete bağlı suçlar bakımından 5271 sayılı CMK"da düzenlenen uzlaştırma hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Şikâyetçi Vodafone Telekomünikasyon AŞ’nin borçlu Proses Ortak Sağlık Güvenlik Birimi Ticaret Ltd. Şti.’den alacağının tahsili amacıyla Antalya 3. İcra Müdürlüğünün 2017/13389 esas sayılı dosyasında 02.12.2017 tarihinde ilamsız icra takibine başlanıldığı,
Ödeme emrinin, borçlu şirkete ait adreste borçlunun tanınmaması sebebiyle iade gelmesi üzerine Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre 19.01.2018 tarihinde tebliğ edildiği,
Borçlu şirket adresine yapılan tebligatlar sırasında şirketin adresinde bulunmadığı, borçlu şirketin yeni adres bildirmediği, Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarında faaliyetinin hâlen devam ettiği görülmesi üzerine şikâyetçi vekilinin 10.04.2018 havale tarihli dilekçesi ile şirket yetkilisi sıfatıyla sanık hakkında "borçlu şirketin ticareti terk ettiği hâlde, İcra ve İflas Kanunu"nun 44. maddesine aykırı olarak keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmediği ve mal beyanında bulunmadığı" gerekçesiyle şikâyette bulunması üzerine ticareti terk suçundan dava açıldığı,
Antalya 4. İcra Ceza Mahkemesince 12.09.2018 tarih ve 376-907 sayı ile sanığın atılı ticareti usule aykırı olarak terk etmek suçundan İİK’nın 337/a-1, TCK’nın 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.800 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün, istinaf edilmeksizin kesinleştiği,
Bu hükme yönelik Adalet Bakanlığının 25.12.2018 tarihli ve 94660652-105-07-15018-2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 03.01.2019 tarihli ve 344 sayılı ihbarnamede; 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile CMK’nın 253/3. fıkrasında yer alan, ‘...etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile’ ibaresi madde metninden çıkartılarak, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen şikâyete tabi suçların da uzlaştırma kapsamına alınması sebebiyle CMK’nın 254/1. maddesindeki düzenleme uyarınca uzlaştırma işleminin yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunu takdir ve tayin edilmesi gerektiği gerekçesi ile hükmün kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 27.02.2019 tarih ve 1609-3078 sayı ile; 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 354. maddesi karşısında yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin reddine karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 29.04.2019 tarih ve 344 sayı ile; 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle CMK"nın 253/3. maddesinde yer alan “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin metinden çıkarılması nedeniyle, özel bir etkin pişmanlık hükmü olan İİK"nın 354. maddesinin aynı Kanun"un 337/a maddesinde düzenlenen suç yönünden uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması, muhakeme şartının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin mahkemece resen değerlendirilmesinin gerekmesi ve İİK"nın 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, mahkemesince CMK"nın 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirilmesi gerektiği gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.02.2007 tarihli ve 16-28 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında vurgulandığı üzere; 5237 sayılı TCK"da cürüm-kabahat ayrımına son verilmesi üzerine, bu sistem ve yaptırım değişikliğinin zorunlu sonucu olarak, özel kanunlardaki yaptırım sisteminin de 5237 sayılı Kanun’a uyarlanması amacıyla 5252 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile kanunlarda, yaptırımı hafif hapis ve hafif para cezası olarak öngörülen eylemler ve buna bağlı olarak İcra ve İflas Kanunu’nda yaptırımı hafif hapis olarak öngörülen eylemler idari para cezasını gerektiren kabahatlere dönüştürülmüştür.
Ancak, bu genel uyarlama hükmünün yetersiz olduğunu gören kanun koyucu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun ile İcra ve İflas Kanunu’nun 16. babı kapsamındaki fiilleri ikili bir ayrıma tabi tutarak, bir kısım eylemleri suç olarak düzenleyip hapis ve adli para cezası şeklinde yaptırıma bağlamış, diğer bir kısım eylemleri ise kabahat olarak düzenlemek suretiyle, yaptırımlarını disiplin veya tazyik hapsi şeklinde belirlemiştir. Bir kısım suçların resen takibi öngörülmüş, diğer bir kısım suçların takibi ise şikâyet şartına bağlanmış, bu husus suç tanımının yer aldığı maddelerde; "Bu suçlar alacaklının şikâyeti üzerine takip olunur", "alacaklının şikâyeti üzerine", "ilgilinin şikâyeti üzerine", "zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine" ibareleriyle açıkça belirtilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’ndaki yaptırım sistemi ile ilgili yapılan bu değişikliklere karşın, bu Kanundaki suçlar bakımından kabul edilen özel muhakeme usulünü düzenleyen maddelerde köklü herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu nedenle İİK"da düzenlenen suçlar bakımından, yeni dönemde de 5271 sayılı CMK hükümleri değil, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanmalıdır.
Ancak atıf yapılan hâllerde CMK hükümlerinin uygulanabileceği açıktır. Diğer taraftan İcra ve İflas Kanunu’nda kendine özgü bir özel yargılama sisteminin öngörülmüş olması, bu Kanunda düzenlenen suçlara ilişkin yargılama işlemlerinin ceza muhakemesi faaliyeti olmadığı anlamına gelmemekte olup aksine sınırlayıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde ve özel kanunun amaç ve prensiplerine uygun düştüğü ölçüde ceza muhakemesi kural ve ilkeleri, İİK"da düzenlenen suçlara ilişkin yapılan yargılamalarda da uygulanabilecektir.
Uyuşmazlığın sağlıklı şekilde çözümlenebilmesi için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenen icra ceza muhakemesine ilişkin bir takım kuralların öngörüldüğü maddeler üzerinde durulmasında fayda vardır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun, “Görev ve birleştirilme yasağı” başlıklı 346. maddesi;
“Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir.
İcra mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez.
Bu Bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır.”,
“Şikayet süresi” başlıklı 347. maddesi;
“Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikâyet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer.”,
“Yetki” başlıklı 348. maddesi;
“Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir.”,
“Yargılama usulü” başlıklı icra ceza mahkemelerindeki muhakeme usulünü düzenleyen 349. maddesi;
“Şikayet dilekçe ile veya şifahi beyanla yapılır. Dilekçeyi veya dava beyanını alan icra mahkemesi duruşma için hemen bir gün tayin edip şikayetçinin imzasını alır ve maznuna celpname gönderir. Şahit gösterilmişse o da celbolunur.
İki taraf tayin olunan gün ve saatte icra mahkemesinin huzuruna gelmeye veya vekil göndermeye mecburdurlar.
İcabında icra mahkemesi, tarafların bizzat hazır bulunmasını emredebilir.
Maznun başka yerde ikamet ediyorsa istinabe yoluyla sorguya çekilir.
Maznun, şikayeti alan veya istinabe edilen icra mahkemesinin huzuruna gelmez veya müdafi göndermezse yahut bizzat bulunmasına lüzum görülürse zabıta marifetiyle getirilir. Bu suretle de bulundurulamazsa muhakeme gıyabında görülür.
Şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil de göndermezse şikayet hakkı düşer.
Gelmeyen şahitlere yapılacak muamele ile borçlunun gıyabında verilen karara karşı eski hale getirme talebi hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yazılı hükümler tatbik olunur.”,
“Duruşma” başlıklı 350. maddesi;
“İcra mahkemesi iki tarafı ve delillerini dinler ve gerek tarafların gerek şahitlerin ifadelerini duruşma tutanağına geçirir.
Cumhuriyet Savcısı hazır bulundurulmaz.”,
“Tahkikat” başlıklı 351. maddesi;
“Şikayetçi dilekçe veya beyanında gösterilmiş olduğu delillerle bağlıdır.
Maznun müdafası için tahkikatın tevsiini ancak bir kere isteyebilir.”,
“Karar” başlıklı 352. maddesi;
“İcra mahkemesi iki tarafın ifadelerini ve bütün delillerini ve iddia ve müdafaalarını dinledikten sonra nihayet beş gün içinde kararını verir ve hulasasını Cumhuriyet Savcısına bildirir.
Takibi şikâyete bağlı suçlarda dava ve cezanın 354 üncü maddede yazılı sebeplerle düşeceği kararda belirtilir.”,
“İtiraz” başlıklı 353. maddesi;
“İcra mahkemesinin verdiği tazyik ve di-siplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz edilebilir. Mahkeme itirazı incelemesi için dosyayı o yerde icra mahkemesinin birden fazla daire-sinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde icra mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde asliye ceza mahkemesine, icra mahkemesi hâkimi ile asliye ceza mahkemesi hâkiminin aynı hâkim olması hâlinde ise en yakın asliye ceza mahkemesine gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir.
İcra mahkemesinin bu Bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri uygulanır.”,
“Davanın ve cezanın düşmesi ile ceza verilemeyecek hâller” başlıklı 354. maddesi;
“Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikayete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer.
İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik veya disiplin hapsine ilişkin karar, kesinleştiği tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra yerine getirilmez.
Nafaka alacaklarına ilişkin takipler hariç, alacak mikta-rı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde bu Kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 346 ila 354. maddelerine göre;
1- İİK’nın on altıncı babında düzenlenen suçlarla ilgili davalara icra mahkemesinde bakılacak olup bu davalar diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemeyecektir.
2- Bu bapta yer alan suçlardan dolayı yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir.
3- Bu bapta yer alan suçlardan dolayı şikâyet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde kullanılması gerekir. Aksi takdirde şikâyet hakkı düşecektir.
4- a) Şikâyet, dilekçe veya şifahi beyanla yapılacak olup dilekçeyi veya dava beyanını alan icra mahkemesi duruşma için hemen bir gün tayin edip imza karşılığında şikâyetçiye kalemde tebliğ edecektir.
b) Mahkemece sanığa ve varsa tanığa duruşma davetiyesi tebliğ edilmelidir. Sanığa çıkarılacak duruşma davetiyesi, İİK’nın 349. maddesinin beşinci fıkrasına uygun şekilde gelmediği takdirde yargılamanın gıyabında görüleceğine ilişkin açıklamayı içermelidir.
c) İki taraf tayin olunan gün ve saatte icra mahkemesinin huzuruna gelmeye veya vekil göndermeye mecburdur. İcabında icra mahkemesi, tarafların bizzat hazır bulunmasını emredebilir.
d) Sanığın başka yerde ikamet etmesi durumunda savunması istinabe yoluyla alınır.
e) Sanık, usulüne uygun olarak tebliğ edilen duruşma davetiyesine rağmen, yargılamayı yapan veya istinabe edilen mahkeme önüne gelmez veya müdafi göndermez ve duruşmada bulunmasına lüzum görülmezse, ancak bu takdirde yokluğunda yargılama yapılması mümkündür.
f) Şikâyetçi, mazeretsiz olarak belirlenen gündeki duruşmaya gelmez veya vekil de göndermezse şikâyet hakkının düşürülmesine karar verilir. Şikâyete bağlı suçlarda, şikâyetçi veya vekilinin duruşmada hazır bulunması zorunlu olup mazeretinin kabulüne karar verilse dahi sanığın mahkûmiyetine veya beraatine karar verilemez.
g) Mahkeme tarafından çağrılmalarına rağmen gelmeyen tanıklar ve sanığın yokluğunda verilen karara karşı eski hâle getirme talebi hakkında CMK’da yazılı hükümler uygulanır.
5- Kanun’un on altıncı babında düzenlenen suçlar ile ilgili davalar duruşmalı görülür. Duruşmada Cumhuriyet savcısı hazır bulunmaz. Yargılama sırasında icra mahkemesi hâkimi iki tarafı ve varsa tanıkları dinleyecek, gösterilen delilleri toplayacaktır. Tarafların ve tanıkların ifadeleri duruşma tutanağına geçirilir.
6- Şikâyetçi dilekçe veya beyanında göstermiş olduğu delillerle bağlıdır. Şikâyetçi, hangi suçtan şikâyette bulunulmuş ise ancak o suça ait yargılama yapılacaktır. Şikâyet dilekçesinde, sanığın işlediğini ileri sürdüğü suçun unsurlarına uygun olarak delillerini somut olarak göstermelidir. Sanık savunması için tahkikatın genişletilmesini ancak bir kere isteyebilir. İcra mahkemesi iki tarafın ifadelerini, bütün delillerini, iddia ve savunmalarını dinledikten sonra beş gün içinde kararını verir. Verilen kararın özetini de Cumhuriyet savcısına bildirir. Takibi şikâyete bağlı suçlarda dava ve cezanın İİK’nın 354. maddesinde yazılı sebeplerle düşeceği kararda belirtilir.
7- İcra mahkemesinin verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz edilebilecek olup İİK’nın on altıncı babında yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak ise CMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümleri uygulanır.
8- İİK’nın on altıncı babında yazılı suçlardan takibi şikâyete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşer.
5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 8. maddesine göre; ceza mahkemeleri, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleridir. İcra ceza mahkemeleri de İİK’ya göre kurulmuş olup anılan mahkemelerde yargılama makamı olarak özel bir muhakeme usulü uygulanmaktadır.
İİK’da kabul edilen icra ceza muhakemesi ile CMK’da düzenlenen ceza muhakemesi arasında belirgin farklar mevcut olup bu farkları ortaya koyarken icra ceza muhakemesinin ceza muhakemesinden ayrıştığı noktalara değinmekte fayda bulunmaktadır.
İcra ceza muhakemesinde soruşturma aşaması bulunmamaktadır. İİK’nın on altıncı babındaki takibi şikâyete tabi suçlar yönünden dilekçe veya sözlü beyan ile yapılan şikâyetle birlikte icra ceza davası açılmış ve kovuşturma başlamış olacaktır. CMK’nın 2/1-f. maddesinde yer alan “kovuşturma”ya ilişkin tanım, iddianame ve iddianamenin kabulü bulunmaması sebebiyle icra ceza muhakemesinde geçerli değildir.
Ceza Genel Kurulunun 13.02.2007 tarihli ve 16-28 sayılı kararında belirtildiği üzere şikâyet, İİK’nın 347. maddesinde belirtilen süreler içerisinde yetkili icra mahkemesine yapılmalı, bu suçlarla ilgili yargılamada İİK hükümleri uygulanmalıdır. Şikâyet doğrudan icra ceza mahkemesine yapılması gerektiğinden CMK’nın 170. maddesi uyarınca iddianame düzenlenmesine gerek bulunmadığı gibi aynı madde ve devamında yer alan hükümlerin bu suçlar yönünden uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle şikâyetin kabulü veya iadesi şeklinde bir uygulama söz konusu olmayacak, şikâyet dilekçesi veya sözlü beyanla açılması gereken dava, yanlışlıkla iddianame ile açılmış olsa dahi, dava kamu davasına dönüşmeyecektir. Ceza Genel Kurulunun anılan kararında; 5320 sayılı Kanun’un 9. maddesinin, 1412 sayılı Kanun’un 344 vd. maddelerinde düzenlenen şahsi dava türleriyle ilgili olduğunu, bu hükmün İİK’da yer alan suçlarda uygulama alanı bulunmadığı kabul edilmekle; icra ceza mahkemelerine açılan davaların şahsi dava olmamaları sebebiyle kamu davasına dönüşmeyeceği, bu nedenle davayı açan alacaklının, katılan sıfatını almayacağı, bu davalar hakkında, TCK ve CMK’da yer alan uzlaşmaya ilişkin hükümlerin sırf bu nedenle uygulanması söz konusu olmayacağı anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesinden farklı olarak icra ceza muhakemesinde sanığın savunması alınmaksızın dahi hapis cezası verilebilir. Resen araştırma ilkesi geçerli değildir. Yetkili mahkeme suçun işlendiği yer değil icra takibinin yapıldığı yerdeki icra ceza mahkemesidir. Duruşmalarda Cumhuriyet savcısı hazır bulundurulmaz. Ceza muhakemesinde bağlantılı davaların birleştirilmesi mümkün iken icra ceza mahkemesinin görevine giren suçlara ilişkin davalar, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez. İcra ceza muhakemesinde iki tarafın ifadeleri, bütün delilleri, iddia ve müdafaaları dinlendikten sonra nihayet beş gün içinde kararın verilmesi gerektiği ve sanığın savunması için yargılamanın genişletilmesini ancak bir kere isteyebileceği kabul edilmiştir.
Ceza muhakemesinde şikâyet, kural olarak sadece soruşturma evresini başlatırken icra ceza muhakemesinde şikâyet, kovuşturma evresini başlatmaktadır. TCK’da şikâyet süresi zamanaşımı süresini geçmemek kaydıyla fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren 6 ay iken icra ceza muhakemesinde fiilin öğrenilmesinden itibaren 3 ay ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten itibaren 1 yıldır. Ceza muhakemesinde şikâyet kural olarak Cumhuriyet savcılığına veya kolluğa yapılmakta iken icra ceza muhakemesinde doğrudan icra ceza mahkemesine yapılmaktadır. Ceza muhakemesinde şikâyetle birlikte delil sunma zorunluluğu yokken icra ceza muhakemesinde şikâyetle birlikte deliller somut olarak gösterilmelidir. Ceza muhakemesinde şikâyetçinin kovuşturmayı takip etme zorunluluğu yokken icra ceza muhakemesinde şikâyetçi bizzat veya vekili aracılığıyla duruşmaları takip etmek zorundadır. TCK’da hükmün kesinleşmesinden sonra şikâyetten vazgeçildiğinde cezanın infazına engel olunamazken icra ceza muhakemesinde şikâyetten feragat edildiğinde dava ve bütün neticeleriyle beraber ceza düşmektedir.
Görüldüğü üzere İİK’da hukuki sorunların en kısa ve basit şekilde çözümlenmesi yöntemi benimsenmiş, Kanun’da düzenlenen suçlara ilişkin farklı bir yargılama usulü öngörülmüştür. İcra ceza muhakemesinde takibi şikâyete bağlı suçlar bakımından ceza davasının kamusallığı ilkesi geçerli olmayıp ceza kovuşturmasının kişiselliği ilkesi kabul edilmiştir. İcra ceza muhakemesi, icra takip sisteminin verimli işlemesini, alacaklıların alacağını hızlı ve basit şekilde tahsil etmesini amaçlamaktadır. Bu nedenle takibi şikâyete bağlı suçlar yönünden dava açılma şekli, şikâyet süresi, davayı takip sistemi, delil sunma, savunma yapma, duruşmada gözetilecek usuller, duruşmaya katılacak taraflar, karar için belirlenen süre, şikâyetten vazgeçme veya borcun ödenmesi hâllerinde hiçbir koşula bağlı olmadan ve infaz dahil olmak üzere bütün aşamalarda geçerli olan davanın ve cezanın düşmesi şeklindeki özel düzenlemeler dikkate alındığında, icra ceza muhakemesindeki asıl amacın borçlunun kötü niyetli davranışlarının önüne geçmek, ceza dosyasının temelini oluşturan icra dosyasında alacaklı olan şikâyetçinin alacağını tahsil etmesini sağlamak ve borçluyu borcun ifasına zorlamak olduğu, ceza muhakemesinde olduğu gibi icra ceza muhakemesinin, suç işlemeyen diğer kişilerin suç işlemekten çekinmesi (caydırma), suç işleyen kişinin bir daha suç işlemesinin önüne geçme, suçluyu topluma kazandırma, suçluyu ıslah etme gibi (uslandırma) amaçları bulunmamaktadır.
Öte yandan İİK’nın 354. maddesinin uygulanabilmesi için aynı Kanun’un on altıncı babında düzenlenen takibi şikâyete bağlı olan suçlarda, müşteki şikâyetten feragat etmeli veya borcun ödendiği sabit olmalıdır. Bu madde, yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere icra ceza muhakemesinin amacı, niteliği ve ceza muhakemesinden büyük oranda ayrılıp özel bir yargılama usulünü öngörerek getirdiği sistem birlikte değerlendirildiğinde, uzlaştırma veya etkin pişmanlık kurumlarından tamamen farklı, icra ceza muhakemesindeki asıl amaç olan alacağın en hızlı şekilde tahsili için getirilmiş kendine özgü bir düzenlemedir.
Gelinen bu aşamada ticareti usule aykırı olarak terk etmek suçuna ilişkin mevzuat hükümlerinin açıklanmasında yarar vardır.
Kanun’un on altıncı babında düzenlenen takibi şikâyete bağlı suçlar;
a) Alacaklısını zarara sokmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçu (İİK md. 331),
b) Aczine kendi fiiliyle sebebiyet vermek veya vaziyetinin fenalığını bilerek ağırlaştırmak suçu (İİK md. 332),
c) Alacaklısını zarara uğratma kastı ile ticari işletmede yöneticinin borçlarını ödememesi suçu (İİK md. 333/a),
d) Konkordatoda veya sermaye şirketleri ile kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılmasında yetkili kimseleri hataya düşürmek ya da konkordato veya uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırma koşullarına uymamak suçu (İİK md. 334),
e) Ticareti usulüne aykırı olarak terk etmek suçu (İİK md. 337/a),
f) Gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suçu (İİK md. 338/1),
g) Sermaye şirketlerinin iflasını istememek suçu (İİK md. 345/a)
Şeklinde düzenlenmiş olup görüldüğü üzere ticareti usulüne aykırı olarak terk etmek suçu da takibi şikâyete bağlı suçlar arasında sayılmıştır.
İcra ve İflas Kanunu"nun 44. maddesinde ticareti terk eden tacir açısından muhataplarının haklarını korumaya yönelik olarak birtakım yükümlülükler öngörülmüş, bu yükümlülüklere aykırı davranmanın yaptırımı da aynı Kanun"un 337/a maddesinde gösterilmiştir.
İİK"nın "Ticareti Terk Edenler" başlıklı 44. maddesi;
"Ticareti terk eden bir tacir 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur. Keyfiyet ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazete’de ve alacaklıların bulunduğu yerlerde de mütat ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemiyen tacir beyanda bulunmamış sayılır.
Bu ilan tarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilir.
Ticareti terk eden tacir, mal beyanının tevdii tarihinden itibaren iki ay müddetle haczi kabil malları üzerinde tasarruf edemez.
Üçüncü şahısların zilyedlik ve tapu sicili hükümlerine dayanarak iyi niyetle elde ettiği haklar saklıdır. Ancak karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren ikinci dereceye kadar (Bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasındaki iktisaplarda iyi niyet iddiasında bulunulamaz.
Mal beyanını alan icra mahkemesi, keyfiyeti tapu veya gemi sicil daireleri ile Türk Patent Enstitüsüne bildirir. Bu bildiri üzerine sicile, temlik hakkının iki ay süre ile tahdit edilmiş bulunduğu şerhi verilir. Keyfiyet ayrıca Türkiye Bankalar Birliğine de bildirilir.
Bozulmaya maruz veya muhafazası külfetli olan veya tayin edilen kanuni müddet içinde değerinin düşmesi kuvvetle muhtemel bulunan mallar hakkında, tacirin talebi üzerine, mahkemece icra memuru marifetiyle ve bu kanun hükümleri dairesinde bu malların satılmasına ve bedelinin 9 uncu maddede yazılı bir bankaya depo edilmesine karar verilebilir." şeklinde olup maddedeki yükümlülüklere aykırı davranmak, aynı Kanun"un 337/a maddesinde "Ticareti terk edenlerin cezası" başlığı altında;
"44 üncü maddeye göre mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinde tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikâyeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Birinci fıkradaki fiillerin işlenmesinden alacaklının zarar görmediğini ispat eden borçluya ceza verilmez.
Borçlunun iflası halinde, birinci fıkradaki durum ayrıca taksiratlı iflas hali sayılır." biçiminde yaptırıma bağlanmıştır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için uzlaştırma kurumunun açıklanmasında fayda bulunmaktadır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 17.09.1987 tarihli 410. toplantısında alınan Ceza Adaletinin Sadeleştirilmesi Hakkında Üye Devletlere Yönelik 18 Sayılı Tavsiye Kararında;
"Ceza adaletinin işleyişini hızlandırma ve sadeleştirme işleminde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özellikle 5. ve 6. maddelerinde öngörülen şartların dikkate alınması gerektiği göz önüne alınarak; Mahkemelere intikal eden ceza davalarının kabarıklığı ve özellikle hafif cezaları gerektirenler ile ceza yargılamasındaki uzunluğun neden olduğu sıkıntılara bakılarak...yetkili makamlarca ceza işlerinde savcılık ve mahkeme dışı anlaşmalar sağlanması, bu tür ihtilafların uzlaşma yolu ile halledilmesinin tavsiye edilmesi" kabul edilmiştir.
Benzer düşünce ve ihtiyaçlar sonucu Türk Ceza Hukuku Sistemine dâhil edilen ve 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle yapılan değişikliğe kadar "uzlaşma" başlığı altında düzenlenen uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir." hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 2. maddesiyle, TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan "uzlaşma" ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun"un 8. maddesiyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz." cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklindeki düzenlemeyle kapsamı genişletilmiş,
24.10.2019 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun"un 26. maddesi ile yapılan değişiklerle;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi),
6. Hırsızlık (madde 141),
7. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
8. Dolandırıcılık (madde 157),
9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165),
10. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
11. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklinde madde mevcut hâlini almıştır.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.
7188 sayılı Kanun"la ise uzlaştırma kapsamına giren suçların sayısı bir kez daha artırılarak, TCK’nın 155. maddesindeki güveni kötüye kullanma, aynı Kanun’un 165. maddesindeki suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu ve 117. maddesinin ilk fıkrasındaki iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçu ile bu suçun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi nitelikli hâline ilişkin 119. maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsam içerisine alınmıştır. Öte yandan bu düzenleme ile CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "birlikte" ibaresinden sonra gelmek üzere "aynı mağdura karşı" ibaresi eklenmiş, böylece fail tarafından uzlaştırma kapsamına giren bir suçun bu kapsama girmeyen başka bir suçla beraber farklı mağdura karşı işlenmesi durumunda tarafların uzlaşabilmesinin önünde engel kalmamıştır.
Diğer taraftan 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
"(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir." şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 25. maddesi ile;
"(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
"Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, uzlaştırma gerek 5560 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da uzlaştırmanın mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nin “Kovuşturma Evresinde Uzlaştırma” bölümünde yer alan “Uzlaştırma usulü” başlıklı 22. maddesi;
“(1) Kamu davası açıldıktan sonra aşağıdaki durumların varlığı hâlinde, uzlaştırma işlemleri mahkemenin talebi doğrultusunda Kanunun 253 üncü maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma bürosunca yerine getirilir:
a) Kovuşturma konusu suçun hukukî niteliğinin değişmesi nedeniyle uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması,
b) Soruşturma evresinde uzlaşma teklifinde bulunulması gerektiğinin ilk olarak kovuşturma evresinde anlaşılması,
c) Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenlenmeksizin, iddianame yerine geçen belge ile doğrudan mahkeme önüne gelen uzlaşmaya tâbi bir suçun varlığı,
ç) Kovuşturma evresinde kanun değişikliği nedeniyle suçun uzlaşma kapsamına girmesi.”,
“Kovuşturma evresinde uzlaşmanın hukukî sonuçları” başlıklı 27. maddesinin beşinci fıkrası ise;
“(5) Sanığın, edimini yerine getirmemesi hâlinde uzlaştırma raporu 2004 sayılı Kanunun 38inci maddesinde yazılı ilâm mahiyetini haiz belgelerden sayılır.”
Şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan Yönetmelik"e göre kovuşturma evresinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanabilmesi için, her şeyden önce açılan bir kamu davasının bulunması gerekmekle birlikte; kovuşturma konusu suçun hukuki niteliğinin değişmesi nedeniyle uzlaştırma kapsamında olduğunun veya soruşturma evresinde uzlaşma teklifinde bulunulması gerektiğinin ilk olarak kovuşturma evresinde anlaşılması, Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenlenmeksizin, iddianame yerine geçen belge ile doğrudan mahkeme önüne gelen uzlaştırmaya tâbi bir suçun varlığı, kovuşturma evresinde kanun değişikliği nedeniyle suçun uzlaştırma kapsamına girmesi durumlarından en az birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.
Öte yandan kovuşturma aşamasında edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi hâlinde sanık edimini yerine getirmezse uzlaştırma raporu İİK’nın 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayıldığı kabul edilmiştir.
Diğer taraftan “Davanın ve cezanın düşmesi ile ceza verilemeyecek hâller” başlıklı İİK’nın 354. maddesi ile uzlaştırma kurumu arasındaki en önemli fark iki kuralın amacından kaynaklanmakta, “mağdurun zararının giderilmesi (edimin ifası)” uzlaştırma kurumunda fail ile mağduru bir araya getirip onu toplumla bütünleştirerek hapsetmeksizin iyileştirme düşüncesini gerçekleştirme süreci içinde sadece “mağdurun haklarını da gözetmenin aracı” olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzlaştırma usulünde mağdurun zararının gönüllü olarak telafi edilmesi, zararların maddi olarak telafi edilmesinden daha kapsamlıdır. Duruma göre; bir özür, açıklama yapılması, mağdurun yaşadıklarının dinlenilmesi gibi şekillerde de edim ortaya çıkabilecektir. Kısacası, uzlaştırmada edimin ifası (mağdurun suçtan doğan mağduriyetinin, zararının giderilmesi) sadece bir araçtır. İİK’nın on altıncı babındaki takibi şikâyete bağlı fiiller yönünden ise edimin (borcun) ifası tamamen “amaç” niteliğindedir. Gerçekten, İİK sisteminde bazı fiillerin suç olarak tanımlanması suretiyle korunan hukuki yarar, takip sisteminin iyi işlemesi ve bu çerçevede alacaklının alacağına bir an önce kavuşmasını sağlamaktan öte bir şey değildir. İİK sisteminin odak noktasının “alacakların tahsili” olduğu gözetildiğinde icra suçlarında borcun ifasının amaç olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Kısacası, edimin ifası uzlaştırmada sadece ve sadece “araç” iken; İİK sisteminde ise “amaç”tır (Dr. İhsan Baştürk, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XXIV, Y. 2020, Sa. 4, İcra ve İflas Kanunu’nun on altıncı babındaki takibi şikâyete bağlı suçlarda uzlaştırma kurumunun uygulanmasının doğuracağı sakıncalar isimli makale.).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Şikâyetçi Vodafone Telekomünikasyon AŞ tarafından borçlu Proses Ortak Sağlık Güvenlik Birimi Ticaret Ltd. Şti.’den alacağının tahsili amacıyla Antalya 3. İcra Müdürlüğünün 2017/13389 esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yapıldığı sırada borçlunun ticareti usulüne aykırı olarak terk ettiğini belirleyen şikâyetçi tarafından vekili aracılığıyla şirket yetkilisi olan sanık hakkında İİK’nın 337/a maddesinde düzenlenen suç bakımından şikâyette bulunularak dava açıldığı, Yerel Mahkemece aynı suçtan sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararının istinaf edilmeksizin kesinleştiği, bu hükme yönelik Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname ile sanık hakkında uzlaştırma hükümlerinin uygulanması zorunluluğundan bahisle hükmün kanun yararına bozulmasına karar verilmesi talebi üzerine inceleme yapan Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 354. maddesi karşısında yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin reddine karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca mahkemesince CMK"nın 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirilmesi gerektiği gerekçesiyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
CMK’da düzenlenen uzlaştırmanın ceza muhakemesi hukukuna ait bir kurum olması, icra ceza muhakemesinin ceza muhakemesinden farklı şekilde düzenlenip ayrı amaçlar taşıması, uzlaştırma kurumunun kural olarak soruşturma aşamasında uygulanacak olması, CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlardan bahsedilerek ceza muhakemesinde yer alan iki evrenin de mevcut suç bakımından bulunup şikâyete tabi olması gerektiğinin kabul edilmesi, icra ceza muhakemesinde takibi şikâyete bağlı suçlar bakımından soruşturma aşamasının bulunmaması gözetildiğinde, uyuşmazlığın mahkeme önüne götürülmeksizin çözümünden ve alternatif çözüm yollarından bahsedilemeyeceğinden CMK’nın 253. maddesinin icra ceza muhakemesinde uygulanabilmesinin mümkün olmaması,
İcra ceza muhakemesinde şikâyete tabi suçlar bakımından açılan davaların kamu davası olmaması, kovuşturma evresinin CMK’da kabul edildiği şekilde bir aşama olmaması ve soruşturma aşamasının da bulunmaması sebebiyle mahkeme tarafından uzlaştırmanın düzenlendiği CMK’nın 254. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması” koşulunun icra ceza muhakemesinde gerçekleşmemesi,
Kovuşturma evresinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanabilmesi için sınırlı sayıda koşul öngören Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nin 22. maddesinin birinci fıkrasında yer alan dört bendin; icra ceza muhakemesinde İİK’nın on altıncı babında yer alan şikâyete tabi suçlar bakımından, şikâyette belirtilen suçla bağlı olarak yargılama yapılacak olması, soruşturma evresinin bulunmaması, davanın Cumhuriyet savcısı tarafından açılmaması ve şikâyet dilekçesinin iddianame yerine geçen belge değil icra ceza muhakemesine özgü dava açan belge niteliğinde bulunması, kanun değişikliği yapılarak İİK’nın on altıncı babında yer alan takibi şikâyete tabi suçların kovuşturma aşamasında uzlaştırma kapsamına alınmaması sebebiyle anılan suçlar bakımından uygulanabilir nitelikte olmaması,
Kovuşturma evresinde uzlaştırmada, edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi durumunda sanık edimini yerine getirmediğinde uzlaştırma raporunun İİK’nın 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayıldığı, oysa bahsi geçen suçlarda kesinleşmiş ve devam eden bir icra takibinin zaten mevcut olduğu, icra ceza muhakemesindeki asıl amacın ceza dosyasının temelini oluşturan icra dosyasında alacaklı olan şikâyetçinin alacağını tahsil etmesini sağlamak ve borçluyu borcun ifasına zorlamak olduğu hususu dikkate alındığında uzlaştırmanın sonuçsuz kalması üzerine şikâyetçi ve sanık arasında ikinci bir icra takibinin başlatılmasına sebebiyet vereceği, bu durumun da icra ceza muhakemesinin amacıyla ve korunan hukuki yararla bağdaşmayacağının anlaşılması,
CMK’nın 253 vd. maddelerinde düzenlenen uzlaştırma kurumunun uygulanabilmesi için Kanun’da öngörülen prosedürün yerine getirilmesi gerektiği hâlde İİK’nın 354. maddesinin uygulanabilmesi için müştekinin şikâyetten feragat etmesi veya borcun ödenmesi yeterli olup dava ve cezanın düşmesine ilişkin hükmün uzlaştırma kurumundan daha kapsamlı, basit, esnek ve icra ceza muhakemesinin amacına elverişli, uzlaştırma kurumundan tamamen farklı, alacağın en hızlı şekilde tahsili için düzenlenmiş kendine özgü bir hüküm olması ve kanun koyucunun dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra takibi şikâyete bağlı suçlar bakımından uzlaştırma kurumunun uygulanmasının zorunlu olduğuna ilişkin bir düzenlemeye CMK ve İİK’da yer vermemiş olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; İİK’nın 354. maddesinin etkin pişmanlık hükmü olduğunun kabul edilmesi durumunda dahi anılan Kanun’un on altıncı babında yer alan takibi şikâyete bağlı suçlar bakımından uzlaştırma kurumunun uygulanmasının fiilen veya hukuken mümkün olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın kabul edilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.04.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.