3. Hukuk Dairesi 2015/2256 E. , 2016/858 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVACILAR : ... VE DİĞERLERİ VEK.AV....
VEK.AV....
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkillerinin ... 4 pafta, 1095 parsel sayılı taşınmazın maliki ..."nun yasal mirasçıları olduğunu, dava konusu taşınmaz için tapuda intikal işlemlerini yaptırmak istediklerinde tapu kaydında bulunan dava konusu ... şerhi nedeniyle davalı idareden vakıf ilişiğinin kesilmesi gerektiğini ve ancak ondan sonra miras bırakanları babaları ...dan kendi adlarına intikalen tescil işleminin yapılabileceğinin kendilerine iletildiğini, bunun üzerine intikal ve tescil işlemini yapabilmek için mecburen 17/12/2012 tarihinde vakıf şerhinin terkini için dava konusu toplam 2.521,00 TL taviz bedelini davalı idareye ödemek zorunda kaldıklarını, bu parayı yatırırken ekli yasal haklarını saklı tuttuklarına dair dilekçeyi kayda verdiklerini, davacı idarenin tapuda resmi işlemin olmazsa olmaz kuralı gibi gösterilen dava konusu vakıf şerhinin, yerleşmiş aynı köye ve müvekkillerinin yakınlarına ait ekli mahkeme kararı ve emsal Yargıtay kararları ve uygulama çerçevesinde taviz bedeline tabi olmayan ve gayrisahih vakıflardan olduğu kabul edilen ... ait olduğunu ileri sürerek davalı idarenin haksız ve mesnetsiz olarak müvekkillerinden aldığı taviz bedelinin istirdadını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde;davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, taviz bedelinin 5737 Sayılı Vakıflar Kanunun 18. maddesine uygun olarak tahsil edildiğini, dava konusu taşınmazın " iki katlı kargir ev ve tarla " vasıflı olduğunu, ayrıca davacı tarafın müvekkillerini temerrüde düşürmediğini, bu nedenle faiz başlangıç tarihinin dava dilekçesinin idareye tebliğ tarihinden itibaren işlemesi gerektiğinden bahisle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacılar adına tescil edilen taşınmaz üzerinde bulunan ... ilişkin şerhin, vakfın gayrisahih vakıflardan olması ve terkini için taviz bedeli ödenmesi gerekmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, 2.521,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmüne göre; icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabiidir.
Kanunun 3.maddesinde yapılan tanıma göre de; Mukataalı vakıf, zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise, değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder.
Bu halde somut uyuşmazlığın çözümü için “...nın” mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı keşfen ve uzman bilirkişiler marifetiyle saptanmalıdır.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporu ise, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde hazırlanmıştır. Bu durumda mahkemece, mahallinde keşif yapılarak; tapu kaydı ve dayanakları (kadastro tutanağı vd.) ile vakfiye örneği uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile mahalline uygulanmalı ve akabinde HMK.nun 266.maddesi uyarınca yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde uzman bilirkişi kurulundan rapor aldırılarak sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.