Esas No: 2017/2229
Karar No: 2017/1364
Karar Tarihi: 15.11.2017
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2229 Esas 2017/1364 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “sigortalılık süresinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Gaziantep 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.05.2013 gün 2012/426 E., 2013/184 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 04.03.2014 gün 2013/12534 E., 2014/3873 K. sayılı kararı ile;
(...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun, aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının 01/07/1994 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ve yapılandırmadan yararlandırılması istemine ilişkindir.
Dairemizin, 03/07/2012 tarih, 2012/7929 E. 2012/12887 K. sayılı bozma ilamı üzerine, mahkemece, davanın kabulü ile davacının 01/01/1995-21/04/2011 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 25/05/2011 tarihli yapılandırma talebini içeren dilekçenin kabul edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş kararları; Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi halinde, Bağ-Kur’un prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği resen tescil yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinden, prim tevkifatının yapıldığı tarihi izleyen aybaşından itibaren sigortalı olarak kabulü gerektiği yönündedir.
İlk prim kesintisini izleyen yıllarda prim kesintisi veya ürün tesliminin gerçekleştiğinin belirlendiği durumlarda, bu yıllar için de tespit kararı verilmesi gerekmektedir.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının temel koşulu 2926 sayılı Yasanın 2/1 ve 3/b maddelerinde belirtildiği gibi, tarımsal faaliyette bulunmaktır. Prim tevkifatına dayalı tespit davasında, salt ziraat odası ve kooperatif kaydı gibi belgelerin bulunması, davanın kabulü için yeterli değildir. Tarımsal faaliyetin sürdüğünün, faaliyete ilişkin olarak hangi tarımsal ürünlerin üretildiği, nereye satıldığı veya teslim edildiği gibi hususlar da somutlaştırılarak belirlenmelidir. Prim tevkifatı ve ürün tesliminin, iki yıla kadar olan süre dışında süreklilik arzettiği hallerde de, tarımsal faaliyetin sürekli olduğu kabul edilebilir.
Somut olayda, davacının 01/07/1994 -31/12/1994 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasa kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, teslim ettiği ürün bedellerinden ilk prim kesintisinin 1994/6. ayda yapıldığı ve bunu takip eden 1996,1998,1999 yıllarında prim kesintisi, 2007 yılında ürün teslimi bulunduğu anlaşılmasına rağmen, bu tarihler dışında prim kesintisi veya ürün teslimi bulunup bulunmadığı araştırılmadan, bunlara ilişkin belgeler getirtilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davacının 1999 yılından sonra ürün teslimi veya prim kesintisi bulunup bulunmadığını araştırılarak bunlara ilişkin belgeleri getirtmek, bu tarihten sonra prim kesintisi veya ürün teslimi bulunmaması halinde davacının 01/01/1995-31/12/1999 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar vermek, bulunması halinde ise, yukarıda anlatılan ilkeler ışığında davacının Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğu süreleri tespit etmekten ibarettir.
O hâlde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
Gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 2926 sayılı Kanun"a tabi Tarım Bağ-Kur sigortalılığının ve yapılandırmadan yararlanabileceğinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalı Kuruma başvurarak 01.07.1994 tarihinden başlayan buğday, arpa ve benzeri ürünler yetiştiriciliğinden kaynaklanan tevkifat kesintilerine dayanarak kesinti tarihi itibariyle tescilinin yapılmasını istediğini, ancak davalı Kurumun sadece 01.07.1994 tarihinden itibaren 7 ay 10 gün sigortalı kabul ettiğini, oysa müvekkilinin 01.07.1994 tarihinden itibaren kesintisiz şekilde çiftçilik yaptığını iddia ederek müvekkilinin 01.07.1994 tarihinden itibaren aralıksız şekilde Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve yapılandırmadan yararlandırılmasının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... (SGK) vekili 2926 sayılı Kanunda 506 sayılı Kanun"un 79. maddesine koşut geçmiş Tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tespitine yönelik bir düzenlemenin mevcut olmadığını, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti için müstahsil makbuzları ile ilgili adına resen prim tahakkuku yapılıp bu primlerin kuruma yatırılması gerektiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece 20.03.2012 tarihli kararda davacının talep ettiği dönemde kesintisiz şekilde kendi nam ve hesabına tarımla uğraştığının açıkça ortada olduğu gerekçesiyle davacının 01.01.1995-21.04.2011 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması ile buna bağlı olarak 25.05.2011 tarihli yapılandırma talebini içeren dilekçenin kabul edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece 03.07.2012 tarihli kararda, 01.01.2000 ile 21.04.2011 tarihleri arasında davacının tarımsal faaliyetinin doğru şekilde saptanması gerektiğinden bahisle hüküm bozulmuştur.
Yerel Mahkemece Özel Dairenin bozma kararına uyularak verilen 30.05.2013 tarihli kararda davacı tanıklarının davacıyla aynı köylü oldukları, arazilerinin de aynı köy sınırları içinde olduğu, tanıkların davacının çiftçilikle uğraştığını iyi bildiklerini, davacının kendisine, anne ve babasına ait arazileri ekip biçtiğini, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2012/7929 E.,2012/12887 K. sayılı bozma kararındaki eksikliklerin giderildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının 01.01.1995-21.04.2011 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması ile buna bağlı olarak 25.05.2011 tarihli yapılandırma talebini içeren dilekçenin kabul edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Yerel mahkemece verilen karar, davalı ... vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuş ve mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnimle kararı verilmiştir.
Direnme kararını, davalı ... vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 01.01.2000 ile 21.04.2011 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortası yönünden yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2, 3, 5, 9 ve 10. maddeleridir.
2926 sayılı Kanun"un 2. maddesinde, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları açıklanmıştır.
Anılan Kanun"un 3. maddesinin (b) bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar; kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim, dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Resen tescil başlığını taşıyan 9. maddeye göre bu yasa kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca resen yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Anılan Kanun"un 10. maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T. Şeker Fabrikaları A.Ş. ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
Diğer yandan, 2926 sayılı Kanun"un 36. maddesi kapsamında Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür.
Bu bağlamda 2. madde kapsamına girenlerin prim borçlarının 36. madde kapsamında ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle sigortalı olarak kayıt ve tescil konusundaki iradenin ortaya koyulduğunun kabulü ile Tarım Bağ-Kur sigortalılığının prim tevkifatını takip eden aybaşından itibaren başlatılması zorunludur.
Öte yandan, Kurumun iş bu prim ödemesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine de aykırılık teşkil etmektedir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle 2926 sayılı Kanun ile sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında kayıt ve tescil ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı ile devam eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.
Kaldı ki 2. madde kapsamına girenlerin ürün bedellerinden 36. madde kapsamında yapılan prim tevkifatlarının Bağ-Kur’a ödenmesi halinde, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle sigortalı olarak kayıt ve tescil konusundaki iradenin ortaya koyulduğunun kabulü ile prim tevkifatını takip eden aybaşından itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil zorunlu olmakla birlikte prim tevkifatı veya ürün teslimi olmayan yıllar yönünden 2926 sayılı Kanun uyarınca tarım Bağ-Kur sigortalılığı için 3. maddede belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürüldüğünün yöntemince kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Ayrıca belirtilmelidir ki tarımsal faaliyetin kesintisiz olarak devam ettiği hususunun kanıtlanması yönünden 2926 sayılı Kanun"un 10. maddesinde yer alan kurum veya kuruluş kayıtlarının mevcudiyeti tek başına yeterli olmayıp, bu kayıtların fiili olarak tarımsal faaliyette bulunulduğuna dair diğer delillerle birlikte bulunması gerekmektedir.
Bu doğrultuda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün ve 2011/10-230 E. 2011/319 K. sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için mahkemece çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu Nüfus Müdürlüğü ve muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli; dönem içinde Ziraat Bankası, kooperatif veya birlikler aracılığıyla tarımsal amaçlı kredi kullanıp kullanmadığı 25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun "zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi" başlıklı 52, "zirai kazançta vergileme" başlıklı 53 ve "vergi tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanunu’nun "vergi kesenlerin sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır.
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun konu ile ilgili 08.12.2010 gün ve 2010/10-580 E. 2010/647 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/11. maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler. Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar. Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödenip ödenmediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, ziraat odası, kooperatif veya birliklere üyeliği varsa üyelik kaydı yanında bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödenip ödenmediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edevatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı; traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesi celp edilmeli; hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306 E. 2011/365 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nun 22. maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumda bulunan tanıklar dinlenerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
2926 sayılı Kanun"un 6. maddesinde tarım sigortalılığını sona erdiren nedenlere yer verilmiştir. Buna göre; sigortalılık niteliğini yitirenlerin tarım sigortalılığının yeniden başlaması için tescil veya tescil yerine geçen iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı yapılması gerekmekte olup, belirtilen durumlar dışında, kendiliğinden Kanun kapsamına alınmayacakları, Tarım Bağ-Kur sigortalılığın bir diğer sosyal güvenlik kuruluşu kapsamından çıkmaları ile yeniden başlayıp devam etmeyeceği de dikkate alınmalıdır (Hukuk Genel Kurulu’nun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73 E. 2007/71 K.; 03.10.2007 gün ve 2007/10-658 E. 2007/718 K. sayılı ilamları).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde, davacının 29.06.1994, 15.06.1996, 20.06.1998, 30.06.1999 tarihlerinde prim kesintilerinin bulunduğu, Kurum tarafından 1.7.1994-31.12.1994 tarihleri arasında ve 21.04.2011 tarihinden itibaren aktif şekilde sigortalı kabul edildiği, 15.07.2008 tarihinde başlayan ve devam eden ziraat odası kaydının bulunduğu, Dinç Pamuk Tekstil S. Ltd. Şti’ne 03.12.2007 tarihinde Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında prim kesintisi olmadan ürün teslim edildiği, zabıta ve muhtar tutanağı ile tanık beyanlarında davacının tarımla uğraştığının belirtildiği anlaşılmakla 01.01.1995 ile 31.12.1999 tarihleri arası Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ne var ki davacının 1994 yılında TMO’na sattığı ürün dolayısıyla yapılan prim tevkifatı ile sigortalı olma iradesini ortaya koyduğu ve sonraki yıllarda (1996,1998,1999) sattığı ürünlerden dolayı prim tevkifatı yapıldığı gerekçesiyle davacının prim tevkifatı bulunmayan 01.01.2000 ile 21.04.2011 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olarak Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğuna karar verilmesi hatalı olup, bu dönemlere ait tarımsal faaliyetinin devam edip etmediği hususunda yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.
O hâlde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.11.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
...
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.