Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/404
Karar No: 2021/184

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/404 Esas 2021/184 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/404 E.  ,  2021/184 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza

    Hukuki alacağını tahsil amacıyla tehdit suçundan sanık ...’ın TCK’nın 150/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 106/1-1, 62/1, 53, 50/1 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 4.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.04.2016 tarihli ve 54-156 sayılı hükmün, sanık ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 30.05.2018 tarih ve 2251-4191 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.06.2018 tarih ve 208355 sayı ile;
    "Sanığın eyleminin, TCK 150/1. maddesi delaletiyle, TCK"nın 106/1-1. maddesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturması ve 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile CMK"nun 253. maddesinde yapılan değişiklik sonucu TCK"nın 106/1-1. maddesinde düzenlenen tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, Mahkemece CMK"nun 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 05.07.2018 tarih ve 2447-5052 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.


    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; TCK’nın 150. maddesinin 1. fıkrası delaletiyle aynı Kanun’un 106/1-1. cümlesine göre hüküm kurulan sanık hakkında 5271 sayılı CMK’da düzenlenen uzlaştırma hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
    Cezaevi Jandarma Karakol Komutanlığında uzman jandarma olarak görev yapan sanığın, katılanın oğlu olan ..."den araç alım satımı nedeniyle 32.000 TL alacaklı olduğu, Mustafa"nın katılanın ikametine giderek kendisini tanıtıp borcunu vadesinde ödememesi/ödeyememesi üzerine CD çözüm tutanağından da belirtildiği üzere "... Düşman olarak kalırsa acımıycam, iyi niyetimi koruyacağım ama bir yere kadar, Mustafa Limitini doldurdu, ....mustafanın canını yakmak istemiyorum, başına bela olmak istemiyorum, sizleri sıkıntıya sokmak istemiyorum,... Mustafa"yı çok rahat bulabilirim, bulamasam bile başını çok büyük belalara sokabilirim, bıçak kemiğe dayanırsa herkes bildiğini yapar, ...anne olduğunuz için geldim yanınıza, Mustafa"nın ailesinin bütünlüğünü bozmak istemiyorum, mahremlik duygularına zarar vermek istemiyorum, ...ben her şekilde Mustafa"yı bozarım, ... Ben Mustafa"nın aile bütünlüğünü bozsam, tüm aile bütünlüğü bozulur, çünkü ben artık çok kararlıyım, ...istesem yarın sabahtan Mustafa hakkında şikâyette bulunurum, zaten şu anda aranıyor, giderek kurşunladığı adamı Demirtaş"ta bulurum, birlikte müracaat edelim derim, bu adam ağır bir şekilde ceza alsın,...dostuma dost, düşmanıma düşman olurum, ...Mustafa yeni evlendi, Mustafa"yı icraya versem, süreci hızlandırabileceğini söyleyerek, bu karı cezaevine gitse Mustafa çokmu mutlu olacak, .. yeni evlenmişken bu kadının başını ben belaya mı sokayım, sıkıntıya mı sokayım, Ben size en kötüleri söylüyorum, daha 3 ay olmuş evleneli, aile düzeni bozulacak, şimdi bıçak kemiğe gelirse, benim canım acırsa, bende can acıtırım de mi, ... Bana vermiş olduğu senet açık senet, kafa dalgın olduğu için imzaladı, ... Ben senedini giderim şu bölgede bir sürü it çakal adam var,... Emrah Rende"yi biliyor musun, Emrah Rende"yi çağırdım, 2 Demirtaş"tan Muammer var, kardeşim bu adamlar benim eleğimden geçmiş adamlar, Mustafa o terbiyesizlikleri yapınca ben de karşısına bir tane adam diktim, bunların bir de ağa babaları vardır Alanya" da Erdal AKGÜN diye bilir misiniz, bu adamlar benim adamın adını duyunca hepsi çil yavrusu gibi dağıldılar, zaten bir de ben varım burda, şimdi Mustafa ortada dımdızlak kaldı, ben Mustafa" ya yine darbe vurmak istemedim, ... Mustafa benim canımı yakarsa ben onun canını çok fazla yakarım, bak bir eşinden başlıyorum, sorumluluğu var, 2 kalktıktan sonra niyetim neyse ona devam edip gideceğim, benim paramı çıkaracak mal varlığını var değil mi, bak ben manevi duygularınızla oynamak istemiyorum, bana buna varana kadar el atarım, ... buraya el atarım, ayrıca bir de manevi de tazminat davası açarım, bana olan 32.000 TL borcu büyük rakam olarak döner, bunun altından ne siz kalkabilirsiniz ne Mustafa kalkabilir ömür boyunca, 48 saat sonra bu dediklerimi yapmazsam konuşursun, kim bilir başına ne iş gelecek, ... 12" den sonra ben göstereceğim" şeklindeki sözlerle katılanı tehdit edip alacağını tahsil etmeye çalıştığı iddiası ile kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle "uzlaştırma" kurumu üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
    Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 17.09.1987 tarihli 410. toplantısında alınan Ceza Adaletinin Sadeleştirilmesi Hakkında Üye Devletlere Yönelik 18 Sayılı Tavsiye Kararı"nda;
    "Ceza adaletinin işleyişini hızlandırma ve sadeleştirme işleminde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin özellikle 5. ve 6. maddelerinde öngörülen şartların dikkate alınması gerektiği göz önüne alınarak; Mahkemelere intikal eden ceza davalarının kabarıklığı ve özellikle hafif cezaları gerektirenler ile ceza yargılamasındaki uzunluğun neden olduğu sıkıntılara bakılarak ...yetkili makamlarca ceza işlerinde savcılık ve mahkeme dışı anlaşmalar sağlanması, bu tür ihtilafların uzlaşma yolu ile halledilmesinin tavsiye edilmesi" kabul edilmiştir.
    Benzer düşünce ve ihtiyaçlar sonucu Türk Ceza Hukuku Sistemine dâhil edilen ve 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle yapılan değişikliğe kadar "Uzlaşma" başlığı altında düzenlenen uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir." hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
    19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 2. maddesiyle, TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan "uzlaşma" ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
    Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
    CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
    "(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
    a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
    b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
    1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
    2. Taksirle yaralama (madde 89),
    3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
    4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
    5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
    suçları.
    (2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
    (3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun"un 8. maddesiyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz." cümlesi eklenmiş,
    02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
    "(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
    a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
    b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
    1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
    2. Taksirle yaralama (madde 89),
    3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
    4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
    5. Hırsızlık (madde 141),
    6. Dolandırıcılık (madde 157),
    7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
    8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
    suçları.
    c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
    (2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
    (3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklindeki düzenlemeyle kapsamı genişletilmiş,
    24.10.2019 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun"un 26. maddesi ile yapılan değişiklerle;
    "(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
    a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
    b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
    1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
    2. Taksirle yaralama (madde 89),
    3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
    4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
    5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi),
    6. Hırsızlık (madde 141),
    7. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
    8. Dolandırıcılık (madde 157),
    9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165),
    10. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
    11. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
    suçları.
    c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
    (2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
    (3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklinde madde mevcut hâlini almıştır.
    Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.
    7188 sayılı Kanun"la ise uzlaştırma kapsamına giren suçların sayısı bir kez daha artırılarak, TCK"nın 155. maddesindeki güveni kötüye kullanma, aynı Kanun"un 165. maddesindeki suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu ve 117. maddesinin ilk fıkrasındaki iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçu ile bu suçun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi nitelikli hâline ilişkin 119. maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsam içerisine alınmıştır. Öte yandan bu düzenleme ile CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "birlikte" ibaresinden sonra gelmek üzere "aynı mağdura karşı" ibaresi eklenmiş, böylece fail tarafından uzlaştırma kapsamına giren bir suçun bu kapsama girmeyen başka bir suçla beraber farklı mağdura karşı işlenmesi durumunda tarafların uzlaşabilmesinin önünde engel kalmamıştır.
    Bu husus Kanun"un gerekçesinde; "Maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen değişiklikle, uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte ‘aynı mağdura karşı" işlenmiş olması hâlinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmektedir. Böylelikle farklı mağdurlara karşı işlenen suçlar bakımından bu kısıtlama kaldırılmakta ve uzlaştırma kapsamında olması halinde diğer mağdurların şüpheliyle uzlaşabilmelerine imkân tanınmaktadır." biçiminde açıklanmıştır.
    Diğer taraftan 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK"nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
    "(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
    (2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir." şeklinde iken,
    19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 25. maddesi ile;
    "(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
    (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def"aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." biçiminde değiştirilmiş,
    02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
    "Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
    Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, uzlaştırma gerek 5560 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da uzlaştırmanın mümkün olduğu kabul edilmelidir.
    Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
    Ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
    TCK"nın "Zaman bakımından uygulama" başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanun"un 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, her iki maddede de ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "Failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması", "Geçmişe etkili uygulama" veya "Geçmişe yürürlük" ilkesine de yer verilmiştir.
    Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
    Gelinen bu noktada TCK’nın 150. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen yağma suçunun hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi durumu üzerinde de durulmasında fayda bulunmaktadır.
    Yağma suçu TCK"nın 148 ile 150. maddelerinde düzenlenmiş olup Kanun’un 148. maddesinin 1. fıkrasında; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması" şeklinde suçun temel hâli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde de kişinin yağma suçunu hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla işlemesi ile yağmada değer azlığı hükümleri düzenlenmiştir.
    Kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit edilerek veya cebir kullanılarak bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur.
    5237 sayılı TCK"da, 765 sayılı TCK"nın 308. maddesindeki “Kendiliğinden hak alma” suçuna benzer bağımsız bir suç tipine yer verilmemiş onun yerine Kanun’da belirtilen bazı suçların bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi hâlinde failin daha az ceza ile cezalandırılması öngörülmüş bu bağlamda hırsızlık suçunda 144, yağma suçunda 150/1, dolandırıcılık suçunda 159, belgede sahtecilik suçunda 211. maddeler düzenlenmiştir.
    5237 sayılı TCK"nın "Daha az cezayı gerektiren hâl" başlıklı 150. maddesi;
    "(1) Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması hâlinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir." şeklinde düzenlenmiştir.
    TCK’nın 150. maddesinin gerekçesi ise; "Madde metninde, yağma suçunun daha az cezayı gerektiren hâlleri belirlenmiştir. Bu hükme göre, bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Böylece, Kanunda, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 308 inci maddesinde tanımlanan ve ‘ihkakı hak’ veya ‘kendiliğinden hak alma’ diye ifade edilen suç tanımına ayrıca yer verilmemiştir.
    Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir." biçimindedir.
    Söz konusu hüküm iki şekilde yorumlanmaya müsaittir: ilk olarak, bu hüküm, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde, fiilin yağma suçunu değil, duruma göre tehdit veya kasten yaralama suçunu oluşturduğu şeklinde anlaşılabilir. Çünkü düzenlemede sadece alacağın tahsili amacıyla cebir veya tehdit kullanılmasından bahsedilmiş, amacın elde edilmesinden, yani malın alınmasından ise söz edilmemiştir. Kısaca kanun koyucunun bu düzenleme ile tehdit ve kasten yaralama suçlarının özel bir işleniş şekline yer verdiği belirtilebilir. İkinci olarak ise bu hüküm, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde de yağma suçunun oluşacağı, ancak bu amaçla işlenen suçtan dolayı cezalandırma konusunda kanun koyucunun tehdit ve kasten yaralama suçlarına yollamada bulunduğu şeklinde yorumlanabilmektedir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2020, 7. Bası, s.709).
    Yorum, bir pozitif hukuk metni olan kanunun anlam ve kapsamını belirlemek amacıyla kanun koyucunun iradesinin ne olduğunu tespit için yapılan fikri faaliyetler olarak adlandırılmaktadır. Kanun koyucunun amacı tam olarak anlaşılamıyorsa bu yönteme başvurulmalıdır. Bir kanun hükmünün yorumlanmasında ilk başvurulacak araç bu hükmün lafzıdır. (Erem, TCK sayfa 101) Bu yorum, kanun hükmünde yer alan kelimelerin anlamını tespit ve gramer kurallarının uygulanması suretiyle yapılmaktadır. (Tosun, TCK sayfa 111)
    Lafzi yorum ile bir kanun hükmünün anlam ve kapsamı tam olarak anlaşılamamış ise, yorum yapabilmek için; Kanunun hazırlık çalışmalarından, kanunun sistematiğinden, kanunda düzenlenen hukukun müessesesi tarihçesinden, kanunla düzenlenen müesseseye ilişkin mukayeseyeli hukuktaki düzenlemelerden ve hukukun genel ilkelerinden yararlanmak gerekir.
    "Bir kanun maddesinde yer alan hükümle ilgili olarak hazırlık çalışmaları sırasında yapılan tartışmalar, ileri sürülen görüşler sonucunda ortaya çıkan madde gerekçesinin, kanun hükmünün anlam ve kapsamının tam olarak anlaşılmasına katkıda bulunan önemli bir yorum aracı olduğundan kuşku yoktur. Ancak belirtmek gerekir ki, madde gerekçesi bir hüküm değildir. Madde gerekçesinin bağlayıcı olmadığı yönünde yapılan tartışmaların hukuk ilmiyle telifi kabil bir yönü bulunmamaktadır." (Özgeç TCK 7. Baskı sayfa 115)
    Ceza hukuku alanındaki yorum, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin gereklerine uygun olarak yapılmalıdır. Bu nedenle, ceza hukuku normlarının sanığın zararına olarak, kıyas niteliğinde, genişletici biçimde yorumlanması kanunilik ilkesine ters düşer. Yorum için kullanılacak doğrudan araçlar yasa metninde yer alanlardır. Bunlardan ilki metindeki sözcüklerdir. Sözcüklerin günlük dildeki anlamları ile hukuk dilindeki anlamları farklı ise, hukuk dilindeki anlamlarına öncelik verilmesi gerekir. Bu yorum biçimine, "dil bilimi yorumu", "lafzi yorum" veya "söz yorumu"da denir. Yasada kullanılan her kelimenin belirli bir anlatım amacının bulunduğunu kabul etmek gerekir. Yorumda "yasada gereksiz terimler kullanılmaz" varsayımından hareket edilerek kanun koyucunun gerçek iradesine ulaşılmaya çalışmalıdır. Yasla normun yorumlanmasında "mantık kuralları"da önem gösterir A fortiori (öncelik) ve a contrario (karşıt kavramdan anlam çıkarma) kuralları yorumda yararlanılan mantık araçlarındandır. Yorum yapılırken normun yasanın sistematiği içindeki yerini de dikkate alıp değerlendirmek gerekir. "Sistematik yorum" olarak adlandırılan bu tür yorum yasanın metnine göre yapılan yorumu (sözel-lafzi yorum) tamamlayıcı niteliktedir. Bu şekilde, bir normun yasada bulunduğu kısım ve bölümde yer alan diğer normların ortak özellikleri yorumda yardımcı olur. Normun yasaya konulmasının nedeni, normun amacı ve korunan hukuksal yarar yorumun gerçekleştirilmesinde yararlanılması gereken araçlardandır. Yasaların gerekçeleri bu konuda yol gösterici olabilir. Yasa gerekçesinde aydınlatıcı açıklamalar yoksa, yapıldığı dönemdeki sosyal ve politik koşullar incelenerek "neden" ve "amaç" ortaya konulmalıdır. Bu konuda yasama organının yasayla ilgili "hazırlık çalışmaları", özellikle meclis komisyon çalışmalarındaki görüşler neden ve amaç hakkında yorumcuya bilgi verebilir. Ceza hukuku normları "çağdaş ceza hukukunun evrensel ilkeleri" paralelinde yorumlanmalıdır. Böylece "kusursuz suç ve ceza olmaz", "hukuk devleti", "insan onurunun korunması" ilkelerinin yanı sıra "suçta ve cezada kanunilik ilkesi" kapsamında "belirlilik", "örnekseme yasağı", "geçmişe uygulama yasağı" ve "geleneklere göre suç yaratılması yasağı" ilkeleri ceza hukuk normunun yorumlanmasında her zaman göz önünde tutulmalıdır ( Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta, 4. Bası, Ankara 2017, s.143-146., M. Emin Artuk- Ahmet Gökcen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 13. Bası, Ankara, 2019, s.182-188).
    Yorum, hukuka kaynak oluşturan bir metnin anlamı ve kapsamını belirlemek amacıyla girişilen bir düşünsel işlem olduğuna göre, bu işlemde esas, yasa koyuncunun metin ile öngördüğü iradenin gerçek ve asıl anlamının belirlenmesidir. Burada araştırılması gereken husus, uygulandığı zamanın sosyal koşullarına göre yasanın nesnel iradesidir. Bu yola başvurulurken yorum araçları olarak yasa metninde kullanılan kelimelerin anlamları üzerinde durulmalı, gramer ve mantık kuralları, yasanın yayınlanması hususundaki amaç nazara alınmalı, yasanın genel sistemi, esas fikri değerlendirilmeli, metin dışı olarak da hukukun genel ilkeleri ve yasanın hazırlık çalışmaları göz önünde bulundurulmalıdır. Bu yöntemlerin içerisinde lafzi-sözel yorum öncelikli olsa da tüm yorum yöntemlerinden bazılarının veya tümünün birlikte kullanılması da mümkündür.
    5237 sayılı TCK"nın 150. maddesinin Tasarı"daki hâlinin 152. maddede düzenlendiği ve buna ilişkin Adalet Komisyonundaki 05.07.2004 tarihli görüşmelerin bir kısmının;
    "Ali Rıza Çınar- Burada 151 inci maddenin başlığı ile birinci fıkrası arasında uyum olmadığını düşünüyorum; çünkü "daha az cezayı gerektiren hâl" deniliyor. 151"in birinci fıkrasına bakıyoruz, öyle bir ceza falan söz konusu değil. Son fıkrayla ilgili daha az cezayı gerektiren hâl, yağmayla ilgili, konuyu kapsayan, 151"in ikinci fıkrası oluyor. Bu birinci fıkra ayrı bir yerde düzenlenebilir veya nitelikli yağmanın sonunda böyle bir yağma olursa, yağmadan değil, tehdit ve kasten yaralamada...
    Başkan- Öyle düşünmüş olmalı arkadaşlar...
    Ali Rıza Çınar- Yani birinci fıkrayla uyum yok.
    Başkan- Yağma suçu yok farz ediliyor, onun yerine tehdit veya kasten yaralama...
    Ali Rıza Çınar- Cezayı azaltıcı neden deyince bir indirim söz konusu olabilir, sırf suçu ayırmak için ilgili bir madde bu.
    ....
    Başkan - Uygulama şöyle değil mi: Şimdi, bana göre cümlenin ikinci bölümüne gerek de yok; yani, zaten bir yaralama varsa, tehdit varsa, bunları cezaya bağlayan maddelerimiz var. Siz diyorsunuz ki onlar uygulanacak; yani, bunu buraya yazmazsak o uygulanmayacak mı? Sizin burada hedefiniz, kendi hukukî ilişkiye dayanarak alacağını tahsil eden bir adama ceza vermemek.
    İzzet Özgenç - Hukuki ilişkiye dayanarak...
    Başkan - Yani, aldı telefonunu, zorla gidip ben onu geri alırken, ben sadece adamı yaralıyorsam veyahut tehdit ediyorsam ondan ceza alıyorum. Şimdi, bunu buraya yazmazsak yine aynı şey olmayacak mı? Ben yanlış anlıyorsam düzeltin, cümlenin birinci bölümünde zaten ihkakı hakkı yazmışsınız, öyle değil mi?
    Bekir Bozdağ (Yozgat) - Şimdi, orada, birinci fıkrada, örneğin sizde benim cep telefonum var, ben onu sizden çekip aldım, telefon bana ait, cebirle veya tehditle aldım.
    Başkan - Bu, ihkakı hak değil mi?
    Bekir Bozdağ (Yozgat) - İşte burada yağma suçu uygulanmasın, onun yerine, sizin dediğiniz gibi, yaralama vesaire varsa, ona dair hüküm uygulansın; yani, burada yağma suçu, kişinin kendi malını başkasından alırken yaptığı veya kullandığı zor karşısında uygulanmasın amacıyla konuldu. Sayın Şirin"in dediği gibi de, ihkakı hakkı değişik maddelerde...
    Başkan - Bu ihkakı hak değil mi?
    Bekir Bozdağ (Yozgat) - Evet
    Başkan - Ben diyorum ki, o zaman cümlenin ikinci bölümüne ihtiyaç yok ki.
    İzzet Özgenç - Şimdi artık bu sistemde ihkakı hak suçu diye bir suç yok. Biz şimdi eğer birinci fıkranın...
    Başkan - Sayın Hocam, lafız olarak yok, cümlenin birinci bölümü o anlamda değil mi?
    İzzet Özgenç - Arz edeyim, ondan sonra değerlendirme yapın. Eğer biz, bu birinci fıkrayı metinden çıkarırsak, bu fiillerin yağma suçu olarak cezalandırılması gibi bir sonuçla karşı karşıya kalabiliriz.
    Başkan - Birinci cümlenin ikinci bölümünü çıkarsak ne olur diyorum? Yani, "tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır" ifadesine bana göre gerek yok.
    İzzet Özgenç - Ne zaman ama?
    Başkan - Ne zamanı birinci bölümde var.
    İzzet Özgenç - Tehdit veya cebir kullanılması halinde tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    Başkan - Ben de diyorum ki bunu yazmazsanız zaten uygulanmıyor mu?
    İzzet Özgenç - Bunu yazmadığımız takdirde, yağma suçuna ilişkin uygulanabilir.
    Başkan - Benim dediğimi kabul edersek diyeceğiz ki: "Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde o kişiye ceza verilmez."
    Mehmet Ziya Yergök (Adana) - Hayır, ceza verilecek...
    Bekir Bozdağ (Yozgat) - Sayın Başkanım, ben burada alt komisyondaki (artışına sırasında ihkakı hak niye kalkıyor diye tartışıldı. Sayın Adem Hocanın dediği gibi, artık hukuk devletinde kişiler hukukî yollardan haklarını alsınlar, bu noktada kendi malını bir başkasından alırken, kişi de daha fazla bir ceza görmesin. yağma suçuna dönüşmesin, daha hafif bir durumda kalsın düşüncesiyle konuldu.
    Şimdi, dikkat ederseniz, ihkakı hak hiçbir yerde yok; ama, bana sorarsanız olması lazım. İhkakı hakkı bizim bir şekilde buraya koymamızda fayda var; ama, bunun da burada durması lazım.
    İzzet Özgenç - Şimdi, Sayın Şirin’in ifade ettiği şekilde on günden fazla olduğu takdirde ne olacaktır? Bu sistemde, bir hukukî ilişkiden kaynaklanan alacağın tahsili amacına yönelik olarak cebir kullanılması halinde buradaki cebir mahiyetinde buradaki cebrin sonuçlarına göre kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Gerektiğinde kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halleri uygulanacaktır. Bu bakımdan, o hükümlere atıfta bulunulması bizim sorunumuzu tamamen çözmektedir.
    Burada belki tartışılabilecek olan bir nokta var, o da şudur: Nihayetinde bu insan niye cebre başvuruyor, bu insan niye tehdit ediyor; hukukî bir ilişkiden kaynaklanan bir alacağını tahsil amacıyla cebre başvuruyor, tehdit yoluna başvuruyor. Bu durumda, şunu tartışabiliriz: Bu durumda söz konusu suçlardan tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin suçlardan dolayı verilecek olan cezadan bir indirim yapalım mı, yapmayalım mı? İndirim yapılacağı yönünde bir tercihte bulunacaksak, bu indirim oranını belirleme noktasında bir düşünce üretmemiz lazım ve de en önemlisi, bu indirimin zorunlu bir indirim mi olması lazım, yoksa hâkime bu konuda, indirim yapma konusunda takdir yetkisi mi tanımamız lazım. Bu konu üzerinde düşünüp bir sonuca ulaşmamız lazım.
    Başkan - O zaman şöyle yapalım: "veya cebir kullanılması halinde sadece tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Ancak bu cezada şöyle bir indirim yapılabilir."
    Keskin Kaylan - Ben genel hükümlere dönüp bir hatırlatma yapayım, sonra istediğinizi yapın.
    Bakınız, burada tehdit ve kasten yaralamaya götürdüğünüz zaman, her somut olayın koşullarına göre meşru müdafaa, zorunluluk hali, zaruret halinin aşılması ve tahrik hükümleri de devreye girecek. Malınızı geri alıyorsunuz, direnen kişiden alıyorsunuz, o bakımdan, genel hükümlerin kasten yaralamada getirdiği bütün hukukî kurumları da birlikte düşünmeniz gerekir. Malımı alıp kaçmakta olan adamı yakaladım, boğuşma sırasında bıçakladım, meşru müdafaanın şartlarına bakınız, zaruret halinin şartlarına bakınız, zaruret halini aşıp aşmadığına bakınız ve de tahrik hükümlerine bakınız. Bunlar da tek başlarına indirim sebepleri. Öyleyse, bu kurumu tümüyle birlikte düşünerek indirim yapacaksanız yapın. Bunu hatırlatmak istedim.
    Başkan - Sayın Şirin, buyurun.
    Osman Şirin - Sayın Başkanım, tartışmayı ben açtım, izin verirseniz, çözüme yaklaşır bir noktaya geldi. Ben özellikle de sizin bu maddeye ne gerek kalıyor tarzındaki yorumunuzu bir espriyle geliştireyim, sizi fahrî Yargıtay üyeliğine alacağız!
    Şimdi, bu espriyi neden yaptım olayın kavranması keyiflendirdi beni. Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit ve cebir kullanması halinde iki tip suç işleyebilir bu durumda; tehdit yapabilir, cebir yapabilir. Bu cebir yaralamanın, hatta -yazılmıyor ama- ölüme varacak kadar etkili eylemin bütününü içeriyor. Öyle durumda, yağmadan ceza verme, onu görmezden gel, o bölümünü yaptırımla karşılama da sen ona sadece işlediği o tehditten ve kasten yaralamadan hüküm kur, amacımız bu.
    Şimdi, bu durumda, ihkakı hak halindeki yağmalarda suç yoktur; ama. bu çıkıyor; yani, ayrı bir suç yoktur. Eğer ileriye taşınırsa eylem, tehdit veya yaralama tiplerine dönüşürse, sadece o suç oluşur. Hemen hemen ben istediğim cevabı aldım; ama, amaç buysa, budur ya da haklarını yağma tarzındaki bir suç tipiyle alanlara da birazcık ceza verelim; ama, yağmadaki kadar olmasın, daha az olsun diye bir muradımız varsa, o zaman indirim diyelim; yani, birinci fıkraya indirim diyelim.
    Arkadaşlarım sordular, birinci fıkrayı topyekûn kaldırdığımız zaman ne olur? Bazı yargıçlar diyebilirler ki ihkakı hak tipi de kişi yağma suretiyle, zorla malını aldığında o da yağmadan cezalanır. Böyle bir kuşku söz konusu olabilir. Bunu aydınlığa kavuşturmak suretiyle birinci fıkrayı, bence, tehdit ve kasten yaralamadan zaten ceza alır, onun cezasını sakın indirmeye kalkmayın; çünkü, o zaten haksız tahriklerde kendi inikasını bulur. Keskin Beyin dediği gibi, evvelden nefse ve ırza yönelik nefs savunması kabul ediyorduk, şimdi bir hak yönelik dedik ki, bu, mal da, mülkiyet de. zilyetlik de haktır, oradan da icabında savunmaya varıncaya kadar, savunmanın ifradına varıncaya kadar uygulama gider. Bunun cezası, yaralamalarda şöyle indirilir demeyin sakın, karmaşa olur, ama, deyimi bir açıklayalım; yani, birinci fıkrayla kastettiğimiz, bu kişilerin bu tarz yağmalarında hiçbir zaman yağmadan ceza almayacak, tehdit veya yaralamadan veya olursa ölümden ceza alacak." şeklinde olduğu görülmektedir (Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı, Tutanaklarla Türk Ceza Kanunu, Ankara 2005, s. 583-590).
    Her ne kadar hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde failin eyleminin karşılığı TCK"nın 150. maddesinde "Daha az cezayı gerektiren hâl" başlığı altında düzenlenmiş ise de Adalet Komisyonu görüşmeleri sırasındaki Başkan ve komisyon üyeleri tarafından ifade edilen görüşlere göre TCK nun 150/1 maddesindeki düzenlemenin amacı bir kişinin hukuki ilişkiye dayalı alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde 765 sayılı TCK" da olduğu gibi kendiliğinden hak alma suçu düzenlenmesine yer verilmediği gibi bu kişinin yağma suçundan da sorumlu tutulmayacağının belirlenmesi bakımından "ancak" tehdit veya cebir kullanması halinde o suçlardan cezalandırılacağı iradesi açıkça ortaya konulmuştur. Dolayısıyla madde başlığında "daha az cezayı gerektiren hal" olarak yer verilmiş olması maddenin 2. fıkrasına ilişkin bulunduğu, maddenin birinci fıkrasındaki atfın tehdit ve yaralama suçunun unsurlarına yönelik olduğunun kabulünde zorunluluk vardır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık ..."ın, katılan ...’in oğlu olan Mustafa"dan araç alım satımı nedeniyle toplam 32.000 TL alacaklı olduğu, borcun vadesinde ödenmemesi üzerine Mustafa ile ortak ekonomiye sahip olan katılanın evine giderek alacağını talep ettiği, borcun ödenmemesi hâlinde ise katılanın oğlu ile yakınlarının hayatına ve vücut dokunulmazlığına yönelik saldırı gerçekleştireceğinden bahisle katılanı tehdit ettiği kabul olunan ve bu nedenle sanık hakkında TCK"nın 150/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 106/1-1. cümlesi uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulan olayda; her ne kadar TCK’nın 150. maddesinin başlığı "Daha az cezayı gerektiren hâl" şeklinde düzenlenmiş ise de Adalet Komisyonundaki görüşmeler sırasında yağma suçunun yok farz edildiğinin, onun yerine tehdit veya kasten yaralama suçlarından hüküm kurulması gerektiğinin; söz konusu fıkranın burada düzenlenmemesi hâlinde eylemin yağma suçu olarak cezalandırılabileceğinin; söz konusu eylem karşılığında yağmadan ceza verilemeyeceğinin, sadece işlenen tehdit ve kasten yaralama suçlarından hüküm kurulacağının belirtilmiş olması, düzenlemede sadece alacağın tahsili amacıyla tehdit veya cebir kullanılmasından bahsedilmiş olup amacın elde edilmesinden, yani malın alınmasından söz edilmemesi, gerek söz konusu maddenin birinci fıkrasındaki "...Ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklindeki düzenlemede, gerekse "Bu hükme göre, bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklindeki gerekçesinde fail hakkında tehdit veya kasten yaralama suçlarına ilişkin hükümlerin uygulanacağının açıkça belirtilmiş olması karşısında; bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsili amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde artık eylemin tehdit ve/veya kasten yaralama suçlarına vücut vereceği, dolayısıyla buradaki düzenlemenin sadece ceza miktarı açısından değil tehdit veya kasten yaralama suçlarına ilişkin tüm hükümlerin uygulanması gerektiğine dair bir atıf niteliğinde olduğu, bu nedenle fail hakkında tehdit ve kasten yaralama suçlarına ilişkin tüm hükümlerin uygulanacağı göz önünde bulundurulduğunda TCK"nın 150/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 106/1-1. cümlesi uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulan sanık hakkında uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, karar tarihinden sonra CMK"nın 253. maddesinde 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, mahkemesince CMK"nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca durma kararı verilerek, aynı Kanun"un 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 30.05.2018 tarihli ve 2251-4191 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.04.2016 tarihli ve 54-156 sayılı mahkûmiyet hükmünün, karar tarihinden sonra CMK"nın 253. maddesinde 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, mahkemesince CMK"nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca durma kararı verilerek, aynı Kanun"un 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedenleriyle diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.04.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi