1. Hukuk Dairesi 2013/1940 E. , 2013/16958 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.11.2013 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, ikinci el konumundaki kayıt maliki davalı ..."nin çekişmeli taşınmazı sicildeki kayda güvenerek iyiniyetli olarak edindiği, iyiniyetinin de yasa gereğince korunması gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; ... İcra Müdürlüğünün 2007/321 esas sayılı takip dosyasında davalı (alacaklı) ..."in davacı ve oğlu aleyhine icra takibinde bulunduğu, takibin kesinleşmesi üzerine davacının çekişmeli taşınmazdaki payına haciz konulduğu, satış kararı verildiği, 04.02.2010 tarihinde yapılan ihalede taşınmazın davalı ... tarafından alacağına mahsuben satın alındığı, 09.03.2010 tarihinde adına tescil edildiği, bu şekilde taşınmazda pay edinen davalının 22.06.2010 tarihinde payını diğer davalı ..."ye satış suretiyle temlik ettiği, davacının ise bu temlikten kısa bir süre sonra 27.07.2010 tarihinde ... İcra Hukuk Mahkemesi"nde ihalenin feshi davası açtığı, mahkemece usulsüz tebligat işlemleri nedeniyle ihalenin feshine karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 18.10.2011 tarihinde kesinleştiği, dava konusu payın halen davalı ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece de kabul edildiği gibi, davalı ... adına oluşan tescilin yasal dayanağı ihalenin iptal edilmesi nedeni ile yolsuz tescil durumuna düştüğü kuşkusuzdur. Taşınmazı bu kişiden edinen davalı ..."nin de iyiniyetli olması halinde ediminin korunacağı açıktır.
Bilindiği üzere, Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olay açıklanan bu ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde; paylı mülkiyete tabi arsa niteliğindeki çekişme konusu taşınmazın ..."da bulunduğu, üzerinde kaçak olarak yapılan 5 katlı bir yapının olduğu, taşınmazın kısa aralıklarla el değiştirdiği, ... İli, ... ilçesinde oturan davalı ..."nin taşınmazı görmeden satın aldığı, diğer davalı ..."in de ... olduğu, ancak uzun süredir ..."ta oturduğu, ..."in davalı ..."yi eskiden beri tanıdığını açıkça beyan ettiği, buna karşın tanık olarak dinlettiği oğlu ..."in babasının davalı ..."i tanımadığını söyleyerek çelişkili olarak beyanda bulunduğu, öte yandan malikler arasındaki alım ve satıma aracılık ettiğini söyleyen diğer davalı tanıklarının da ..."nin yatırım amaçlı olarak ..."ta daire aradığını ve bu nedenle çekişmeli taşınmazı satın aldığını beyan ettikleri; ne var ki başka bir ilde bulunan ve kaçak olarak yapılan bir binadan hiç görmediği halde daire satın almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi taşınmazda oturan kiracının kira bedelini halen davacıya ödediği, davalıların her hangi bir kira taleplerinin olmadığı, ayrıca resmi akde göre taşınmazdaki payı 64.000,00.-TL bedelle satın alan son kayıt malikinin her hangi bir ödeme belgesi sunmadığı hususları gözetildiğinde, davalıların işbirliği içerisinde hareket ettikleri ve davalı ..."nin iktisabının iyiniyetli olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 29.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.