8. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/5955 Karar No: 2011/3022 Karar Tarihi: 23.05.2011
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/5955 Esas 2011/3022 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2010/5955 E. , 2011/3022 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılamasında mahkemenin görevsizliğine dair Midyat Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 22.06.2010 gün ve 210/197 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescil edilen 471 ada 22 sayılı parselin bir kısmının vekil edenine ait olduğunu, yaklaşık 40 yıl önce babasından vekil edenine kaldığını belirterek 471 ada 22 sayılı parselin davacıya ait kısım bakımından tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, görevli mahkemenin değer bakımından Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından değerin çok yüksek gösterildiği gerekçesiyle temyiz edilmiştir. Dava kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayanılarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Mahkemece, tescili istenen taşınmazın 4333.01 m2 olduğu, bir dönümünün 15.000 lira olması nedeniyle toplam değer göz önünde tutulduğunda davaya bakmaya Sulh Hukuk Mahkemesi değil Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Daha önce Midyat Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan, 28.7.2009 tarihinde kesinleşen ve davanın geri alınmasına ilişkin anılan mahkemenin 16.6.2009 gün ve 2008/229 Esas, 2009/180 Karar sayılı dosyasının keşif tutanağına göre, dava konusu aynı ada ve aynı parsel içerisinde aynı miktar istenmesine karşın tespit edilen toplam değerin 6000 TL olduğu, bu dosyaya ait keşfin 29.4.2009 tarihinde yapıldığı, eldeki davaya ait aynı ada aynı parsel ve aynı miktar için 1.6.2010 tarihinde yapılan keşifte taşınmazın bir dönümünün değerinin 15000 TL olarak belirlendiği, toplam miktarın 60.000 lirayı aştığı belirlenmiştir. İlk dava dosyasında yapılan keşif tarihi ile eldeki dava dosyasının keşif tarihi arasında sadece 13 ayı aşkın bir süre geçtiğine göre, bu kadar kısa süre içerisinde aynı yerin değerinde bu kadar artışın olması hayatın olağan akışına uygun düşmez. Taşınmazın miktarı aynı olmasına karşın toplam değerleri arasında bu kadar fahiş fark söz konusu olduğu halde ve dava aynı mahkemede görülmesine karşın mahkemece bu farkın üzerinde durulmaması usul ve kanuna aykırıdır. Bu nedenle her iki dosyadaki keşif tutanaklarının kapsamı ve keşif tutanaklarında yer alan toplam değer ile dönüm değeri arasındaki farkın üzerinde durulması yeniden yapılacak keşifte taşınmazın toplam gerçek değerinin üç yerel bilirkişi aracılığıyla saptanmasına çalışılması ve ortaya çıkacak gerçek değer gözetilerek mahalli mahkemenin görevinin belirlenmesi gerekirken değerler arasındaki aşırı fark gözetilmeden yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 23.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.