19. Hukuk Dairesi 2018/3692 E. , 2020/837 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davacı banka ile dava dışı ... arasında 18.04.2013 tarihinde düzenlenen sözleşmeyi davalının kefil olarak imzaladığını, borçluların ödemeleri yerine getirmemeleri üzerine kendilerine ihtarname çekildiğini, buna rağmen ödenmeyen borç için borçlular aleyhinde ilamsız takip başlattıklarını, davalının kısmi itirazı üzerine takibin bir kısmının durduğunu belirterek; davalının haksız olan itirazının iptaline, takibin devamına ve davalının aleyhine % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının sözleşmeye 15.000,00-TL limitle kefil olduğunu, asıl borçlunun tüm borçlarından sorumlu olmadığını,bir kısım taksitlerin ödendiğini,borcun takip miktarındaki kadar olmadığını, faiz oranlarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiş, Dairemizin 2016/6091 esas ve 2017/1056 karar sayılı ve 13/02/2017 tarihli ilamı ile “ Dava kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın kefilden tahsili istemiyle başlatılan icra takibinde itirazın iptali davasıdır. Dava konusu takibe konu yapılan 18.04.2013 tarihli kredi sözleşmesinde davalı kefilin imzası bulunmaktadır. Bu sözleşmenin 14.maddesinde daha önce asıl borçluya kullandırılan 26.11.2011 tarihli sözleşmeye atıf yapılarak ikinci sözleşmenin 2011 tarihli sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olduğu bildirilmiştir. Sözleşmedeki bu hüküm gereğince davalı kefil 2011 tarihli sözleşme uyarınca oluşan kredi borcuna 2013 tarihli sözleşmedeki limit dahilinde ve temerrüt hükümlerinden sorumlu olacaktır. Mahkemece açıklanan ilke uyarınca banka alacağının tespiti için banka kayıtları üzerinde uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dosya kapsamı ve denetime uygun bulunan bilirkişi raporu içeriğine göre, davalı kefilin 18.4.2013 tarihli sözleşmenin 14. maddesine göre, 2011 tarihli sözleşmeden 2013 tarihli sözleşmedeki limit dahilinde sorumlu olduğu gerekçesiyle icra takibinde kabul ettiği tutarlar da değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
(1) Mahkemece bozmaya uyularak davalı kefilin sorumluluğu kapsamında hüküm kurulmuş ise de davalı kefil tarafından imzalanan sözleşmede kefilin sorumluluk miktarı 15.000 TL olup kefilin kefalet limitini artırıcı başka bir işlemi yoktur. Bu durumda bilirkişice davalı kefilin sorumluluğu 15.000 TL sınırlı tutularak hesaplama yapılması gerekirken limit artırımından kefilin sorumlu tutulması doğru olmamış, hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.
(2) Taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi ticari nitelikte olduğundan ve TTK 8/1 maddesine göre ticari işlerde faiz oranı sözleşme ile serbestçe belirlenebileceğinden, bilirkişice taraflar arasındaki ilişkide uygulama imkanı bulunmayan TBK 88. ve 120. maddelerine göre davalı alacağının eksik hesaplanması doğru olmamış, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı yararına, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı yararına hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 05.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.