8. Hukuk Dairesi 2010/6188 E. , 2011/2985 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Zara Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 15.06.2010 gün ve 118/101 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ..., satın alma ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle 131 ada 86 parselin Hazine üzerindeki tapu kaydının kısmen iptaliyle adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüyle 131 ada 86 parselin tapu kaydının teknik bilirkişiler Mehmet Duman ve Mehmet Ünal tarafından düzenlenen 02.06.2010 tarihli krokide A harfiyle gösterilen 20010,70 m2 kısmının iptaliyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, satın alma ve eklemeli zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Dava konusu 131 ada 86 parsele ait kadastro tutanağında; senetsizden, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerden olduğu, kimsenin mülkiyet iddiasında bulunmadığı muhtar ve bilirkişi beyanlarından anlaşıldığı gerekçesiyle 07.09.2006 tarihinde 292201,64 m2 yüzölçümünde ve "Ham Toprak" niteliğinde, Hazine adına tespit edildiği, tutanağın itiraz edilmeden 27.10.2006 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Tutanaktaki açıklamalar karşısında, taşınmazın TMK.nun 715. maddesi paralelinde düzenlenen ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/C bendi uyarınca özel mülkiyete konu olmayacak yerlerden olduğu kanaatı uyandırmaktadır. Ne var ki, kadastro tutanakları aksi sabit oluncaya kadar geçerli bulunan belgelerden sayılmaktadır. Davacı, tutanağın aksini kanıtladığı takdirde taşınmazın özel mülkiyete konu olması mümkündür.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Dava konusu taşınmazın güneyinde bulunan ırmak, Urum ve Sellice Dereleri ile ilgili jeolog bilirkişiden rapor alınmamış, taşınmazın bir kısmının aktif dere yatağında ve derenin etki alanında kalıp kalmadığı, dere yatağından yer kazanılıp kazanılmadığı açıklığa kavuşturulmamış ve taşınmazın içinden geçen Sellice Deresinin bulunduğu kısmın tescil dışında tutulması gerekirken bu husus dikkate alınmamıştır. Komşu taşınmazlara ait dayanak kayıtlardan, dava konusu taşınmazın çevresinde toprak tevzi çalışmaları yapıldığı anlaşıldığına göre, dava konusu taşınmaza ve komşu taşınmazlara ait Toprak Tevzi Komisyonunun çalışmalarına ait belirtme tutanağı, tablendiketif cetveli ve ekleriyle taşınmaza komşu parsellerin kadastro tutanakları ve varsa dayanak belgeleri (tapu ve vergi kayıtları) getirtilerek taşınmaza keşifte uygulanmak suretiyle davalı taşınmaz yönünü ne olarak gösterdikleri hususu üzerinde durulmamıştır.
Mahkemece yapılacak iş; dava konusu taşınmaza ve komşu taşınmazlara ait Toprak Tevzi Komisyonunun çalışmalarına ait belirtme tutanağı, tablendiketif cetveli ve ekleriyle birlikte, taşınmaza komşu 131 ada 35, 36, 37, 41 ve 42 parsellerin kadastro tutanakları ve varsa dayanakları olan tapu ve vergi kayıtlarının bulundukları yerden istenerek eksiksiz olarak dosya arasına konulması gerekir. Bundan sonra mahallinde tanıklar, yerel, Fen, Jeolog ve Ziraatçı bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak, toprak Tevzi Komisyonunun çalışmalarına ait belirtme tutanağı, tablendiketif cetveli ve ekleriyle komşu parsellere ait dayanak kayıtlarının usulüne uygun olarak yerine uygulanması, sınırlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak davacının talep ettiği ve krokide A harfiyle gösterilen taşınmazı kapsayıp kapsamadığı hususu üzerinde durulması, komşu parsel dayanağı kayıtların dava konusu taşınmazları ne olarak gösterdiği, tescile engel oluşturabilecek bir durum olup olmadığının araştırılması, tüm uygulamaların denetime elverişli şekilde teknik bilirkişi tarafından krokisine işaret ettirilmesi gerekir. Ayrıca, zeminde güneyde bulunan ırmakla, Sellice ve Urum Dereleri konusunda; taşınmazla ırmak ve dereler arasında kot farkı bulunup bulunmadığı, ırmak ve derelere tecavüz olup olmadığı, yer kazanılıp kazanılmadığı konularında Ziraatçı ve Jeolog uzman bilirkişiden gerekçeli rapor alınması, dava konusu taşınmazın niteliği, imar-ihya edilip edilmediği, imar-ihya edilmiş ise tamamlanma tarihi, zilyetliğin niteliği, süresi ve sürecinin tanıklardan ve yerel bilirkişiden etraflıca sorulması, halen zeminde eylemli ırmak ve dere varsa bu kısımların tesciline karar verilemeyeceği hususunun dikkate alınması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.