Esas No: 2020/391
Karar No: 2021/177
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/391 Esas 2021/177 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanık ... hakkında TCK"nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesince 02.10.2009 tarih ve 1753-1130 sayı ile eylemin TCK"nın 158/1-b-d maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesince 06.06.2012 tarih ve 349-186 sayı ile sanığın, TCK"nın 158/1-d, 43/1, 52/1-2, 53/1, 58/6 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 120 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 23. Ceza Dairesince 22.06.2016 tarih ve 9066-8101 sayı ile;
"...Sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın üzerinde kimlik kartının çıkmaması, katılanın beyanından başka kurum kimliği kullandığına dair delil bulunmaması karşısında; sanığın eyleminin Türk Ceza Kanunu"nun 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek somut olayda uygulama yeri bulunmayan TCK"nın 158/1-d-son madde ve fıkrasına göre hüküm kurulmak suretiyle ceza tayin edilmesi,
Kabule göre de;
TCK"nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda uygulanmasının zorunluluğu," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Kabule göre bozma nedenine uyan Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi ise 21.12.2016 tarih ve 372-479 sayı ile;
"...Mahkememizin 2009/349 esas, 2012/186 karar nolu zincirleme olarak nitelikli dolandırıcılık eylemi suçundan sanık ... hakkında vermiş olduğu kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılmakla Yargıtay 23. Ceza Dairesinin 22.06.2016 tarihli ve 2015/9066 esas, 2016/8101 karar sayılı ilamına uyulmayarak direnilmesine karar verildiği de gözetilerek olay tarihinde sanığın kendisini BEDAŞ yetkilisi olarak tanıtmak sureti ile yakınıcıdan para aldıkları iddiası ile cezalandırılması istemiyle Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, Mahkemece eylemin TCK"nın 158/1-b-d maddesine uyma ihtimali bulunduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiği, Mahkememizce yapılan yargılama, sanık savunması, yakınma içeriği ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanık ..."ın olay tarihinde varlığı kabul edilen ancak kimlikleri belirlenemeyen iki kişi daha olduğu hâlde katılanın iş yerine geldikleri, katılanda inanma ve hataya düşme neticesini doğuracak niteliklere haiz olduğu kabul edilen BEDAŞ kurumuna ait kimlik kartlarını takmak sureti ile katılan ile konuşup kaçak elektrik kullandığından bahisle 8.000 TL civarında borç olduğunu bildirdikleri, iş yerini yeni devraldığını belirten katılanın bu şekilde konuşmak ve ikna niteliğine haiz olduğu anlaşılan meslek kimliği kullanmak sureti ile var olan dolandırma kastının sonucunu elde etmeye yönelik olarak katılandan bu konuyu halledeceklerini belirterek kandırdıkları katılandan 1.500 TL para aldıkları, daha sonra ve yeniden 2.500 TL daha para vermesi gerektiği yönünde konuşup buluşma yerine çağırdıkları, bu kez buluşma yerine kardeşi olan ... ile giden katılanın bu aşamada istenilen parayı verdiği hâlde parayı alan diğer kişilerin kaçtıkları, sanığın olay yerinde yakalandığı, böylece sanığın nitelikli dolandırıcılık eylemini aynı amaç ve kasıt birliği içerisinde yakın tarih aralıkları ile katılana karşı gerçekleştirdiği, zararı katılanın gidermediği, bu şekilde sanığın kamu kurum ve kuruluşlarını araç olarak kullanmak suretiyle atılı suçu işlediği," gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.08.2018 tarihli ve 28460 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesi uyarınca, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.12.2016 tarihli ve 398 sayılı kararı ile kararına direnilen Yargıtay 23. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle aynı karar uyarınca bu Daireye ait işlerin devredildiği Yargıtay 15. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 05.10.2020 tarih ve 6414-9322 sayı ile, "...BEDAŞ"ın suç tarihinde anonim şirket olması sebebiyle kamu kurumu niteliği taşımadığı ve bu kuruluşa ait kimlik kartının da kamu kurumu varlıklarından olmadığı," şeklindeki gerekçe ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin "kamu kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçunu mu yoksa "basit dolandırıcılık" suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkin olup eylemin basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Kolluk tarafından düzenlenen 03.08.2009 tarihli tutanakta; saat 14.30 sıralarında Belediye parkı içerisinde dolandırıcılık olayının gerçekleştiğinin anons edilmesi üzerine olay yerine intikal edildiği, katılan ..."ın 01.08.2009 tarihinde Esenyurt"ta bulunan kasap dükkânına 3 şahsın geldiğini, kendilerini TEK görevlisi olarak tanıttıklarını, iş yerinde kaçak elektrik kullanıldığını söylediklerini, hapse attırmak ile korkutup 1.500 TL aldıklarını, aynı şahısların 03.08.2009 günü Belediye parkına 2.500 TL ile gelmesini istediklerini, parka geldiğinde parayı verdiğini, ancak korktuğu için ağabeyi olan tanık ..."ı aradığını, ağabeyi gelince iki şahsın kaçtığını, sanığı ise yakaladıklarını beyan etmesi üzerine sanığın muhafaza altına alındığı, yapılan üst aramasında tesisat cari hesap borç dökümleri ile BEDAŞ"a ait makbuzların ele geçirildiği,
Kolluk tarafından düzenlenen 03.08.2009 tarihli üst arama tutanağında; sanığın yapılan üst aramasında 7 adet Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ"ye ait doküman bulunduğu,
Kolluk tarafından düzenlenen 01.02.2011 tarihli tutanakta; Ahmet Korkmaz isimli şahsın adres ve açık kimlik tespitinin yapılamadığı,
Kolluk tarafından düzenlenen 24.02.2012 tarihli tutanakta; ... isimli şahsın bulunamadığı ve duruşmada hazır edilemediği,
Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ Genel Müdürlüğünün 01.06.2010 tarihli ve 2205 sayılı yazısında; ... ismiyle BİM kayıtlarında yapılan sorgulamada Fatih Mah., Ünverdi Cad., No: 86 Esenyurt adresinde kaçak elektrik tutanak kaydına rastlanılmadığı,
Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ Genel Müdürlüğünün 25.02.2010 tarihli ve 488 sayılı yazısında; Şenol Karadaş veya ... adında genel müdürlük emrinde görev yapan personel bulunmadığı,
Avea İletişim Hizmetleri AŞ"nin 06.07.2010 tarihli yazısında; 507 236 .. .. numaralı GSM hattının ... adına kayıtlı olduğu ve abonelik sözleşmesinin 13.01.2009 tarihinde imzalandığı,
Bilgilerine yer verilmiştir.
Katılan ... soruşturma evresinde; 35 gün önce devir aldığı kasap dükkânına 30.07.2009 tarihinde boyunlarında BEDAŞ kimlik kartı bulunan üç kişinin geldiğini, iş yerinde kaçak elektrik kullanıldığını ve 7.000-8.000 TL civarında borç olduğunu söylediklerini, 1.500 TL vermesi durumunda borcu ve kaçak elektriği halledeceklerini, karşılığında resmî makbuz vereceklerini söylediklerini, sanık ..."a 1.500 TL verdiğini, irtibat için 531 816 .. .. GSM numarasını verdiklerini ve işlemler yapılınca arayacaklarını söyleyip gittiklerini, 03.08.2009 tarihinde saat 14.30 sıralarında irtibat için verilen numara ile kendisini "Orhan" ismi ile tanıtan bir şahsın aradığını, işlemlerin 1.500 TL ile giderilemeyeceğini, 2.500 TL daha getirmesi gerektiğini söyleyerek Avcılar TEK binasına gelmesini istediğini, parayı yanına alıp Avcılar"a gittiğini ve irtibat numarasını arayınca üç şahsın da TEK binası içerisinden çıktıklarını ve yanına geldiklerini, sanığın elinde bir şey olmadığını, ancak diğer şahıslardan birinin elinde siyah renk dosya çantası, diğerinin elinde ise küçük para çantası olduğunu, parayı sanığa verdiğini, sanığın da parayı evrak çantası taşıyan yaşlı adamın çantasına koyduğunu, bu arada ağabeyi olan tanık ..."ın gelmesi üzerine şahısların kaçmaya başladıklarını, sanığı ise yakaladıklarını,
Kovuşturma evresinde farklı olarak; sanık ile birlikte üç kişinin iş yerine gelmesinden birkaç gün sonra yine aynı kişilerin dükkânına geldiklerini, "Müdür bey bu kadar para ile borç silinmez bize 2.500 TL daha vereceksin." dediklerini, paranın ödenmesi için BEDAŞ binasının önünde buluşmayı kararlaştıklarını,
Tanık ...; 03.08.2009 tarihinde saat 14.30 sıralarında kardeşi olan katılanın kendisini arayarak geçen Cuma günü BEDAŞ"tan üç kişinin geldiğini, iş yerinin borcu olduğundan ve kaçak elektrik kullanıldığından bahisle tutanak tuttuklarını ve kendisinden 1.500 TL aldıklarını, olay günü ise 2.500 TL daha istediklerini, iş yerine gelip konuşmayı kabul etmediklerini, katılanın parayı alarak TEK binası önüne gittiğini söylemesi üzerine katılana memurların bu şekilde bir para almayacaklarını, kendisinin de buluşma yerine geleceğini söylediğini, Avcılar TEK binası önüne gittiğinde park içerisinde katılan ve üç şahsın konuştuğunu gördüğünü, yanlarına gittiğinde kardeşinin parayı vermiş olduğunu ve makbuz istediğini, sanık ve yanındakilerin ise daha sonra vereceklerini söylediklerini, kendisi olayın ne olduğunu sorunca panikleyerek kalktıklarını, şahısların boynunda hiç kimlik asılı olmadığını, ellerinde ise çantalar ve evrak olduğunu, kimliklerini göstermesini isteyince şahısların kaçmaya başladıklarını, sanığı kemerinden yakaladığını, sanığın kaçan şahıslardan yaşlı olan şahsa "Ahmet parayı getir, beni yakaladılar." diye bağırdığını, ancak şahısların durmayarak kaçtıklarını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... soruşturma evresinde; Zeytinburnu"nda bulunan Bulvar İşhanı girişinde seyyar oyuncakçılık yaptığını, daha önce ise 2002 yılına kadar BEDAŞ"ın taşeron firmalarında sayaç kesme işlerinde çalıştığını, 30.07.2009 tarihinde Esenyurt tarafına gitmediğini, ancak 03.08.2009 tarihinde aynı semtte oturduğu için 4-5 yıldır tanıdığı ancak açık kimlik ve adresini bilmediği Ahmet Korkmaz isimli bir şahıs ile saat 11.00-12.00 arasında Esenyurt"ta bulunan bir kasap dükkânına gittiklerini, Ahmet Korkmaz"ın bir saat sözleşmesi yapacağını söylediğini, dükkânda bulunan katılan ile elektrik saatinin değişimi için 470 TL karşılığında anlaştıklarını, katılanın kendisine verdiği parayı Ahmet Korkmaz"ın çantasına koyduğunu, katılana belgelerini tamamlaması durumunda saat 14.00 sıralarında Avcılar BEDAŞ önüne gelmesini söylediklerini, kendisinin sadece Ahmet Korkmaz"ın yanında gittiğini ve saat değişimi için 400-500 TL kadar masrafı olduğunu, işlemler için kira kontratı ve kimlik fotokopisi gerektiğini söylediğini, kesinlikle kaçak kullanımdan dolayı katılanın borcu olduğunu söyleyip para istemediğini, aynı gün BEDAŞ önünde buluştuklarında katılanın yalnız olduğunu, kendisinin yanında ise sadece Ahmet Korkmaz"ın olduğunu, belgeleri konuşurken tanık Hasan"ın geldiğini ve gelir gelmez "Parayı verin." dediğini, kendisinin Ahmet Korkmaz"a "Ahmet abi parayı ver." dediğini, ancak tanığın kendisini darp etmeye başlaması üzerine Ahmet Korkmaz"ın kaçtığını, kendilerini katılana BEDAŞ görevlisi olarak tanıtmadıklarını, Ahmet Korkmaz"ın hareketlerinden katılanı daha önceden tanıdığını düşündüğünü, kendisi BEDAŞ taşeron firmada çalışırken elektrikçi olarak ustalık belgesi ve imza yetkisi olan ..."ın Ahmet Korkmaz"ı tanıdığını, yakalama esnasında üzerinden çıkan BEDAŞ belgelerinden bazılarının tanıdıklarına ait ödenmiş fatura olduğunu,
Kovuşturma evresinde ek olarak; boynunda BEDAŞ"a ait herhangi bir tanıtıcı kart bulunmadığını, farklı olarak ise; olay günü tanıdığı ancak ne iş yaptığını bilmediği Ahmet Korkmaz isimli arkadaşının bir tanıdığının elektrik sorunu olduğunu söylediğini, birlikte katılanın iş yerine gittiklerini, Ahmet Korkmaz ile katılanın elektrik sorunları ile ilgili konuştuklarını, kendisine sorulduğunda elektrik saati ve benzeri masraflar nedeniyle 470 TL, daha doğrusu 400-500 TL masraf olabileceğini söylediğini, iş yerinden ayrıldıklarında Ahmet Korkmaz"ın 470 TL para aldığını söylediğini, aynı gün Avcılar"da bulunan elektrik idaresinin olduğu yere gittiklerini, katılan ile Ahmet Korkmaz"ın randevulaşmış olduklarını, katılanın tanık ile birlikte geldiğini ve tanığın "Bu parayı kim nasıl alır." diyerek saldırdığını, kendisini yakaladıklarını, Ahmet Korkmaz"ın kaçtığını,
Savunmuştur.
A- Sanığın eyleminin "kamu kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçunu mu yoksa "basit dolandırıcılık" suçunu mu oluşturacağı hususunun değerlendirilmesinde;
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle dolandırıcılık suçunun unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK"nın 157. maddesinde; "Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir." şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
Mal varlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.
Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu diğer mal varlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece mal varlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.
5237 sayılı TCK"nın 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olmasına göre, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Kanun koyucu anılan maddede hilenin tanımını yapmayarak suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş, bilinçli olarak bu hususu öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.
"Hile", Türk Dili Kurumu sözlüğünde; "Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika" (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 891.) şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; "Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez." biçiminde tanımlanmıştır.
Öğretide de hile ile ilgili olarak; "Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir." (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s. 453.), "Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir." (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt I, Beta Yayınevi, 4. Baskı, Eylül 2017, İstanbul, s. 502-503.) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.
Yerleşmiş uygulamalar ve öğretideki baskın görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda; hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi noktasında öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir: "Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir." (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 15. Baskı, Ankara 2020, s. 717.), "Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır." (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 13. Baskı, Ankara 2020, s. 439.), "Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir." (Centel/Zafer/Çakmut, s. 509.).
Esasen, hangi davranışların hileli olup olmadığı konusunda genel bir kural koymak oldukça zor olmakla birlikte, bu konuda olaysal olarak değerlendirme yapılmalı, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır.
Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren "Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle" dolandırıcılık suçu ise; suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK"nın 158/1-d maddesinde; "(1) Dolandırıcılık suçunun; ...d- kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur." şeklinde iken, suç ve karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 14. maddesiyle "iki yıldan yedi yıla kadar hapis" şeklindeki yaptırım "üç yıldan on yıla kadar hapis" olarak değiştirilmiştir.
Bu düzenleme ile toplumda yaşayan insanlar üzerinde güven etkisi oluşturan kurum, kuruluş ve tüzel kişiler aracı kullanılmak suretiyle kişilerin istismar edilmesinin önlenmesi amaçlanmış ve maddenin bu bölümüne ilişkin gerekçesinde de; "Birinci fıkranın (d) bendinde, dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişilerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi, bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Çünkü, kamu kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişilikleri toplumda güven beslenen müesseseler olarak kabul edilmiştir." şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Dolandırıcılık suçuna ilişkin bu açıklamalardan sonra Türkiye"de elektrik dağıtım ve satış hizmetlerine ilişkin mevzuat ve özelleştirme sürecinin üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
Türkiye"de elektrik üretimi, iletimi, dağıtım ve satış hizmetleri, daha önce bir kamu iktisadi teşebbüsü olan Türkiye Elektrik Kurumunca (TEK) gerçekleştirilirken, TEK, Bakanlar Kurulu"nun 12.08.1993 tarihli ve 93/4789 sayılı kararı ile Türkiye Elektrik Üretim-İletim AŞ (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ) adı altında iki ayrı iktisadi devlet teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmış, 1994 yılında TEAŞ ve TEDAŞ tüzel kişiliğe kavuşturulmuştur. TEDAŞ, Özelleştirme Yüksek Kurulunun 02.04.2004 tarihli ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme programına alınmış, bölgesel elektrik dağıtım şirketleri oluşturulduktan sonra, elektrik dağıtım ve perakende satış şirketlerinin işletme hakkı hisse devri yoluyla dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi özel hukuk tüzel kişilerine devredilmiştir.
Açık kaynak bilgilerine göre; Boğaziçi Elektrik Dağıtım Müessesesi 18.06.1984 tarihinde 18435 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) hakkında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname uyarınca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı bir KİT olarak yapılandıktan sonra Türkiye Elektrik Kurumunun 12.08.1993 tarihinde Türkiye Elektrik Üretim-İletim AŞ (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ) adı altında iki ayrı iktisadi devlet teşekkülü olarak yeniden yapılandırılmasının ardından TEDAŞ"a bağlanıp adı 1995 yılında Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ olarak değiştirilmiş ve TEDAŞ"a bağlı bir ortaklık yapısı ile çalışmaya başlamış ve 28.05.2013 tarihi itibari ile özelleştirilmesi tamamlanmıştır.
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun"un 37. maddesinin (a) bendinde; "Bu Kanun hükümleri gereğince özelleştirme programına alınan kuruluşlar özel hukuk hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu Kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmaz." hükmü öngörülmüştür.
Anılan Kanun"un suç tarihinde yürürlükte bulunan 11. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Özelleştirme programına alınan kuruluşlar, sermayelerindeki kamu payı %50"nin altına düşünceye kadar 02/04/1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanun ile 24/06/1983 tarihli ve 72 sayılı Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Hakkında Kanun Hükmünde Kararname esaslarına göre denetlenir." şeklindeki hüküm suç ve karar tarihinden sonra 09.07.2018 tarihli ve 30473 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname"nin 85. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu"nun suç tarihinde yürürlükte bulunan hâlindeki 1. maddesinin birinci fıkrasında; "Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır." şeklindeki düzenlemeyle Kanun"un amacı açıklanmış, ikinci fıkrasında Kanun"un kapsamı belirlenmiş, üçüncü fıkrasında müşteri hizmetleri yönetmeliğinin; "Dağıtım ve perakende satış faaliyeti gösteren tüzel kişilerin görüşleri alınmak suretiyle TEDAŞ tarafından hazırlanarak dağıtım ve perakende satış lisansları hükümleri uyarınca dağıtım şirketleri, perakende satış şirketleri ile söz konusu şirketlerden hizmet alan tüm taraflara uygulanacak standart, usul ve esasları belirleyen kuralları,..." ifade edeceği belirtilmiş, "Elektrik Piyasası Faaliyetleri" başlıklı 2. maddesinin ikinci fıkrasında ise;
"(2) Piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esaslar bu Kanun ve ilgili yönetmeliklerle düzenlenir..." şeklindeki düzenlemeyle piyasada faaliyet gösterecek şirketlerin uymaları gereken usul ve esasların kanun ve yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiş, 4. maddesi ile de kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve bu Kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulacağı ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ..."ın açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen iki kişi ile birlikte katılan ..."ın kısa bir süre önce devraldığı kasap dükkânına geldikleri, üzerlerinde BEDAŞ"a ait yaka kartı bulunduğu ve kendilerini BEDAŞ görevlisi olarak tanıttıkları, katılana iş yerinde kaçak elektrik kullanıldığını ve 7.000-8.000 TL civarında elektrik borcu olduğunu, ancak 1.500 TL vermesi durumunda borcun halledileceğini ve karşılığında makbuz verileceğini söyledikleri, katılanın istenilen 1.500 TL"yi sanığa verdiği, katılana bir cep telefonu numarası bırakan sanık ile yanındakilerin iş yerinden ayrıldıkları, birkaç gün sonra verilen numaradan arayan bir kişinin katılana 2.500 TL daha vermesi gerektiğini söylediği, Avcılar"da bulunan BEDAŞ binası önünde buluşmayı kararlaştırdıkları, katılanın ağabeyi olan tanık ..."a durumu haber verip buluşma yerine gittiği, kendisini arayan numarayı çaldırdığında sanık ile birlikte aynı kişilerin BEDAŞ binasından çıkıp katılanın yanına geldikleri, bina önündeki parkta katılanın parayı sanığa verdiği, sanığın da yanındaki şahsın çantasına parayı koyduğu, katılanın makbuz istediği ancak daha sonra vereceklerini söyledikleri sırada tanık Hasan"ın da yanlarına geldiği ve kimlik göstermelerini istediği, bunun üzerine sanık ile yanındakilerin kaçmaya başladığı, tanık Hasan"ın sanığı yakalayıp kaçmasına engel olduğu, bu sırada sanığın kaçan şahıslara "Ahmet parayı getir, beni yakaladılar." dediği, ancak diğer şahısların kaçıp uzaklaştıkları, Yerel Mahkemece "...Katılanda inanma ve hataya düşme neticesini doğuracak niteliklere haiz olduğu kabul edilen BEDAŞ kurumuna ait kimlik kartlarını takmak sureti ile katılan ile konuşup kaçak elektrik kullandığından bahisle 8.000 TL civarında borç olduğunu bildirdikleri, iş yerini yeni devraldığını belirten katılanın bu şekilde konuşmak ve ikna niteliğine haiz olduğu anlaşılan meslek kimliği kullanmak sureti ile var olan dolandırma kastının sonucunu elde etmeye yönelik olarak katılandan bu konuyu halledeceklerini belirterek kandırdıkları," şeklindeki gerekçe ile sanığın mahkûmiyetine karar verilen olayda;
Katılanın, sanığın iş yerine geldiği sırada üzerinde bulunduğunu belirttiği kimlik kartının ait olduğu BEDAŞ"ın 1993 yılından itibaren TEDAŞ"a bağlı bir ortaklık yapısı ile çalıştığı, TEDAŞ"ın Özelleştirme Yüksek Kurulunun 02.04.2004 tarihli ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme programına alındığı ve bölgesel elektrik dağıtım şirketleri oluşturulduktan sonra, elektrik dağıtım ve perakende satış şirketlerinin işletme hakkı hisse devri yoluyla dağıtım ve perakende satış lisansı sahibi özel hukuk tüzel kişilerine devredildiği, nihayet 28.05.2013 tarihinde de özelleştirilmesinin tamamlandığı, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun"un 37. maddesinin (a) bendine göre özelleştirme programına alınan kuruluşların özel hukuk hükümlerine tabi olduğu, bunlar hakkında varsa kendi kuruluş kanunları ile diğer kanunlarda yer alan bu Kanuna aykırı hükümler ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin uygulanmayacağı hususları birlikte dikkate alındığında; suç ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 4046 sayılı Kanun"un 11. maddesinin ikinci fıkrasına göre özelleştirme programına alınan kuruluşların sermayelerindeki kamu payının % 50"nin altına düşünceye kadar Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu"nun denetlemesine tabi olmalarının sonuca etkili olmayacağı, suç tarihinde özelleştirme programına alınmış olan BEDAŞ"ın kamu kurumu niteliğinin bulunmadığı ve sanığın eyleminin TCK"nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararına konu hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
B- Sanığın eyleminin basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu sonucuna ulaşılmış olmakla 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesi uyarınca basit dolandırıcılık suçunun uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığı hususunun değerlendirilmesine gelince;
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 17.09.1987 tarihli 410. toplantısında alınan Ceza Adaletinin Sadeleştirilmesi Hakkında Üye Devletlere Yönelik 18 Sayılı Tavsiye Kararında;
"Ceza adaletinin işleyişini hızlandırma ve sadeleştirme işleminde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin özellikle 5. ve 6. maddelerinde öngörülen şartların dikkate alınması gerektiği göz önüne alınarak; Mahkemelere intikal eden ceza davalarının kabarıklığı ve özellikle hafif cezaları gerektirenler ile ceza yargılamasındaki uzunluğun neden olduğu sıkıntılara bakılarak ...yetkili makamlarca ceza işlerinde savcılık ve mahkeme dışı anlaşmalar sağlanması, bu tür ihtilafların uzlaşma yolu ile halledilmesinin tavsiye edilmesi" kabul edilmiştir.
Benzer düşünce ve ihtiyaçlar sonucu Türk Ceza Hukuku Sistemine dâhil edilen ve 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle yapılan değişikliğe kadar "uzlaşma" başlığı altında düzenlenen uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir." hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 2. maddesiyle, TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan "uzlaşma" ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun"un 8. maddesiyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklindeki düzenlemeyle kapsamı genişletilmiş,
24.10.2019 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun"un 26. maddesi ile yapılan değişiklerle;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi),
6. Hırsızlık (madde 141),
7. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
8. Dolandırıcılık (madde 157),
9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165),
10. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
11. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklinde madde mevcut hâlini almıştır.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.
7188 sayılı Kanun"la ise uzlaştırma kapsamına giren suçların sayısı bir kez daha artırılarak, TCK"nın 155. maddesindeki güveni kötüye kullanma, aynı Kanun"un 165. maddesindeki suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu ve 117. maddesinin ilk fıkrasındaki iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçu ile bu suçun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi nitelikli hâline ilişkin 119. maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsam içerisine alınmıştır. Öte yandan bu düzenleme ile CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "birlikte" ibaresinden sonra gelmek üzere "aynı mağdura karşı" ibaresi eklenmiş, böylece fail tarafından uzlaştırma kapsamına giren bir suçun bu kapsama girmeyen başka bir suçla beraber farklı mağdura karşı işlenmesi durumunda tarafların uzlaşabilmesinin önünde engel kalmamıştır.
Bu husus Kanun"un gerekçesinde "Maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen değişiklikle, uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte ‘aynı mağdura karşı" işlenmiş olması hâlinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmektedir. Böylelikle farklı mağdurlara karşı işlenen suçlar bakımından bu kısıtlama kaldırılmakta ve uzlaştırma kapsamında olması halinde diğer mağdurların şüpheliyle uzlaşabilmelerine imkân tanınmaktadır." biçiminde açıklanmıştır.
Diğer taraftan 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK"nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
"(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir." şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 25. maddesi ile;
"(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def"aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
"Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, uzlaştırma gerek 5560 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da uzlaştırmanın mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
TCK"nın "zaman bakımından uygulama" başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanun"un 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, her iki maddede de ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması", "geçmişe etkili uygulama" veya "geçmişe yürürlük" ilkesine de yer verilmiştir.
Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ..."ın eyleminin TCK"nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğunun anlaşılması ve CMK"nın 253. maddesinde 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler sonucu basit dolandırıcılık suçunun uzlaştırma kapsamına dahil edilmesi karşısında, mahkemece CMK"nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca durma kararı verilerek, aynı Kanun"un 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, CMK"nın 253. maddesinde 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu TCK"nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, mahkemesince CMK"nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca durma kararı verilerek, aynı Kanun"un 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedenleriyle de bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.12.2016 tarihli ve 372-479 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün;
a) Sanığın TCK"nın 157/1. maddesinde düzenlenen "basit dolandırıcılık" yerine aynı Kanun"un 158/1-d maddesinde düzenlenen "kamu kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi,
b) 6763 sayılı Kanun ile CMK"nın 253. maddesinde yapılan değişiklik sonucu 5237 sayılı TCK"nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, mahkemesince CMK"nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca durma kararı verilerek, aynı Kanun"un 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.04.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.