Hukuk Genel Kurulu 2017/1727 E. , 2017/1354 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.03.2014 gün ve 2013/1058 E., 2014/250 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalılardan ... ve arkadaşları vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 22.10.2015 gün ve 2015/4873 E., 2015/18107 K. sayılı kararı ile;
"…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 10.ve 18. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı idare ve davalılardan ... vd. vekillerince temyiz edilmiştir.
Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle davacı idare vekilinin tüm, davalılardan ... vd. vekilinin ise aşağıdaki bent dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
Kamulaştırma Kanunu"nun 25/2 maddesi uyarınca mahkemece verilen tescil kararı ile mülkiyetin idareye geçeceği gözetildiğinde; keşif tarihi ve mahkeme gözlemine göre taşınmazdaki ağaçların 6495 sayılı kanunun yürürlük tarihinden önce dikildikleri sabit olduğundan, söz konusu Yasa maddesindeki muhtesat bedelinin dikkate alınmayacağına ilişkin hükmün de uygulama yeri olmadığından, taşınmazda bulunan ağaçların değerinin ödenmesi gerekir. Bu itibarla;
Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan zeytin ağaçlarının dosya içerisindeki fotoğraflarına göre dava tarihi itibari ile 2 yaşında olduğundan, bu yaşdaki ağaçlarının dava tarihi itibari ile ve adet olarak maktu bedelleri İl Tarım Müdürlüğünden getirtilip, bilirkişi raporu denetlendikten sonra ağaç bedellerine de hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir..."
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili dava konusu taşımazın Ilısu Barajı ve HES Baraj Gölü alanında kalması nedeniyle kamulaştırmasına karar verildiğini, ancak taşınmazın mülkiyetinin kime ait olduğunun tapu kaydından anlaşılamadığını, bu konuda hak sahibi olduğunu iddia eden davalılar tarafından Siirt Kadastro Mahkemesinde dava açıldığını, mülkiyeti ihtilaflı olan taşınmazın değerinin belirlenmesi için kıymet takdir komisyonu kurulduğunu ve bedelin komisyon tarafından takdir edildiğini, taşınmazın mülkiyetinin ihtilaflı olması nedeniyle kamulaştırmaya konu taşınmazın pazarlıkla satılması usulünün gerçekleştirilemediğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... ve arkadaşları vekili taşınmaz için belirlenen değerlerin çok düşük olduğunu ifade etmiştir.
Diğer davalılara ayrı ayrı duruşma gününü bildirir tebligat çıkartılmış olup, davalılar duruşmaya gelmemişler, esas hakında bir beyanda da bulunmamışlardır.
Mahkemece 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 25"inci maddesinde 02.08.2013 tarihinde yapılan değişiklik ile kamu yararı kararının ilanından sonra taşınmaz üzerinde yapılacak sabit tesisler ile dikilecek ağaç değerinin bedel tespit davasında dikkate alınmayacağının kanun hükmü haline geldiği, kamulaştırma konusu taşınmazla ilgili olarak davacı idare tarafından düzenlenen kıymet takdir raporundaki taşınmaz bilgileri ile yargılama sırasında aldırılan bilirkişi raporundaki taşınmaz bilgilerinin birbirini tutmadığı, keşif sırasında kıymet takdir raporunda yer almayan yeni yapı ve fidanların taşınmaz üzerinde bulunduğunun gözlemlendiği, kamulaştırma kararı alınan ve kısa süre sonra terk edileceği bilinen bir alana ihtiyacın üzerinde büyüklükte yeni binaların inşa edilmesinin ve fidanların dikilmesinin olağan bir durum olmadığı, dolayısıyla bu durumun taşınmazın kamulaştırma bedeline etkili olması amaçlı bir inşa faaliyeti olduğu, yapıların ebadı, köydeki nüfus sayısı ile yeni yapıların sayı ve alan bakımından uyumsuzluğu, adres kayıt bilgilerine göre taşınmaz maliklerinin büyük kısmının Siirt dışında yaşamaları nedeniyle konut ihtiyacının ve yapıların kısa sürede yapımına başlanıp bitirilmiş olmasının da bu yargıyı desteklediği, mülkiyet hakkının dürüstlükle kullanılması gerektiği ve hakkın kötüye kullanılmasının Kanun tarafından korunmayacağının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2"nci maddesinde açıkça ifade edildiği, kıymet takdir raporundan sonraki ancak keşiften önceki bir zamanda yapıldığı anlaşılan yeni yapıların ve dikilen fidanların bedellerinin toplam bedele dahil edilmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı ve taşınmaz malikleri lehine haksız bir kazanç oluşturacağı, bu yönüyle yeni yapıların ve fidanların değerlerinin bedel tespitinde dikkate alınmadığı, bunun dışında yapılan keşif neticesinde bilirkişi kurulundan aldırılan raporda taşınmazın bedelinin tespit edildiği, bilirkişi raporunun ayrıntılı ve denetime açık, bilimsel verilere uygun olduğu, kamulaştırma kriterlerini taşıdığı, bu yönüyle hüküm kurmaya elverişli bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı ... ve arkadaşları vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece mülkiyet hakkının Anayasa"nın 35., İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nin 1 nolu Protokolünün 1"inci ve TMK"nın 683"üncü maddesinde düzenlendiğini ve sahibine mülkiyet konusunu kullanma, ondan yararlanma ve üzerinde tasarruf etme gibi en geniş hakları tanıdığını, kamulaştırmanın ise belirli şartlar altında idareye özel mülkiyet konusu taşınmaza bedeli karşılığında el atma imkânı veren idari bir yetki olduğu, yine kamulaştırma işleminin kanuna aykırı olması durumunda kamulaştırmadan etkilenecek kişilerin işlemin iptalini isteme hakkının bulunduğu, TMK"nın 2"nci maddesinde hakkın dürüstlükle kullanılması gerektiği ve hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunamayacağına dair düzenlemeye yer verildiği, davalıların, hakkında kamulaştırma kararı alınan ve kamulaştırma işleminin iptali yönünde herhangi bir dava da açılmadığı için kısa süre sonra el atılacağı kesin olan taşınmaza, idari tespit sırasında bulunmayan ancak dava açılmasından kısa süre önce dikildiği anlaşılan ve yörede tarımı bulunmayan zeytin fidanları dikmesinin olağan bir tarım faaliyeti olmadığı, değerinin yüksek olması da dikkate alındığında bu eylemin taşınmazın kamulaştırma bedelini arttırma amaçlı bir tasarruf niteliğinde bulunduğu, mahkemenin ilk kararında davalıların dürüstlük kuralına aykırı davranarak haksız kazanç elde etme amacıyla taşınmaz üzerine zeytin fidanı diktiği, bu eylemin ise TMK’nın 2"nci maddesi uyarınca kanun tarafından korunamayacağı ilkesi gereğince fidan bedellerinin kamulaştırma bedeline dahil edilmeden taşınmaz bedelinin tespit edildiği belirtildiği halde, Özel Dairece bozma kararında bu gerekçesiyle ilgili bir değerlendirme yapılmadığı, oysa her hak gibi mülkiyet hakkının da dürüstlükle kullanılması gerektiğine ve hakkın açıkça kötüye kullanılmasının korunmayacağına ilişkin TMK’nın 2"nci maddesindeki düzenleme uyarınca mahkeme tarafından verilen kararın Kamulaştırma Kanunu ile TMK"nın 2"nci maddesindeki düzenlemenin amacına uygun olduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemiyle açılan eldeki davada taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların değerinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce davalı ...’ın direnme kararının verildiği tarihten önce 19.05.2015 tarihinde, davalı ...’ın ise direnme kararının verildiği tarihten sonra 22.09.2016 tarihinde vefat ettiği dikkate alındığında, ismi geçen davalılara ait veraset ilamlarının temini için ve dosya içerisinde bulunmayan dava konusu taşınmazın son durumunu ve maliklerini gösterir nitelikteki tapu kaydının ibrazı için dosyanın mahalline geri çevrilmesinin gerekip gerekmediği ve mahkemenin ilk kararında “…kamulaştırma bedelinin Kamulaştırma Kanunu’nun 10"uncu maddesi gereğince ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmesine,…” ve ”…kamulaştırma bedelinin ilerde ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere kamulaştırma bedelinin üçer aylık vadeli hesaba dönüştürülerek NEMALANDIRILMASINA,…” şeklinde hüküm kurulduğu, Özel Daire bozma kararından sonra 07.04.2015 tarihli celsede davalılar ... ve ... vekili tarafından Siirt Kadastro Mahkemesinin 2013/1121 E., 2014/17 K. sayılı kararının dosya içerisine ibraz edildiği, söz konusu bu kararda dava konusu taşınmazın ... ve ... adına tesciline karar verildiğinin belirtildiği ve Kadastro Mahkemesinin bu kararı üzerine yerel mahkemece aynı tarihli celsedeki kısa kararın hüküm fıkrasında ve gerekçeli kararda “…kamulaştırma bedelinin taşınmaz malikleri ... ve ..."e ödenmesi için Ziraat Bankası Siirt Şube Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına,…” ve ”… Davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., Makbule Toprak, ... ve ..."e karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine,…” şeklinde hüküm kurulduğu dikkate alındığında, usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı ön sorun olarak görüşülüp tartışılmış, Kurul çoğunluğu tarafından, ... vasisine ve ... mirasçılarına gerekçeli kararın tebliğ edildiği, Genel Kurul tarafından bozma kararı verilmesi halinde bozma kararına ...’ın veraset ilamının getirtilmesi ve tüm mirasçıların bu şekilde belirlenmesi gerektiği yönünde bir hükmün eklenebileceği, aynı zamanda taşınmaz mülkiyetinin ihtilaflı olması nedeniyle tapu kaydındaki malik hanesinin boş olduğu, sonrasında ise Kadastro Mahkemesinin ilgili kararı ile taşınmazın gerçek maliklerinin belirlendiği, bu durumlar bir arada değerlendirildiğinde geri çevirme kararı verilmesinde bir yararın olmadığı, dolayısıyla ön sorunun bulunmadığı hususu yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ışığında somut olay incelendiğinde; her ne kadar kamulaştırma işlemlerinin başladığı sırada hazırlanan kıymet taktir komisyonu raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde ağaç bulunduğuna dair bir bilgiye yer verilmemiş ise de, 03.01.2014 tarihli yapılan keşif sırasında mahkeme tarafından yapılan gözlemde taşınmazın üzerinde 4x4 aralıklarla dikilmiş, 3-4 yaşlarında zeytin ağaçlarının olduğunun gözlemlendiğinin keşif zaptına yazıldığı, fotoğrafların da bu gözlemi doğruladığı anlaşılmıştır.
Kamulaştırma Kanunu’nun 25"inci maddesinde taşınmazın mülkiyetinin idareye geçmesinin, mahkemece verilen tescil kararı ile olacağı açıkça düzenlenmiştir. Tescilin medeni hukuktaki anlamı mülkiyetin el değiştirmesidir. Tescil kararının verilmesinden önce taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı davalı malike ait olup, malik mülkiyet hakkından doğan tasarruf yetkisini kanunun tanıdığı sınırlar içerisinde kullanabilir. Taşınmaz üzerine yapı yapılması ya da taşınmazda tarımsal faaliyette bulunulması veyahut ağaç dikilmesi bu tasarruf yetkisinin kapsamı içerisindedir.
Bu durumda Kamulaştırma Kanunu’nun 25"inci maddesi 2"nci fıkrası hükmünün somut olayda uygulama yeri olamadığı da dikkate alınarak dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan ağaçlar için bozma kararında belirtilen hususlar değerlendirilmek suretiyle bedele hükmedilmesi gerekir.
Ne var ki davalılardan ...’ın direnme kararının verildiği tarihten önce öldüğü göz önüne alındığında, bu murise ait veraset ilamının dosya içine alınarak, veraset ilamında adı geçen şahıslardan davaya dahil edilmeyenler var ise bu mirasçılar tespit edilmek suretiyle davanın onlara yöneltilmesinin sağlanması gerektiği unutulmamalıdır.
Buna göre tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı ... ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, 15.11.2017 gününde ön sorun yönünden ikinci görüşmede oyçokluğu ile, esas yönünden ilk görüşmede oybirliği ile karar verildi.