8. Hukuk Dairesi 2011/2213 E. , 2011/2928 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Milas Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 16.04.2009 gün ve 76/436 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, kadastro çalışmaları sırasında ... adına tespit ve tescil edilen 101 ada 26 sayılı parselin içerisinde vekil edenine ait 11 adet zeytin ağacının bulunduğunu, bu zeytin ağaçlarının kapsadığı alanın yaklaşık 500-1000 m2 civarında bulunduğunu açıklayarak bu miktar açısından 101 ada 26 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmaza ait 30.6.1941 tarih 54 sıra nolu tapu kaydı bulunduğunu, taşınmazın vakıf malı olduğunu, 743 sayılı TKM.nin 81/B, 4721 sayılı TMK.nun 117 ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 23. maddesi uyarınca vakıf mallarının zilyetlikle edinilme olanağının bulunmadığını, tapuya tescili taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin herhangi bir hak bahşetmeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, teknik bilirkişilerin 11.3.2009 tarihli rapora ekli krokide 101 ada 26 sayılı parsel içerisinde A harfi ile gösterilen 329,41 m2 yüzölçümlü yer bakımından taşınmazın tapu kaydının iptali ile zeytinlik niteliğiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. 2.3.2006 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 30.6.1941 tarih 54 sıra nolu tapu kaydının revizyonu sonucu taşınmazın "Bekirağa vakfı şahsiyeti” kapsamında kaldığı gerekçesiyle 101 ada 26 sayılı parselin ... adına tespit ve tescil edildiği, kadastro tutanağının 14.7.2006 tarihinde kesinleşmesiyle tapu kaydı oluştuğu belirlenmiştir. Kadastro tutanağının edinme sebebine göre dava konusu parsele revizyon gören tapu kaydı aynı zamanda 28, 30 ve 268 parselleri de kapsadığı anlaşılmıştır. Revizyon gören 30.6.1941 tarih 54 sıra nolu tapu kaydının iktisap sebebinde; “Bilmesaha 9190 m2 zuhur edilen zeytinlik Hacıbekirağa tasarrufundan Buldankırı mevkiindeki Sahranca meşhur olmak üzere 20 zilhicce 1110 tarihinde vakfedilmiş olduğu ve elyevm vakıf olarak vakıfname münderecatından anlaşılmış olmakla subutu tasarruf Vilayet Tapu Komisyonunun 28.4.939 tarih ve 66 sayılı kararı ile bitt tastik teşhir olundu” denilmektedir. Malik olarak da; Hacıbekirağa vakfı şahsiyeti maneviyesine izafeten Vakıflar Umum Müdürlüğü gösterilmiştir. Görüldüğü gibi revizyon gören tapu kaydının vakfa ait olduğu konusunda bir duraksama söz konusu değildir. 23.2.2009 tarihinde yapılan keşifte 1940-1950-1953-1955 ve 1944 doğumlu kadastro tespit bilirkişileri ile yerel bilirkişi dinlenmiş, kadastro tespit bilirkişileri aynı zamanda davacının gösterdiği tanıklar olduğu anlaşılmış, yapılan tapu kaydı uygulamasında tespit bilirkişisi ve davacı tanığı olarak dinlenen 1950 doğumlu ...ile 1940 doğumlu Mehmet Tuna 1941 tarihli tapu kaydının hudutları itibariyle dava konusu yere uyduğunu bildirmişlerdir. Diğer dinlenen kişilere tapu kaydının uygulaması konusunda bir şey sorulmadığından bu konuda herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır. Teknik bilirkişi ve arkadaşının verdiği raporda; krokide A harfi ile gösterilen yerin 30.6.1941 tarih 54 sıra nolu tapu kaydının dışında kaldığı bildirilmiş ise de, bu beyanı dayanaktan yoksun olup soyut bir beyandan ibaret kalmaktadır. Orijinal pafta üzerinde yapılan incelemede ve 101 ada 26 sayılı parselin kadastro tutanağının edinme sebebi de gözönünde tutulduğunda 30.6.1941 tarih ve 54 sıra nolu tapu kaydının geldi ve gittilerinin 101 ada 26, 28, 30 ve 268 sayılı parsellere revizyon gördüğü ve tutanakların kesinleşip tapu kayıtlarının oluştuğu anlaşılmıştır. Krokide A harfi ile gösterilen yer 101 ada 26 sayılı parselin orta kısmında yer almaktadır. Aynı ada 28, 30 ve 268 sayılı parsellere revizyon gören tapu kaydının 26 sayılı parsel içerisinde bulunan ve anılan parselin orta kısmına doğru uzanan A harfi ile belirlenen yeri kapsamaması düşünülemez. Nitekim tespit bilirkişileri olup aynı zamanda davacının gösterdiği tanıklardan olan ...ve Mehmet Tuna, okunan tapu kaydının sınırları itibariyle dava konusu taşınmazı kapsadığını bildirmişlerdir. Tespit bilirkişisi ve tanık olarak dinlenen ...ve ..., davacının taşınmaz üzerinde yaklaşık 25-30 yıllık zilyetliğinden söz etmişlerdir. Diğer tanıklar ve bilirkişiler ise davacının nizasız, fasılasız 20 yıllık zilyetliği olduğunu bildirmişlerdir. Az yukarıda açıklandığı gibi taşınmaz 20 zilhice 1110 tarihinden beri tapulu bir yer olup vakıf malı olduğu konusunda da bir duraksama söz konusu değildir. Taşınmaz 20 zilhice 1110 tarihinden itibaren vakıf malı ve tapulu yer olduğuna göre tapulu yerler üzerinde sürdürülen zilyetlik hukuken bir değer taşınmaz ve zilyede herhangi bir hak bahşetmez. Keşif tarihine göre açıklanan yaklaşık 25-30 yıllık zilyetlik ile 20 yılı aşkın zilyetliğin de dosya kapsamına göre hukuki bir değerinin olmadığı açıktır. İptal ve tescili istenen dava konusu yerin uygulanan tapu kayıtları kapsamında kaldığı ve tapulu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin herhangi bir hak bahşetmeyeceği göz önünde tutularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ve dayanağı bulunmayan teknik bilirkişinin raporundaki açıklamaya dayanılarak krokide A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü bakımından davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Taşınmazın vakıf malı olması halinde, kural olarak vakfın niteliğinin ve türünün belirlenmesi ve dosya vakıflar konusunda uzman bir bilirkişiye (akademisyene) verilerek belirtilen konularda raporun alınması gerekli ise de; yapılacak böyle bir araştırma ve inceleme sonuca etkili bulunmadığından, bu nedenle bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 12.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.