3. Hukuk Dairesi 2015/2681 E. , 2016/698 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine (zamanaşımı nedeni ile) yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesinde; dava dışı üçüncü kişiler tarafından davalı belediyeden 1988 yılında satın alınan dava konusu taşınmazların, bu kez müvekkili davacı tarafından bedeli ödenmek sureti ile 1999 yılında dava dışı bu kişilerden satın alındığını, daha sonra bu taşınmazların davalı belediyeye değil hazineye ait olduğunun anlaşılması üzerine müvekkilinin bu taşınmazlar için hazineye ecrimisil bedeli ödemek ve ardından bu taşınmazları hazineden yeniden satın almak zorunda kaldığını, davalı belediyenin kendisine ait olmayan taşınmazları satarak müvekkili aleyhine sebepsiz zenginleştiğini ve aynı taşınmaz için müvekkilinin ikinci kez satım bedeli ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek; taşınmaz için müvekkilinin ikinci kez ödediği satım bedeli ile ödediği ecrimisil bedellerinden şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davaya bakma görevinin idare mahkemelerine ait olduğunu ve ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazı 1988 yılında encümen kararı ile davalı belediyeden alan şahsın dava dışı üçüncü kişiler olduğunu, davacının ise söz konusu taşınmaz ile ilgili davalı belediyeye ödeme yapmadığı gibi herhangi bir hukuku ilişkide de bulunmadığını, bu nedenle davacının davalı belediyeye husumet yöneltmesinin mümkün bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dosya kapsamına göre; davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Sıfat, davanın tarafı ile dava konusu hak arasında "hak ilişkisine dayalı bağ" dır. Taraf ve dava ehliyeti; davanın tarafları ile ilgili olduğu halde, sıfat, dava konusu hakka ilişkindir.
Mahkeme önünde, maddi hukuka dayalı hakkına dair uyuşmazlığın çözümünü ve himayesini isteyen kişi davacı, kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişi de davalıdır. Davacı, dava konusu hakkın sahibi, davalı ise hakka uymakla yükümlü olan ve bu hakkı ihlal ettiği düşüncesi ile kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişidir. Bir davada, davacı ve davalı sıfatının kime ait olduğu tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Dava dilekçesinde, davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen taraf ise de; hakkın sahibi veya kendisine karşı hakkın himayesi istenmesi gereken kişiler olmadıkları belirlenir ise, davanın sıfat yokluğundan (husumetten) reddi gerekir. Husumetten red kararı usule ilişkin bir karar olmayıp; davada taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını belirleyen esasa ilişkin bir karardır. Husumetten red kararı, davada taraf olarak gösterilenler arasında kesin hüküm teşkil eder.
Uygulamada sıfat yerine genel olarak "husumet", davacı bakımından "aktif husumet ehliyeti", davalı bakımından "pasif husumet ehliyeti" tabirleri kullanılmaktadır.
Husumet dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re"sen gözetilmesi gereken bir husustur.
Somut olayda, davalı; dava konusu taşınmazı encümen kararı ile davalı belediyeden alan şahsın dava dışı kişi olduğunu, davacının ise söz konusu taşınmaz ile ilgili davalı belediyeye ödeme yapmadığı gibi herhangi bir hukuku ilişkide de bulunmadığını, bu nedenle davacının davalı belediyeye husumet yöneltilmesinin mümkün bulunmadığını belirterek husumet itirazında bulunmuştur.
O halde mahkemece; öncelikle, davalının husumete yönelik itirazı değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.