14. Hukuk Dairesi 2014/12921 E. , 2014/12495 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/05/2013
NUMARASI : 2012/772-2013/346
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.11.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydında davacının payı üzerinden vakıf şerhinin terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.05.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Y.. Dayanıklı Tüketim Malları Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, davacının payı üzerinden vakıf şerhinin terkini isteğine ilişkindir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece emsal dosyada bilirkişi tarafından düzenlenen rapora göre, şerhinin terkini istenen söz konusu vakfın sahih vakıf olduğu, taviz bedeli hesaplanarak terkine karar verilmesi istenilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Kural olarak; Türk Medeni Kanununun 1027. maddesi gereğince ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça tapu sicilindeki yanlışlık ancak mahkeme kararı ile düzeltilebilir. Tek taraflı işlemle tapu kaydı üzerine işlenen vakıf şerhinin Türk Medeni Kanununun 1027. maddesi gereğince terkini gerekir. İdare mahkemesinin Kararı ile konulmuş olsa da tapu maliki taraf olarak yer almadığından, davacı tarafı bağlayıcı değildir. Böyle bir durumda davalı Vakıflar Genel Müdürlüğünün iddiaları ise ancak tapu kayıtlarına vakıf şerhinin işlenmesi istemi ile açacağı bir davada dikkate alınabilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.07.2011 tarihli 2011/14-396 Esas ve 2011/463 sayılı Kararı da bu yöndedir.
Dava konusu 5.. ada .. parsel sayılı taşınmazın dayanağı olan kadastro tutanağı getirtilerek kadastro tutanağı üzerinde vakıf kaydının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Şayet kadastro tutanağı üzerinde vakıf şerhi bulunması halinde tapu kaydı üzerine vakıflar müdürünün yazısı ile yeniden aynen vakıf şerhinin aktırılması Türk Medeni Kanununun 848 ve 849 maddeleri hükmü gereği olduğundan Türk Medeni Kanununun 1027. maddesinden aykırılıktan söz edilemez.
Bu yönde yapılacak araştırmadan sonra; neticesine göre 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesi hükmü gereğince; miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar dışındaki icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir. Yasanın 3.maddesinde yapılan tanıma göre de mukataalı vakıf; zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığın çözümü için, kayda işlenen vakfın mukataalı veya icareteynli vakıflardan olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının keşfen incelenmesi, taşınmazın konumunun düzenlenecek paftada kadim köy ve kasaba ya da şehirlere göre haritasında işaret edilmesi, vakfın niteliği hakkında bu belirlemeden sonra görüş bildirilmesi zorunludur.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
Hal böyle olunca vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HMK’nun 266. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde üniversitelerin vakıflar hukuku alanında uzman bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Başka dosya raporu emsal alınamaz.
Mahkemece; TMK"nın 1027. maddesinin uygulama yeri olup olmadığı ve neticesine göre, bu yönler üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ve araştırma
sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 10.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.