Esas No: 2019/397
Karar No: 2021/170
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/397 Esas 2021/170 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ...’nin TCK’nın 109/2, 109/3-f, 109/5 ve 53. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.03.2018 tarihli ve 444-112 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince 03.07.2018 tarih ve 1551-1489 sayı ile istinaf başvurusunun vekalet ücreti yönünden düzeltilerek esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık müdafisi ve katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 05.03.2019 tarih, 8466-7798 sayı ve oy birliği ile katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin temyiz isteminin reddine;
"Çocuğun basit cinsel istismarı suçunun işlendiği sırada ve eylemle sınırlı süre ile mağdurun iradesiyle hareket edebilme imkânının ortadan kaldırılmasının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı, kişinin vücudunun suçun konusu olması sebebiyle, mağdurun hareket edebilme özgürlüğü ortadan kaldırılmadan bu suçun işlenemeyeceği, dosya kapsamına göre de sanığın, cinsel istismar eyleminde bulunduğu sırada mağdurun hürriyetini kısıtlayan başkaca bir hareketinin olmadığının anlaşılması karşısında, mevcut hâliyle eylemin sadece TCK"nın 103/1. maddesinde düzenlenen çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gözetilerek İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulü gerekirken yazılı şekilde düzeltilerek esastan reddine karar verilmesi, " isabetsizliğinden ise oy çokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri ... ve...; "...Dosya içeriği, savunma, mağdur beyanları ve tanık beyanlarına göre meslek lisesi öğrencisi olan mağdurun sanığın işlettiği iş yerinde staj yaptığı ve olay günü saat 22.00 sıralarında parkta tenha bir yerde içki içmeye başladıkları, mağdurun sarhoş olduğu ve akabinde sanığın mağdura cinsel istismarda bulunduğu hususu sabittir. Bu eylemler sırasında olayı gören tanık Hüseyin’in müdahalesinden sonraki sanığın eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturup oluşturmadığı hususudur. Tanık Hüseyin beyanlarında "Sanığı üstte, mağduru altta ve sanığın mağduru taciz ettiğini görünce müdahale edip sanıkla tartıştığını ve "Bu çocuğu eve götüreyim." dediğini, sanığın kabul etmeyip mağdura "Buradan gidelim." dediğini, mağduru sanığın elinden alamadığını, sanığın mağduru çekiştirerek olay yerinden uzaklaşmaya başladığını, hem polis çağırıp hem de aşağı tarafta bulunan vatandaşlardan yardım istemesi üzerine olay yerine gelen vatandaşlarla birlikte kaçmaya çalışan sanığı yakaladıklarını, olay yerine gelen polislere sanığı teslim ettiklerini" söylemesi, tanık ...’in "Sanık, mağduru başından tutarak koltuğuna kıstırmış" şeklindeki beyanı nazara alındığında sanığın alıkoymasının eylemle sınırlı olmadığı, tanık Hüseyin’in müdahalesiyle cinsel istismar eyleminin sonlandığı hâlde sanığın mağduru kolundan tutarak götürmeye çalıştığı ve tanık Tasim’in beyanına göre de sanığın mağdurun başından tutarak koltuğuna sıkıştırdığı, mağdurun hareket serbestisini engellediği, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun da oluştuğu sabit olmakla sanığın atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen istinaf ret kararının da onanması gerektiğinden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.04.2019 tarih ve 78567 sayı ile;
"...Çocuğun cinsel istismarı eylemine tanık olan ..."ın müdahalesinden sonra sanığın mağduru bırakmadığı, tanığın doğruluğunu duruşmada tasdik ettiği ve olaydan hemen sonra alınan beyanı ile duruşmada alınan beyanına göre sanığın altında bulunup kalkmaya çalışan mağdurun kalkmasına müsaade etmediği, tanığın müdahalesine rağmen mağduru bırakmadığı, mağduru çekiştirerek olay yerinden uzaklaştığı sırada tanık Hüseyin"in seslenmesi üzerine olaydan haberdar olan, duruşmada ifadelerine başvurulmayan tanıklar ...,...ve ... tarafından kendi bulundukları yere doğru gelen sanığın yanında mağdur olduğu hâlde tanıklarca yakalandıkları, mağduru elinden alarak sanığı darbettikleri, bu sırada olay yerine gelen polise teslim ettikleri, mağdurun da anlatımında sanığın tanık Hüseyin"in müdahalesinden sonra kendisinin üzerinden kalkarak tanıkla tartıştığını, tanığın telefonla polisi araması ve mahalleden birilerine haber vermesi üzerine sanığın kendisinin kolundan tutarak önce merdivenlerden aşağı indirdiğini, sonra mahalleye doğru gittiklerini, mahallelinin önlerini keserek sanığın elinden kendisini aldığını beyan ettiği incelenen dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Bu oluşa göre, sanığın tanık Hüseyin"in müdahalesiyle cinsel istismar eylemine son verdiği, ancak mağduru serbest bırakmayıp olay yerinden uzaklaşırken elini tutup çekiştirerek yanında götürdüğü, mahalle içine doğru bir müddet gittikten sonra duruşmada ifadelerine başvurulmayan üç tanık tarafından durduruldukları ve mağdurun bu şekilde sanığın elinden kurtulduğu gözetildiğinde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eyleminin cinsel istismar eylemi sonlandıktan sonra da devam ettiği, bu eylemin süresiyle sınırlı kalmadığı bu nedenle sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yasal unsurlarının bulunduğu," görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 26.06.2019 tarih, 3331-10390 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçundan Yerel Mahkemece kurulan mahkûmiyet hükmünün istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin düzeltilerek esastan reddine ilişkin kararın Özel Dairece onanmasına karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle ilk derece mahkemesince sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde suça konu eyleme ilişkin maddi olayın somutlaştırılmak suretiyle tam olarak tespit edilip edilmediğine yönelik olarak Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın olay tarihinde 37 yaşında olup atölye işlettiği, katılan mağdurun olay tarihinde 17 yaşında ve meslek lisesi öğrencisi olup sanığın yanında staj yaptığı (Kararın devam eden kısımlarında katılan mağdur ..."ndan "mağdur" olarak söz edilecektir.),
25.07.2017 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; saat 01.40 sıralarında bir şahsın darbedildiği yönünde telsiz bilgisinin geçildiği, derhal olay yerine intikal edildiği, tanık ...’la yapılan görüşmede; sanığın mağdura cinsel istismarda bulunduğunu belirttiği, mağdurla yapılan görüşmede; sanığın kendisine cinsel istismarda bulunduğunu belirttiği,
Mahkemenin 22.11.2017 tarihli duruşmada yaptığı gözlemde; mağdurun harici görünüm itibarıyla 17 yaşlarında, yaklaşık 1.80 boyunda ve 65 kilo civarında olduğu,
Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.03.2018 tarihli ve 444-112 sayılı kararının "Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi" başlıklı bölümünde mağdur ..., müştekiler ..., ... ve tanık ...’ın kovuşturma aşamasındaki beyanlarına yer verildiği, "Ulaşılan kanaat ve nitelendirme" başlıklı bölümünde özetle;
"Dosyada mevcut sanık ve müdafi savunmaları, mağdur beyanları, müştekilerin beyanları, tanık anlatımı, olay yakalama ve kaba üst yoklama tutanağı ve iddia makamının esas hakkındaki istemi ile birlikte tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde,
…birlikte bu şekilde içki içmeye devam ettikleri, mağdurun ayağa kalktığında sarhoş olduğunu fark ettiği, koşmaya başladığı, sanığın mağduru tekrar sarılarak çimenlere yatırdığı, dudağının yanından öptüğü, boynunu, kulak memesini ve dudaklarını yaladığı, mağduru yüzüstü çevirerek poposuna cinsel organını değdirdiği, mağdurun kaçmaya çalıştığı, ancak sarhoş olduğu için kaçamadığı, daha sonra tanık ..."ın saat 01.00 sıralarında sanık ve mağduru fark ettiği, tanık gerek soruşturma gerekse mahkeme aşamasındaki beyanında, mağdurun üstüne sanığın abandığını, çocuğun yerden kalkmaya çalıştığını, ancak üstte bulunan şahsın kollarından tutarak buna izin vermediğini gördüğünü, yanlarına gittiğini, durumu 155"i arayarak polise bildirdiğini, bir süre sonra polislerin olay yerine geldiğini beyan etmesi ve mağdurun samimi ve istikrarlı beyanı karşısında sanığın cinsel arzularını tatmin amacıyla mağdurun alkollü olmasından faydalanarak ve kaçmaması için zor kullanarak mağdura karşı cinsel içerikli davranışlarda bulunarak mağduru bu şekilde hem hürriyetinden yoksun bıraktığı hem de cinsel olarak istismar ettiği anlaşılmakla,
Sanığın çocuğa karşı cinsel istismar suçundan eylemine uyan TCK’nın 103/1-1. cümle gereğince suçun işleniş biçimi göz önüne alınarak takdiren alt sınırdan cezalandırılmasına karar verilmiş olup sanık bu suçu yanında stajyer olarak çalışan mağdura karşı işlemiş olduğundan eğitici ve öğretici sıfatı gözetilerek TCK’nın 103/3-d.son maddesi gereğince cezasında takdiren yarı oranında artırım yapılmasına karar verilmiştir.
Sanığın mağdurun alkollü olmasından faydalanarak ve kaçmaması için zor kullanarak mağdura karşı hürriyetinden yoksun kılma suçundan eylemine uyan TCK’nın 109/2. maddesi gereğince takdiren alt sınırdan cezalandırılmasına karar verilmiş olup sanığın eylemini çocuğa karşı işlemiş olduğu anlaşıldığından TCK’nın 109/3-f maddesi gereğince cezası takdiren bir kat artırılmış, suçun cinsel amaçlı olarak işlenmiş olduğu anlaşıldığından TCK’nın 109/5. maddesi gereğince cezasında takdiren yarı oranında artırım yapılmasına karar verilmiştir.
Sanık alınan savunmasında özetle; suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiş ise de mağdurun tüm aşamalarda istikrarlı bir şekilde beyanda bulunması, sanık ile mağdur arasında bir husumetin bulunmaması, olay tanığı ..."ın sanık ve mağduru olay öncesinde tanımaması nedenleriyle sanığa iftira atmasını gerektirecek bir sebebin dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla sanığın hayatın olağan akışına uygun düşmeyen suçtan kurtulmaya yönelik savunmalarına itibar edilmemiştir." şeklindeki gerekçeyle karar verildiği,
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince 03.07.2018 tarih ve 1551-1489 sayı ile ;
"…İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün 2 numaralı bendinin 7. fıkrası olarak "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, 3.960 TL vekalet ücretinin sanıktan alınarak Bakanlığa verilmesine," yazılmak suretiyle,
Eklenen husus dışında;
İlk Derece Mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı anlaşıldığından, CMK"nın 280/1-a maddesi gereğince düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine," şeklinde karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur 25.07.2017 tarihinde Savcılıkta; 16 gündür sanığın yanında staj yaptığını, sanığın daha önce kendisini Esenevler’e çağırdığını ancak ona güvenmediği için gitmediğini, daha önceki haftalarda sanıkla buluşma ayarladıklarını ancak gerçekleştiremediklerini, 24.07.2017 tarihinde sanıkla saat 21.00 sıralarında buluştuklarını, viski ve yiyecek bir şeyler aldıklarını, yolda arkadaşını gördüğünü ve davet ettiğini ancak sanığın "Gelmesinler. Rahatsız oluruz." dediğini, sanıkla birlikte yürüdüklerini, sanığın çocuklu bir kadına laf attığını, sonra çimlerin oraya gittiklerini, sanığın "Yalnız olalım. Beraber olalım." dediğini, içmeye başlayıp biraz dertleştiklerini, sanığın önce kendisini yere yatırıp sarıldığını ancak kendisinin bu durumdan rahatsız olduğunu, duvara yaslanıp oturduğunu, ardından elini tutan sanığın elini penisine götürdüğünü, sanığın penisinin büyüdüğünü, elini çektiğini, tekrar viski içip muhabbet ettiklerini, çikolata yediklerini, o sırada kafasının güzel olduğunu, ayağa kalktığında başının döndüğünü fakat sanığın kendisinde olduğunu, sonra koşmaya başladığını, sanığın kendisini tutup çimenlere götürdüğünü, yere yatırıp dudağının yanından öptüğünü, boynunu, kulak memesini ve dudaklarını yaladığını, bunları üzerindeyken yaptığını, kendisinin o esnada sırt üstü yattığını, sonra bir anda sanığın kendisini döndürdüğünü, arkadan sarılıp penisini değdirdiğini, o sırada giyinik olduklarını, sanığın penisini kalçasının yan tarafında hissettiğini, yaşananlara rızasının olmadığını, kaçmaya çalıştığını, sanığın kendisini öpmesi esnasında başını sağa sola çevirdiğini ancak yine de sanığın baskı yaparak öpmelerine devam ettiğini, sonra tanık Hüseyin"in gelerek kendisini kurtardığını, Hüseyin geldiğinde üzerinde sanığın olduğunu, sanığın Hüseyin’i görmesi üzerine hemen üzerinden kalkarak onunla tartıştığını,
Mahkemede önceki beyanına ek olarak; çimlere doğru uzandıklarını, viskileri bitirdiklerini, başının döndüğünü, bunun üzerine bir süre koştuğunu, sanığın, peşinden geldiğini, kendisini tutup çimlere yatırdığını, daha sonra yaklaşıp dudağından, boynundan ve yanaklarından öptüğünü, cinsel organını kıyafetinin üzerinden poposuna değdirdiğini, başının dönmesi ve ellerinden sanığın tutması nedenleriyle kaçamadığını, üzerinden sanığı çekmek istediğini ancak alkolün verdiği hâlsizlik nedeniyle sanığı çekemediğini, yakınlarında alkol alan bir kişinin yanlarına geldiğini, bunun üzerine sanığın kalktığını ve yanlarına gelen kişiyle tartışmaya başladığını, yanlarına gelen kişinin "Ne yapıyorsun bu çocuğa?" dedikten sonra telefonla polisi aradığını, sonra mahalleden birkaç kişiye haber verdiğini, akabinde sanığın, elinden tuttuğunu, merdivenlerden aşağı doğru indirdiğini, "Polislerle uğraşmayalım." dediğini, mahalleye doğru gittiklerini, mahalledeki şahısların önlerini kestiğini, sanığı dövdüklerini, kendisinin orada beklediğini, polislerin kısa zamanda geldiğini,
Müştekiler ... ve ... Kollukta; şikâyetçi olduklarını,
Mahkemede; şikâyetçi olmadıklarını,
Tanık ... Kollukta; yürüdüğü esnada çimlerin üzerinden gülüşme sesleri geldiğini, ses kesildiğinde yaşı küçük bir erkek çocuğun üzerine başka bir şahsın abandığını, çocuğun yerden kalkmaya çalıştığını ancak üstte bulunan şahsın çocuğun kollarından tutup kalkmasına izin vermediğini gördüğünü, yanlarına gittiğinde çocuğun çimlerde uzanmış vaziyette olduğunu fark ettiğini, sonra sanıkla kendisinin tartıştığını, ardından 155 polis imdat hattını aradığını, kalabalığın çoğaldığını ve bir arbede yaşandığını, polisin geldiğini,
Mahkemede; olayın geçtiği yere bira içmeye gittiğini, adamın çocuğu altına aldığını gördüğünü, sanığın da mağdurun da kafasının iyi olduğunu, yanlarına gidip "Çocuk bayıldı mı?" şeklinde soru sorduğunu, sanığın tepki gösterdiğini, sanığa "İstersen çocuğu ben evine götüreyim." dediğini, orada durmaya devam edince sanığın telefonla arkadaşlarını aradığını ve ardından çocuğa "Buradan gidelim." dediğini, kendisinin de sanığa "Benim dediğimi yapmazsan aşağıdaki ağabeylere haber vereceğim." dediğini, o sırada sanığın kendisini iteklediğini, bunun üzerine alt tarafta bulunan ve kendileri gibi alkol alan şahıslara doğru bağırdığını, çocuğu sanığın elinden alamadığını, sanığın çocuğu çekiştirerek olay yerinden uzaklaşmaya çalıştığını, aşağı taraftan gelen şahısların sanığı tutup dövdüklerini, ..., ... ; parkta oturdukları esnada bir şahsın "Ağabey çabuk gelin. Burada kötü bir şey oluyor." şeklinde seslendiğini, yanında bulunan arkadaşları Tasim Yiğit ile birlikte sesin geldiği yere gittiklerini, orada bulunan kalabalıktan çocuğun cinsel istismarı olayının yaşandığını öğrendiklerini, olay yerinde mağdurun sanığı göstererek sanığın kendisine cinsel istismarda bulunduğunu, taciz ettiğini söylediğini, arkadaşlarıyla birlikte sanığı kaçmaması için tuttuklarını, sanığın kaçmaya çalıştığını, polislerin gelmesi üzerine sanığı polise teslim ettiklerini,
Tanık Tasim Yiğit Kollukta; parkta oturduğu esnada bir şahsın "Ağabey çabuk gelin. Burada kötü bir şey oluyor." şeklinde seslendiğini, yanında bulunan arkadaşları Mustafa Mutlu ve Ercan Uzunoğlu ile birlikte sesin geldiği yere hemen gittiklerini, orada bulunan kalabalıktan çocuğun cinsel istismarı olayının yaşandığını öğrendiklerini, olay yerine gittiklerinde sanığın, mağdurun başını koltuk altına sıkıştırmış vaziyette durduğunu, koşarak mağduru kurtardıklarını, olay yerinde mağdurun sanığı göstererek sanığın kendisine cinsel istismarda bulunduğunu, taciz ettiğini söylediğini, arkadaşlarıyla birlikte sanığı kaçmaması için tuttuklarını, sanığın kaçmaya çalıştığını ve kendilerine zorluk çıkarttığını, polislerin gelmesi üzerine sanığı polise teslim ettiklerini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık Kollukta ve tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; CNC işinde kalıp ustası olarak çalıştığını, mağdurun ise yanında stajyer olduğunu, mağdurun gün içinde sürekli kendisine "Gel bizim orada içki içelim." dediğini, 24.07.2017 tarihinde saat 22.00 sıralarında mağdurla buluştuklarını, düğün salonunun oradaki parka gittiklerini, alkol aldıklarını, gece saat 00.30-01.00 sıralarında mağdurun sarhoş olup kendi etrafında yuvarlanmaya başladığını, mağduru tutmaya çalıştığını ancak mağdurun kendisinden kurtulup sağa sola koşturarak düştüğünü, mağdurun kendisine zarar vermesini önlemek için onu tutmaya çalıştığını, sonra ayılması için onu tokatladığını, o esnada elinde bira şişesi olan bir şahsın gelerek "Çocuğun ceplerini falan karıştırıyorsun. Eşyasını mı çalacaksın?" dediğini, şahsa "Ben onun patronuyum." şeklinde cevap verdiğini, şahsın "Benim babam polis." demesi üzerine ona "Babanı çağır. Ege’yi evine götürsün o zaman." dediğini, şahsın birisini telefonla aradığını, beklediklerini ancak kimsenin gelmediğini, sonra evine götürmek için mağdurun koluna girdiğini fakat şahsın "Sen bu çocuğu götüremezsin. Bekle burada. Ben seni nasıl dövdürtüyorum. Göreceksin." şeklinde konuştuğunu, ardından şahsın 300 metre kadar aşağı gidip bağırdığını, kendisinin ise mağdurun koluna girdiğini ve aşağı doğru inmeye başladığını, oturdukları parkın alt tarafındaki kafenin bahçesine gittiklerinde şahsın kendisini gösterip orada bulunan yaklaşık 6-7 kişiyi kendisine karşı kışkırttığını, bunun üzerine polisi aradığını, mağdurun boynundan, dudağından veya herhangi bir yerinden öpmediğini,
Mahkemede; mağdurun az miktarda viski içip kendinden geçtiğini, yerlerde yuvarlandığını, onu kaldırıp oturtmak istediğini, olay esnasında yanlarında kimsenin bulunmadığını, mağduru tutup götürmeye çalıştığı sırada yanlarına bir şahsın geldiğini, "Sen bu çocuğu gasbediyorsun." dediğini, gelen kişiye mağdurun patronu olduğunu, onu gasbetmediğini söylediğini, ancak şahsın "Ceplerini karıştırıyorsun. Benim babam polis. Çağıracağım gelsin." demesi üzerine şahsa "Çağır gelsin. Her şey ortaya çıkar." diyerek cevap verdiğini, şahsın aşağı kadar koştuğunu, "Bu çocuğu gasbediyorlar." diye bağırdığını, kendisinin kaçmadığını, mağdurun koluna girip onu evine götürmeye çalıştığını, gittikleri istikametin söz konusu şahsın bulunduğu istikametle aynı olduğunu, şahsın "Çocuğu gasbediyor. Daha sonra da tecavüz edecek." şeklinde iddialarda bulunduğunu, bunun üzerine oradakilerin kendisine saldırdığını, kendisinin polisi telefonla aradığını ve polisin geldiğini,
Savunmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir",
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
"(1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. "Başlık" bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK"nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Öte yandan, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında 23.08.2017 tarihinde düzenlenen iddianame ile TCK’nın 103/1-1.cümle, 103/3-d, 109/1-3-f, 5 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmasının talep edildiği, Yerel Mahkemece 28.03.2018 tarihinde sanık hakkında çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkûmiyet hükümleri kurulduğu, gerekçeli kararın "Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi" başlıklı bölümünde mağdur, müştekiler ve tanık ...’ın kovuşturma aşamasındaki beyanlarına yer verildiği, hükümlerin istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince vekalet ücreti yönünden hükmün düzeltilerek istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise "Çocuğun basit cinsel istismarı suçunun işlendiği sırada ve eylemle sınırlı süreyle mağdurun iradesiyle hareket edebilme imkanının ortadan kaldırılmasının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı," gerekçesiyle ve oy çokluğuyla bozulmasına karar verildiği, iki Daire Üyesinin ise "Tanık Tasim Yiğit’in sanığın mağduru başından tutarak koltuğuna kıstırdığı şeklindeki beyanı nazara alındığında sanığın alıkoymasının eylemle sınırlı olmadığı," düşüncesiyle karşı oy kullandıkları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluştuğu düşüncesiyle itirazname düzenlediği, bu itirazın Özel Dairece oy çokluğu ile yerinde görülmediği anlaşılan olayda;
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olması, bu bağlamda yargılama sonucunda ulaşılan kanaatin, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eylemlerinin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açıkça hükmün gerekçesine yansıtılmasının gerekmesi ve dosyada mağdurun kovuşturma aşamasında sanığın, elinden tutarak aşağı doğru indirdiği ve bu sırada kendisine "Polislerle uğraşmayalım." dediği şeklindeki iddiası, tanık Tasim Yiğit’in soruşturma aşamasındaki "Sanık mağdur çocuğu başından tutarak koltuğuna sıkıştırmış ve öylece duruyordu." şeklindeki anlatımı, tanık ...’ın kovuşturma aşamasındaki sanığın mağduru çekiştirerek uzaklaşmaya çalıştığı yönündeki beyanı ve sanığın soruşturma aşamasında evine götürmek amacıyla mağdurun koluna girip aşağı doğru inmeye başladığı yönündeki savunması gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince söz konusu mağdur iddiası, tanık anlatımları ve sanık savunmasının gerekçe bölümünde tartışılarak hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin açık bir şekilde belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, hangi delile neden itibar edilmediğinin dayanaklarının ise tatmin edici bir şekilde ortaya konulması, bu dayanakların da geçerli, yeterli ve kanuni olması, bu suretle suça konu eyleme ilişkin maddi olayın somutlaştırılmak suretiyle tam olarak tespit edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Bölge Adliye Mahkemesi kararının, İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün yasal ve yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle istinaf isteminin kabulü yerine düzeltilerek esastan reddine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına, dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine karar verilmiştir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerdiği, bu itibarla esas uyuşmazlık konusuna geçilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 05.03.2019 tarihli ve 8466-7798 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin 03.07.2018 tarihli ve 1551-1489 sayılı kararının, İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle istinaf isteminin kabulü yerine düzeltilerek esastan reddine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.04.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.