9. Hukuk Dairesi 2015/25581 E. , 2015/28960 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ile bayram tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, görevsizlik kararı verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının davalıya ait kuaför salonunda 2004 yılından beri güzellik uzmanı olarak çalıştığını, ancak sigortasının 13/08/2009 tarihinde başlatıldığını, 28/06/2013 tarihinde emeklilik nedeni ile işten ayrıldığı halde yasanın öngördüğü şekilde kıdem tazminatı ve ücret hak edişlerinin davacıya ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin, fazla çalışma, bayram tatili ve hafta tatili ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının iş yerine ortak olduğunu, görünüşte sigortalı olduğunu, işyerinin faaliyet gösterdiği taşınmazın tamamı müvekkilinin eşi Ülkü Işık adına kayıtlı iken 1/2 hissesinin davacıya devredildiğini, herhangi bir bedel alınmadığını, davacının payını aldıktan sonra iş yerine gelmediğini, davanın iyi niyetli olmadığını, öncelikle iş kanununa tabi bir durum, bir çalışma söz konusu olmadığı için davacının istemlerinin reddi ile görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, görev itirazı yerinde görülmez ise Sulh Hukuk Mahkemesi dosyasının sonucunun bekletici sorun yapılması gerektiğini savunarak davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece somut olayda davacı ile davalı işveren arasında işçi işveren ilişkisinin bulunmadığı, ortaklık ilişkinin bulunduğu, bu nedenle uyuşmazlığın genel mahkemelerin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasına göre, iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukuki-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukuki bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. Bağımlılık iş sözleşmesini karakterize eden unsur olup, genel anlamıyla bağımlılık, hukuki bağımlılık olarak anlaşılmakta olup, işçinin belirli veya belirsiz bir süre için işverenin talimatına göre ve onun denetimine bağlı olarak çalışmasını ifade eder.
Adi ortaklık sözleşmesi ise iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Bu sözleşmenin unsurlarını sözleşme, kişilerin bir araya gelmesi, katılım payı olarak emek yahut mal konulabilme ve ortak amaç oluşturur. Kişinin mal veya emek koyarak ortak olması, aynı yerde iş ilişkisi kapsamında çalışmasına da engel değildir. Özellikle emeğini ortaklığa koyan kişi, ortaklık adına işlem yapmadan hukuki ve kişisel olarak ortaklığa bağlı çalışıyor ise arada iş ilişkisi olduğu kabul edilmelidir.
Dosya içeriğine göre davacının davalıya ait kuaför salonunda güzellik uzmanı olarak çalıştığı, tanık anlatımlarında davacının işyerine ortak çalıştığının ve 2012 yılından itibaren de işyerinin bulunduğu gayrimenkule yarı oranında ortak olduğunun belirtildiği, ancak davacının ortak olduğuna ilişkin katılım payı olarak emek veya malını (sermayesini) koyduğuna ve bu konuda sözleşme yapıldığına dair delil sunulmadığı, davacının işyerinde ortak sıfatı ile bağımsız çalıştığının somut olarak ortaya konmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca davacının işyerinin bulunduğu gayrimenkule ortak olması davalı ile ortaklık sözleşmesi kapsamında çalıştığı anlamına gelmediği gibi, açıklandığı gibi davacı ortak olsa bile iş sözleşmesi ile çalışmasına engel bir hüküm bulunmadığından, hukuki ve kişisel olarak bağımlılık unsuru ağırlık kazandığında iş ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerekecektir.
Somut olayda, dosyada yer alan bilgi – belgeler ve tanık beyanına göre davacının iddia ettiği dönem boyunca davalı işveren emrinde hukuki ve kişisel olarak bağımlı bir şekilde iş ilişkisi kapsamında çalıştığı, ortaklık sözleşmesinin unsurlarını gösteren bir delil bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 19.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.