Esas No: 2018/170
Karar No: 2021/168
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/170 Esas 2021/168 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanık ... hakkında basit cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında; Bursa 6.Asliye Ceza Mahkemesince 13.11.2008 tarih ve 1077-858 sayı ile sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalan nitelikli cinsel saldırı suçunu ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Bursa 1.Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, sanığın atılı suçlardan beraatine ilişkin Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.05.2010 tarihli ve 367-131 sayılı hükümlerin katılan mağdure tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14.Ceza Dairesince 15.04.2014 tarih ve 6988-5118 sayı ile;
"Katılan mağdurenin aşamalarda değişmeyen istikrarlı beyanlarından, sanığın hayatın olağan akışına aykırı çelişkili savunmalarından ve tüm dosya içeriğinden, sanığın olay tarihi olan 08.10.2008 günü saat 01.45 civarında Bursa Devlet Hastanesinden dönen üst kat komşusu katılan mağdureyi, eşinin evde olmadığını söyleyerek kahve içmek bahanesiyle evine çağırdığı, katılan mağdurenin gelmek istememesi üzerine rezalet çıkaracağından bahisle tehdit ederek teklifini yinelediği, katılan mağdurenin tekrar ret cevabı vermesi üzerine katılan mağdureyi kolundan tutarak evinin içine doğru savurduğu, akabinde evinin kapısını kilitleyerek yere düşen katılan mağdurenin elbiselerini çıkartmaya çalışıp vücudunu okşadığı, katılan mağdurenin direnmesi üzerine saçından tutarak yatak odasına doğru sürüklemeye çalıştığı, katılan mağdurenin ilaç kullanması gerektiği bahanesiyle yalvararak sanıktan kendisini bırakmasını istediği, sanığın katılan mağdureye kendisiyle birlikte olmazsa bırakmayacağını söylediği, katılan mağdurenin sürekli yalvarması üzerine sanığın ilacını içip elbisesini değiştirdikten sonra geri gelmesi şartıyla katılan mağdureyi bıraktığının anlaşılması karşısında, olayda basit cinsel saldırı ve cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının oluştuğu gözetilmeksizin sanığın atılı suçlardan mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmadan sonra yargılama yapan Yerel Mahkemece, 27.11.2014 tarih ve 372-439 sayı ile bozma ilamına direnilerek önceki hükümler gibi sanığın beraatine karar verilmiştir.
Bu hükümlerin de katılan mağdure vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 28.12.2017 tarih ve 7127-6822 sayı ile hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.02.2018 tarih ve 1832 sayı ile;
"...Katılan mağdurenin soruşturma dışındaki aşamalarda ayrıntılı bir ifadesinin alınmadığı, keza sanığın da soruşturma dışında ayrıntılı bir savunmasının bulunmadığı, olaya ilişkin doğrudan bilgi sahibi bir tanığın olmadığı, tanık olarak dinlenen kişilerin de ya dolaylı olarak bilgi sahibi oldukları ya da kanaat bildirdikleri, katılan mağdurenin tüm aşamalarda iddianamedeki anlatıma dayanak olan beyanlarında ısrar ettiği, olayın olduğu geceyi takip eden gün içinde sanığı şikâyet ettiği, sanığa atf-ı cürümde bulunması için bir neden bulunmadığı, çelişik anlatımlarının olmadığı, sanığın ise 09.10.2008 tarihinde Cumhuriyet savcısına vermiş olduğu ifadesinde katılan mağdure ile olay saatinde evinin merdivenlerinde karşılaştığını kabul ettiği, daha sonra kendisinin evine gittiğini beyan ettiği, aynı gün Bursa 3. Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusunda katılan mağdurenin birlikte olduğu erkek arkadaşının beyin tomografisi çektirmesi için onu hastaneye götürdüğünü, hastane dönüşü kavga ettiklerini, bu nedenle yürüyerek eve geldiğini, katılan mağdurenin kendisiyle konuşmak ve birlikte kahve içmek istediğini söylediğini, kendisiyle birlikte apartmana girip katılan mağdurenin isteği ile onu evine aldığını, ancak atılı suçları işlemediğini savunduğu, katılan mağdurenin kendisine atf-ı cürümde bulunması için bir nedenin olmadığını ifade ettiği, kovuşturma aşamasında da benzer bir savunmayı yazılı olarak sunduğu, sanığın ve katılan mağdurenin anlatımları birlikte değerlendirildiğinde katılan mağdurenin anlatımlarının daha istikrarlı olduğu, katılan mağdurenin atf-ı cürümde bulunması için mantıklı bir neden ortaya konulamadığı, iffetine halel getirmemek için bağırıp yardım istemek yerine sanığa yalvarmayı tercih etmesinin katılan mağdurenin anlatımlarının samimi olmadığına işaret etmeyeceği gözetildiğinde;
Sanığın, 08.10.2008 tarihinde saat 01.45 civarında Bursa Devlet Hastanesinden dönen üst kat komşusu katılan mağdureyi eşinin evde olmadığını da söyleyerek kahve içmek bahanesiyle evine çağırdığı, katılan mağdurenin gelmek istememesi üzerine rezalet çıkaracağından bahisle tehdit ederek teklifini yinelediği, katılan mağdurenin tekrar ret cevabı vermesi üzerine katılan mağdureyi kolundan tutarak evinin içine doğru savurduğu, akabinde evinin kapısını kilitleyerek yere düşen katılan mağdurenin elbiselerini çıkarmaya çalışıp vücudunu okşadığı, sanığın katılan mağdurenin direnmesi üzerine saçından tutarak yatak odasına doğru sürüklemeye çalıştığı, katılan mağdurenin ilaç kullanması gerektiği bahanesiyle yalvararak kendisini bırakmasını istediği, sanığın katılan mağdureye kendisiyle birlikte olmazsa onu bırakmayacağını söylediği, katılan mağdurenin sürekli yalvarması üzerine sanığın ilacını içip elbisesini değiştirdikten sonra geri gelmesi şartıyla katılan mağdureyi bıraktığının anlaşılması karşısında, olayda basit cinsel saldırı ve cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının oluştuğu kanaatine varılmakla aksi kanaate dayalı Yüksek Daire onama kararına itiraz etmek gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 29.03.2018 tarih ve 2597-2334 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı basit cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ..."ın suç tarihinde kırk yedi yaşında, evli ve çocuksuz olduğu,
Katılan mağdure ..."nın olay tarihinde otuz dokuz yaşında, evli ve üç çocuklu olduğu (Kararın devam eden kısımlarında katılan mağdure ..."dan "mağdure" olarak söz edilecektir.),
08.10.2008 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; mağdurenin 08.10.2008 tarihinde saat 01.45 sıralarında meydana gelen olayı, aynı gün saat 19.30 sıralarında polis merkezine gelerek adli makamlara intikal ettirdiği,
08.10.2008 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen yakalama ve gözaltına alma tutanağına göre; sanığın polis merkezine kendiliğinden gelmesi üzerine gözaltına alındığı,
08.10.2008 tarihinde Bursa Sağlık Müdürlüğünce düzenlenen raporlara göre; sanığın ve mağdurenin vücutlarında darp ve cebir izlerine rastlanmadığı,
13.01.2009 havale tarihli dilekçede; özetle sanığın atılı suçlamayı kabul etmediğini, mağdureye hiç o gözle bakmadığını, keza mağdurenin beyanlarında çelişkiler olduğunu bildirdiği,
22.06.2009 tarihinde Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca mağdure hakkında düzenlenen rapora göre; kendisinde travma sonrası stres bozukluğu bulguları saptanan mağdurenin maruz kaldığı iddia edilen cinsel istismar olayının mahkemece sübutu ve kabulü hâlinde tespit edilen bulguların ruh sağlığında bozulma olarak nitelendirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mağdure ... Kollukta; 8 yıl önce eşinden ayrıldığını ve yalnız yaşadığını, sanık ve sanığın eşi tanık ... ile aynı apartmanda oturduğunu, ... ile sık sık görüştüğünü, olay günü beyin emarı çektirmek için hastaneye gittiğini, dönüşte saat 01.45 civarında apartmanın önünde sanıkla karşılaştığını, bu sırada sanığın aracında olduğunu ancak aracını park ederek kendisinden önce apartmana girdiğini, kendisinin eve çıkarken sanığın kapısının önünden geçtiğini, sanığın o esnada çok dertli olduğunu ve eşi ...’in evde olmadığını söyleyerek kendisini eve kahve içmeye davet ettiğini, gelemeyeceğini söylemesi üzerine sanığın, kolundan tutarak eve girmemesi hâlinde rezalet çıkaracağını söylediğini, karşı çıkmasına rağmen sanığın kendisini evin içerisine savurduğunu, kapıyı kilitleyip anahtarı cebine koyduğunu, bir buçuk yıldır fırsat kolladığını söyledikten sonra kendisini hırpalayıp eşarbını çıkardığını ve elbiselerini çekiştirdiğini, vücudunu okşadığını, bu sırada kendisinin sanığa yalvarmasına rağmen sanığın elbiselerini yırtarcasına çıkarmaya çalıştığını, pantolonunun düğmesinin koptuğunu, sanığın, saçından tutarak yatak odasına götürmeye çalıştığını, sanıktan kurtulmak için ona migren hastası olduğunu, başının çok ağrıdığını ve ilaç içmesi gerektiğini söyleyip yalvardığını, sanığın önce kabul etmediğini ancak yalvarmaya devam etmesi üzerine ilaç alıp geri gelmesi şartıyla eve gitmesine izin verdiğini, "Geri gelmezsen bu iş burada bitmez." dediğini, bunun üzerine eve giderek kapıyı kilitlediğini, sabaha kadar ağladığını, saat 17.00 sıralarında ...’in telefonla aradığını, onunla konuşmak istememesi üzerine ...’in eve geldiğini, yaşadıklarını ona anlatması üzerine ...’in ağlayarak "Polise şikâyet et." dediğini, hatta olay anında kopan pantolon düğmesini ve saçlarını evden toplayarak getireceğini de kendisine ...’in söylediğini, bunun üzerine polis merkezine geldiğini,
Asliye Ceza Mahkemesinde önceki beyanına ek olarak; Kollukta alınan beyanını tekrar ettiğini, tanık ..."in, evine gelmesiyle yaşanan olayı ona anlattığını ve ...’in "Emniyete git." demesi üzerine emniyete başvurduğunu, hatta ..."in kendisine "Eşim beni sürekli dövüyor. Boşanamıyorum. Bu şekilde ondan kurtulabilirim." dediğini, sanığa iftira atması için bir neden bulunmadığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
Ağır Ceza Mahkemesinde; Asliye Ceza Mahkemesinde ifade verdikten sonra tanık ...’in ve arkadaşlarının kendisine saldırdıklarını, önceki beyanlarını tekrar ettiğini, olayın olduğu sırada bağırmak istediğini ancak tansiyonunun yükseldiğini, sanığın, ağzını kapatarak bağırırsa rezil olacağını söylediğini ve bu nedenlerle sesini çıkartamadığını,
Tanık ... Bayğın Kollukta; sanığın eşi, mağdurenin ise üst kat komşusu olduğunu, mağdureyle samimi olduğunu ve sürekli görüştüğünü, olay günü mağdureyi telefonla aradığında mağdurenin moralinin bozuk olduğunu anladığını, bunun üzerine yüz yüze görüşmek üzere mağdurenin evine gittiğini, bu sırada mağdurenin olayı kendisine anlattığını, eşinin, kendisiyle zorla birlikte olmaya çalıştığını söylediğini, bu olay esnasında mağdurenin, pantolonunun düğmesinin koptuğunu ve sanığın kendisini saçından tutup sürüklediğini söylediğini, duydukları karşısında moralinin bozulduğunu ve mağdureye "İstersen polise gidebilirsin." dediğini, kendi evinde kopan düğmeyi ve dökülen saçları aradığını ancak bulamadığını, bu olayı eşine sorduğunu, eşinin ise "Neriman ile gece karşılaştım. Başının ağrıdığını söyledi. Başka bir konu geçmedi." dediğini, olayın yaşanıp yaşanmadığı konusunda bir bilgisinin bulunmadığını,
Mahkemede; olay gecesi bir nişana katılması nedeniyle evde olmadığını, ertesi gün eve geldiğinde saat 15.00-16.00 sıralarında mağdurenin kendisini telefonla aradığını ve görüşmek istediğini söylediğini, bunun üzerine kapının önüne çıktığını, mağdurenin birlikte yaşadığı tanık Salih"le beraber geldiğini, sanığın geceleyin kendisine saldırdığını ve dövdüğünü söylediğini, Salih’in "Git şikâyet et." diyerek mağdureye bağırdığını, olayı sanığa sorduğunu, sanığın bahsedilen tarzda bir olayın yaşanmadığını söylediğini, mağdurenin karakola gittiğini sanığa söyledikten sonra sanıkla birlikte karakola gittiklerini, mağdurenin de orada olduğunu, mağdureye "Eşimden boşanmak istiyorum. Git şikâyet et." şeklinde bir söz söylemediğini, ayrıca evde pantolon düğmesi ve saç teli aramadığını, bu olaydan önceki günlerde mağdurenin kendisine sanığı kastederek "Yaşı senden büyük. Gel seninle beraber yaşayalım. Ben de ailemden ayrıyım." şeklinde sözler söylediğini, Salih’in de "Ben sizin ikinize de bakarım." dediğini ancak kendisinin bu teklifi kabul etmediğini, mağdureyle arasında herhangi bir problem olmadığını, kendisinin evde olmadığı zamanlarda dahi evlerine mağdurenin rahatça girip çıktığını, mağdurenin sanıkla ailevi sorunlar konusunda rahatça dertleştiğini, çelişki nedeniyle sorulması üzerine; şimdiki ifadesinin doğru olduğunu, polis sorunca öyle bir şey olmadığını söylediğini, saç teli ve düğmeyi aradığına ilişkin de bir şey söylemediğini, mağdurenin kendisine çağrı bırakması üzerine onu telefonla aradığını ve dışarıda konuştuklarını,
Tanık ... Mahkemede; sanığı tanımadığını, sanığın eşi olan tanık ...’i tanıdığını, mağdureyi de müşterisi olması nedeniyle tanıdığını, aralarında herhangi bir birliktelik olmadığını, olay gecesi mağdureyi hastaneye götürdükten sonra evine bırakıp oradan ayrıldığını, daha sonra pastanede ... ve mağdurenin konuşmalarına kulak misafiri olduğunu, bunun üzerine olayı sorduğunda mağdurenin ve ...’in olayı kendisine anlattıklarını, bu şekilde olaydan haberdar olduğunu, mağdurenin kendisine "Sen beni bıraktıktan sonra sanık merdivenlerde önüme çıktı. Kahve içmeye davet etti. Kabul etmeyince bağırıp rezalet çıkaracağını söyledi. Zorla beni içeri iterek kapıyı kilitledi. İlaç almak için ona yalvardım. O arada sanık üzerime saldırıp elbiselerimi yırttı." şeklinde olayı anlattığını, ilaç almak için kendisini bırakması üzerine sanığın yanına gitmediğini söylediğini, ...’in de kendisine sanığı zaten sevmediğini ve bu hususun ayrılmak için bir vesile olacağını söylediğini,
Tanık Mustafa Akcan Mahkemede; sanık ve mağdureyle komşu olduklarını, olay gecesi herhangi bir ses duymadığını, görgüye dayalı bir bilgisinin bulunmadığını, olayı daha sonra tanık ...’den duyduğunu, bildiği kadarıyla sanık ile ...’in arasında herhangi bir problemin olmadığını, olay gecesi bağırılması hâlinde sesin duyabileceğini, normal konuşma sesleri duyulmasa da çeşme açıldığında su sesinin duyulduğunu, keza yüksek sesle bağırıldığı takdirde duyulacağını, mağdurenin hem kendisinin hem de sanığın evine komşuluk ilişkisi çerçevesinde gidip geldiğini, mağdurenin sanığın evine ... evde olmadığı zamanlarda gidip geldiği konusunda bir bilgisinin olmadığını,
Tanık ... Mahkemede; olay hakkında görgüye dayalı bir bilgisinin olmadığını, sanığı ve mağdureyi tanıdığını, sanığın zaman zaman tanık ...’le birlikte evine gelip gittiğini, bu süre içerisinde sanığın herhangi bir olumsuz davranışını görmediğini, olaydan sonra mağdurenin büyük kızıyla konuştuğunu, mağdurenin kızının "...’i telefonla arayıp annemin böyle bir olaya sebebiyet vermesi nedeniyle ondan özür diledim." dediğini, mağdurenin kızına mağdurenin psikolojisinin bozuk olup olmadığını sorduğunda mağdurenin kızının "Annemin psikolojisi bozuk. Böyle bir şeyler yapmış olabilir." dediğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta; susma hakkını kullanıp savcılıkta ifadesini vermek istediğini,
Savcılıkta; mağdurenin kendisiyle aynı apartmanda oturan üst kat komşusu olduğunu, 08.10.2008 tarihinde geceleyin saat 01.00 sıralarında arabasını park edip eve giderken mağdureyle karşılaştığını, mağdurenin "Ağabey neredesiniz? Ben rahatsızlandım. Hastaneye gittim. Oradan geliyorum." dediğini, mağdureye "... evde değil. Haberim olsaydı seni hastaneye ben götürürdüm." dedikten sonra evine gittiğini, ...’in haber vermesi üzerine karakola olayı öğrenmek maksadıyla gittiğini, karakolda mağdurenin kendisi hakkında şikâyetçi olduğunu öğrendiğini, iddia edildiği gibi mağdureyi alıkoymadığını, ona zorla cinsel saldırıda bulunmadığını, suçlamaları kabul etmediğini, mağdurenin neden böyle bir iddiada bulunduğunu anlayamadığını,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; olay günü saat 01.45 sıralarında işten döndüğünü, ...’in evde olmadığını, eve giderken apartmanın önünde üst kat komşusu olan ve eşiyle boşanma aşamasında olup bir başkasıyla dost hayatı yaşadığını bildiği mağdureyle karşılaştığını, mağdurenin kendisine erkek arkadaşının onu beyin emarı çektirmesi için hastaneye götürdüğünü, hastane dönüşü kavga ettikleri için yürüyerek eve geldiğini, konuşmak ve birlikte kahve içmek istediğini söylediğini, birlikte apartmana girdiklerini, mağdurenin talebi üzerine kapıyı açarak mağdureyi kendi evine davet ettiğini, mağdurenin birlikte olduğu insanla sorunlar yaşadığını söylediğini, kendisinin mağdureye "Sen şu anda evlisin. Evliliğini bitirmeden başka bir kişiyle beraberlik yanlış olur." dediğini, yarım saat kadar mağdurenin dertlerini dinledikten sonra mağdurenin evden ayrıldığını, evden çıkarken mağdureye hitaben yeniden rahatsızlanması hâlinde her zaman arayabileceğini söylediğini, mağdurenin cebir veya tehditle özgürlüğünü kısıtlamadığını, suçlamayı kabul etmediğini, bu olay olana kadar mağdureyle ya da yakınlarıyla aralarında herhangi bir husumetin bulunmadığını, mağdurenin neden böyle bir suç isnadında bulunduğunu anlamadığını,
Asliye Ceza Mahkemesinde; suçlamayı kabul etmediğini, kendisine okunan Sulh Ceza Mahkemesindeki ifadesinin doğru olduğunu ve bu ifadeyi tekrar ettiğini,
Ağır Ceza Mahkemesinde; Sulh Ceza Mahkemesinde alınan ifadesinin doğru olduğunu ve bu ifadeyi aynen tekrar ettiğini, polis memurlarının kaba davranması nedeniyle Kollukta susma hakkını kullandığını,
Savunmuştur.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Cinsel saldırı" başlığını taşıyan 102. maddesi;
"1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenmesi durumunda, yedi yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı,
d) Silâhla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
4) Suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı cezalandırılır.
5) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur." şeklinde iken, 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 58. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu;
"(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
(3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur" hâlini almıştır.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan maddenin ilk fıkrasında cinsel saldırı suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında ise vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir hâl olarak yaptırıma bağlanmıştır.
Korunan hukukî değer, kişilerin cinsel özgürlüğü ve dokunulmazlığıdır. Ccinsel saldırı suçunda failin kadın ya da erkek, evli veya bekâr olması mümkündür. Fail ile mağdurun farklı ya da aynı cinsiyetten olması da önemli değildir. Ancak, TCK’nın 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçunun mağdurunun on sekiz yaşını tamamlamış olması gerekir. Cinsel saldırı kasten işlenebilir ve failin kastının suçun kanuni tanımındaki tüm unsurları, yani mağduru, cinsel davranışı, vücut dokunulmazlığının ihlalini ve mağdurun rıza göstermediğini kapsaması gerekir. Bu suçla korunan hukuki yarar üzerinde tasarrufta bulunabilen cinsel özgürlük olduğundan hukuki sınırlar içerisinde kalması şartıyla rızaya ehil mağdurun cinsel davranışa göstereceği rıza, fiili hukuka uygun hale getirecektir. Maddenin ikinci fıkrasındaki nitelikli halin oluşması için vücuda organ veya sair cismin sokulması gerekir.
TCK’nın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesi ise;
"(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mağdure aşamalarda; eşinden sekiz yıldır ayrı olduğunu ve yalnız yaşadığını, sanık ve tanık ... ile apartman komşusu olduklarını, olay günü saat 01.45 sıralarında emar çektirmek için hastaneye gittiğini, dönüşte apartmanın önünde sanıkla karşılaştığını, bu sırada aracında olan sanığın aracı hemen park ederek kendisinden önce apartmana girdiğini, sanığın evinin kapısının girişinde sanıkla karşılaştığını, sanığın çok dertli olduğunu ve eşi ...’in evde olmadığını söylediğini, kendisini kahve içmeye eve davet ettiğini, gelemeyeceğini söylemesi üzerine sanığın kolundan tuttuğunu, eve girmemesi hâlinde rezalet çıkartacağını söylediğini, karşı çıkması üzerine sanığın kendisini evin içerisine doğru savurduğunu, kapıyı kilitleyip anahtarı cebine koyduğunu, sanığın bir buçuk yıldır fırsat kolladığını söyledikten sonra kendisini hırpalayarak eşarbını çıkardığını ve elbiselerini çekiştirdiğini, vücudunu okşadığını, sanığa yalvarmasına rağmen sanığın, elbiselerini yırtarcasına çıkarmaya çalıştığını, bu esnada pantolonunun düğmesinin koptuğunu ve saçından tutan sanığın kendisini yatak odasına götürmeye çalıştığını, kurtulmak için migren hastası olduğunu, başının çok ağrıdığını ve ilaç içmesi gerektiğini söyleyerek sanığa yalvardığını, sanığın önce kabul etmediğini ancak yalvarmaya devam etmesi üzerine ilaç içip tekrar gelmesi şartıyla eve gitmesine izin verdiğini, "Gelmediğin takdirde bu iş burada bitmez." dediğini, bu şekilde evine gittiğini, aynı gün saat 17.00 sıralarında sanığın eşi ...’in kendisini telefonla aradığını, konuşmak istememesi üzerine ...’in bu defa evine geldiğini, yaşanan olayı anlatması üzerine ...’in ağlayarak "Polise şikayet et." dediğini, hatta olay anında kopan pantolon düğmesiyle dökülen saç tellerini evden toplayarak getireceğini söylediğini iddia ettiği, Kollukta susma hakkını kullanan sanığın ise Savcılıkta; mağdurenin üst kat komşusu olduğunu, olay günü mağdureyle karşılaştığını ve mağdurenin kendisine hitaben "Ağabey neredesiniz? Ben rahatsızlandım. Hastaneye gittim oradan geliyorum." dediğini, kendisinin de mağdureye "... evde değil. Haberim olsaydı seni hastaneye ben götürürdüm." şeklinde cevap verdiğini, daha sonra evine çıktığını, eşinin haber vermesiyle olayı öğrenmek maksadıyla karakola gittiğini, mağdureyi alıkoyup ona zorla cinsel saldırıda bulunmadığını, suçlamaları kabul etmediğini, tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde ve Mahkemede; mağdurenin kendisine kahve içmeyi teklif etmesi üzerine birlikte eve girdiklerini, o sırada mağdurenin birlikte olduğu insanla sorunlar yaşadığını anlattığını, kendisinin de mağdureye evli olduğunu ve evliliğini bitirmeden başka bir kişiyle beraberlik yaşamasının yanlış olduğunu söylediğini, mağdurenin yarım saat kadar kendisiyle dertleştiğini, evden ayrılırken mağdureye yeniden rahatsızlanırsa evin numarasını bildiğini ve her zaman arayabileceğini söylediğini, mağdurenin cebir veya tehditle özgürlüğünü kısıtlamadığını, suçlamayı kabul etmediğini, bu olay olana kadar mağdure ya da yakınlarıyla aralarında herhangi bir husumetin bulunmadığını, hakkında böyle bir suç isnadında bulunulmasının sebebini anlamadığını savunduğu olayda;
Sanık ile mağdurenin olay tarihinde komşu olmaları ve aralarında bir husumet bulunmaması, mağdurenin yaşanan olayı önce sanığın eşi tanık ... ile paylaşması, ...’in de teşviki ve yönlendirmesiyle aynı gün karakola müracaat edip sanık hakkında şikâyetçi olması, mağdurenin aşamalarda istikrarlı beyanlarda bulunması, ...’in Mahkemede alınan beyanında olayı öğrenme şekli konusunda farklı açıklamalarda bulunmasına karşın Kollukta alınan ilk beyanında mağdurenin yaşandığını iddia ettiği olayları kendisiyle de paylaştığı hususunu teyit etmesi, kovuşturma aşamasında değişen beyanının eşi olan sanığı suçtan kurtarmaya yönelik olması, Kollukta susma hakkını kullanan sanığın Savcılıkta olay günü mağdureyle karşılaşıp konuştuktan sonra ayrıldıklarını beyan etmesine rağmen tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde mağdurenin eve geldiğini, kahve içip sohbet ettikten sonra ayrıldığını belirterek çelişkili savunmalarda bulunması ve bu şekilde mağdurenin beyanını kısmen doğrulaması, mağdurenin sanığa iftira atmasını gerektirecek bir neden de bulunmaması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığa atılı basit cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; haklı nedene dayanmayan itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2. Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 28.12.2017 tarihli ve 7127-6822 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3. Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.11.2014 tarihli ve 372-439 sayılı kararının sanığa atılı basit cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4. Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.04.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.