3. Hukuk Dairesi 2020/537 E. , 2020/2571 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile aralarında 11/09/2012 tarihli adi ortaklık sözleşmesinin akdedildiğini, davalının bu ortaklığın yarısını eski ortaktan 40.000,00 TL bedel ile devir alarak işletmeye ortak olduğunu, ancak çok kısa bir süre sonra kendisinin onayı olmadan iş yerini kapattığını ve demirbaşları da iş yerinden götürdüğünü, depozito olarak mal sahibine ödenen bedeli geri almış olmasına karşın bu bedelin 7.500,00 TL"lik kısmını kendisine iade etmediğini, ayrıca 3 aylık kâr payını da ödemediğini, buna göre davalının ortaklık için ödediği 40.000,00 TL, depozito bedeli 7.500,00 TL ve kâr payı bedeli 2.500,00 TL olmak üzere toplam alacağının 50.000,00 TL olduğunu, davalı aleyhine adi ortaklıktan doğan alacaklarının tahsili amacıyla icra takibi başlattığını, davalının itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiğini, davalının borca yönelik itirazının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; eski ortağa ödemiş olduğu bir para bulunmadığını, davacının ortaklık için koyduğu paranın tamamını istemesinin mümkün olmadığını, kira sözleşmesinin kendi adına olduğu ve sözleşmede açıkça yazıldığı üzere depozito bedelini de kendisinin ödediğini, dolayısıyla davacıya ödenebilecek bir depozito bedelinin bulunmadığını, 3 aylık dönem içerisinde işletmede kâr edilmediğini, zarar edildiğini, bu zararın da ortaklarca karşılanması gerektiğini, buna göre davacının kâr payı alacağı da bulunmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine anılan karar, Dairemizin 24/04/2018 tarihli, 2018/2485 Esas ve 2018/4396 Karar sayılı ilamında " ....Somut olayda taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğu, davacının ortaklık katılım (sermaye) payını, kar payı alacağını ve işletme yeri için ödenen depozito bedelini talep etmesi nedeniyle artık taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin sona erdiğinin kabulü gerektiği, fiilen sona eren adi ortaklıkta davacının talebinin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkin olduğu ve tasfiyenin mahkemece bizzat yapılması gerektiği, tasfiyenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 642 ve devamı maddelerinde düzenlenen sıra ve yöntem izlenmek suretiyle yapılması gerektiği, birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığının (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmesi, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmesi, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde taraflardan delillerin sorularak toplanması, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosunun taraflara tebliğ edilmesi, bu husustaki itirazların karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmesi; ikinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemini gerçekleştirilmesi, şayet bu mallar mevcut değilse değerlerinin bilirkişi marifetiyle saptanması, üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçlarının ödenmesi ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payının geri verilmesi, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilançonun düzenlenmesi ve sonuç bilançosuna göre tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işleminin sonlandırması ve bu doğrultuda hüküm oluşturması gerektiği" gerekçeleriyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra bilirkişi raporu ile ortaklığın malvarlığının aktifi ve pasifinin belirlendiği ve tasfiye sonu bilançosuna göre paylaştırılacak aktif varlık kalmadığı, davacının payına borç olarak 9.671,38 TL düştüğü gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, anılan hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili talebine yönelik başlatılan takibe vaki itirazın iptaline ilişkindir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarih ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.) Somut olayda mahkemece, her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de; bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
Davacı, bu davasında davalı ile aralarında 11/09/2012 tarihli sözleşme ile "Star Kokoreç" isimli iş yerinin işletilmesine ilişkin adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu belirterek adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiş, davalı ise işletmenin zarar ettiğini belirterek davanın reddini dilemiştir. Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri incelendiğinde davalının yönetici ortak olduğu hususu açıktır. Her ne kadar mahkemece bozmadan sonra alınan rapora itibar edilerek yeniden davanın reddine karar verilmişse de, alınan rapor bozma gereğini yerine getirir nitelikte değildir. Şöyle ki, davalı yönetici ortağın sunduğu işletme defteri ve kayıtlara davacı tarafça usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle karşı çıkılmıştır. Alınan raporda ise tasfiye işlemine esas alınan işletme defterinin usulüne uygun olduğu hususunda bir belirleme yoktur. Yine davacı tarafça, davalı tarafından tutulan işletme defterindeki kayıtlar esas alınarak belirlenen dönem içi net alışlar ve net giderlerin gerçeği
yansıtmadığı yönünde rapora itiraz edilmiş, ne var ki mahkemece itirazlar karşılanmaksızın rapora itibar edilerek karar verilmiştir.
Ayrıca, ortaklığa ait bazı değerlerin ortaklardan biri tarafından tasfiyeden önce veya tasfiye aşamasında satılmış olması durumunda, uzman bilirkişiler tarafından karar gününe en yakın bir gün esas alınarak satılan ortaklık malvarlığı değerlerinin, cinsi, markası, modeli, yenilik ve eksiklik durumu ve diğer nitelikleri de belirlenmek suretiyle belirlenmesi gerekmektedir. Aynı husus bozma ilamımızda da, ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işleminin şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmak suretiyle belirlenmesi gerektiği, şeklinde açıkça belirtilmiştir. Somut olayda ise tasfiye hesabında, demirbaşlara ilişkin olarak davalı tarafından düzenlenen faturalara itibar edildiği anlaşılmıştır.
Adi ortaklık sözleşmesinde, idareci ortağın hesap vermesi gerekmekte, verilen hesaba ilişkin taraflar arasında uyuşma olmaması halinde uyuşulmayan hususların idareci ortak tarafından ispatı gerekmektedir. Yapılan açıklamalar ışığında somut olayda mahkemece yapılması gereken dosyanın içinde kokoreç işletmecisinin de bulunduğu 3 kişilik uzman bilirkişi heyetine tevdi ile; işletme defterinin usulüne uygun olup olmadığının belirlenip davacı tarafça itiraz edilen işletme defterinin dayanağı olan belge ve faturaların ibrazının sağlanması, yönetici ortak olan davalıdan yapılan tüm iş ve harcamalarla ilgili hesap listesinin istenilmesi, hesap listesinin verilmemesi halinde yönetici ortağın hesap vermekten kaçınmış sayılacağının kabul edilmesi, hesap listesi verilmesi halinde, defter kayıtları ve diğer belgelerle uyumlu olup olmadığının belirlenmesi, özellikle aynı konudaki emsal işletmenin aynı dönemdeki kazanç durumunun da araştırılması konusunda Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken itiraza uğrayan rapor esas alınarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.