20. Hukuk Dairesi 2012/8236 E. , 2013/105 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı .... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı şirket 20.06.2008 tarihli dilekçesiyle, tapuda kendi adına kayıtlı ... Köyü 242 ada 4 sayılı parseli iyi niyetle tapuya güvenerek satın aldığı, iyi niyetle elinde daha sonra ... tarafından taşınmazın kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeyken, yine kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla ... adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, tapu kaydın iptali ve bu nitelikle adına tescili istemiyle açtığı davanın kabulüne ilişkin ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.12.2006 gün ve 2006/216 - 125 sayılı kararının Yargıtay denetiminden de geçtikten sonra kesinleştiği, tapu sicilinin tutulması nedeniyle zarara uğradığı, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla şimdilik 50.000,00.-TL tazminatın, tapu iptal tescil kararından itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı şirket tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir.
.... Köyünde 1978 yılında yapılan kadastroda, Sır... Mevki 704 parsel sayılı 4150 m2 yüzölçümündeki tarla nitelikli taşınmaz, Haziran 1956 tarih 60, Haziran 1959 tarih 54 sıra numaralı tapu kayıtları ve diğer tedavüller ile ... adına tesbiti, 29.05.1981 - 29.06.1981 tarihleri arasında yapılan askı ilânı sonunda itirazsız kesinleşmekle tapuya kayıt edilmiş, ...Vakfından tarla nitelikli taşınmaz 15.06.1990 tarihinde ifrazen, arsa niteliği ve 242 ada 4 parsel sayısı ile tapuya tescil kayıt edildikten sonra, 16.05.1997 tarihinde..., 16.05.1997 tarihi ve... yevmiyeli satışla da, davacı şirket adına tapuya tescil edilmiş, 23.01.2008 tarihinde hükmen ... adına kayıt edilmiştir.
Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kaldığı için, değerini yitirmiş eski tarihli tapu kayıtları esas alınarak kadastro yoluyla oluşan tapu kayıtlarının hukuki değerinin bulunmadığı, uyuşmazlığın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmayıp, hatalı kadastro işlemlerinden kaynaklandığı, bu nedenle Medenî Kanunun 1007. maddesindeki tapu kaydının tutulmasından kaynaklanmadığı için 1007. madde hükümlerin uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiştir.
Ne var ki; mülkiyet hakkı Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan kanunlarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Kanun ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), TURGUT VE DİĞERLERİ-TÜRKİYE davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış, KÖKTEPE-TÜRKİYE davasında ise, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 no.’lu Ek Protokol’ün
1.maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18.11.2009 gün ve 2009/4 - 383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4 - 349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; Tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğününün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan T.M.K. m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için ... aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Açıklanan hususlar gözetildiğinde, mahkeme gerekçesi ve davanın reddi kararı yerinde olmayıp, kararın bu nedenle bozulması gerekirse de, Medenî Kanunun 1007. maddesi hükmüne göre, tazminata hükmedilebilmesi için, diğer koşulların aynı sıra, “tapu sicilinin tutulması nedeniyle bir zarar doğmuş olmalıdır.”. Somut olayda, tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesiyle bir zarar oluştuğu kabul edilebilirse de, 26.04.2012 gün ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve ... Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun “2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kayıtlı olan taşınmazlardan ... adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtlarının bedel alınmaksızın geçerli kabul edileceği ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmelerinin terkin edilerek tescillerinin aynen devam edeceği, bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılamayacağı, açılan davalardan vazgeçileceği, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle ... adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılacağı, ancak, bu kararlardan infaz edilerek tapuda ... adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanunî mirasçılarına iade edileceği; aynı Kanunun 7. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan tapuda ... adına tescilli olan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre içerisinde idareye başvurmayan ilgililerin haklarının bu sürenin bitimiyle birlikte sona ereceği, bu kişilerin idareden başkaca talepte bulunamayacakları, hak ve tazminat talep edemeyecekleri ve dava açamayacakları öngörülmektedir. Tapusu iptal edilen taşınmazın, 6292 sayılı Kanunun sözü edilen hükümlerine göre tekrar tapu sahibine iade edilmesi halinde, davacı tarafın zararı izale edilip, tazminata hükmedebilmek için zorunlu unsur olan zarar gerçekleşmeyeceği için, taraflara kanundan kaynaklanan yetkilerinin kullandırılması ve sonucuna göre işlem yapılması, yerel mahkeme hükmünün bu gerekçelerle bozulması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı şirketin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıran davacı şirkete iadesine, 22/01/2013 günü oy birliği ile karar verildi