10. Hukuk Dairesi 2015/1252 E. , 2015/1839 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan ödemelerin 506 sayılı Kanunun 26. maddesince meydana gelen Kurum zararının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi
1-Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulanmakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.
Anılan düzenleme kapsamında, rücu alacağının sorumluları, ikinci ve üçüncü kişiler olup, zararlandırıcı sigorta olayında zarar gören sigortalının, somut olayda davalı olarak gösterilen ...."nın sorumlular arasında değerlendirilmesi, aleyhine hüküm tesisi yersizdir.
2-Davaya konu somut olayda;sigortalı ...."nın başlangıçta %20,10 olarak belirlenen sürekli işgöremezlik oranının, aşamada ... Üniversitesi Tıp Fakültesi FTR ABD"nın 30.12.2010 tarihli sağlık kurulu raporu tarihinden itibaren %0"a düştüğü, böylece bağlanan gelirin fiili ödemeye dönüştüğü anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki maddedeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağının; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26.maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiş olması karşısında, davalıların tazmin ile sorumlu olduğu miktarın, ilk peşin değerli gelirlerin davalıların kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, fiili ödeme ile ilişkin olduğu gelirin ilk peşin sermaye değerinin karşılaştırılması sonucu, şayet ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödeme miktarının kusur karşılığından düşük ise o taktirde ilk peşin sermaye değerine itibar edilmelidir.
Somut olayda, Mahkemenin Kurum zararının belirlenmesinde, düşük olan gelirin peşin sermaye değerinin kusur karşılığını esas alan yaklaşımı isabetli ise de, belirtilen Anayasa Mahkemesi iptal kararı karşısında, davalıların tazmin ile sorumlu olduğu miktarın, ilk peşin değerli gelirlerin davalıların kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı şekilde belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin artışlı gelirlerin hükme esas alınması isabetsizdir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda değerlendirme yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraflar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 10.02.2015 günü oybirliği ile karar verildi.