8. Hukuk Dairesi 2010/5765 E. , 2011/2732 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Vize Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 02.02.2010 gün ve 429/121 sayılı hümün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kadastro çalışmalarında dava konusu 117 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 819,64 m2 yüzölçümlü olarak davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiş olduğunu; aynı ada 1, 2, 3, 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların evveliyatında bir bütün olarak kök miras bırakan Ahmet Kıyak’tan intikal ettiğini, mirasçılar arasındaki taksim sonucunda kadastroda ilgilileri adına tespit ve tescil gördüğünü açıklayarak Hazine adına tespit ve tescil edilen dava konusu bu yerin tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı kişi yargılama aşamasında ölmekle, mirasçıları davaya dahil edilmiştir. Davaya dahil edilen mirasçıların vekili 07.02.2009 tarihinde yapılan keşifte iddiayı daha kapsamlı olarak açıklamış ve sözü edilen tapu kaydının sehven dava dışı 117 ada 5 nolu parsele uygulandığını, bu tapunun aslında dava konusu yeri kapsadığını beyan etmiştir.
Davalı Hazine, kadastro tespitinin doğru olduğunu, dava konusu yerin önceden orman arazisi niteliğinde bulunduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, ispatlanan davanın kabulüne, dava konusu 117 ada 6 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptaline, davacı kişi dava aşamasında öldüğü için davaya dahil edilen mirasçılarının veraset belgesindeki payları oranında adlarına tesciline karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; davacı .’ın 21.01.2..001 tarihinde Vize Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olduğu tescil davasında mevki ve sınırları belirtilen, tahmini 1500 m2 olan tapusuz taşınmazı, 1970 yılından beri zilyetliğinde olduğunu açıklayarak, MK.nun 639/1.maddesi uyarınca tescil talebinde bulunmuştur. Mahalli mahkeme yerinde yapmış olduğu keşif sonucunda, mahalli bilirkişi anlatımı ve davacının tanıklarının beyanları ile zirai bilirkişinin olumlu raporu dikkate alınarak, fenni bilirkişinin 01.05.2001 tarihli 1/1000 ölçekli krokili raporda gösterildiği üzere, B harfiyle belirlenen 739 m2’lik bölümde davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşulları oluştuğu ve bu alan üzerinde tek katlı hayvan ağılı bulunduğu, bahçesinin ise ziraat yapılan bir yer olduğu anlaşılmakla bu yere ilişkin tescil isteğinin kabulüne, aynı krokide A harfiyle gösterilen 134,50 m2’lik yerde zilyetlikle mülk edinme koşulları gerçekleşmediğinden bu bölüme ilişkin davanın reddine karar verilmiş, temyiz edilmekle Yargıtay 8.Hukuk Dairesince onanarak 18.05.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Tescil ilamı yerel Tapu Sicil Müdürlüğünde infaz edilmiş, bilahare tapu kayıt maliki İsmail Kıyak bu tapulu taşınmazını Tapu Müdürlüğü önünde düzenlenen resmi sözleşme ile oğlu ...’a koşulsuz ve karşılıksız olarak 28.08.2002 tarihinde bağışlamıştır. Bağışlamaya konu tapu bu köye kadastro gelmekle 117 ada 5 nolu parsele 19.04.2006 tarihinde uygulanarak davacının oğlu ... adına kadastrodan tapu oluşturulmuştur. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin kabulü ve bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık, davacının kadastrodan önce hasımlı tescil ilamı ile adına tapu kaydı oluşturulan ve kadastrodan önce oğluna koşulsuz ve ivazsız olarak hibe etmiş olduğu tapu kaydına tutunarak ve bu tapu kaydının kadastroda yanlış olarak uygulandığını iddia ederek eldeki davayı açmış olduğu, bir başka anlatımla kadastro sırasında revizyon gören tescil tapusunun eldeki dava konusu yere de uyduğu iddiasından kaynaklanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; kadastro sırasında uygulanmayan tapu veya vergi kaydının delil duruma düşeceği tartışmasızdır. Ancak, somut olayda, yukarıda sözü edilen tescil tapusu, kadastroda dava dışı 117 ada 5 nolu parsele miktarı kadar revizyon görmüştür. 117 ada 5 nolu parselin tapu kaydı ayakta durduğu sürece aynı tapunun bir başka parsele uyduğundan bahisle açılan tescil davasının dinlenme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle kabul kararı verilmiş olması doğru değildir. Hazine vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.05.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Davanın kabulüne ilişkin hükmün Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine sayın Daire çoğunluğunca davacının tescil davası sonucu elde ettiği 28.8.2002 tarih ve 3 sıra nolu tapu kaydının kapsamında kaldığı, bu tapu kaydının kadastro çalışmaları sırasında 117 ada 5 sayılı parsele revizyon gördüğü ve ikinci sefer aynı tapu kaydına dayalı olarak taşınmaz edinilemeyeceği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı İsmail Kıyak dava dilekçesinde açıkça kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. 26.6.2007 tarihli delil listesinde; “Vize Asliye Hukuk Mahkemesinde tescil davası açtığını, anılan mahkemenin 2001/16 Esas ve 2001/349 Karar sayılı kararı ile ve bu kararın 18.5.2002 tarihinde kesinleşmesiyle 3.6.2002 tarih ve 1 sıra nolu tapu kaydı ile adına tescil tapusu oluştuğunu, bu yeri daha sonra tapuda oğlu Erdem Kıyak’a devrettiğini, ancak aynı yerde kendisine miras olarak kalan yerin mevcut olduğunu ve bu yerin adına tapuya kayıt ve tescilini istediğini belirterek tescil dosyasının getirtilmesini istemiştir. Görüldüğü gibi davacı doğrudan 3.6.2002 tarih 1 sıra nolu tescil tapusuna dayanmadığı gibi daha sonra tapuda oğluna devretmesiyle oluşan 28.8.2002 tarih 3 sıra nolu tapu kaydına da dayanmamıştır. Dava dilekçesinde açıkça kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak davanın açıldığı bildirmiştir.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular ile İsmail Kıyak tarafından Vize Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek 18.5.2002 tarihinde kesinleşen 2001/16 Esas, 2001/349 Karar sayılı dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, her iki dosyadaki keşif tutanaklarının kapsamı, tapu kayıtları, veraset belgesi ve kadastro tutanaklarının kapsamları birlikte değerlendirildiğinde, tescil yoluyla davacı adına oluşan 3.6.2002 tarih 1 sıra nolu tapu kaydının miktarının 739 m2 olduğu, doğusu ve batısının yol, kuzeyinde davacının zilyetliğinde bulunan taşınmazın, güneyinde ise Ahmet Kıyak’a ait yerin sınır olarak gösterildiği anılan tapu kaydının kadastro çalışmaları sırasında davacının oğlu Erdem Kıyak adına tespit ve tescil edilen 117 ada 5 sayılı parsele revizyon gördüğü, miktarının 739 m2 olduğu, dava konusu ve Hazine adına tespit ve tescil edilen 117 ada 6 nolu parselin davacının oğluna ait 5 nolu parselin kuzeyinde yer aldığı, tescil dosyası kapsamına göre de kabulüne karar verilen 739 m2’lik taşınmazın kuzeyinde krokide A harfi ile gösterilen ancak, davacı İsmail tarafından 2-3 yıl önce açılmak suretiyle kullanılan taşınmazın bulunduğu, bu bölümle ilgili olarak kazanma koşulları oluşmadığından kabulüne karar verilmediği, kadastro çalışmaları sırasında krokide A ile gösterilen kısım ile bunun da kuzeyinde bulunan krokide yol olarak gösterilen taşınmazın bölümüyle birlikte 117 ada 6 nolu parsel adı altında Hazine adına tapuya bağlandığı görülmektedir. Az önce de açıklandığı gibi tescil tapusunun sınırları sabit olmayıp genişletmeye elverişli sınırlardandır. Davacı, tescil dosyasına ait keşfin yapıldığı 28.4.2001 tarihinde tescil krokisinde A harfi ile gösterilen yeri 2-3 yıl önce açmak suretiyle kullandığı kesinleşen dosya kapsamı ile belirlendiğine göre A ile gösterilen yerin kuzeyinde yol kısmında kalan taşınmaz bölümünün de en azından keşfin yapıldığı tarihten sonra kullanıldığının kabulü gerekmektedir. Gerek krokide A harfi ile gösterilen yer bakımından ve gerekse daha sonra A ile belirlenen yer genişletilmek suretiyle kullandığı yol kısmı bakımından 117 ada 6 nolu parselin tespitinin yapıldığı 19.4.2006 tarihinden davanın açıldığı 29.11.2006 tarihine kadar kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre henüz geçmemiştir. Kadastro tespitiyle kadastrodan önceki zilyetlik kesintiye uğradığından hesaplamada gözönünde tutulmaz. Kaldı ki, az önce açıklanan her iki dosyanın krokilerinde kuzey, kuzeydoğu, kuzeybatı ve batıda geçen Kömürköy yolu ile arazi yolu aktif yol olup kullanılan yollardan olduğundan zaten kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ne var ki, yolun bir kısmı tescil krokisinde A harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü ile birlikte 117 ada 6 sayılı parsel ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. A harfi yönünden de yukarıda açıklandığı gibi kazanmayı sağlayan zilyetlik süresi dolmamıştır. O halde davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Kararın bu sebeple bozulmasına karar verilmesi gerekirken, davacının ikinci sefer tapu kaydına dayanarak taşınmaz elde etmek istediği ve istenen taşınmazın tescil tapusu kapsamında kaldığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmesi yönünden sayın çoğunluğun görüşlerine açıklanan gerekçelerle katılmıyorum.05.05.2011
GK.