Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Kadastro sırasında .. Köyü çalışma alanında bulunan 1085 ve 1286 parsel sayılı 15.250,00 ve 97.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, zilyetlik yolu ile edinilebilecek miktarın fazlası olduğu belirtilerek davacı Hazine adına tespit edilmiştir. Davalı .... ve müşterekleri murisi ...."ın itirazı Kadastro Komisyonunca kabul edilerek çekişmeli taşınmazların .... adına tesciline karar verilmiştir. Davacı Hazine, Kadastro Komisyonunun kararının usul ve yasaya aykırı olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli taşınmazların, yargılama sırasında ölen ...."ın mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu taşınmazlar ilk olarak, 1617 sayılı Kanunla değiştirilen 766 sayılı Tapulama Kanunu"nun 33. maddesindeki 20 dönüm miktar sınırlaması nedeniyle miktar fazlası olarak davacı Hazine adına tespit edilmiş, davalı tarafın itirazı üzerine komisyonca; dava konusu taşınmazlara ilişkin davalıların murisine ait vergi kaydının bulunduğu ve bu kaydın dava konusu taşınmazları kapsadığı gerekçesiyle ilk tespitin iptali ile taşınmazların davalı taraf adına tesciline karar verilmiş, bu karara karşı davacı Hazine tarafından süresinde dava açılmıştır. Mahkemece, komisyon kararında belirtilen ve davalı tarafın dayanağı olan 1937 tarih ve 19 numaralı vergi kaydının dava konusu taşınmazlar ile birlikte komşu bir kısım taşınmazları da bütünüyle kapsadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Sözü edilen ve 11.000 metrekare yüzölçümüne sahip vergi kaydının bir sınırı yol, iki sınırı şahıs ve bir sınırı da bağ okumaktadır. Kaydın batısında yer alan bağ sınırının belli bir kimsenin bağı olarak tarif edilmemiş olması, her yere dikilebileceği gibi her zaman sökülüp kaldırılabilecek nitelikte olması nedenleriyle bu sınırın sabit sınır olarak kabulü mümkün değildir. Hal böyle olunca yerel bilirkişi ve tanıklarla teknik bilirkişi hazır olduğu halde mahallinde yeniden keşif yapılarak sabit sınırları dikkate alınmak ve birbirleriyle bağlantısı sağlanmak suretiyle vergi kaydına kapsam tayin edilmeli, bu doğrultuda fen bilirkişisine, uygulanan vergi kaydının kapsadığı alanı gösterir ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmeli, dayanak vergi kaydının kapsamında kalan tüm taşınmazlar göz önüne alınarak vergi kayıt miktarı kadar yer verilmeli, dava konusu taşınmazların vergi kaydının miktarı ile kapsamı dışında kalan bölümleri yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesindeki koşullar davalı taraf yönünden değerlendirilmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece yetersiz araştırma ve uygulama ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 22.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.