Yanlar arasında görülen tapu iptali-tescil davası sonunda, yerel mahkemece davacı Ahmet yönünden davanın reddine, davacı H. yönünden ise davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar davacı A. D.tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davacı A. yönünden kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu 151, 156 ve 162 parsellerin 8/32 payı ile 164 parselin 108000/496000 payını mirasbırakanın 13.05.2009 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği, mirasbırakanın 17.11.1998-27.04.2010 tarihleri arasında davalının sağlık güvencesinden yararlandığı, davacıların işlemin gerçekte davalının sağlık güvencesinden yararlanabilmek ve mirastan mal kaçırmak amacıyla anlaşmalı olarak gerçekleştirildiğini ileri sürerek pay oranında iptal ve tescil davası açtıkları anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır. Zira mahkemece, mirasbırakan ile taraflar arasındaki beşeri ilişkiler yeterince irdelenmediği gibi mirasbırakanın taşınmazlarını satmasını gerektirir makul bir nedeni, bir ihtiyacı olup olmadığının araştırılmadığı ayrıca yüzeysel alınan tanık beyanları ve toplanan diğer delillerin de mirasbırakanın gerçek iradesini açıklığa kavuşturmaktan uzak olduğu açıktır.
Hal böyle olunca muvazaa iddiasının yukarıda ilkeler uyarınca araştırılması, mirasbırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı tarafın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.