Esas No: 2019/434
Karar No: 2021/155
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/434 Esas 2021/155 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
05.12.2002 tarihinde işlemiş olduğu kasten öldürme ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarından Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 02.08.2006 tarih ve 297-648 sayı ile verilen içtimalı 20 yıl hapis cezasını infaz etmekte olan hükümlü ...’ın, ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada 26.01.2006 tarihinde işlemiş olduğu infaz kurumuna yasak eşya sokmak suçundan Trabzon 4. Asliye Ceza Mahkemesince 27.12.2006 tarih ve 316-482 sayı ile, 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.11.2009 tarihli ve 2009/1650 değişik iş sayılı kararıyla infaz rejimleri farklı olan 20 yıl hapis cezasıyla, 2 yıl 6 ay hapis cezasının içtima edilmesi talebinin reddine; Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesinin 02.12.2010 tarihli ve 2010/315 değişik iş sayılı kararıyla hükümlü ...’ın infaz etmekte olduğu 20 yıl hapis cezası yönünden 09.12.2010 tarihinden itibaren şartla tahliye edilmesine karar verilmiştir.
İçtimaya dâhil edilmeyen 2 yıl 6 ay hapis cezasının infazına devam edilen hükümlü ... hakkında, 04.08.2011 tarihinde işlemiş olduğu kamu malına zarar verme suçundan Of Asliye Ceza Mahkemesinin 31.01.2012 tarihli ve 237-13 sayılı kararıyla 3 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına; bu kararın da kesinleşmesi üzerine Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 05.02.2015 tarihli ve 297-648 sayılı ek karar ile şartla tahliyenin geri alınmasına ve 04.08.2011 tarihi ile bihakkın tahliye tarihi olan 05.12.2022 tarihleri arasındaki sürenin aynen çektirilmesine karar verilmiştir.
Hükümlünün 18.01.2016 tarihli şartla tahliyenin geri verilmesi talepli dilekçesi üzerine Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 21.03.2016 tarihli ve 297-648 sayılı ek kararla infazın durdurulmasına; Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığının bu karara yaptığı itirazı inceleyen Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince 24.03.2016 tarihli ve 2016/764 değişik iş sayılı karar ile itirazın reddine karar verilmiştir.
Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 2016/764 değişik iş sayılı kararına yönelik Adalet Bakanlığının 18.06.2016 tarihli ve 5067 sayılı kanun yararına bozma talebi doğrultusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 11.07.2016 tarihli ve 272103 sayılı ihbarnamede;
"Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 01.12.2008 tarihli ve 2008/7467 esas, 2008/7631 sayılı kararında "Hükümlünün, 01 Haziran 2005 tarihinden önce işlediği suçlara ilişkin cezalar, o tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK"nın 71/2. maddesine göre toplanarak lehe olan 647 sayılı CİHK"nın 19. maddesi kapsamında koşullu salıverilme süresinin hesaplanmasında, 5237 sayılı TCK"nın yürürlükte bulunduğu tarihten sonra işlenen suçlara ilişkin cezaların ise 5275 sayılı CGTİK"nın 99. maddesi uyarınca toplanarak koşullu salıverilme hükümleri 107. maddesi uyarınca belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır." şeklinde belirtildiği üzere hükümlünün 01.06.2005 tarihi sonrasında 26.01.2006 tarihinde işlediği ve 08.07.2009 tarihinde kesinleşen Trabzon 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.12.2006 tarihli ve 2006/316 esas, 2006/482 sayılı kararıyla almış olduğu 2 yıl 6 ay hapis cezasının infaz rejiminin farklı olması dolayısıyla koşullu salıverilme tarihinin kendi içerisinde belirlenmesi gerektiği gibi infaza konu cezası ile toplanarak koşullu salıverilme tarihinin belirlenemeyeceği cihetle, mercisince infazının durdurulmasına ilişkin karara karşı yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinde isabet görülmediği" gerekçesiyle kararın kanun yararına bozulması istenmiştir.
Dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.02.2017 tarih ve 4703-339 sayı ile;
"Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 2016/764 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 07.10.2020 tarih ve 84157 sayı ile;
“Cezaların infazına ilişkin 5275 sayılı Kanun"un 99. maddesinde "Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsız olup varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise 107. maddenin uygulanması için mahkemeden toplama kararı istenir" hükmü karşısında farklı infaz rejimine tabi ilamların birleştirilemeyeceğine dair bir engel bulunmadığı görülmüştür.
Gerek TCK gerekse 5275 sayılı İnfaz Kanunu"nda aynı kişi hakkında birden fazla cezanın toplanması hâlinde 765 sayılı Kanun"un 70 ve müteakip maddelerinde olduğu gibi aşılması mümkün olmayan üst sınır bulunmamaktadır. Suça ait cezalar üst sınır olmaksızın toplanacak ancak ayrı ayrı çektirilecektir. 5275 sayılı Kanun"un 107. maddesinde yazıldığı biçimi ile koşullu salıverilme sürelerinin hesaplanması için İnfaz Kanunu"nun 99. maddesinde yapılan toplamada amaç aynı fail hakkındaki cezaları toplayıp karıştırmak değil koşullu salıverilmeden yararlanması için cezaevinde iyi hâlli olarak geçirmesi gereken asgari süreyi belirlemektir.
Örneklemek gerekirse 2005 yılı öncesi suçtan ötürü aldığı 20 yıllık ceza ile 2006 yılında işlediği suçtan aldığı 3 yıllık ceza 5275 sayılı Kanun"un 99. maddesi uyarınca içtima edilerek 23 yıl hapis cezası infaza girdiğinde her bir ceza bağımsızlığını koruyacağından 20 yıllık ceza 647 sayılı Kanun"a, 3 yıllık ceza 5275 sayılı Kanun"a göre cezaevinde kalacağı süre hesaplanarak iyi hâlli geçirmesi gereken süre bulunup buna göre müddetname düzenlenir. Aksi hâlde uygulama koşullu salıverilmenin amacına, ruhuna aykırı düşecektir.
Koşullu salıverilmeden maksat cezaevinde iyi hâlli olarak belirlenen süreyi tamamladıktan sonra cezaevinden salıverilmesidir. Şahıs bir başka infazı gereken cezanın varlığından bahsedilerek cezaevinde tutulmaya devam edilirken koşullu salıverilmeden bahsedilemeyecektir.
Bu genel açıklamalar karşısında farklı infaz rejimine tabi olsa da iki ilamın içtima edilebileceği, bu sebeple yukarıda belirtilen bozma kararının kaldırılarak içtima edilebilir yönünde karar ittihazı” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.05.2019 tarih ve 1779-2833 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; farklı infaz rejimine tabi cezaların içtima edilip edilemeyeceği, bu bağlamda Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin infazın durdurulmasına dair ek kararına yönelik itiraz üzerine, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.03.2016 tarihli ve 2016/764 değişik iş sayılı itirazın reddi kararı hakkında, Özel Dairece verilen kanun yararına bozma kararının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Hükümlü ...’ın 05.12.2002 tarihinde işlediği iddia edilen kasten öldürme ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarından yapılan yargılama sonucunda Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesince 12.09.2003 tarih ve 359-5 sayı ile; hükümlünün kasten öldürme suçundan 765 sayılı TCK’nın 448/1, 51/1, 31 ve 33. maddeleri uyarınca 21 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanmasına ve hapis hâlinin devamı süresince yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına; 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçundan aynı Kanun’un 13/1. maddesi ve 765 sayılı TCK’nın 19 ve 36. maddesi uyarınca 2 yıl hapis ve 216.103.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve müsadereye karar verildiği, kararın Yargıtay 1. Ceza Dairesince 05.07.2004 tarih ve 1361-2685 sayı ile onanarak kesinleştiği,
01.06.2005 tarihinde 5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesi üzerine yapılan uyarlama yargılaması sonucunda; Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 22.08.2005 tarih ve 59-272 sayı ile hükümlünün 5237 sayılı TCK’nın 81/1 ve 29. maddeleri ile 6136 sayılı Kanun’un 13/1. maddesi uyarınca toplam 20 yıl hapis ve 216 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği,
Hükmün hükümlü müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.04.2006 ve 77-1681 sayı ile; "...Hükümlü hakkında 5237 sayılı TCK’nın 81. maddesinden hüküm kurulurken gerekçeye aykırı düşecek şekilde temel cezanın müebbet hapis yerine ağırlaştırılmış ömür boyu hapis olarak belirlenmesi, 5237 sayılı TCK’da cezaların içtimasına yönelik hüküm bulunmadığı gözetilmeden yasaya aykırı şekilde kasten öldürme ve 6136 sayılı Yasa"ya muhalefet suçlarından verilen cezaların toplanması, 6136 sayılı Yasa’ya muhalefet suçundan hüküm kurulurken ceza miktarı göz önüne alındığında 765 sayılı TCK gereği belirlenecek ceza ile 5237 sayılı TCK gereği belirlenecek cczanın miktar olarak aynı olması hâlinde hak yoksunluklarına ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerektirmeyen 765 sayılı TCK’nın lehe olduğu anlaşıldığından 5237 sayılı TCK’ya göre uygulama yapılarak bu Yasa’nın 53. maddesinin uygulanması sebebiyle hükümlü aleyhine sonuç doğurması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyan Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 02.08.2006 tarih ve 297-648 sayı ile; 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçundan takdiren ve ağırlaştırılarak 2 yıl hapis ve 216 YTL adli para cezasıyla cezalandırılan hükümlü hakkında bu suç yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına; kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nın 81/1, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verildiği, hükümlerin Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 07.12.2007 tarihli ve 3877-9191 sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği,
Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 03.04.2008 tarih ve 426 değişik iş sayı ile; 18 ve 2 yıl hapis cezalarının 5275 sayılı Kanun’un 99/1. maddesi gereğince toplanması ile hükümlünün 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının bu şekilde tamamen infazına karar verildiği,
Hükümlünün ceza infaz kurumundayken 26.01.2006 tarihinde işlediği iddia edilen infaz kurumuna yasak eşya sokma suçundan yapılan yargılama sonucunda, Trabzon 4. Asliye Ceza Mahkemesince 27.12.2006 tarih ve 316-482 sayı ile; hükümlünün TCK’nın 297/1, 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye karar verildiği, bu hükmün de Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.07.2009 tarihli ve 2959-13787 sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği,
Rize Cumhuriyet Başsavcılığının içtima talebini inceleyen Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 05.11.2009 tarih ve 1650 değişik iş sayı ile; farklı infaz kanunlarına göre infaz edilmesi gereken cezalara ilişkin içtima talebinin reddine karar verildiği,
Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesince 02.10.2010 tarih ve 315 değişik iş sayı ile; hükümlünün içtima edilen 20 yıl hapis cezasıyla ilgili 09.12.2010 tarihinden geçerli olmak üzere şartla tahliyesine karar verildiği,
Hakkında şartla tahliye kararı verilmesine rağmen 2 yıl 6 ay hapis cezasının infazı nedeniyle ceza infaz kurumundan ayrılmayan hükümlünün, 04.08.2011 tarihinde cezaevinde işlediği iddia edilen kamu malına zarar verme suçundan yapılan yargılama sonucunda, Of Asliye Ceza Mahkemesince 31.01.2012 tarih ve 237-13 sayı; hükümlünün TCK’nın 152/1-a, 168/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği, bu hükmün de Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 10.11.2014 tarihli ve 27956-18331 sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği,
Şartla tahliye edildikten sonra deneme süresi içerisinde kamu malına zarar verme suçunu işlediği anlaşılan hükümlü hakkında, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 05.02.2015 tarihli ve 297-648 sayılı ek karar ile; 5275 sayılı Kanun’un 107/15. maddesi uyarınca şartla tahliyenin geri alınmasına, aynı Kanun’un 107/13. maddesi gereğince ikinci suç tarihi olan 04.08.2011 tarihi ile bihakkın tahliye tarihi olan 05.12.2022 tarihleri arasındaki sürenin aynen çektirilmesine karar verildiği,
Bu karara yönelik hükümlü müdafisinin itirazını inceleyen Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince 22.04.2015 tarih ve 759 değişik iş sayı ile; itirazın reddine karar verildiği,
Hükümlünün 18.01.2016 tarihli dilekçeyle şartla tahliyenin geri verilmesi talebini inceleyen Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 21.03.2016 tarihli ve 297-648 sayılı ek karar ile; infazın durdurulmasına, kesinleşen ek ve değişik iş kararları hakkında kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği konusunda dosyanın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmek üzere Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildiği,
Bu karara yönelik Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını inceleyen Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince 24.03.2016 tarih ve 764 değişik iş sayı ile; itirazın reddine karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.07.2016 tarihli ve 272103 sayılı ihbarnamesi ile; “Hükümlünün 01.06.2005 tarihi sonrasında 26.01.2006 tarihinde işlediği ve 08.07.2009 tarihinde kesinleşen Trabzon 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.12.2006 tarihli ve 2006/316 esas, 2006/482 sayılı kararıyla almış olduğu 2 yıl 6 ay hapis cezasının infaz rejiminin farklı olması dolayısıyla koşullu salıverilme tarihinin kendi içerisinde belirlenmesi gerektiği gibi infaza konu cezası ile toplanarak koşullu salıverilme tarihinin belirlenemeyeceği cihetle, mercisince infazının durdurulmasına ilişkin karara karşı yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinde isabet görülmediği” gerekçesiyle, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 764 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulması talep edildiği,
Dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.02.2017 tarih ve 4703-339 sayı ile; ihbarnamedeki gerekçeye dayanılarak Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 764 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına karar verildiği ve hükümlü hakkında şartla tahliyenin geri alınması kararının infazına devam edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için “cezaların toplanması (içtiması)” ve “koşullu salıverilme” kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
Cezaların toplanması (içtiması) bakımından üç farklı sistem bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi erime (yutma) sistemidir. Bu sistemde içtima içerisinde bulunan cezalardan hafif olanlar en ağır olanın içinde erirler. Başka bir deyişle faile en ağır ceza verilir ve fail daha hafif suçlara ait cezalardan muaf tutulur.
Erime (yutma) sisteminin tam tersi olan toplama (maddi içtima) sisteminde ise, aynı türden cezalar toplanır, ayrı türden olanlar da sırasıyla infaz edilir.
Diğer bir sistem ise hukuki içtima sistemidir. Bu sistemde faile, işlediği tüm suçlardan ceza verilmekte ancak cezaların tamamı değil bir kısmı temel olarak alınan cezaya eklenmektedir. Suçlardan en ağır cezayı gerektiren suça göre ceza (temel ceza) tayin edilir ve bu cezaya diğer suçların cezalarının belli bir miktarı eklenir. Hukuki içtima sisteminde sonuç ceza, erime sistemindeki cezadan fazla toplama sistemindeki cezadan az olmaktadır.
Hukukumuzda 1953 yılına kadar uygulanan hukuki içtima sistemine, 09.07.1953 tarihli ve 6123 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle son verilmiş ve toplama sistemine geçilmiştir. Toplama sistemine yapılan en büyük itiraz, toplama sonucunda cezaların çok yüksek bir miktara ulaşması olmuştur. Bu sakıncanın giderilmesi için 765 sayılı TCK’nın 77. maddesindeki düzenlemeyle infaz kurumunda geçirilecek süreler için bir üst sınır belirlenmiştir.
6123 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra 765 sayılı TCK’da benimsenen “Toplama sistemi” ya da “Maddi içtima sistemi” diye adlandırılan sistemde, “Kaç suç işlenmişse o kadar ceza verilir” prensibi uygulanır ve esas itibarıyla fail, işlediği bütün suçların cezalarını ayrı ayrı çeker.
Bu sisteme karşı, bazı cezaları birbirine eklemenin mümkün olamayacağı veya birbirine eklenen birden fazla muvakkat cezanın, failin bütün hayatı boyunca sürecek bir nitelik alarak müebbet bir şekle dönüşeceği yolunda eleştiriler yöneltilmiştir. Bu sakıncalara karşı da, toplama sisteminde genel bir sınır konulabileceği, bu sınıra varıldığı takdirde, geri kalan cezaların çektirilmesinden vazgeçileceği, birbirine eklenmesi mümkün olmayan cezalar söz konusu olduğunda ise ya cezanın nevinin değiştirileceği yahut toplama imkânsız olduğundan, erime sisteminin istisnaen kabul edilebileceği görüşü ileri sürülmüştür (Dönmezer-Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, 12. bası, İst-1997, Cilt III, s.106.).
765 sayılı mülga TCK’da içtima hükümleri 68 ila 77. maddeler arasında düzenlenmiştir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun;
68. maddesi; “Bir kimse mütaaddit suçlardan dolayı Hüküm veya Ceza Kararnamesiyle mahkum edilirse cezalar bu bap hükümlerine göre içtima ettirilir.”,
69. maddesi; “Bir Hüküm veya Ceza Kararnamesinden sonra aynı kimsenin bu mahkumiyetten önce veya sonra işlediği bir suçtan dolayı mahkum edilmesi halinde cezaların içtimaı hükümleri tatbik olunur.”,
70. maddesi; “Birden çok ağırlaştırılmış müebbet ağır hapse mahkûmiyet halinde, bir yıldan az ve altı yıldan fazla; ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ile müebbet ağır hapis cezasına mahkûmiyet halinde, dokuz aydan az ve beş yıldan fazla; birden çok müebbet ağır hapse mahkûmiyet halinde ise altı aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, hükmedilecek miktarı geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek üzere, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbet ağır hapis cezaları infaz olunur.”,
71. maddesi; “Aynı neviden şahsi hürriyeti bağlıyan muvakkat cezalara mahkumiyet halinde bu cezaların mecmuu tatbik olunur.
24 seneden aşağı olmamak üzere en az iki ağır hapis cezasına mahkumiyet halinde müebbet ağır hapis cezası tatbik olunur.”,
72. maddesi; “Aynı neviden para cezalarına mahkumiyet halinde bu cezaların mecmuu tatbik olunur.”,
73. maddesi; “Cezalardan biri ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve diğeri şahsî hürriyeti bağlayıcı muvakkat bir ceza ise, ilave edilecek cezanın nev"i ve miktarına göre yirmi günden az ve altı seneden fazla olmamak üzere geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası tatbik olunur.
Cezalardan biri müebbet ağır hapis ve diğeri şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat bir ceza ise, ilave edilecek cezanın nevi ve miktarına göre on günden az ve üç seneden fazla olmamak üzere geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezası tatbik olunur.”,
74. maddesi; “Başka neviden hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezalara mahkumiyet halinde bu cezaların hepsi ayrı ayrı tamamen tatbik olunur.
İnfazda ağır hapis, hapis, hafif hapis ve sürgün sırası takip edilir.”,
75. maddesi; “Başka neviden para cezalarına mahkumiyet halinde bu cezaların hepsi ayrı ayrı tamamen tatbik olunur.
Para cezaları sair cezalarla birleştiği takdirde de hepsi ayrı ayrı ve tamamen tatbik olunur.”,
76. maddesi; “Fer"i cezalar ve mahkumiyetin bütün diğer cezai neticeleri her ceza hakkında ayrı ayrı tayin ve tatbik olunur.”,
77. maddesi; “1) Aynı neviden şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezaların birleştirilmesi halinde tatbik edilecek ceza ağır hapiste 36, hapiste 25, sürgünde 15, hafif hapiste 10 seneyi geçemez.
2) Başka neviden şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezaların mecmuu otuz seneyi geçemez. Bu haddi aşan ceza miktarı sırası ile sürgün, hafif hapis, hapis ve ağır hapisten tenzil edilir.
3) Ağır para cezası ile hafif para cezası birleştiği takdirde çevrilecek cezanın nev"i hapistir.
4) Birleştirilen para cezalarının şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya çevrilmesi halinde bu ceza müddeti beş seneyi geçemez.
5) İçtima neticesinde uygulanacak süreli fer"i cezalar, kamu hizmetlerinden yasaklanma cezasında on, muayyen bir meslek ve sanatın icrasının tatilinde dört yılı geçemez.
6) Yukarıki fıkralarda yazılı yukarı hadlere baliğ olan cezalara kati surette mahkumiyetten sonra işlenen suçlardan dolayı verilecek cezalar aynen tatbik olunur.”,
Ve son olarak 74. maddesi; “Başka neviden hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezalara mahkumiyet halinde bu cezaların hepsi ayrı ayrı tamamen tatbik olunur.
İnfazda ağır hapis, hapis, hafif hapis ve sürgün sırası takip edilir.”,
Şeklinde düzenlenmiştir.
Toplama sisteminin, cezaları, adeta niteliklerini değiştirecek surette ağırlaştırdığı yolundaki eleştirilerin karşılanması amacıyla, bu sistemde arttırmaya ve genel toplama bir yukarı sınır çizilmesi ve bu sınıra varıldıktan sonra geri kalan cezaların çektirilmesinden vazgeçilmesine ilişkin bu prensipten esinlenen 765 sayılı TCK’da, farklı ceza nevileri için değişik yukarı sınırlar getirilmiştir. Sözgelimi; 77. maddenin birinci fıkrasına göre, içtima eden birden fazla hürriyeti bağlayıcı ceza aynı neviden ise “tatbik edilecek ceza ağır hapiste 36, hapiste 25, hafif hapiste 10 seneyi geçemez”. Buna göre, hâkim her bir ceza nevi için gösterilen bu yukarı sınırlara varıncaya kadar cezaları toplayacak, fakat bu sınırları aşamayacak ve geri kalan cezalar çektirilemeyecektir. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre içtima eden birden fazla hürriyeti bağlayıcı cezalar ayrı neviden iseler “bunların mecmuu 30 seneyi geçemez".
Ancak 765 sayılı mülga TCK, iki nevi hürriyeti bağlayıcı cezada bu prensipten ayrılmıştır. Bunlardan birincisi, müebbet ağır hapisle diğer bir hürriyeti bağlayıcı cezanın (TCK’nın 70 ve 73. maddeleri), ikincisi ise her biri 24 yıldan az olmayan birden çok muvakkat ağır hapis cezalarının (TCK’nın 71/2. maddesi) içtimasıdır.
765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, birden fazla suçtan verilecek mahkûmiyet kararları, aynı hüküm veya ceza kararnamesinde yer alabileceği gibi ayrı hüküm veya ceza kararnamelerine de konu oluşturabilir. İlk durumda, 765 sayılı TCK’nın 68. maddesine göre içtima hükümleri uygulanacak, ikinci hâlde ise infaz aşamasında Ceza Yargılaması Usulü Kanunu’nun 403. maddesine göre mahkemeden karar istenecektir.
Bu açıklamalar sonucunda 765 sayılı TCK’nın kabul ettiği toplama sisteminde içtima kurallarına egemen olan prensipler ise şu şekilde özetlenebilir.
Birinci prensip, cezaların mümkün oldukça toplanmasıdır. Buna göre, aynı neviden cezalar birbirleri ile toplanacak, cezalar ayrı neviden ise her biri ayrı ayrı infaz edilecektir (765 sayılı TCK’nın 71/1, 72, 74 ve 75. maddeleri).
Cezaların çevrilmesi prensibi de denilen ikinci prensip, bazı cezalarda toplama sisteminin imkânsız olması veya fazla ağır sonuçlar doğurması hâlinde, nevilerinin değiştirilmesinden ibarettir (TCK’nın 70, 71/2 ve 73. maddeleri).
Üçüncü prensip ise, içtima kurallarının uygulanması suretiyle elde edilecek cezaların genel bir yukarı sınırı aşmamasını sağlamaktır.
Yeni ceza adalet sisteminde, önceki sistemde var olan “cezaların içtiması” hükümlerine yer verilmemiştir. Bununla birlikte verilen cezaların toplanamayacağı veya hangi şartlarda toplanabileceğine ilişkin tek düzenleme 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 99. maddesinde yer almaktadır.
5275 sayılı Kanun’un 99. maddesi; “Bir kişi hakkında hükmolunan herbir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107 nci maddenin uygulanabilmesi yönünden infaz hâkimliğinden bir toplama kararı istenir.” şeklinde olup,
15.04.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 42. maddesiyle “Adli para cezasından çevrilen ve ceza infaz kurumunda infaz edilme aşamasına gelen hapis cezaları da toplama kararına dahil edilir.” cümlesi madde metnine eklenmiştir.
7242 sayılı Kanun’un 42. maddesinin gerekçesinde ise; “Maddeyle, 4675 sayılı Kanunda yapılması öngörülen değişikliklere uyum sağlamak amacıyla 5275 sayılı Kanunun 99 uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Buna göre, birden fazla hükümdeki cezaların koşullu salıverilme süresinin belirlenebilmesi bakımından toplanması gerektiğinde toplama (içtima) kararları, infaz hâkimliği tarafından verilecektir.
Ayrıca, maddeye eklenen hükümle, adlî para cezasının ödenmemesi nedeniyle hapis cezasına çevrilen fakat öncelikli olarak uygulanan kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğünü yerine getirmeyen hükümlünün bu hapis cezasının da süreli hapis cezalarında olduğu gibi toplama kararına dahil edilmesi sağlanmaktadır. Böylelikle, adlî para cezasından çevrilen hapis cezalarının da toplama kararına girmesi nedeniyle infaz edilecek cezalar bakımından hakkaniyete uygun bir sonucun ortaya çıkması amaçlanmaktadır.” ifadelerine yer verilmiştir.
Şu hâlde, yeni ceza adalet sisteminde birden fazla hükümde yer alan cezalar sadece koşullu salıverilmenin hesaplanması amacına dönük olarak infaz aşamasında toplanabilir, bunun dışında ise “cezaların içtiması” mümkün değildir. Bu sistemde cezaların toplanması, ancak koşullu salıverilmenin söz konusu olması hâlinde mümkün olabilecekken, koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanmadığı adli para cezasından çevrilen hapis cezaları da 7242 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle başka cezalarla birlikte infaz edilmesi durumunda koşullu salıverilmenin hesaplanması amacına yönelik toplama kararına dâhil edilebilecektir.
Bir ceza hükmü verildiğinde normal sonuç bu hükmün infazıdır. Ancak bu kuralın istisnaları, bazen cezalar sistemini tamamlayan araçları oluşturmaktadır. İşte çağdaş ceza hukukunda, cezalar sistemini tamamlayan kurumlardan biri de koşullu salıverilmedir. 5275 sayılı Kanun’da da düzenlenmiş olan koşullu salıverilme kavramının ortak bir tanımı bulunmamaktadır. Bu kavramın ortak bir tanımının bulunmamasının en önemli sebebi, koşullu salıverilme kurumunun düzenlenme şekli, amacı, şartları ve sonuçlarınn ülkeden ülkeye farklılıklar içermesidir. Türk Ceza Hukuku"nda da koşullu salıverilme kavramıyla ilgili farklı tanımlar yapılmıştır.
Doktrinde koşullu salıverilmeyle ilgili olarak; “Koşullu salıverilme, mahkûm edildiği hürriyeti bağlayıcı cezasından, kanunun gösterdiği bir bölümünü iyi hal ile ve kurallara tam uyarak geçirmiş olan hükümlünün, konulmuş olan şartlara uymadığı takdirde geri alınması şartı ile, mahkûmiyet süresini tamamı ile bitirmeden, merciince alınacak bir kararla salıverilmesini ve böylece serbest hayata dönmesini ya da bu hayata geçişinin kolaylaştırılmasını sağlayan bir kurumdur.” (Dönmezer-Erman, Nazarî ve Tatbikî Ceza Hukuku, DER yayınları, 14. bası, İstanbul, 2020, Cilt III, s.285.); “Şartla salıverme, cezaevinde hal ve gidişatı iyi olan hükümlüye tanınan ve hükümlülük süresinin bitmesinden önce salıverilmesini sağlayan bir lütuftur, iyiliktir.” (Sami Selçuk, Doğululaşan Batılı Kurum: Şartlı Salıverme, Tekin Yayınevi, 1. Baskı, 1990, s. 260.); “Koşullu salıverilme, mahkûm olunan cezanın bir kısmının infaz kurumunda çekilmesinden sonra, geri kalan kısmının kanunda belirtilen belirli şartlarla cezaevi dışında geçirilmesini sağlayan bir ceza infaz kurumudur.” (Koca, Mahmut/Üzülmez, İlhan; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2020, s. 607; Zafer, Hamide; Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, Beta Yayınevi, İstanbul, 2019, s. 662.); “Şartla salıverme, hürriyeti bağlayıcı cezaların infazında hem bir bireyselleştirme aracı hem de yaptırımın çekilmeyen kısmının yerine geçmek üzere öngördüğü deneme süresiyle cezaya seçenek bir kurumdur.” (Yenidünya, Mukayeseli Hukukta ve Türk Hukukunda Şartla Salıverme, s. 19.); “Koşullu salıverilme, mahkûm edildiği hürriyeti bağlayıcı cezanın kanun tarafından öngörülen kısmım iyi hal ile geçirmiş olan hükümlünün, konulan şartlara uymadığı takdirde geri alınması koşulu ile hükümlülük süresinin tamamının bitirilmeden merciince alınacak kararla salıverilmesini ve bu şekilde normal yaşama dönmesini sağlayan bir kurumdur.” (Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 15. baskı, 2020, s. 715-716.); “Koşullu salıverilme, hapis cezasına mahkûm edilmiş olan hükümlünün, hükmedilen hapis cezasının belirli bir kısmını ceza infaz kurumunda iyi halli olarak çektikten sonra, belirli koşullarla cezanın kalan kısmının infaz kurumu dışında infaz edilmesini öngören ve infazın bireyselleştirilmesini sağlayan bir infaz kurumudur.” (Ahmet Bozdağ, Türk Ceza Hukukunda Koşullu Salıverilme Kurumu ve Etkinliğinin Geliştirilmesi, Adalet Yayınevi, 2. baskı, 2021, s. 25.) şeklinde tanımlamalar yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesi de bir kararında koşullu salıverilmeyi; “Cezanın çektirilmesinin kişiselleştirilmesi, başka bir deyişle cezaevindeki tutum ve davranışlarıyla (iyi durumuyla) topluma uyum sağlayabileceği izlenimini veren hükümlünün şarta bağlı olarak ödüllendirilmesidir. Suçlunun kendisine verilen cezadan daha kısa bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık duyması ve bunu iyi davranışıyla kanıtlaması durumunda, infaz sistemindeki en etkili araçtır. Koşullu salıverilmenin en önemli öğeleri, cezanın belirli bir süre çekilmiş olması, hükümlünün bu süre içinde iyi durum göstermesi, koşullu salıverildikten sonra gözetim altında kalması ve koşullu salıverilmenin gereklerine uyulmaması durumunda koşullu salıverilme kararının geri alınabilmesidir” şeklinde tanımlamıştır. (AYM’nin 18.07.2001 tarihli ve 4-332 sayılı kararı.).
Koşullu salıverilmenin kabulünde rol oynayan temel düşünce şudur ki, "Suçlu, hâkimin kabul ettiğinden çok daha çabuk uslanabilir ve bu durumda hükümlünün ceza kurumundaki süresi gereksiz olur". Sonuç olarak bu durumdaki hükümlünün salıverilmesi ile topluma dönmesini çabuklaştırmak ve fakat salıverilmeden itibaren belirli bir süre ile onu kontrol etmek, belli bir çerçeve içinde denetim altında tutmak suretiyle toplum hayatına uyumu bakımından bir aşamadan geçirmek ve böylece uyumu kolaylaştırmak yerinde olur (Dönmezer-Erman, Nazarî ve Tatbikî Ceza Hukuku, DER yayınları, 14. bası, İstanbul, 2020, Cilt III, s.286.).
5275 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlarla ilgili koşullu salıverilme süreleri, 647 sayılı mülga CİK’in 19 ve ek 2. maddesi, 3713 sayılı TMK’nın 17 ve geçici 1 ile 4. maddeleri, 4616 sayılı Kanun’un 1/1-2. maddelerine göre belirlenmektedir.
Somut olaydaki suçlarla ilgili koşullu salıverilme sürelerinin düzenlendiği 647 sayılı mülga Kanun’un 19. maddesinin 1. fıkrası; “Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 25 yıllarını; müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkum edilmiş olanlar hükümlülük süresinin ½"ni; çekmiş olup da Tüzüğe göre iyi halli hükümlü niteliğinde bulundukları takdirde, talepleri olmasa dahi şahsi şartla salıverilirler.” şeklinde; ek 2. maddesinin 1. fıkrası ise; “Hükümlülerin yarı açık veya açık cezaevlerine seçilmelerine karar verme işlemi, Adalet Bakanlığınca her yılın Ocak ayı içerisinde tespit edilerek Cumhuriyet Savcılıklarına bildirilen şartla salıverilme tarihine göre yapılır. Bakanlıkça bildirilen bu tarih aşılmamak ve kapalı kurumlarda çalışanlara öncelik tanınmak kaydıyla; 9, 10 ve 11 inci maddeler gereğince tabi tutulacakları müşahadeleri sonucu yarı açık veya açık müesseselere naklolunan hükümlülerin; anılan müesseselerde kaldıkları her ay için 6 gün, 19 uncu maddenin 1, 2 ve 3 üncü fıkralarına göre tespit edilecek şartla salıverilme tarihlerinden indirilmek suretiyle şartla salıverilme işlemi yapılır.” şeklinde hükümler içermektedir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Koşullu salıverilme” başlıklı 107. maddesinde, koşullu salıverilmenin uygulanma şartları ve süreleri bakımından sık sık değişiklik yapılmış, Kanun’un geçici 6. maddesiyle birlikte değerlendirilmesi gereken 107. maddesinde son olarak 15.04.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’la da değişiklik yapılarak anılan madde;
“(1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.
(2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının yarısını infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. (Ek cümleler:14/4/2020-7242/48 md.) Ancak, Türk Ceza Kanununun;
a) Kasten öldürme suçlarından (madde 81, 82 ve 83) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
b) Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan (madde 87, fıkra iki, bent d) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
c) İşkence suçundan (madde 94 ve 95) ve eziyet suçundan (madde 96) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
d) Cinsel saldırı (madde 102, ikinci fıkra hariç), reşit olmayanla cinsel ilişki (madde 104, ikinci ve üçüncü fıkra hariç) ve cinsel taciz (madde 105) suçlarından süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
e) Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan (madde 102, 103, 104 ve 105) hapis cezasına mahkûm olan çocuklar,
f) Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlardan (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar,
g) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan (madde 188) hapis cezasına mahkûm olan çocuklar,
h) Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından (madde 326 ilâ 339) süreli hapis cezasına mahkûm olanlar, cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ayrıca, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olan çocuklar ile 1/1/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar hakkında koşullu salıverilme oranı üçte iki olarak uygulanır.
(3) Koşullu salıverilme için infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre;
a) Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuzaltı,
b) Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde otuz,
c) Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuzaltı,
d) Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla otuz,
e) Birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmisekiz,
Yıldır.
...
(6) Koşullu salıverilen hükümlünün tâbi tutulacağı denetim süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre kadardır. Ancak süreli hapislerde hakederek tahliye tarihini geçemez.
(7) Hükümlü, denetim süresinde, infaz kurumunda öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılabilir.
...
(10) İnfaz hâkimi, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük belirlemeden geçirilmesine karar verebileceği gibi, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasını veya belirlenen yükümlülükleri denetim süresi içinde kaldırabilir.
(11) Hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, infaz işlemlerinin yapıldığı yer infaz hâkimliğine verilir. İnfaz hâkimi, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir; raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.
(12) Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, infaz hâkiminin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararı geri alınır....” şekliyle son hâlini almıştır.
Türk İnfaz Hukuku sistemi içerisinde hükümlünün koşullu salıverilmesi için Kanun"da belirtilen infaz süresini cezaevinde iyi hâlli bir şekilde geçirmesi gerekir. 5275 sayılı Kanun’da sürelerin belirlenmesinde adi suçlar, adi suçlar arasında istisna suçlar, çocuklar ve yetişkinler açısından istisna suçlar, terör suçları, örgütlü suçlar açısından farklı süreler öngörülmüş, istisna suçlarda, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda veya Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarda mahkûmiyet hâlinde cezaevinde geçirilmesi gereken süre diğer suçlara nazaran daha uzun belirlenmiştir. 5275 sayılı Kanun’un ilk hâlinde genel olarak cezaevinde kalınması gereken süreler 647 sayılı mülga Kanun’da öngörülen sürelere göre artırılmış, özellikle süreli hapis cezalarında hükümlünün cezaevinde kalması gereken sürenin hesaplanmasında kullanılan 1/2 ve ayda 6 günlük indirim oranı ve süreleri, 2/3’e yükseltilmiş olmakla birlikte, 7242 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle beraber 5275 sayılı Kanun’da istisna bazı suçlar haricinde temel infaz oranı 647 sayılı Kanun’da olduğu gibi 1/2 olarak kabul edilmiş, ancak 647 sayılı Kanun’un ek 2. maddesinde düzenlenen ayda altı günlük indirime yer verilmemiştir.
Öte yandan 5237 sayılı TCK’nın 7. maddesinin 3. fıkrasında “Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır” hükmü ile koşullu salıverilmede derhâl uygulama ilkesinin geçerli olmadığı, lehe hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Koşullu salıverilme süresinde sonradan yapılan değişiklik hükümlü aleyhine değerlendirilmemelidir. Bu düzenleme ile infaz rejiminin ağırlaştırıcı sonuçlar doğurmasına sebep olan hükümlerin uygulamada yol açtığı sorunlar giderilmeye çalışılmış olup koşullu salıverilme, zaman bakımından uygulamada infaz rejimine ilişkin diğer hükümlerden ayrık tutularak maddi ceza hukuku müessesesi gibi kabul edilmiştir. 5237 sayılı TCK’nın 7/3. maddesi gereği lehe kanun ilkesi uyarınca, suç tarihi ve suçun türüne göre hükümlünün lehine olan düzenleme uygulanmalıdır.
Bu genel açıklamalardan sonra, birden fazla suça ilişkin cezanın infazında koşullu salıverilme süresinin belirlenebilmesi açısından cezaların ne şekilde toplanması gerektiği ve farklı infaz rejimine tabi olan ya da farklı koşullu salıverilme süreleri öngörülen cezaların içtima edilip edilmeyeceği üzerinde durulmalıdır.
5275 sayılı Kanun’un 99. maddesine göre, bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar ancak bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise aynı Kanun’un 107. maddesinin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir. Bu düzenleme ile, hükümlünün birden çok kesinleşmiş mahkûmiyetinin bulunması hâlinde infazda kolaylık sağlanması için cezaların toplanması, infazı gereken tüm hapis cezaları için toplam süre üzerinden tek bir şartla tahliye tarihi, deneme süresi ve bihakkın tahliye tarihinin saptanması ve cezaların infazları ile deneme sürelerinin çakışmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.
Kesinleşmiş mahkeme kararları suç tarihleri veya türlerine göre farklı koşullu salıverilme sürelerine tabi olması hâlinde, bu ilamlar 5275 sayılı Kanun’un 99. maddesi uyarınca koşullu salıverilme tarihinin belirlenmesi amacıyla cezaların içtiması yoluyla toplanmalı ve tek bir koşullu salıverilme tarihi belirlenmelidir. Ancak koşullu salıverilme oranları farklı olan her bir ceza yönünden TCK’nın 7/3. maddesi uyarınca hükümlünün lehine olan süre belirlenmeli ve bu şekilde cezaların içtimasına karar verilmelidir. Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yapılan uygulama da bu yöndedir. Ancak bazı cezalar koşullu salıverilme yasağı kapsamında kalmaktadır. Örneğin 5275 sayılı Kanun’un 107/16. maddesinde işlenen suçlardan dolayı ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesi hâlinde koşullu salıverilme hükümleri uygulanmamaktadır. Aynı şekilde 5275 sayılı Kanun’un 108/3. maddesine göre ikinci defa mükerrirlik hâlinde, yine aynı Kanun’un 107/13. maddesine koşullu salıverilme kararı geri alınanlar hakkında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmamaktadır. Yukarıda sayılan ve benzer durumlardaki koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanmadığı cezalar diğer cezalarla toplanmamalıdır. Ancak 5275 sayılı Kanun’un 99. maddesine, 7242 sayılı Kanun"un 42. maddesiyle eklenen “Adli para cezasından çevrilen ve ceza infaz kurumunda infaz edilme aşamasına gelen hapis cezaları da toplama kararına dahil edilir.” şeklindeki cümle uyarınca adli para cezalarından çevrili hapis cezaları yönünden bir istisna getirilmiştir. Buna göre, adli para cezasından çevrilen ve ceza infaz kurumunda infaz edilme aşamasına gelen hapis cezaları da toplama kararına dâhil edilmelidir.
Farklı infaz rejimlerine tabi cezaların içtima edilemeyeceğine ilişkin açık bir yasal düzenleme bulunmasa da 647 ve 765 sayılı Kanunlara göre infaz edilecek cezalarla 5275 sayılı Kanun’a göre infaz edilmesi gereken cezaların içtima edilmesi hâlinde, toplamadaki üst sınırın ne olacağı ve üst sınır belirlendiğinde hangi yasa yürürlükte iken işlenen suçlar sebebiyle verilen cezaların infaz dışı bırakılacağı veya içtima içerisinde 765 sayılı mülga TCK gereği geceli gündüzlü bir hücrede tecrit kararı verilmesini gerektiren ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet hapis cezası bulunmakta ise bu cezaların içtimaya dâhil edilip edilmeyeceği ya da ne şekilde içtimaya dâhil edilmesi gerektiği gibi birtakım sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ancak somut olayda uyuşmazlığa konu cezalarda içtima edilmesi hâlinde bu üst sınırların aşılması gibi durumun söz konusu olmaması ve geceli gündüzlü bir hücrede tecrit kararı verilmesini gerektiren bir cezanın bulunmaması karşısında bu aşamada sadece somut olaya ilişkin bir değelendirme yapıldığında; sadece infaz rejimlerinin farklı olmasının, cezaların toplanmasına engel bir durum olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Hükümlü hakkında tayin olunan hürriyeti bağlayıcı cezaların şartla tahliye süreleri ve infaz rejimlerinin farklı olması anılan yasa maddesinin uygulanmasına engel değildir. Cezaların infazındaki bu farklılık, şartla ve bihakkın tahliye tarihlerinin de farklı olmasını gerektirmeyecek, hükümlünün farklı süre ve rejimlere tabi her bir cezası açısından cezaevinde geçireceği sürelerin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından müddetnamede gösterilmesi yeterli olacak ancak yine toplam ceza süresi üzerinden tahliye tarihleri hesaplanacaktır. Aynı şekilde içtima kararı verecek mahkeme de toplamanın bu şekilde yapılması gerektiğini kararında göstermelidir.
Koşullu salıverilme hükümleri uygulanmamasına rağmen, 15.04.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’la adli para cezalarından çevrili hapis cezalarını da içtimaya dâhil eden ve bunun gerekçesini “...Hakkaniyete uygun bir sonucun ortaya çıkması amaçlanmaktadır.” şeklinde ortaya koyan kanun koyucunun iradesinin de, cezaları mümkün olduğunca içtimaya dâhil etmek olduğu söylenebilir.
Öte yandan, 5275 sayılı Kanun’un 2. maddesinde belirtildiği üzere infazda temel amaçlardan birisi de “Hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak”tır. Bu amaca hizmet edecek koşullu salıverilme kurumunun içinde barındırdığı diğer bir müessese ise koşullu salıverilen hükümkü hakkında belirlenecek denetim süresidir. Denetim süresi, koşullu salıverilme kararı ile salıverilen hükümlünün cezaevi dışında geçireceği ve kanunla belirtilen bir süredir. Belirlenen denetim süresi, cezaevi dışında tamamlandığında hükümlü bihakkın tahliye süresini de geçirmiş olmaktadır. Ancak denetim süresi içerisinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işleyen veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, infaz hâkiminin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar eden hükümlü hakkındaki koşullu salıverilme kararı 5275 sayılı Kanun’un 107/12. maddesi uyarınca geri alınır.
Somut olaydaki gibi durumlarda ise, yani almış olduğu cezadan dolayı hakkında koşullu salıverilme kararı verilen bir hükümlünün, koşullu salıverilme tarihinden önce işleyip de içtimaya dâhil edilmeyen başka bir cezasının infazına başlanılması, başka bir ifadeyle koşullu salıverilmesine rağmen başka bir cezasının infazı nedeniyle cezaevinden ayrılmaması hâlinde, hükümlü hakkında koşullu salıverilme kararı verilmiş olsa da cezaevi dışına çıkmadığı için denetim süresinin başladığından da söz edilemez. Bu nedenle, cezaevinden ayrılmaması nedeniyle denetim süresi başlamayan bir hükümlünün, cezevindeyken sonradan işlediği başka bir suç nedeniyle koşullu salıverilme kararının geri alınması da hakkaniyete aykırı sonuçlar doğuracaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
05.12.2002 tarihinde işlemiş olduğu kasten öldürme ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarından aldığı içtimalı 20 yıl hapis cezasını 647 sayılı Kanun’un 19 ve ek 2. maddelerine göre infaz etmekte olan hükümlü ...’ın, ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada 26.01.2006 tarihinde işlemiş olduğu infaz kurumuna yasak eşya sokmak suçundan 5237 sayılı TCK’nın 297/1. maddesi uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, 20 yıl hapis cezası ile 2 yıl 6 ay hapis cezasının farklı infaz rejimine tabi olduğu gerekçesiyle içtima edilmediği, 20 yıl hapis cezası nedeniyle 09.12.2010 tarihinden itibaren şartla tahliye edilmesine karar verilen hükümlünün, içtimaya dâhil edilmeyen 2 yıl 6 ay hapis cezasının infazı nedeniyle ceza infaz kurumundan ayrılmadığı, ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada 04.08.2011 tarihinde işlemiş olduğu kamu malına zarar verme suçundan 3 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen hükümlü hakkında şartla salıverilme kararının geri alındığı dosyada;
647 sayılı Kanun’a göre infaz edilen içtimalı 20 yıl hapis cezası ile 5275 sayılı Kanun’a göre infaz edilmesi gereken 2 yıl 6 ay hapis cezasının, 5275 sayılı Kanun’un 99. maddesine göre içtima edilmesi hâlinde, 765 sayılı TCK’da veya 5275 sayılı Kanun’da belirtilen üst sınırların aşılmayacağı da göz önüne alındığında, sadece infaz rejimlerinin farklı olmasının cezaların toplanmasına engel bir durum teşkil etmemesi, hükümlü hakkında tek bir koşullu salıverilme tarihi belirlenmesinin Kanun’un amacına uygun düşeceği gibi infazda kolaylık sağlaması ve hakkaniyete uygun olması, hükümlü hakkındaki farklı infaz rejimlerine tabi olan 20 yıl hapis cezası ile 2 yıl 6 ay hapis cezasının toplanarak tek bir koşullu salıverilme tarihinin belirlenmesi hâlinde, hükümlünün 04.08.2011 tarihinde işlediği suçun koşullu salıverilme tarihinden öncesine denk gelecek, bu durumda koşullu salıverilme kararının geri alınmasının da gerekmeyecek olması, kaldı ki hakkında koşullu salıverilme kararı verilen hükümlünün ceza infaz kurumundan ayrılmaması nedeniyle denetim süresi başlamayacağından, 04.08.2011 tarihinde işlenen suçun, denetim süresinde işlenmiş olarak kabul edilemeceği de gözetildiğinde, Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen koşullu salıverilme kararı ile Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen koşullu salıverilme kararının geri alınması kararlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 21.03.2016 tarihli ve 297-648 sayılı ek kararla verilen infazın durdurulması kararı isabetli olduğundan, bu karara yönelik itirazı reddeden Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 2016/764 değişik iş sayılı kararını, kanun yararına bozan Özel Daire kararında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin kanun yararına bozma kararının kaldırılmasına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 2016/764 değişik iş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin reddine, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 05.02.2015 tarih ve 297-648 sayı ile verilen şartla tahliyenin geri alınmasına ilişkin ek kararın infazının durdurulmasına, mahallince toplama (içtima) kararı alınarak hükümlü hakkında yeniden bir müddetname düzenlenmesine, hükümlü ...’ın başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse bu suçlardan derhâl serbest bırakılması için yazı yazılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 13.02.2017 tarihli ve 4703-339 sayılı kanun yararına bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 2016/764 değişik iş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE,
4- Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince 05.02.2015 tarih ve 297-648 sayı ile verilen şartla tahliyenin geri alınmasına ilişkin ek kararın İNFAZININ DURDURULMASINA, mahallince (içtima) toplama kararı alınarak hükümlü hakkında yeniden bir müddetname düzenlenmesine, hükümlü ...’ın başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse bu suçlardan derhâl serbest bırakılması için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.04.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.