Esas No: 2017/1018
Karar No: 2021/147
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1018 Esas 2021/147 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza (CMK"nın 250. maddesi ile görevli)
Sanıklar ... ve ..."nun katılan ..."na yönelik nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-a, c, d, f, g maddesi uyarınca 13 yıl hapis cezası; sanık ...’in doğrudan, sanık ...’in ise TCK’nın 220/5. maddesi delaletiyle katılana karşı dolandırıcılık suçundan aynı Kanun’un 157/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis ve 40.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, sanıkların her iki suç yönünden de TCK’nın 53 ve 58/9. maddeleri uyarınca hak yoksunluklarına ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin İzmir (Kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK"nın 250. maddesi ile görevli) verilen 21.11.2013 tarihli ve 321-148 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı ve sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.06.2017 tarih ve 34527 sayı ile;
"Katılan ..."na yönelik dolandırıcılık suçuna ilişkin eylemde, Konak ilçe merkezinde bulunan ... isimli alışveriş merkezinin sahiplerinden olan katılanın adına kayıtlı dükkanlardan iki tanesine müşteri olan sanıkların katılanla 10.000 TL peşin kalanı 3 adet çek olmak üzere anlaştıkları ve çekleri katılanın muhasebecisine teslim ettikten sonra katılana bankaya kredi için başvurduklarını kredinin çıkmak üzere olduğunu bu sebeple çeklerini geri almak istediklerini söyleyip katılanın talimatıyla muhasebecisi ..."dan çeklerini geri alıp bedellerini ödememek eyleminde, iş adamı olan ve muhasebe işlerini takip eden profesyonel çalışanı da bulunan katılana karşı kullandıkları hile boyutuna ulaşan bir eylemleri olmayıp para hükmüne haiz kıymetli evrakın bedeli veya bedeli yerine geçen bir karşılık alınmadan geri verilmesi fiilinin dolandırıcılık suçunun oluşmasına yeterli olmayıp eylemin hukuki ihtilaf mahiyetinde kaldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Nitekim, Yerel Mahkemede iddia makamının esas hakkında mütalaası ve Başsavcılığımız tebliğnamesi de bu yöndedir.
Katılan ..."na yönelik yağma suçuna ilişkin eylemde; katılana yönelik olarak... İş Merkezinde bulunan P12-14 numaralı dükkanların sanıklar tarafından satın alınmak istenip önceki anlaşmazlık sebebiyle katılanlar tarafından bu talep kabul edilmediğinde, fiilen dükkanları işgal ederek ara bölme duvarlarını kırıp tehditle kendi iş yerlerine katmak suretiyle yağma suçunu işledikleri ve eylemin tamamlanmış yağma suçunu oluşturduğu kabul edilmiş ise de, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile müştekilerin aşamalardaki beyanlarından, sanıkların tehditle suça konu dükkanlara el koymak istedikleri hatta ara bölme duvarlarını izinsiz yıkarak tadilata başladıkları görülmüş ise de suça konu dükkanların tapuda kayıtlı olup tapu kayıtlarının sanıklara veya gösterdikleri başka kişilere zorla devredilmemiş olduğu, tapu kayıtlarının suç tarihinde katılan maliklerin üzerinde kalmaya devam ettiği, taşınmazların yağmaya konu olabilmesi için yağma suçunu düzenleyen 5237 sayılı Kanun"un 148/2. fıkrasında belirtildiği şekilde, taşınmazın tapu kaydının yani mülkiyet belgesinin devri ya da mülkiyet belgesinin devrine yarayan vekâletname, feragat gibi başka bir belgenin sanıklar tarafından alınması gerekmektedir. Taşınmaza fiilen el atılması yağma suçunun tamamlandığının kabulüne yeterli değildir. Dolayısıyla bu taşınmazlara el koymaya ve mülkiyetlerini cebir ve tehditle almaya yönelik eylem teşebbüs aşamasında kalmış tamamlanmamıştır." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.09.2017 tarih ve 2335-3101 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca sanıklar ... ve ... hakkında katılan ..."e yönelik dolandırıcılık, sanık ... hakkında mağdur ... ....)’e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin yapılan itiraz Özel Dairece kabul edilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında katılan ..."na yönelik nitelikli yağma ve dolandırıcılık suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık ..."nun katılan ..."na yönelik işlediği iddia olunan dolandırıcılık suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup olmadığının, oluşmadığının kabulü hâlinde sanık ..."nun bu eylem nedeniyle TCK"nın 220/5. maddesi delaletiyle sorumlu tutulup tutulamayacağının,
2- Sanıklar ... ve ..."nun katılan ..."na yönelik işledikleri nitelikli yağma suçunun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Alışveriş Merkezinin güvenlik ve temizlik işleri ile otopark işletmesini alan sanıklar ... ve ..."nun bu vesileyle tanışmış oldukları katılan ..."dan banka kredisi kullanarak bir tane dükkân satın aldıkları, daha sonraki bir tarihte sanık ...’in banka kredisi kullanarak iki dükkânı daha satın almak için katılanla anlaştığı, karşılığında 10.000 TL nakit ve Deniz Bank"a ait 60.000 TL tutarında üç adet çek verdiği, daha sonra sanık ...’in bankadan kredi çektiğini, vermiş olduğu çekleri geri alarak ödeme yapacağını söylediği, 2008 yılının Ocak ayında da katılan ...’in muhasebecisi tanık ...a çekleri vererek sanık ..."in yanına gönderdiği, sanık ..."in tanık ..."nın elindeki çekleri alarak ödeme yapmadığı, katılanı aldatarak çıkar sağladığı ve bu şekilde katılanı dolandırdığı, 2008 yılının Şubat ayında da sanık ...’in katılan ...’e ait 2 adet dükkanı ve kuzeni...el"in annesi adına kayıtlı 1 adet dükkânı daha banka kredisi kullanarak satın almak istediği, ancak katılanın önceden sorun yaşadıkları için bu talebi reddettiği, bunun üzerine iş merkezinin yönetiminde bulunan sanıklar ... ve ...t"in yönetim karar defterine sonradan ekleme yaparak dükkânları işgal ettikleri, bunun üzerine her iki taraf arasında karşılıklı dilekçe verilerek hukuki süreçlerin başladığı, ancak sanıklar ..."in katılanları dükkânlarla ilgili tehdit ettikleri, katılanın arabasının üzerine tuğla atılarak zarar verildiği, katılan ...’in sanık ..."in dükkanların parasını ödemesi ve işgal ettiği dükkânları boşaltması için şirket avukatı olan inceleme dışı mağdur ..."ı görevlendirdiği, sanık ..."in Yılmaz"ın bürosuna giderek "Biz bu dükkânları boşaltmıyoruz, bu dükkânların bize satılacağı yönünde ..., ... ve... Pirinççioğlu söz vermiştir, bu söz yerine getirilecek aksi takdirde biz buraları almasını biliriz." diyerek tehditte bulunduğu iddiası ile kamu davası açıldığı,
Denizbank Alsancak Şubesine ait 09.01.2008 tarihli fotokopi olan belgeden; 3655383 çek numaralı, 30.12.2007 vadeli, 10.000 TL tutarlı; 3655384 çek numaralı, 30.01.2008 vadeli, 20.000 TL tutarlı; 3655385 çek numaralı, 28.02.2008 vadeli, 30.000 TL tutarlı 3 adet çekin inceleme dışı sanık ... tarafından banka şubesine teslim edildiği,
Konak Kaymakamlığınca verilen 28.03.2008 tarihli kararda; P12 ve P14I numaralı iş yerleriyle ilgili 3091 sayılı Kanun gereğince 24.03.2008 tarihinde saat 15.30’da mahallinde yapılan tahkikat sonucunda; ihtilaf konusu gayrimenkullerin ... ... A.Ş.’ye ait olduğu, adı geçen şirket yetkilileri ile mütecavizin ticari ilişki içerisinde oldukları ve daha önce bir kaç iş yeri alım satımı yaptıkları, ihtilaf konusu iş yerinin alım satımı için karşılıklı görüşmeler yapıldığı, akabinde mütecaviz sanık ...’in kasım ayından itibaren tadilat işlerine başladığı ve 3 adet iş yeri arasındaki bölme duvarlarının yıkımını gerçekleştirdiği, ... ... Ticaret A.Ş.’nin, ihtilaf konusu iş yerlerinin bulunduğu alışveriş merkezinin 2. katında iş yerlerinin bulunduğu, şirket yetkililerinin burada yapılan tadilatlar ve çalışmalardan başlanıldığı anda haberdar olabilecekleri, 3091 sayılı Kanun’un 21. maddesi gereğince yasal süresinde başvuruda bulunulmadığı, müştekilerin iddialarının sübuta ermediği ve şikâyet konusunun hukuki nitelikte olduğu anlaşıldığından talebin reddine karar verildiği,
06.11.2008 tarihli tanık Musfata Tatar’la ilgili düzenlenen teşhis tutanağından; 1. sırada bulunanın ...’nun, katılan ...’in arabasına taş atılması olayından sonra katılan ...’in şoförü olan ... ... ile tartışan ve küfür eden şahıs olduğunu; 4. sırada bulunanın ...’ın, sanık ...’in arabalarını kullandığını ve sürekli onun yanında olduğunu; 5. sırada bulunan ...’nun, dükkanları yasa dışı yollarla ... ... Şirketinden alan, bütün işleri organize eden ve yanında bulunan adamlarına talimatlar veren kişi olduğunu; 6. sırada bulunan ...’ın, ... Güvenlik Şirketinin idari müdürü olduğunu, 7. sırada bulunan ...’ın, sanık ...’in koruması olduğunu, sürekli onunla birlikte gezdiğini, çeklerin kendisinden alınması olayında inceleme dışı sanık ... ile birlikte gelen ve çekleri alıp bankaya götüren kişi olduğunu teşhis ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Kollukta; ... ... A.Ş.’nin daha önceden soğuk hava deposu üzerine faaliyet gösterdiğini, daha sonra bu faaliyet sonlandırılarak şirketin bulunduğu bina yıkılıp müteahhitte verildiğini, söz konusu yere... isimli alışveriş merkezinin inşa edildiğini, bu alışveriş merkezinin % 45 hissesinin inşaatı yapan müteahhitte verildiğini, ...’ın 2004 yılında faaliyete geçtiğini, faaliyete başladıktan sonra alışveriş merkezinin güvenlik ve temizlik işlerinin yönetim kurulu kararı ile ... Özel Güvenlik Şirketine verildiğini, bu şirketin sorumlularının sanıklar .. ve ...olduğunu, iki yıl sonra buranın otopark işletmesinin de bu şirkete verildiğini, sanık ... ile tanıklar ... ve ...’in birlikte yönetime seçildiklerini, 2007 yılının Eylül ayı içerisinde... Alışveriş Merkezinde olan ve ... ... A.Ş. adına kayıtlı bir adet dükkanın ... Özel Güvenlik Şirketine satıldığını, ... Özel Güvenlik Şirketinin yine... Centar’da bulunan fakat hissesi ... ... A.Ş.’ye ait olmayan iki adet dükkanı daha aldığını, ... Özel Güvenlik Şirketi sorumlusu olan sanık ...’in 2007 yılının Aralık ayı içerisinde yine mülkiyeti ... ... A.Ş.’ye ait olan iki dükkanı daha satın almak istediğini belirttiğini, bu dükkanların satılması yönünde karar aldıklarını, sanık ...’in bu iki dükkanı banka kredisi ile alacağını, önce satışın yapılmasını, bu satıştan sonra bankanın krediyi verebileceğini söylediğini, daha önceki dükkanın satışının da banka kredisi ile gerçekleşmesi nedeniyle sanık ...’e güven duyulduğunu, bu nedenle iki adet dükkanın satışının 70.000 TL’ye sanık ... adına yapıldığını, sanık ...’in 10.000 TL nakit ve Deniz Bank’a ait toplam 60.000 TL tutarlı üç adet çek verdiğini, iş yerlerinin satışının yapılmasından sonra sanık ...’in bankadan kredinin çıktığını belirterek ödeme yapacağını ve kendilerine vermiş olduğu çeklerin bedellerini ödeyeceğini söylediğini, bunun üzerine 2008 yılının Ocak ayında muhasebecileri olan tanık ...’a sanık ...’in satıştan dolayı kendilerine verdiği çekleri teslim ederek tahsil etmesi için sanık ...’in yanına gönderdiklerini, daha sonra tanık ...dan, sanık ...’in çekleri ödeme yapmadan elinden tehditle alarak iptal ettiğini ve çek bedellerini ödemediğini öğrendiğini, daha sonra...’in yönetiminde bulunan tanık ... ile görüşerek sanık ...’in satın aldığı iki dükkanın karşılığında verdiği çek bedellerini ödeyeceğini belirtmesine rağmen tanık ...nın elinden çekleri tehditle alıp iptal ederek ödeme yapmadığını anlatarak sanık ... ile görüşmesini istediğini, çünkü tanık Murat ile sanık ...’in arasında yakın ve dostane ilişkiler olduğunu, ancak bundan da netice alamadıklarını, sanık ...’in 60.000 TL’yi ödemediğini, sanık ... ile bizzat görüşmek istemesine rağmen onun kabul etmediğini, bu sorunların ortaya çıktığı sırada kendisini arayan ismini bilmediği erkek bir şahsın “Enis 500.000 Dolar hazırla” dediğini, kim olduğunu sorduğunda telefonu kapattığını, kimseyle geçmişten gelen sorunu veya husumeti olmadığından buna anlam veremediğini, 2008 yılının Ocak ayının sonlarına doğru tanıklar Murat ile ...nın, sanık ...’in yine şirketlerine ait iki dükkanı ve kuzeni ...’in annesi adına kayıtlı bir dükkanı daha satın almak istediğini, bu dükkanları da banka kredisi kullanarak almak istediğini, eski satışlarda olduğu gibi önce dükkanların satışının yapılmasını ve daha sonra bankadan kredinin sağlanacağını, bu yöntemle ödemeyi yapacağını belirterek üç adet dükkanı satın almak istediği yönünde teklif getirdiklerini, sanık ...’in daha önceden satın aldığı iş yerlerinin bedelini ödememesi nedeniyle ona olan güvenlerinin sarsıldığını ve bu nedenle teklifi reddettiklerini, sanık ...’in teklifin reddedilmesinden sonra bahsi geçen satmak istemedikleri yan yana olan üç adet dükkanın duvarlarını kendi istek ve iradeleri dışında yıkarak tek dükkan hâline getirip işgal ettiğini, bunun üzerine yine tanık Murat aracılığı ile sanık ...’e haksız ve hukuksuz bir şekilde işgal ettiği iş yerlerini boşaltması ve geri teslim etmesini iletmelerine rağmen sanık ...’in teslim etmediği gibi aracılar vasıtası ile "Biz buraları almasını biliriz, ...’i ... Center yapacağız." diyerek tehditler göndermeye başladıklarını, 2008 yılının Şubat ayında...’de güvenlik görevlisi olarak çalışan tanık Mesut’un şoförü tanık ... Çokal’a "Arabaya çatıdan tuğla atacaklar, o yüzden kaldır diyorum ... abi, ben sana yanlış yapmam Mesut" yazılı bir not verdiğini, bu yazılı nottan birkaç gün sonra yani 29.02.2008 tarihinde tanık ...’in içerisinde bulunduğu 35 RP ... plakalı Honda marka arabasına park hâlinde iken...’in bulunduğu sokaktaki bir çatıdan tuğla atıldığını ve aracın zarar gördüğünü tanık ...’ten öğrendiğini, tehdit telefonu alması, daha sonra aracına tuğla atılacağı yönünde tanık Mesut isimli şahısın yazılı not vermesi ve birkaç gün sonra da arabasına tuğla atılmasının kendisinde derin bir şüphe uyandırdığını ve bunun sanık ... ve adamları tarafından kendilerini korkutmak maksatıyla yapıldığını düşünmeye başladığını, bu olaylar olduktan sonra sanık ...’in işgal ettiği iş yerlerini derhal boşaltması ve ayrıca daha önce satın aldığı iş yerinin satış bedellerini ödemesi için şirket avukatı ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan Avukat ... aracılığı ile haber gönderdiklerini, sanık ... ve adamlarının mağdur ...’ın bürosuna gelerek "Biz bu dükkanları boşaltmıyoruz, bu dükkanların bize satılacağı yönünde ..., ... ve... Pirinçcioğlu söz vermiştir, bu söz yerine getirilecek aksi takdirde biz buraları almasını biliriz." diyerek tehditte bulunduklarını ve işgal ettikleri dükkanları boşaltmayacaklarını mağdur ...’dan öğrendiğini, sanık ...’in belirli yöntemlerle...’ı ele geçirmeye çalıştığını, bu şahısların bahse konu alışveriş merkezinde her ne kadar dükkanları ve hisseleri olsa da kendilerinin hisselerini de iradeleri dışında zorla ve tehditle ele geçirmeye çalıştıklarını, iş yerlerini iradeleri dışında kural ve hukuk tanımaz tavırlar ile işgal ettiklerini, bu yerleri boşaltmayacaklarını belirterek tehditte bulunduklarını, yine sanık ... ve adamlarının...’da bulunan iş yeri sahipleri ve kiracıları yıldırarak, onlara baskı uygulayarak...’ı terk etmelerini sağlayıp iş merkezini sistematik olarak ele geçirmeye çalıştıkları, iş yerlerini tehdit ve baskı ile işgal eden, geri vermeyen, yine tehditle bu iş yerlerini alacağını belirten sanık ... ve adamlarından davacı ve şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; sanık ...’in şirketlerine ait iki dükkanı satın almak istediğini, sanık ... ile anlaşarak bu dükkanların devrini tapuda yaptıklarını, karşılığında toplam 100.000 TL’lik 5 adet çek aldıklarını, bu çeklerin teminat amaçlı alındığını, dükkanların bedellerinin kredi çekilerek ödenecek olduğunu, çeklerin vadesi geldiğinde ödenmediğini, kim olduğunu bilmediği bir kişinin muhasebecileri olan tanık ...’ı arayarak bankadan kredinin çıktığını, çekleri getirmesi hâlinde paranın ödeneceğini söylediğini, onun da kendisine haber vererek çekleri götürdüğünü, "Banka çekleri istiyor. Çekleri alacağız." denilerek çeklerin tanık ...dan alınmış olduğunu, daha sonrada "Banka bu gün parayı ödemiyor. Yarın bu parayı ödeyeceğiz." denildiğini ve tanık ...nın da korkmuş olduğunu, 15 Aralıkta saat 22.00 sıralarında bir kişinin "Sen... misin?" diye sorduğunu, kendisinin de "Evet" diyerek cevaplaması üzerine bu kişinin "Biz öğrendik senin çok gayrimenkulün varmış, bizim örgütün vergisini sen ödeyecekmişsin, 500.000 Dolar parayı pazartesiye kadar hazırlayacaksın." dediğini, kulağı ağır işittiği için telefonun sesinin çok açık olduğunu, bu nedenle konuşmaları karısının da duyduğunu, telefonun kime ait olduğunu araştırdıklarında Berna Birlik isimli bir kişiye ait olduğunun ortaya çıktığını, toplam satış bedelinin 100.000 TL olduğunu, faturanın ise 60.000 TL olarak gösterildiğini, üç adet ... ... A.Ş. adına; iki adette hamiline olmak üzere toplam 5 adet çek alındığını, kendisini İş Bankasından arandığını ve kredi talep edildiğinin söylendiğini, tanık ...’dan çeklerin tehditle alındığını, 15.11.2007 tarihli ... Trigo Ticaret Anonim Şirketi başlıklı sözleşmenin altındaki sol üst kısımdaki imzanın kendisine ait olduğunu, faturada 60.000 TL gösterildiği için bu şekilde yazıldığını, ... ... A.Ş.’nin...’da kayıtlı bir ofisinin olmadığını, ancak irtibat bürosu şeklinde bir bürosunun olduğunu, onun da her zaman açık olmadığını gerektiğinde kullanıldığını, personelinin de bulunmadığını, belirtilen sözleşmedeki ismi altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, bununla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını, şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
Mağdur ... Kollukta; 1982 yılından bu güne kadar tanıdığı Turan’ın ... ... A.Ş.’nin ortağı olduğunu, kendisinin de bu şirketin kiracısı olduğunu, sanık ...’i 2008 yılında... Alışveriş Merkezinde yapılan olağan yönetim kurulu toplantısında tanıdığını, bu toplantıya katılan ...’in vekili olarak katıldığını, bu şahsın güvenlik şirketinin bulunduğunu ve bu şirketin alışveriş merkezinin güvenlik ve temizlik işlerini yaptığını bildiğini, ancak şahıs olarak kendisini tanımadığını, 2008 yılının Mart ayı ortalarında katılan ...’in kendisine ... ... A.Ş.’den küçük bir hisse satmak istediğini söyleyerek işlemleri başlattığını ve şu anda bu şirketin hissedarlarından birisi olduğunu, akabinde şikâyet konusu olayın ortaya çıktığını, katılan ...’in kendisine bu alışveriş merkezinden sanık ...’e 2 adet iş yeri sattıklarını, karşılığında 3 adet toplam 60.000 TL değerinde çek aldıklarını ve çeklerin zamanında ödenmediğini, hatta bazı çeklerin usulüne uygun düzenlenmediğini, bu çeklerin karşılığını almak için bir süre uğraştıklarını ancak alamadıklarını, daha sonra sanık ..."in bu yerler teminat gösterilerek kredi çekildiğini ve çeklerin bedellerinin ödeneceğini söyleyerek tanık ...’ı iş yerine çağırdığını, burada çeklerin ..."dan alındığını, ödeme yapılmayacağını öğrenen tanık ..."nın çekleri geri almak istetiğini ancak çeklerin geri verilmediğini kendisine anlattığını, bu gelişmeler üzerine bu şirketin hissedarı olmasından dolayı görüşme gereği duyduğunu ve ... Güvenlik şirketini arayarak sanık ... ile görüşmek için randevu istediğini, Mart ayı içerisinde görüşmek için bu şahsın iş yerine gittiğini, burada sanık ..., kardeşi olarak tanıttığı sanık ... ve Şirzat isimli şahısların olduğunu, kendisine konuyu anlatarak çeklerin bedelinin ödenmesini istediğini, kendisine P18 ve P19 numaralı yerleri teminat göstererek 200 küsür kredi hazırladığını, ... ... A.Ş."ye ait olan P12, P14I ve Fatma Evser Kayral’a ait olan P14 nolu yerlerin satışının kendisine yapılması hâlinde bu krediden çeklerin bedelini ödeyeceğini, satın almak istediği 3 yere karşılık küçük bir miktar nakit, kalanı çek olmak üzere ödeme yapacağını söylediğini, kendisinin de alıp da bedelini ödemediği çeklerin avantajı ile mi bu şekilde baskı yaptığını sorduğunu, sanık ...’in de "Doğrudur" dediğini, eğer bu satışlar yapılmazsa ..., ... ve Süleyman... Piriççioglu’na bunun bedelini ödeteceğini söylediğini, ayrılmak istediğinde sanık ...’in çözüm için bir hafta süre istediğini, bir hafta sonra iş yerine Bilal, Şirzat, ... ve iki korumanın birlikte geldiklerini, oturur oturmaz sanık ...’in "Bu görüşmeden bir şey çıkmaz, hukuk hiçbir şey, başka yollar var, senin avukat olman bir şey değiştirmez, bir şey çıkmaz." dediğini ve bir önceki görüşmede olduğu gibi ..., Murat Birsen ve Süleyman... Pirinçcioglu’na aynı şekilde hesap soracağını söyleyerek tehdit ettiğini, kendisinin de "Ne demek istediğini anladım, dışarıda korumaların var ne yapmak istersen yapabilirsin" dediğini ve iş yerinden ayrıldığını,
Mahkemede; 1982 yılından beri ... ... A.Ş.’nin ve katılan ... Pirinççioğlu"nun işlerini yaptığını, inceleme dışı sanık ..., iki koruma ve ... ile birlikte sanık ...’in bürosuna gittiklerini, buradaki konuşma sırasında sanık ...’in kendisine "Avukatlığın bir şey ifade etmez, buna sen de dahilsin." şeklinde tehdit edici sözler söylediğini, bu sözleri söylemeden önce ..., Murat Birsen ve... Pirinçcioğlu"ndan hesap soracağını söyleyerek, kendisine "Buna sen de dahilsin" şeklinde söz söylediğini, şikâyetçi olmadığını ve davaya katılmak istemediğini,
Tanık ... Kollukta; ... ... A.Ş.’nin muhasebeciliğini yaptığını, 2007 yılının Kasım ayı içerisinde bu şirkete ait... Alışveriş Merkezinde bulunan 2 adet iş yerinin aynı alışveriş yerinin güvenlik firması yetkilisi olan sanık ...’e satıldığını, dükkanların satışının yapıldığı gün şirketin muhasebeciliği yaptığından dolayın sanık ..."den meblağını ve kaç adet olduğunu hatırlamadığı çekleri aldığını, çekleri aldıktan sonra bu dükkanların 60.000 TL karşılığında satıldığını öğrendiğini, çünkü bu bedel üzerinden fatura kestiğini, 2008 yılının Ocak ayı içerisinde sanık ...’in adamı olduğunu bildiği ve daha önceden tanıdığı inceleme dışı sanık ...’ün kendisine telefon ederek çeklerin bedelini ödeyeceğini ve kredinin bankadan çıktığını söyleyerek çekleri getirmesini istediğini, kendisinin de şirket ortaklarından katılan ...’e bilgi vererek üç adet toplam 60.000 TL değerindeki çekleri alıp... Alışveriş Merkezinde bulunan sanıkların iş yerlerine gittiğini, iş yerinde olan inceleme dışı sanıklar... ve ...in paranın alınabilmesi için çeklerin bankaya ibraz edilmesi gerektiğini söylemeleri üzerine getirmiş olduğu çekleri inceleme dışı sanıklara verdiğini, inceleme dışı sanık ...’in çekleri alarak bankaya gittiğini, bir süre sonra geldiğinde bankada o miktarda para olmadığını söylediğini, kendisinin de çekleri geri istediğini, bu kişinin çekleri göstererek yarın parayı çekeceklerini ve ödemeyi yarın yapacaklarını söylediğini, söz konusu çeklerin delinmiş ve iptal edilmiş durumda olduğunu, inceleme dışı sanıkların güvenlik firmasında çalıştıklarından silahları olabileceğini düşünerek çekleri almak için ısrar etmediğini ve oradan ayrıldığını, bir gün sonra para almak için tekrar gittiğinde inceleme dışı sanık ...’ün kendisine sanık ...’in katılan ... ile Cuma günü görüşeceğini söylediğini, tekrar iş yerine döndüğünde bu gelişmelerden şirket yetkililerini bilgilendirdiğini, sonradan tanık ...’in bu şahıslarla görüştüğünü, ancak ne görüştüklerini bilmediğini,
Mahkemede; sanık ...’in...’daki güvenlik şirketinin sahiplerinden olduğunu, sanık ...’in de onun kardeşi olduğunu, sanıkların...’dan dükkan satın almaya başladıklarını, sanık ...’in seçimde aday olduğu zaman kendilerinden seçim bürosu olarak kullanılmak üzere bir dükkan istediğini, daha sonra bu dükkanı ve yanındaki dükkanı satın almak istediklerini beyan ettiklerini, katılan ... ve tanık ... ile görüştüklerini, sanıkların dükkanları çek karşılığı vadeli olarak satın aldıklarını bildiğini, çekleri de bizzat kendisinin teslim aldığını, çekleri aldığı gün tapu devirlerinin üzerlerine yapıldığını, daha sonra çeklerin ödenmediğini, sanık ...’in kendisini görüşmeye çağırdığını, görüşmede inceleme dışı sanık ... ve sanık ...’in de olduğunu, bahçeye bakan ve bu yerin bitişiğindeki dükkanları isteyerek "Bu dükkanlar için biz banka kredisi kullanacağız, bunları üzerimize yapın, biz de size çek verelim, üstümüze yapalım, diğer çeklerin parasını da ödeyelim" dediğini, kendisinin de bu durumu katılan ... ve tanık Murat’a ilettiğini, sonucun olumsuz olduğunu, bu şekilde devir yapılmak istenmediğini, kendisinin de bu kararı sanık ...’in adamı olan inceleme dışı sanık ...’e ilettiğini, aradan bir iki gün geçtikten sonra inceleme dışı sanık ...’ün arayarak çekleri ödeyeceklerini söylediğini, kendisini çekler ile birlikte...’e çağırdığını, kendisinin de çekleri katılan ...’ten alarak...’a gittiğini, kendisine bankadan kredilerinin çıktığını ancak bu kredilerin ödenebilmesi için çeklerin ibraz edilmesi ve kapatılması gerektiğini söylediğini, saatin 15.00-16.00 civarlarında olduğunu, inceleme dışı sanık ...’ün çekleri inceleme dışı sanık ...’e verdiğini, inceleme dışı sanık ... bankaya gidip geldiğinde bankada o kadar para olmadığını ertesi sabah ödeme yapacaklarını söylediğini, kendisinin de çekleri geri istediğini, çekleri geri vermeyip "Sen git yarın ödeme yapılacak." dediğini, çekleri görmek istemesi üzerine gösterdiği çeklerin iptal edildiğini gördüğünü, kendisinin de bu durumu katılan ... ile tanık Murat’a ilettiğini, ertesi gün de aradığı inceleme dışı sanık ...’ün "Cuma günü Bilal Bey, Enis Bey ile görüşmeye gelecek" dediğini, ancak gelmediğini, sonrasında da arabanın üzerine taş atılma olayının gerçekleştiğini, birde katılan ...’in kendisine söylediği tehdit edilme olayının olduğunu,
Tanık ... Kollukta; emlak işi ile uğraştığını, önceden... isimli iş yerinin yönetim kurulunda olduğunu, ancak Mart ya da Nisan aylarında noter kanalı ile yönetimden istifa ettiğini, sanık ... ile iş ortaklığının olmadığını, sadece ara sıra birlikte yemek yediklerini, 2006 yılında sanık ..."in... Alışveriş Merkezinden 2-3 tane dükkan satın aldığını, bu nedenle sanık ..."e "Gel yönetime sende gir" diye teklifte bulunduğunu, sanık ..."in de "Sen varsan ben de varım, yoksa yönetime girmem." dediğini, daha sonra tanık ... ve sanık ... ile birlikte yönetim kuruluna girdiklerini, hatırladığı kadarıyla sanık ..."in alışveriş merkezinde 3 tane iş yerinin olduğunu, tanık ..."nın da ... ... A.Ş."nin muhasebecisi olduğunu, yönetim kurulu toplantısı yapamadıklarını, sanık ..."in kararları kendisinin aldığını, kendisine de herhangi bir şey danışmadığını, 1 yıl kadar bu şekilde devam ettiklerini, sanık ..."in 2007 yılı Ağustos aylarında ... ... A.Ş."ye ait bahçe girişine bakan 1 adet dükkanı satın aldığını, katılan ..."in ofisinde de "Ben burada cafe işi yapmak istiyorum. Diğer 2 dükkanı da sene sonuna doğru durumum müsait olacak, o zaman alırım." dediğini, katılan ..."in de gülerek "O günler gelsin bakalım." dediğini, duyduğu kadarıyla 2008 yılının Nisan ya da Mayıs aylarında sanık ..."in bahse konu iki dükkanı "İş yerlerini bankadan ipotek göstererek, kredi çekerek alacağım için iş yerlerini benim üzerime yapın, krediyi alayım, size olan borcumu da ödeyeyim." diyerek almaya çalıştığını, ancak katılan ..."in bunu kabul etmediğini, sanık ..."in de iş yerlerine girerek "Burası benim" dediğini, sanık ..."in almış olduğu 2 dükkan karşılığında katılan ..."e çek verdiğini, dükkanları ipotek göstereceğini ve daha sonra paralarını vererek çeklerini alacağını söylediğini duyduğunu, bu konuşmalar olduğunda kendisi orada olmadığı için iş yerleri için ne kadar paraya anlaştıklarını bilmediğini, daha sonra sanık ..."in adamı inceleme dışı sanık ...’ün tanık ...’ı arayarak bankadan krediyi aldıklarını, çekleri getirmesini ve parayı ödeyeceklerini söylediğini, tanık ..."nın katılan ..."e danışarak...’e ... ile buluşmaya gittiğini, ..."ün ..."ya "Para gelecek sen çekleri ver." diyerek çekleri ..."dan aldığını ancak para vermediğini, daha sonra sanık ..."in kendisini arayarak "...’ın bahçe girişindeki ... ... A.Ş."ye ait 2 iş yerini tapuda benim üzerime satış yapalım, ben ipotek karşılığı kredi çekerek daha önce almış olduğum 2 iş yerinin de parasını bu şekilde vereyim." dediğini, ... ... A.Ş. yönetim kurulunun bu teklife karşı çıktığını, sanık ..."in bahçe tarafında bulunan 3 tane iş yerinin duvarlarını yıkarak burada tadilat yapmaya başladığını, ancak bu tadilatın ne zaman başladığını bilmediğini, sanık ..."in kimseye sormadan, kimseden müsaade almadan bu iş yerlerine girdiğini, daha sonra ... ... A.Ş."nin avukatı olan mağdur ..., sanık ..., inceleme dışı sanık ... ve kendisinin, Yılmaz"ın ofisinde bir araya geldiklerini, bir araya gelme sebeplerinin 2 adet iş yerinin sanık ..."e devredilmesi olayını çözmek olduğunu, sanık ... ve Şirzat"ın yanında sanık ..."in korumaları olan Mehmet ve Atakan"ın da olduğunu, bu korumaların ofisin dışında sekreter odası tarafında durduklarını, Yılmaz"ın sanık ..."e "Getirin parayı iş yerlerini alın." dediğini, sanık ..."in de "2 iş yerini bizim üzerimize geçirin." diye cevap verdiğini, Yılmaz"ın ise bunu kabul etmediğini, daha sonra sanık ..."in kendi gözlerinin içine sert bir şekilde bakarak Yılmaz"a hitaben "Ben bu iş yerlerini bir şekilde almasını bilirim. Siz istediğiniz kadar kabul etmeyin." diye bağırarak konuşmaya başladığını, ofiste 30 dakika kadar kaldıktan sonra sanık ..."in Şirzat isimli şahısla birlikte korumalarını da alarak bürodan ayrıldıklarını, bu buluşmadan 1-2 gün sonra sanık ..."in kendisine "Sen bu olayların dışında kal, sen karışma, ben işimi bildiğim gibi hâlledeyim." dediğini, daha sonra sanık ..."in bahçe kısmında bulunan almak isteyip de alamadığı 2 iş yerinin ve kayınvalidesi adına kayıtlı olan girişteki 1 iş yerinin duvarlarını yıkarak bu 3 iş yerleri ile kendisine ait olan 1 iş yerini birleştirdiğini duyduğunu, sanık ...’in işlerini inceleme dışı sanık ..."ün takip ettiğini, bu kişinin sanık ..."in bütün işlerini bildiğini ve para tahsilatı gibi işlerini de hâllettiğini,
Mahkemede; sanıkların dükkan satın aldıklarını duyduğunu, ancak ayrıntısını bilmediğini, işin içinde olmadığını, kaç paraya aldıklarını ve ne kadar ödediklerini bilmediğini, Denizbank’dan kredi almak istediklerinde sanık ...’e yardımcı olduklarını, sanıkların kimi tehdit ettiklerini bilmediğini, katılan ...’i telefonla tehdit ettiklerini bildiğini ancak kimin tehdit ettiğini bilmediğini,
Tanık Kasım Kahraman Kollukta; ... isimli alışveriş merkezinin zemin katında 2005 yılından beridir kafe işlettiğini, ... Güvenlik Şirketinin bu alışveriş merkezine 2005-2006 yıllarında geldiğini, bu şirketin sadece güvenlik işine baktığını, yönetim kurulu seçiminde aday olan sanık ..."in tanıklar ... ve ... ile birlikte seçildiğini, katılan ... ile sanık ... arasında gelişen sorun yüzünden tanıklar Murat ve ..."nın yönetimden istifa ettiklerini, yönetim kurulu tek kişi kalınca düşmesi gerekirken sanık ..."in kafasına göre kendi elemanlarını yönetime getirdiğini, bu olaydan sonra katılanın bu kişilerden şikâyetçi olduğunu, katılanın sanığa daha önce bir dükkan sattığını, daha sonra duyduğu kadarı ile sanık ..."in, katılan ve akrabalarına ait 3 dükkanı yıkarak kendi dükkanına katıp köfteci dükkanı açtığını, alışveriş merkezi içerisinde sanık ...’in katılan ve akrabasına ait dükkanlara zorla girdiğine yönelik konuşmalar olduğunu, hatta alışveriş merkezindeki bazı kişilere yanlış ifade verdirdiği yönünde konuşmaların olduğunu, katılanın da bu şekilde söylediğini, sanık ..."in alışveriş merkezinin yönetimine geldikten sonra gerek hâl ve hareketleri ile gerekse arkasında gezdirdiği korumaları ile esnafı tedirgin ettiğini, bir çok esnafın iş yerlerini taşımak zorunda kaldıklarını, sanık ..."in yönetime geldikten sonra yönetim adına yerleştirdiği kim olduğu belli olmayan kişilerin esnafa korku salmaya başladığını, bir gün sanık ..."in elamanı olan inceleme dışı sanık ..."ın kendisine "Bak sen iyi bir insansın, senin de bu çarşıda çok zararın vardır, biz... Bey"e karşı büyük savaş açtık ve bu savaşta kim..."lerin yanında yer alırsa düşmanımızdır. Biz onlara da bu şekilde savaş açarız. Sen de bu konuda bizim tarafımızda ol biz sana destek oluruz." dediğini, kendisinin de bu alışveriş merkezinde çok karışık ortamın oluştuğunu, kimsenin yanında olmayacağını, ancak kendisine ve ekmeğine karşı bir yanlış olursa o zaman herkesin karşısında duracağını söylediğini, bu sırada yanlarına sanık ..."in geldiğini, onun da aynı taleplerde bulunduğunu, kendisinin aynı şeyleri ona da söylediğini,
İnceleme dışı sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; katılan ... ile tanık ..."ı bir iki kere...’da gördüğünü, sanık ..."in kendisine bir poşet içerisinde para vererek tanık ...ya götürmesini söyleyince tanık ...ya parayı teslim ederek karşılığında meblağına bakmadığı 3-4 tane çek aldığını, Alsancak Denizbank’a giderek çekleri bankaya teslim ettiğini, sanık ... ile tanık ... arasındaki para konusunu bilmediğini,
İnceleme dışı sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; 2002 yılından beri sanıklar ile çalıştığını, ... ... A.Ş. isimli şirketin yönetim kurulunda olan katılanı tanıdığını, tanık ..."ın katılanın özel muhasebecisi olduğunu, sanık ... ile katılan arasında birçok alışveriş olduğunu, hatırladığı kadarıyla bahsi geçen iki adet iş yerini katılanın 120.000 TL karşılığında sanık ..."e sattığını, bunun karşılığında sanık ..."in katılana 25.000 TL verdiğini, kalan kısmı için ise 4 tane toplam 100.000 TL"ye yakın bedelli çek verdiğini, adı geçen iki dükkânın tapu kayıtlarının sanık ..."in üzerine yapıldığını, bu alışveriş olduğu zaman ... Güvenlik isimli iş yerinin içerisinde sanık ..., inceleme dışı sanık ..., tanık... isimli bir şahıs ve kendisinin olduğunu, sanık ..."in bu iş yerlerini rehin göstererek bankadan kredi çektiğini, ancak ne kadar çektiğini bilmediğini, iş yerlerinin satışından 1-2 ay sonra..."da otururken tanık ..."nın yanına gelerek sanık ..."i sorduğunu, dışarıda olduğunu söylemesi üzerine kendisine hitaben "Ben Bilal Bey"in iki dükkânı alırken... beye vermiş olduğu 3 adet çeki getirdim. Bilal Bey yoksa bunları sana vereyim Bilal Bey"e teslim et." dediğini ve 3 tane Denizbank’a ait 60.000 TL tutarındaki çekleri verdiğini, daha sonra bu çekleri sanık ..."e vermesi için inceleme dışı sanık ..."e teslim ettiğini, söz konusu çekleri tanık ...nın elinden zorla ya da tehditle almadığını, tanık ..."nın kendisinin verdiğini, sanık ..."in kendine ait... içerisindeki 14H numaralı dükkanın yanında bulunan 2’si ... ... A.Ş."ye ait 14I ve P12 sayılı dükkanlar ile Canan Birsel’in annesinin adına kayıtlı olan P14 sayılı yerde bulunan dükkanı almak için tanık Murat ile görüştüğünü, ancak bu dükkanları almadığını, buraları kiralayıp kiralamadığını bilmediğini, sanık ..."in kendine ait olan 14H ile 14İ-P12-P14 sayılı dükkanların duvarlarını kırarak içerisinde tadilat yaptığını ve ... Köfte Salonu isimli iş yerini açtığını, bu tadilatlar sürerken tanık Murat"ın devamlı iş yerine gelerek sanık ..."e "İş yerinin rengini daha değişik renk yap." gibi şeyler söyleyip akıl verdiğini, samimi beyanda bulunmak istediğini, Pirinç Centerde tadilatı yapılan P12-P14-14H-14İ sayılı iş yerleri ile ilgili keşif yapmak üzere görevlendirilen, Kaymakamlık görevlileri gelmeden iki saat kadar önce sanık ..."in kendisini ve aynı yerde terzilik yapan ..."i... Centerin ortasındaki kafetaryaya çağırdığını, gittiğinde sanık ...’in yanında sanık ..."in de olduğunu, sanık ..."in kendilerine iş yerlerinin kime ait olup olmadığının tespiti için Kaymakamlık görevlilerinin geleceğini, Kaymakamlık görevlilerine buraları 25.000 TL elden nakit ve 4 adet çek karşılığında katılandan satın aldığını gördüklerini, iş yerlerinin iç dekorunun yapılmasından katılanın da haberinin olduğunu söylemelerini istediğini, sanıkların yanında çalıştığı için kabul etmek zorunda kaldığını, aynı gün saat 14.00 sıralarında Kaymakamlıktan 3 ve Emniyetten 2 görevlinin geldiğini, iş yerlerini kontrol ettiklerini, sanıklar ile Şirzat, Erdinç ve kendisinin ayrı ayrı ifade verdiklerini, görevliler gittikten sonra sanıklar ile birlikte kafeteryada çay içtiklerini, sanıkların Kaymakamlıktan gelen görevlilere verdikleri yalan ifadelerden dolayı teşekkür ettiklerini, ayrıca tanık ...nın kendisine hitaben sanık ...’den alacaklı olduğu çekleri ödeyeceğini beyan ederek sanık ..."e teslim edilmek üzere verdiğini, fakat daha sonra çeklerin ödenip ödenmediğini bilmediğini,
Mahkemede; kollukta belirtildiği şekilde ifade vermediğini, ifadesine eklemeler yapıldığını, avukat çıktıktan sonra kendisine imzalatıldığını, daha sonra avukata imzalatıldığını, okumasına fırsat bile verilmediğini, çocuğu rahatsız olduğu için bir an önce oradan çıkmak istediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; katılan ...’i ve tanık ..."ı..."ın yönetim kurulu üyeleri olmalarından dolayı tanıdığını, katılan ... ile sanık ... arasında dükkan alış verişi olduğunu, fakat bu konuda detaylı bilgi sahibi olmadığını ve katılan ... ile herhangi bir pazarlık yapmadığını, herhangi bir çek vermediğini, alım satım işini ağabeyi ile yapmış olduklarını, ancak sonradan ağabeyinden duyduğuna göre, sanık ..."in, satın aldığı ve karşılığında çek verdiği dükkanların ödemesini yaptığını, çeklerini geri aldığını, fakat dükkan devirleri ile ilgili ... ... A.Ş."nin yurt dışındaki ortaklarından birinin satışa razı olmamasından dolayı tapuyu üzerine alamadığını, yine ağabeyinin satın aldığı son iki dairenin tapularının devri için beklenirken tanık ..."ın ağabeyine dükkanın tapusu için biraz beklemesini ifade ederek satın alınan iki dükkan içerisinde istedikleri şekilde tadilat yapabileceklerini söylediğini, hatta kendisi tarafından hazırlanmış ve imzalanmış bir kira sözleşmesini ağabeyine verdiğini, bu dükkanların alım satım konusunu yani ağabeyi ile adı geçen şahıslar arasında ne şekilde pazarlık yapıldığını bilmediğini, ... ... A.Ş. ile ağabeyi arasında meydana gelen anlaşmazlığın şu şekilde olduğunu; ağabeyinin son üç dükkanı satın aldığı dönemde tanıklar ...,... ve ağabeyinin..."ın yönetim kurulunda bulunduğunu, ağabeyinin yönetim kurulu başkanı olduğunu, katılan ... ve diğer ortaklarının yönetim kuruluna yüklü miktarda aidat borçlarının olduğunu, ... ... A.Ş. yetkililerinin yönetim kurulu başkanı olan ağabeyine ödemedikleri aidatları ödemiş gibi göstermesini istediklerini, ağabeyinin de "Yönetim kurulu başkanı olarak böyle bir sorumluluk alamam, biz nasıl ödüyorsak siz de aidat borçlarını ödeyin, ödemediğiniz takdirde de gerekli yasal işlemleri yönetim kurulu başkanı olarak yapmak zorundayım." dediğini, bu nedenden dolayı ... ... A.Ş. yetkililerinin ağabeyinin parasını vererek satın aldığı dükkanların devrini yapmaya yanaşmadıklarını, ağabeyi ile ... ... A.Ş. arasında bir küskünlük oluştuğunu, yine bu olayların üzerine yönetim kurulunda olan tanıklar ... ile ...’in yönetime gelmemeye başladıklarını, bu arada ... ... A.Ş."nin biriken aidat borçları üzerine tanık ..."a aidat borçlarının ödenmesi konusunda bilgi verildiğini, yine ödenmeyince şirket yönetim kurulu avukatlarına bilgi verilerek yasal işlemler başlatıldığını, bunun üzerine tanık ... ve ..."in yönetimden istifa ettiklerini, yine ... ... A.Ş.’nin son üç dükkanın satın alınması sonrası yaşanan anlaşmazlıklar sırasında Konak Kaymakamlığına müracaat ederek bu dükkanların tahliye edilmesini talep ettiğini, bunun üzerine Kaymakamlıktan bir heyetin geldiğini, gerekli incelemeleri yerinde yaptıktan bir hafta sonra ... ... A.Ş."nin tahliye isteğinin reddedildiğini, bunun hukuki bir süreç olduğu yönünde de görüş bildirdiklerini, yaklaşık bir yıldır ..."ı görmediğini, böyle bir talimat vermediğini ve böyle bir konuya tanık olmadığını, iftira niteliğinde olduğunu, bu iftiranın sebebinin de yukarıda bahsi geçen dükkanların satın alınıp devrinin yapılmaması olduğunu, kesinlikle katılan ..."i arayarak tehditle para istemediğini, belirtilen gün katılan ..."in aracının park hâlinde bulunan..."a yakın yerde sayısal loto bayisinden..."a doğru giderken bir kabalağın olduğunu gördüğünü ve kalabalığın neden oluştuğunu öğrenmek için yaklaştığında katılan ..."in aracına tuğla düştüğünü gördüğünü ve buradan iş yerine doğru girerken tanık ... ve ..."i iş merkezi girişinde gördüğünü ve kendilerine araçlarına tuğla düşmesinden dolayı geçmiş olsun dileklerini sunduğunu ama bu esnada ...’in kendisine "Şerefsizler" diye hitap ettiğini, kendisinin de neden böyle konuştuğunu sorması üzerine araya esnafların girdiğini ve münakaşa fazla büyümeden oradan ayrıldığını, ...’in bu sözünden bir gün sonra da ağabeyine giderek kendisine şerefsiz dediğinden özür dilediğini öğrendiğini, katılan ...’in aracına tuğla atılması yönünde kimseye bir talimat vermediğini, tuğlanın aracın üzerine nasıl düştüğünü bilmediğini ve görmediğini, ... ’in eski yönetim kurulu başkanı olduğunu, mağdur ..."nin de iş merkezinde esnaf olduğunu, bu kişilerin Konak Kaymakamlığından gelen görevliler tarafından alınan ifadelerinin kendi hür beyanları olduğunu, kendilerinin bu beyanlara bir etkilerinin olmadığını, yönetim kurulunda herhangi bir üyeliğinin olmadığını, yönetim kurulu başkanın ağabeyi olduğunu, karar defterinin kimin tarafından, ne zaman, nasıl ve ne şekilde yazıldığını bilmediğini, bu konunun muhataplarından sorulması gerektiğini, ..."da bir çok iş kolunda faaliyet gösterildiğinden ağabeyinin bütün iş kollarını ayrı ayrı reklamlamak yerine sadece "..." adıyla reklam tabelası astıklarını, bu reklam tabelasının... yazısının yanına eklenmesinin tesadüfü bir durum olduğunu,
Mahkemede; üzerine atılı suçları kabul etmediğini, eğer zamanında ifadeleri alınmış olsaydı...’daki kayıtları ibraz edebilecek olduklarını, örgüt üyesi ya da yöneticisi olmadığını, kimseyi dolandırmadığını, tehdit etmediğini, kimseye mesaj gönderip para istemediğini,
Sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; ... Alışveriş merkezinde 6 adet dükkan, Bornova semtinde üç adet dairesinin bulunduğunu, katılan ... ile ilgili konularda açıklama yapmak istemediğini, ... isimli alışveriş merkezindeki dükkanların satışları ve iddia edilen olaylarla ilgili konunun yargıya intikal ettiğini ve hâlâ aynı konu hakkında hukuk ve ceza mahkemelerinde davaların devam ettiğini,
Mahkemede; iddia edildiği gibi silahlı bir örgütün söz konusu olmadığını, yargılanan kişilerin çoğunun çalışanları ya da daha önce yanlarında çalışmış kişilerden olduğunu, sanık ...’in de kardeşi olduğunu, silahların tamamının ruhsatlı olup bulunması gereken yerlerde muhafaza edildiklerini, suçlamaların tamamen hukuki yargılamayı gerektiren ticari ilişkilere dayandığını ya da hiçbir delile dayanmayan beyanlar olduğunu, ticari itibarını bozmaya yönelik iftiralar olduğunu, mağdur ..."ın ... A.Ş.’nin vekili olduğunu, bu kişinin önce tanık ...l ile birlikte iş yerlerine geldiklerini, normal konuştuklarını, daha sonra bu kişilerin kendilerini çağırmaları üzerine inceleme dışı sanık ... ile birlikte gittiklerini, mağdur ..."ı tehdit etmediklerini, katılan ...’i tehdit etmediğini, dolandırmadığını ve aracına zarar vermediğini, böyle bir şey olsaydı bu kişinin 100 metre ileride bulunan karakola şikâyet edebileceğini, sanık ...’ün şirketinde çalışmadığını, ...’dan 125.000 TL’ye üç tane dükkan satın aldığını, 25.000 TL’sini peşin ödediğini, 100.000 TL için ise çekler verdiğini, çeklerin ödenmesine rağmen tapuların devredilmediğini, bu konuda dava açtığını, daha sonra da imzası taklit edilerek sahte sözleşme düzenlenmiş olduğunu, bununla ilgili şikâyette de bulunduğunu, parayı da tanık ...’a ödediğini, baskı ile çekleri geri almadığını,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Sanık ..."nun katılan ..."na yönelik işlediği iddia olunan dolandırıcılık suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup olmadığının, oluşmadığının kabulü hâlinde sanık ..."nun bu eylem nedeniyle TCK"nın 220/5. maddesi delaletiyle sorumlu tutulup tutulamayacağı;
Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK"nın 157. maddesinde;
"Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir." şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
Mal varlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
a) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
b) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
c) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.
Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu diğer mal varlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece mal varlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestlisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.
5237 sayılı TCK"nın 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olmasına göre, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Kanun koyucu anılan maddede hilenin tanımını yapmayarak suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş, bilinçli olarak bu hususu öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.
"Hile", Türk Dili Kurumu sözlüğünde; "Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika" (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 891) şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; "Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez." biçiminde tanımlanmıştır.
Öğretide de hile ile ilgili olarak; "Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir" (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s. 453.), "Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir" (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, İstanbul 2011, Beta Yayınevi, 2. Baskı, Cilt I, s. 456.) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.
Yerleşmiş uygulamalar ve öğretideki baskın görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda; hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi noktasında öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir: "Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir" (Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2012, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, s. 650.), "Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır" (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 6. Baskı, s. 343.), "Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir" (Centel, Zafer, Çakmut, s. 462.).
Esasen, hangi davranışların hileli olup olmadığı konusunda genel bir kural koymak oldukça zor olmakla birlikte, bu konuda olaysal olarak değerlendirme yapılmalı, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır.
Gelinen bu aşamada resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçu üzerinde durulmalıdır.
Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçu 5237 sayılı TCK’nın 205. maddesinde; “Gerçek bir resmi belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Maddede, resmî belgeyi bozma, yok etme ve gizleme fiilleri, resmî belgede sahtecilik suçundan ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.
Suçun konusu, hukuken geçerli yani gerçek bir resmî belge olup gerçek belge, bir olayı kanıtlama gücü bulunan hukuki sonuç doğurmaya elverişli olan belgedir.
Suçu oluşturan seçimlik hareketler, gerçek bir resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemektir.
Resmî belgeyi bozmak; belgenin maddi varlığına dokunulmaksızın, içeriğindeki bilgilerin anlaşılamaz, kullanılamaz hâle getirilmesi suretiyle belgeden faydalanma imkânının ortadan kaldırılması, başka bir deyişle belgenin delil değerini bozan davranışlarda bulunulmasıdır. Örneğin, resmî bir belgenin üzerindeki bazı bilgilerin silinmesi, boyanması, belgenin maddi olarak okunamaz hâle getirilmesi gibi durumlarda bozmadan söz edilir. Resmî belgeyi bozma eyleminde, belgedeki kanıt niteliğinin kısmen veya tamamen örtülmesi, perdelenmesi amaçlanmaktadır.
Resmî belgeyi yok etmek; imha etmek suretiyle resmî bir belgenin maddi varlığını ve belge niteliğini ortadan kaldırmaktır. Belgenin yırtılıp kullanılamayacak hâle getirilmesi, yakılması, imha olacak şekilde gömülmesi gibi davranışlar yok etme sayılabilir. Yok etme eylemiyle elde edilmek istenen sonuç, resmî belgenin delil teşkil etme niteliğine son vermektir.
Resmî belgeyi gizlemek; belgenin maddi varlığına zarar vermeksizin, ilgilileri tarafından kullanılmasını önlemek amacıyla saklanması, belgeye ulaşılmasının engellenmesidir.
Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunun manevi unsuru genel kasttır. Fail, bilerek ve isteyerek resmî belgeyi bozmalı, yok etmeli veya gizlemelidir.
Resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunda failin amacı, belgenin kullanılmasını önlemektir. Suçun oluşması için, resmî belgeyi bozma, yok etme veya gizleme eylemlerinin belgenin kanıt niteliğini etkilemesi, kısmen de olsa belgenin kullanımını önlemesi gerekir (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-... Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2. Baskı, 5. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s.6291-6292.).
Sahtecilik suçlarında, düzenlenen belgenin veya belgede yapılan değişikliğin aldatma yeteneğinin olması zorunlu iken, bu maddede düzenlenen seçimlik hareketlerin mahiyetleri gereği, başkasını aldatmaya uygun ve elverişli olması gerekli değildir.
Bu açıklamalar ışığında birinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
... ... Anonim Şirketine ait bir tane dükkan satın alan sanık ...’in, daha sonraki bir tarihte aynı şirkete ait 2 dükkanı daha banka kredisi kullanarak satın almak istediği, bankadan kredi çekebilmek için bu iş yerlerinin satışının önceden yapılması gerektiğini daha sonra kredi alabileceğini bildirdiği ... ... A.Ş. yetkililerinin bu teklifi kabul ettikleri ve söz konusu iş yerlerinin devrinin yapıldığı, sanık ...’in bunun karşılığında toplam 60.000 TL bedelli 3 adet çek ve 10.000 TL nakit para verdiği, 2008 yılının Ocak ayı içerisinde inceleme dışı sanık ...’ün ... ... A.Ş.’nin muhasebecisi olan tanık ...’ı arayarak banka kredisinin çıktığını, çeklerin bedelini ödeyeceğini ancak çekleri getirmesi gerektiğini söylediği, bu durumu şirket ortaklarından olan katılan ...’e haber veren tanık ...nın üç adet toplam 60.000 TL değerindeki çekleri alıp .Center Alışveriş Merkezinde bulunan sanıkların iş yerine gittiği, gittiğinde iş yerinde inceleme dışı sanıklar ... ve ...in olduğu, inceleme dışı sanıkların paranın alınabilmesi için çeklerin bankaya ibraz edilmesi gerektiğini söylemeleri üzerine tanık ...nın söz konusu 3 tane çeki inceleme dışı sanıklara verdiği, Mehmet’in çekleri alarak bankaya gittiği, bir süre sonra da iş yerine dönerek bankada o miktarda para olmadığını söylediği, tanık ...nın çekleri geri istemesi üzerine de delinmiş ve iptal edilmiş durumda olan çekleri göstererek ertesi gün parayı çekip ödeyeceklerini söylediği, tanık ...nın da inceleme dışı sanıkların güvenlik firmasında çalıştıklarından dolayı üzerilerinde silah olabileceğini düşünerek çekleri almak için ısrar etmeden iş yerinden ayrıldığı, tanık ...nın bir gün sonra söz konusu iş yerine tekrar gitmesine rağmen parayı alamadığı olayda; dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için yapılan yalan açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olmasının gerektiği, somut olayda ise çeklerin karşılığının ödeneceğinden bahisle olay yerine çağrılan tanık ...dan bankadan paranın alınabilmesi için çeklerin bankaya ibraz edilmesi gerektiğini söyleyerek çeklerin alınması ancak karşılığının ödenmemesi eyleminin dolandırıcılık suçunun unsurunu oluşturabilecek nitelikte hileli bir davranış olmadığı, basit bir yalan niteliğinde olduğu ve bu davranışların katılanın denetleme imkanını ortadan kaldırabilecek yoğunluk ve güçte olmadığı, sanık ... ile katılan ... arasındaki ihtilafın hukuki nitelikte olduğu ve sanık ...’e atılı dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı, buna bağlı olarak da sanık ...’in bu suçtan dolayı cezalandırılamayacağı ancak sanık ..."in eyleminin resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunu oluşturabileceği ve bu hususun karar yerinde tartışılması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının sanıklar Bülent ve Bilal hakkında katılan ...’na yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin kısmının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece sanıklar Bülent ve Bilal hakkında katılan ...’e yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
2-Sanıklar ... ve ..."nun katılan ..."na yönelik işledikleri nitelikli yağma suçunun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığı;
Yağma suçu TCK"nın 148. maddesinde;
"1-Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2- Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir.
3-Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesinde; "Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak, hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması gerekir. Yağma suçu, cebir kullanılarak da işlenebilir. Ancak bu cebrin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekir.
Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit, sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir." açıklamasına yer verilmiştir.
Aynı Kanun"un suç tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle 149. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun nitelikli hâlleri;
"a) Silâhla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,
e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
h) Gece vaktinde,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." biçiminde sayılmıştır.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında da yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği TCK"nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da mal varlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
Mülga 765 sayılı TCK’nın 495. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen klasik yağma suçunun konusu, madde metninde "taşınabilir bir mal" olarak belirtilmişti. Yeni Kanun’da ise suçun konusunu belirtmek bakımından sadece "mal" sözcüğü kullanılmış, bunun taşınabilir nitelikte olması aranmamıştır. Madde metnindeki bu düzenlemeden hareketle taşınmazların da bu suçun konusunu oluşturabileceği söylenebilir ise de TCK’nın 148. maddesinin gerekçesinde, suçun konusunu oluşturan malın taşınır mal olarak anlaşılması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla yağma suçunun konusunu yalnızca taşınabilir malların oluşturacağı taşınmazların ise bu suçun konusunu oluşturamayacağı kabul edilmelidir. Taşınmazların cebir veya tehditle işgal edilerek malikinin yararlandırılamaması hâlinde ise eylem yağma suçunu değil, cebir (m.108), tehdit (m. 106) ve hakkı olmayan yere tecavüz (m. 154) suçlarını oluşturcaktır. Bir kimseyi tehdit ederek arsasını veya dairesini sattırıp parasını alma hâlinde, suçun konusu sattırılan taşınmaz olmayıp, taşınmazın satımından elde edilen ve faile verilen paradır. Buna karşılık fail cebir veya tehditle mağduru sahip olduğu taşınmazı tapu sicilinden kendisi veya bir başkası üzerine devretmeye de zorlayabilir. Böyle bir durumda suçun konusu gene taşınmaz olmayıp; taşınmazın mülkiyetini geçiren ve taşınır bir mal olan tapu senedidir. Çünkü tapuda devir işlemi yapılmaksızın taşınmazın mülkiyetinin geçmesi mümkün değildir. Mülkiyeti geçiren işlem tapu senedinin düzenlenmesi olduğuna göre, failin cebir veya tehdit kullanarak taşınmaza ait tapu senedini almış olması durumunda eylemi TCK’nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen senedin yağması suçunu oluşturacaktır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara-2020, 7. Bası, s.674-675).
Bu açıklamalar ışığında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ..."in... Alışveriş Merkezinde bulunan, katılan ..."nun ortağı olduğu ... ... Anonim Şirketi adına kayıtlı 2 tane dükkan ile katılanın kuzeninin annesi adına kayıtlı olan 1 tane dükkanı banka kredisi kullanarak satın almak istediği, katılan ...’in ise daha önce satışı yapılan dükkanların parasını ödememesi nedeniyle sanık ..."e bu dükkanları satmak istemediği, bunun üzerine sanıklar ..."in suça konu üç dükkanın duvarlarını yıkmak suretiyle tek bir dükkan hâline getirerek işgal ettikleri, katılan ... ...’in sanıkların işgal ettikleri dükkanları boşaltmalarını istemesine rağmen boşaltmadıkları, sanık ...’in aracılar vasıtasıyla "Biz bu dükkanları boşaltmıyoruz, bu dükkanların bize satılacağı yönünde...,... ve ... söz vermiştir, bu söz yerine getirilecek aksi takdirde biz buraları almasını biliriz." diyerek tehdit ettiği ve azmettirdiği kişi/kişiler vasıtasıyla katılanın arabasının tavanına tuğla atılmasını sağlamak suretiyle malına zarar verdirdiği, tehdit eylemi içerik itibariyle sair tehdit kapsamında görülebilirse de tehdit edenlerin silahlı bir örgüt mensubu olmaları ve örgütün korkutucu gücünden istifade etmiş olmaları nedeniyle muhatapları üzerinde korku yaratmak için yeterli olduğunun kabulü gerektiği, bunlara rağmen söz konusu iş yerlerinin tapuda devirlerinin yapılmadığı olayda; TCK’nın 148. maddesinin birinci fıkrasındaki "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi," şeklindeki düzenlemede yağma suçunun konusu mal olarak belirtilip taşınır veya taşınmaz olması arasında herhangi bir ayrım yapılmamış ise de aynı maddenin gerekçesinde "Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması..." şeklinde açıklamaya yer verilerek yağma suçuna konu olan malın taşınır mal olduğunun açıkça ifade edilmesi, ayrıca birçok Ceza Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere yağma suçunun, tehdit veya cebir ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşan bileşik suç niteliğinde olması ve TCK"nın 141. maddesinde de hırsızlık suçunun taşınır mallara karşı işlenebileceğinin açıkça düzenlenmesi karşısında, taşınmazların yağma suçuna konu olamayacağının kabulünün gerektiği, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle başkasına ait taşınmaz bir malın tapuda devredilmesi hâlinde ise yağma suçunun konusunu taşınmaz değil; taşınmazın mülkiyetini geçiren ve taşınır mal niteliğinde olan tapu senedinin oluşturacağı, dolayısıyla söz konusu eylemin TCK"nın 148. maddenin birinci fıkrasındaki suçu değil aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen senet yağması suçuna vücut vereceği hususları göz önünde bulundurularak yapılan değerlendirmede; sanık ..."in suça konu iş yerlerinin tapudan devrinin yapılmasına yönelik katılan ..."ı tehdit etmesine rağmen söz konusu iş yerlerinin tapu devirlerinin yapılmadığı, sanıklar tarafından iş yerlerine fiilen el atılmış olmasının da yağma suçunun tamamlanması için yeterli olmayacağı, bu hâliyle sanıklara atılı nitelikli yağma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının sanıklar Bülent ve Bilal’in katılan ...’e yönelik işledikleri iddia olunan nitelikli yağma suçu yönünden kaldırılmasına, Yerel Mahkemece sanıklar Bülent ve Bilal hakkında katılan ...’e yönelik yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, sanıkların eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeksizin tamamlanmış nitelikli yağma suçundan mahkûmiyet hükümleri kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Ceza Genel Kurulu Üyesi ... ise; "Sair tehdit ile yağma suçunun işlenemeyeceği, somut olayda da "Biz bu dükkanları boşaltmıyoruz, bu dükkanların bize satılacağı yönünde ...,... ve ... söz vermiştir, bu söz yerine getirilecek aksi takdirde biz buraları almasını biliriz." şeklindeki cümlenin sair tehdit niteliğinde olduğu ve sanıklara atılı nitelikli yağma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı," düşüncesiyle oy kullanmıştır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, oy birliğiyle,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 11.12.2019 tarihli ve 1048-6186 sayılı onama kararının, sanıklar ... ve ... hakkında katılan ...’na yönelik dolandırıcılık ve nitelikli yağma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin kısmının KALDIRILMASINA, oy birliğiyle,
3- İzmir (Kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK’nın 250. maddesi ile görevli) 21.11.2013 tarihli ve 374-457 sayılı;
a- Sanıklar ... ve ... hakkında katılan ...’na yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, dolandırıcılık suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden, oy birliğiyle,
b- Sanıklar ... ve ... hakkında katılan ...’na yönelik nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, sanıkların eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeksizin tamamlanmış nitelikli yağma suçundan mahkûmiyet hükümleri kurulması isabetsizliğinden, oy çokluğuyla,
BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı kabul edilip Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkemenin sanıklar ... ve ... hakkında katılan ...’na yönelik nitelikli yağma ve dolandırıcılık suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına karar verilmesi nedeniyle bu suçlar yönünden sanıkların cezalarının İNFAZLARININ DURDURULMASINA, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü bulunmamaları hâlinde TAHLİYELERİNE, oy birliğiyle,
5- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 30.03.2021 tarihinde yapılan müzakerede karar verildi.