17. Hukuk Dairesi 2014/699 E. , 2015/8066 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/04/2013
NUMARASI : 2007/372-2013/185
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ..... A.Ş. Ve Y.. M.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların sürücüsü, maliki ve trafik sigortacısı oldukları aracın çarpması sonucu müvekkilinin yaralandığını belirterek ıslahla birlikte 19.867,36 TL tedavi gideri ve geçici iş göremezlik zararının tüm davalılardan, 10.000 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Y.. M.. ve davalı ....... A.Ş. vekili, talep edilen tazminatların fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile 19.867,36 TL maddi tazminat ve 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar Y.. M.. ve ...... A.Ş."den müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı sigorta şirketi aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalı Y.. M.. ve .... A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalı Y.. M.. ve ..... A.Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan 22.02.2012 tarihli raporda, davacının araz bırakmadan iyileştiği, iyileşme süresinin 3 ay olduğu bildirilmiş, mahkemece optik dükkanı olan davacının bu dönem zarfındaki geçici iş göremezlik zararı meslek odasından bildirilen muhtemel brüt kar üzerinden hesaplanmıştır.
Oysa dosyadaki vergi dairesi yazısı ve tanık beyanından, davacının işyerinin kazadan sonra 3 ay daha açık kaldığı, yanında çalışanlarının olduğu, burayı kapattıktan sonra aynı işe başka bir adreste devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır. Davacının işyeri iyileşme süresi boyunca da açık kalmış olup, kazanç getirmeye devam etmiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, bu gelirin elde edilmesinde davacının kişisel katkısı belirlenip bu miktar üzerinden geçici iş göremezlik zararının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor aldırılması iken, yazılı olduğu şekilde hatalı tespitler içeren bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Hakim, manevi tazminata Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre, özel durumları göz önünde tutarak adalete uygun olarak hükmeder. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Bu durumda hükmedilen manevi tazminat miktarı, somut olayın özellikleri, kaza tarihi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olayın meydana gelmesindeki etkiler gibi hususlar birarada değerlendirilerek belirlenmelidir. Somut olayda; davacının yaralanmasının mahiyeti, tarafların kusur oranı ve kaza tarihi birlikte değerlendirildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarı biraz fazladır.
4-Davalıların davacıya karşı sorumluluğu, yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebet ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK m. 145/I) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir (BK m. 146/I). Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK m. 146/I) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe ya da aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de kesinleşme, sorumluluk davasına ilişkin olup ardından görülecek rücu davası yönünden yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Davalılar arasında açılabilecek rücu davası dikkate alındığında davalı İsmail Yazıcı vekilinin diğer davalı ...... Sigorta A.Ş. aleyhine hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır.
Zira görülmekte olan sorumluluk davasındaki karar, sorumlular arasındaki rücu davası yönünden kesin hüküm oluşturmaz ise de sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalıların da sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır (YHGK., 04.11.2009 tarih, 2009/16-428 Esas, 2009/483 Karar).
Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alınarak somut olaya bakıldığında; davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu araçların neden olduğu kazada davacı G.. K.. yaralanmış, davacı vekili müvekkilinin uğradığı zararların tazmini için 19.867,36.-TL maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davalı sigorta şirketinin tedavi giderlerinden 6111 Sayılı Yasa nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesi ile davalı sigorta şirket hakkında red kararı verilmiştir. Hüküm, hükmedilen tedavi giderinden sigorta şirketinin de sorumluluğunun bulunduğu yönünden sadece davalı Y.. M.. ve ....... A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiş olup hükmü bu yönü ile temyiz etmeyen davacı vekili yönünden kesinleşmiştir.
Ancak mahkemece hükmedilen geçici iş göremezlik zararı, ulaşım gideri ve özel ambulans ücretinden oluşan maddi tazminattan, 2918 sayılı KTK ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca zorunlu mali sorumluluk sigortacısının (trafik sigortası) sorumluluğu bulunmakta olup davalı ..... Sigorta A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Bununla birlikte davacı vekili tarafından hüküm bu yönü ile temyiz edilmemiş olması nedeni ile davalı ...... Sigorta A.Ş. lehine usulü müktesep hak oluşmuştur. Davacı tarafın temyizi bulunmadığından davalı Y.. M.. ve ..... A.Ş. vekilinin temyizi üzerine davalı ...... Sigorta A.Ş."nin de belirlenen maddi tazminattan sorumluluğu cihetine gidilemez. Zaten bunun icra kabiliyeti de bulunmamaktadır. Ancak davalı Y.. M.. ve ...... A.Ş., davalı ..... Sigorta A.Ş. ile müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gereken 19.867,36-TL maddi tazminattan tek başına sorumlu tutulacağından, davalı ...... Sigorta A.Ş."den aralarındaki iç ilişkiye göre bunu rücu edebilir. Açıklanan gerekçelerle rücu davası ile borçluları arasındaki iç ilişki ve usul ekonomisi dikkate alındığında, kararın diğer davalının sorumluluğu yönündeki temyizinde davalı Y.. M.. ve ...... A.Ş."nin hukuki yararının bulunduğunun kabulü zorunlu olduğu gibi hakkındaki karar bu yönü ile kesinleşen davalı ...... Sigorta A.Ş."nin belirlenen maddi tazminattan sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapılarak davalılar Y.. M.. ve ...... A.Ş. ile davalı ...... Sigorta A.Ş. arasındaki iç ilişkide geçerli olmak üzere; davalı ...... Sigorta A.Ş."nin hüküm fıkrasının 3. bendinde yazılı ve davalılar Y.. M.. ve ....... A.Ş."nin sorumlu tutulduğu 19.867,36.-TL maddi tazminattan sorumlu olduğu hususunun tespitiyle yetinilmesi, bu şekilde icrai nitelikte bir hüküm kurulmayarak davacıya karşı ........ Sigorta A.Ş. yönünden usulü kazanılmış hakkın da ihlal edilmemesi gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar Y.. M.. ve ...... A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar Y.. M.. ve ...... Alaşımları A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar Y.. M.. ve ...... Alaşımları A.Ş."ne geri verilmesine 02/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.