8. Hukuk Dairesi 2016/8866 E. , 2019/4670 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davalı birleşen dosya davacı üçüncü kişi vekili ve davalı borçlular ... ve..... taraflarından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Asıl davada davacı alacaklı vekili; ödeme emrinin haciz adresinde tebliğ edildiğini, üçüncü kişi tarafından sunulan vergi levhasındaki adresin haciz adresine ait olmadığını, tüm resmi kayıtlarda haciz adresinin borçluya ait adres olarak geçtiğini, ayrıca her iki şirket arasında organik bağ bulunduğunu, şirket yetkililerinin kardeş olduğunu, haciz mahallinde alacaklı ile arasında hiçbir ilişki bulunmadığı halde üzerinde alacaklının logosunun bulunduğu bir adet ipek çuvalın bulunduğunu, istihkak iddiasının mal kaçırmaya yönelik olduğunu belirterek, davanın kabulünü talep etmiştir.
Birleşen davada davacı üçüncü kişi vekili; borçlu şirket ile vekil edeninin hiçbir hukuki veya fiili bağının olmadığını, müvekkili şirketin adresi ile borçlu şirketin adresinin ayrı olduğunu, faaliyet adreslerinin aynı iş hanında ancak farklı katlarda bulunduğunu, üçüncü kişi şirketin kuruluş tarihi olan 1998 yılından itibaren 152/C adresinde faaliyet gösterdiğini belirterek istihkak iddialarının kabulünü talep etmiştir.
Mahkemece, sicil kayıtlarında borçlu ve üçüncü kişi şirketin No: 152/2 adresinde faaliyet gösterdiği, yine üçüncü kişinin cevap dilekçesine ek olarak sunduğu kira sözleşmesinde kiracının borçlu şirket, kiralayanın üçüncü kişi şirket, adresin ise "No: 152 D:1 ..." olduğu, üçüncü kişi şirket ile borçlu şirketin aynı katın muhtelif birimlerini kullandığı, bu hali ile mahcuzların üçüncü kişi ile borçlunun elinde haczedildiği, İİK"nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin aksinin faturalar ile kanıtlanamayacağı, borçlu ve üçüncü kişi şirketin aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri, şirket yetkilileri arasında yakın akrabalık ilişkisi olduğu, bu arada hacze konu malların satılmış olduğu ve davanın bedele dönüştüğü belirtilerek, asıl davanın kabulü ile davalı üçüncü kişinin istihkak iddiasının kaldırılmasına, birleşen davada bedele dönüşen istihkak davasının reddine karar verilmiş, karar üçüncü kişi vekili ve davalı borçlular tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece üçüncü kişi vekilinin temyiz talebinin karar yüze karşı verilmesine rağmen yasal 10 günlük süre içinde temyiz edilmediği gerekçesi ile reddine dair ek karar verilmiş, ek karar süresi içinde üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu"nun 363/1. maddesi uyarınca icra hukuk mahkemelerince verilecek kararların temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 10 gündür. Maddedeki “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılması zorunludur. Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun konuyla ilgili içtihatı da bu yöndedir. (21.01.2015 tarihli ve 2014/9-1438 Esas, 2015/580 K. sayılı karar) Usul hukukunda yer almamakla birlikte uygulamada, tefhimden sonra temyiz süre tutum dilekçesi veya kararın tebliğinden sonra gerekçeli temyiz dilekçesi sunmak suretiyle kararın temyiz edildiği hallerde, kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanılması mümkün olduğundan, gerekçeli kararın bu hallerde de taraflara tebliği gerekir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi de gerekçeli kararın tebliğinin temyiz hakkının etkili şekilde kullanılması bakımından gerekli olduğunu, bu yükümlülük yerine getirilmeden, kararın kesinleştirilmesini hak ihlali olarak kabul etmiştir (Anayasa Mahkemesi (İkinci Bölüm) 20.03.2014 gün ve 2012/1034 Başvuru).
Temyize konu olayda, 17.11.2015 tarihli tefhimin yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim olduğundan bahsedilemez. Ayrıca gerekçeli kararın temyiz edene tebliği üzerine yasal süresi içerisinde temyiz dilekçesinin ibraz edildiği anlaşılmıştır.Bu sebeple, ... 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 17.11.2015 tarihli ve 2013/297 Esas, 2015/1043 Karar sayılı temyiz isteminin reddine dair verilen ek kararın kaldırılmasına karar verilerek; üçüncü kişi vekilinin ve davalı borçluların asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi.
Asıl dava: alacaklının İİK’nin 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine, birleşen dava ise; üçüncü kişinin İİK"nin 96 ve devamı maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
İstihkak iddiasına konu menkullerin haczedildiği 08.02.2013 tarihli haciz tutanağında borçlu adresi, "no:152/2" olarak geçmektedir. Haciz tutanağında kapıyı açan kişiden borçlunun sorulduğu, içerde olduğunu söyleyip çağırayım dediği, kapıda yazılı Turol Triko’nun yetkilisinin geldiği, yetkilinin mahallin borçlu ile ilgisinin olmadığını söylediği, borçlu ile ilgili evrak bulunamadığı, birinci katta yapılan evrak araştırmasında kasadan borçluya ait üç adet çekin çıktığı ayrıca borçlular adına gelen derginin bulunduğu zapta geçmiştir. Borçlu şirketin adresi resmi kayıtlarda no:152/2 olarak geçmektedir. Üçüncü kişi binada asma kat mevcut olduğunu, bu asma katın normal bir katmış gibi değerlendirilmek suretiyle haciz mahalli olarak borçlunun gerçek adresi yazıldığı halde, borçluya ait olan No:152/2 yerine, No:152/1 de haciz yapıldığını iddia etmektedir. Haciz tutanağındaki beyanlar ve bilgiler de göz önüne alındığında haczin No:152/2"de mi yoksa No:152/1"de mi gerçekleştirildiği konusunda çelişki vardır. Bu durumda Mahkemece çelişkiyi gidermek için öncelikle haczi uygulayan memur ile haciz mahallinde keşif yapılarak, haczin hangi adreste uygulandığının belirlenmesi ve buna göre İİK"nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı, birleşen dosyada davacı üçüncü kişi vekili ve borçluların temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün İİK"nin 366 ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine,