10. Hukuk Dairesi 2014/25998 E. , 2015/1592 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilâmına uyularak, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, rücûan tazminat istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Yasa"nın 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Yasa"nın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücûan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesidir.
Anılan maddedeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücû alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddî zarar (tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazete"de yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26. Maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirlerin, tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı şekilde belirlenmesi yönündeki mahkeme yaklaşımı yerinde bulunmakla birlikte, Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usûli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem
yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Usûli Müktesep Hak (Usûle İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.)
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, davalı ..."ın hükmü temyiz etmemiş olması nedeniyle, davacı Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak ilkesine riayet edilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Diğer taraftan, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirdiğinden (Hukuk Genel Kurulu"nun 10.09.1991 tarihli ve 281-415 ve 25.9.1991 tarihli ve 355-440 sayılı kararları), kısmen reddin Anayasa Mahkemesi iptal kararından kaynaklanması nedeniyle davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına ilişkin olarak yeniden hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu"nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : Hüküm fıkrasının, tamamen silinerek yerine "
1- Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 6.954,93 TL"nin tahsisin onay tarihi olan 25.09.1999 tarihinden itibaren 22,37 TL"nin ödeme tarihi olan 10/08/1998 tarihinden itibaren, işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, (davalı ..."ın 16.098,00 TL "nin tahsis onay tarihi olana 25.09.1999 tarihinden itibaren 22,37 TL "nin de ödeme tarihi olan 10.08.1998 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sorumlu olmak üzere)
2-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davacı harçtan muaf olduğundan, alınması gerekli 11.20 TL başvuru, 476,62 TL nisbi karar harcı olmak üzere toplam 487,82 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazine adına irad kaydına, (davalı ... 1.110, 85 TL ile sorumlu olmak üzere)
3-Dava kısmen kabul edildiğinden ve davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihnde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Uyarınca nisbi vekalet harcının maktu harçtan az olamayacağından 1,320,00 TL maktü vekalet ücretinin davalılardan müştekeren ve müteselsilen tahsili ile davacı kuruma verilmesine, (davalı ... 1.931,76 TL ile sorumlu olmak üzere)
4-Davacı tarafından yargıtay öncesi yapılan 224,00 TL ile yargıtay sonrası yapılan, 330,00 TL bilirkişi ve talimat gideri, 9 tebligat için 67 TL toplamından oluşan 621,00 TL yargılama giderinden 75,11 TL"sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı kuruma verilmesine, fazla kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davanın açıldığı tarih itibariyle mevzuata ve Yargısal uygulamaya uygun olduğu ancak Anasaya Mahkemesi"nin iptal kararı sebebiyle davanın kısmen reddine karar verildiği anlaşıldığından kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına " ibarelerinin yazılmasına, kısa kararın da bu şekilde düzeltilmesine ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 30.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.