3. Hukuk Dairesi 2015/2701 E. , 2016/289 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dava dilekçesinde; kendisinin ve davalının askeri personel olduklarını ve davalıyı görev yaptığı askeri birliğinden tanıdığını, davalının, icra yolu ile satılan araçları tanıdıkları vasıtası ile piyasa fiyatının çok altında alabildiklerini söylemesi üzerine kendisinin de davalıdan bir adet ... marka araç istediğini ve davalının talep ettiği bedeli davalının banka hesabına havale yolu ile gönderdiğini, ancak davalının aracı kendisine teslim etmediği gibi ödediği parayı da iade etmediğini, bunun üzerine davalıya karşı icra takibi yaptığını fakat davalının itirazı üzerine bu takibin de durdurulduğunu belirterek, ... İcra Müdürlüğü"nğn 2014/620 Esas sayılı icra takip dosyasına vaki itirazın iptali ile % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece; "Davacının, davalı ile araç alımı konusunda anlaştıkları, davalının araç bedelinin verdiği hesaba yatırılmasından itibaren iki hafta içinde aracı teslim edeceğini vaad ettiği, bunun üzerine davacının 22/04/2013 tarihinde davalının hesabına "Borç verildi" açıklamasıyla 15.000,00 TL yatırdığı, geçen süre zarfında arabanın davacıya teslim edilmediği gibi paranın da iade edilmediği, davalının icra takibine itirazında paranın kendisine gönderildiğini kabul ettiği ancak paranın dava dışı ..." nın kendisine olan borcu dolayısıyla davacıya göndertildiğini bildirdiği, bu beyanı ile takibe konu borç ilişkisini kabul ettiği ve ispat yükünü üzerine aldığı, davacının takibe konu dekontunda "Borç verildi" açıklamasının olduğu ve paranın gönderildiğinin kanıtlandığı" gerekçesi ile,
Davanın kabulüne ve davalının ... İcra Müdürlüğünün 2014/620 Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına,
Alacak belirlenebilir ve likit olduğundan asıl alacağın (15.000,00 TL) %20 si olan 3.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
TMK 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Somut olayda davacı taraf davalı ile araç temini ve satışı konusunda anlaştıklarını, bunun karşılığında davalıya 15.000 TL ödeme yaptığını, ancak davalının aracı teslim etmediği gibi ödediği bedeli de iade etmediğini iddia etmektedir. Davalı taraf ise dosyada mevcut ... İcra Müdürlüğünün 2014/620 Esas sayılı icra takip dosyasına vaki itirazında; davacı ile aralarında hiçbir hukuki ilişki bulunmadığını, olayın yaşandığı tarihte kendisinin dava dışı .... isimli şahıstan alacağı olduğunu, bu şahsın parayı göndereceğini belirterek, kendisinden hesap numarası istediğini ve birkaç saat içerisinde hesabına paranın yatırıldığını ancak bu paranın neden davacının banka hesabından yatırıldığını ya da dava dışı bu kişi ile davacı arasında nasıl bir ilişki olduğunu bilmediğini, hesabına gönderilen bu paranın ...."nın kendisine olan borcu olduğunu belirtmiştir.
Mahkemece, davalının icra takibine itirazındaki beyanı ile takibe konu borç ilişkisini kabul ettiği ve ispat yükünü üzerine aldığı, buna karşın davacının ise davalı taraf ile arasındaki araç alım-satım ilişkisini ve "borç verildi" açıklaması ile göndermiş olduğu parayı araç bedeli olarak gönderdiği iddiasını kanıtladığı belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyada mevcut 12.05.2014 tarihli havale dekontunun incelenmesinde; davacı tarafça davalının hesabına, "borç verildi" açıklaması ile 15.000 TL para gönderildiği anlaşılmaktadır. Havalenin tarih ve miktarı ile bu bedelin davalı tarafça alınmış olduğu konusunda taraflar arasında bir çekişme yoktur. Ancak taraflar arasındaki uyuşmazlık bu paranın hangi hukuki ilişkiye dayalı olarak gönderildiği ve ispat yükünün kime ait olacağı konusundadır.
Yargıtay"ın yerleşik görüşüne göre, Türk Borçlar Kanunu"nun 555 vd. (Borçlar Kanunu"nun 457 vd.) maddelerinde düzenlenen havale, hukuksal niteliği itibari ile bir borç ödeme aracıdır. Havale belgelerinde bedelin başka bir hukuki ilişki için gönderildiği belirtilmemiş ise, bu belgenin bir borcun ödendiğine dair kanıt olduğu kabul edilir.
Buna karşın, dosya kapsamında, davacı taraf dava konusu paranın, davalı ile aralarındaki araç alım satım ilişkisi gereğince araç bedeli olarak gönderildiğini iddia etmekte fakat buna karşın havale evrakına paranın "borç olarak" gönderildiği yönünde şerh düşmüş bulunmaktadır. Bu durumda havaleci durumundaki davacı, bu bedeli kendi iddiası kapsamında araç bedeli olarak gönderdiğini ispat yükü altındadır.
Bu noktada ikrar kavramı ile ilgili bazı açıklamalar yapılması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2003/3-118 Esas- 2003/158 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
"Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 236. maddesinde, taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. Öğretideki tanımlamalara göre ise, ikrar ( dar anlamda ikrar ), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da, ikrara bu anlam yüklenmektedir.
İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir. İkrarın konusu, ancak karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir. Bir tarafın, kendisinin ileri sürdüğü bir vakıanın doğruluğunu bildirmesi ikrar niteliği taşımayacağı gibi, karşı tarafın ileri sürdüğü hukuki sebepler de ikrara konu olamazlar.
Öğretide ve uygulamada ikrar, yapıldığı yere, kapsamına ve içeriğine göre türlere ayrılmaktadır.
Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrardan söz edilir. Mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir.
Kapsam yönünden, ikrar, çekişmeli olan maddi vakıanın tamamını veya belli bir kesimini kapsayabilir. İlkinde tam, ikincisinde ise kısmi ikrar söz konusudur.
İçeriği itibariyle ikrar ya basit ( adi ), ya vasıflı ( mevsuf ) ya da bileşik ( mürekkep ) nitelikte olabilir. Vasıflı ikrara, gerekçeli inkar da denilmektedir.
Basit ( adi ) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Basit ikrarda, onun konusunu oluşturan vakıalar artık tartışmalı olmaktan çıkarlar; dolayısıyla bunların ayrıca kanıtlanmasına gerek kalmaz.
Vasıflı ikrarda, ( gerekçeli inkarda ) karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin ( vasfının ) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir.
Bileşik ( mürekkep ) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıa karşı tarafça bütünüyle kabul edilmekle; eş söyleyişle, vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre, bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır.
Yukarıda da değinildiği üzere, öğreti ve uygulamada, ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir."
Bu açıklamalar ışığında değerlendirme yapıldığında;
Davacının, gönderilme nedeni "borç verilmesi" olarak belirtilen havaleyi, davalı ile aralarındaki araç alım satım ilişkisi gereği belirlenen araç bedeli olarak gönderdiğine ilişkin iddiası davalı tarafça kabul edilmemiş, tersine, bu paraların, bir üçüncü kişinin kendisine olan borcu nedeni ile davacının banka hesabı vasıtası ile gönderildiği savunulmuştur. Böylece davalı, davaya konu paranın kendisine gönderildiğini ( maddi vakıayı ) ikrar etmiş, ancak, bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle (araç bedeli) değil, başka bir nedenle ( dava dışı üçüncü kişinin borcunun ödenmesi) gönderildildiğini savunmak suretiyle, vakıanın hukuksal niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu bildirmişlerdir.
Davalının, ikrar ettiği maddi vakıanın hukuki vasfının ileri sürülenden farklı bulunduğunu bildirmesi karşısında, somut olayda, basit ( adi ) veya bileşik ikrarın söz konusu olamayacağı çok açıktır. Zira, her ikisinin de temel koşulu, ileri sürülen maddi vakıanın ve onun hukuki vasfının birlikte kabul edilmiş olmasıdır.
... kabul edilmekle birlikte, onun farklı bir hukuki vasıfta olduğunun ileri sürülmesi durumunda, vasıflı ikrardan söz edilmesi gerektiği ve vasıflı ikrarın bölünemeyeceği yukarıda açıklanmıştır.
O halde, somut olayda davalıların savunmaları, vasıflı ikrar ( gerekçeli inkar ) niteliğindedir ve bu ikrar bölünemez. Çünkü, vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, ikrar eden tarafa ( davalıya ) değil, vakıayı ileri süren tarafa ( davacıya ) aittir. Buna göre, davacı taraf dava konusu paranın araç alım satım ilişkisi nedeni ile araç bedeli olarak gönderildiği yönündeki iddiasını kanıtlamak ile yükümlüdür. Zira, havalenin mevcut bir borcun ödenmesi için yapıldığı yolunda yasal karine vardır. Karinenin aksini iddia eden davacı bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.
Buna karşın, mahkemece, davalının savunmasının, davacının iddia ettiği hukuki ilişkiyi kabul (ikrar) ettiği anlamına geldiği belirtilmek sureti ile kanıtlama yükümlülüğünün davalı tarafta olduğu ve paranın gönderildiği gerekçesi ile davanın kabulü yerinde değildir.
Tüm bu gerekçeler birlikte değerlendirildiğinde; mahkemece, dava konusu 12/05/2014 havale tarihli evrakında "borç verildi" açıklaması davacı tarafından gönderilen paranın, davacının iddiasına göre "araç bedeli" olarak talil edilmiş olup bunun gönderildiği konusundaki kanıtlama yükümlülüğünün davacıya ait olduğu gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, aksi gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.