(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 2013/9167 E. , 2013/14531 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı avukatın, kendisine vekaleten takip ettiği ... 7. İcra Dairesinin 2009/11903 sayılı icra dosyasından 22.500,00 TL tahsilat yaptığını, yapılan bu tahsilatın 6.000,00 TL’lik kısmını ödediğini, ancak 16.500,00 TL"lik kısmını ödemediğini, yasal vekalet ücretinin mahsubundan sonra kalan 13.593,30 TL’lik alacağının tahsili için başlatmış olduğu icra takibine de itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, % 40 icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacıya borçlu olmadığını savunarak, davanın reddini, %40 kötüniyet tazminatının tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, 28.8.2012 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davanın kısmen kabulüne, 4.339,34 TL asıl alacak ve 81,31 Tl işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.420,65 TL üzerinden takibe yapılan itirazın iptaline, fazlaya ilişkin talebin ve icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir
2-İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi v
alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, kabul edilen asıl alacak miktarı üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece yanlış değerlendirme sonucu bu istemin reddedilmiş olması bozma nedenidir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK.’nun 370/2. maddesi gereğince hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: 1. bent gereğince davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle kararın ‘Hüküm’ başlıklı bölümünün, (1) no’lu bendinin 4. ve 5. satırında bulunan (…konu yargılama yapmayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine) sözlerinin tümüyle karardan çıkarılarak yerine, (...4.339,34 TL’lik asıl alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine) sözlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 230,42 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.